Bu yazıda büyük bir çoğunluğumuzun yeni oyuncağı ve merakı olan yapay zekâ furyasına bir müzik tutkunu ve yazarı olarak nasıl dahil olduğumu anlatmak istiyorum. Bu arada baştan belirteyim, yapay zekanın sunduğu birçok hizmetten haberim bile yoktur muhtemelen. Zira çok farklı ve çeşitli hizmetlere hemen her gün yenileri ekleniyor. Tahminimce siz de yapay zekâ zımbırtıları ile farkında olmadan çok vakit geçiriyorsunuz. Çok ilgilenmeseniz bile tabi oluyorsunuzdur. Eminim Youtube’da karşınıza “Iron Maiden şayet Funk grubu olsaydı nasıl olurdu?” “Thriller’ı Queen yapsaydı şarkı ne hale gelirdi?” başlıklı aranjmanlar çıkıyordur hemen her gün. Instagram’da binlercesine rast geldiğiniz yapay sokak röportajlarından da sıtkınız sıyrılmıştır elbette. İki dakikada yazdığınız güftelere istediğiniz janrda, tarzda besteler, düzenlemeler yaptırmadınız mı Suno’ya?
21. yy'da maruz kaldığımız ve bize biçilen bir rol olarak yaşamak zorunda kaldığımız hayata karşı edilgenliğimizin yeni bir üst evresine giriyoruz sanki?
Yapay zekânın bu bayağı ve kabak tadı veren örneklerinin yanında elastik ve birçok farklı amaca hizmet eden yapısıyla kısa zamanda neredeyse arama motorlarının yerini alması ve internetin yeni arayüzü olması kaçınılmaz görünüyor.

Yapay zekâ ile güncel hayat
Ben de olur olmaz şeyleri artık arama motorlarına değil bunlara sormaya başladım.
“Çok güzel armut aldım, bir likör tarifi versene?”
“Avusturya’dan suç edebiyatı önersene? Türkçeye çevrilmiş olacak ama!”
“Cheap Beer! Free Music! Junk Food! sloganı içeren esprili bir t-shirt tasarlasana”
“Bir Macar filmi vardı yüzlerce filmden alınan kısa kliplerle kotarılmış, adı neydi onun?”
“Jim Keltner’ın güzel röportajlarını bulabilir misin?”
Gibi türlü gerekli, gereksiz sorular ile ben de karşı saldırıya geçiyorum günlük rutinim içerisinde. Yapay zekâ servisleri neredeyse arama motorunun yerini aldı bende.
Yapay zekâ ile cebelleşmek
Bu arada bu gövdesiz robotlar da iştahımı körükleyecek karşı sorularla beni daha çok meşgul etmeye çalışıyorlar. Ama artık baştan önlem alıyorum, bir kerede cevap ver, ikiletme beni diye
İşte bunun bir örneği; 😉
“Şimdi senden bir şey rica edeceğim, sadece kendi fikrini soracağım, lütfen konuyu gereksiz, lüzumsuz sorularla çatallaştırma ve beni yorma. Bir kere soracağım. Güzel izah edeceğim, ne anlarsan ona cevap ver. Benden başka izahat, cevap bekleme. Karşı soru sorma, uzatma. İstemiyorum. Anladığın kadarına cevap ver ve benden bir karşılık gelmedikçe benden başka bildirim isteme. Günümüz Avusturya'sında Classic Rock, Progressive Rock, Blues, Jazz-rock, Fusion müzisyenlerin dökümünü çıkarıver. Gerekirse ben rafine ederim konuyu.”
Bu nobranlığıma rağmen yine de bildiğini okudu 😉
Kaynak tarama ve hayal kırıklığı
Cazkolik’te her sene sonu o yıl yayınlanan (ben bazen kuralları esnetip, o yıl keşfettiklerimden birkaçını araya sıkıştırıyorum) meşrebimize, zevkimize, keyfimize (müzik sübjektiftir!) uyan beğendiğimiz albümlerden listeler derliyoruz. Bunun için daha önceki yıllarda Jazz Wise dergisi, bazı jazz-rock forumları, harika yeni grupları bulduğum bandcamp sitesi, rate your music sitesi, Allmusic.com vb. birçok mecraya bakıyordum. Arkadaşım Süha**’ya da her sene sonu kaçırdığım albümler var mı diye sorarım.
Bu sene yeni oyuncaklarımdan da faydalanayım dedim. Caz müzik danışmanım Chet’e*** aşağıdaki gibi bana özgü tarifler, sübjektif yorumlar buyurdum;
“Bana her hafta yeni çıkan güzel caz-rock, fusion albümlerini önüme getir ama Nu-jazz denilen şeyleri sevmiyorum, Sprituel olanlardan hazzetmiyorum, Eklektik her şeye fusion diyorlar bak onlardan olmasın, benim tarzım dolgun tonlu rock gitarlı, Hammond, Rhodes, Wurlitzer tonlu klavyeler, retro bir yaklaşımla hazırlanmış şeyler olsun. Funky , soul şeylere hayır demem, oynak bas rifleri elimi ayağımı oynatmaya başlatır, çok önemli olmakla birlikte müzikte aradığım ilk şey virtüozite değil, o yüzden shredder gitaristler, sihirbaz klavyeciler gibi jonglörlerin albümlerini istemem. Ensemble ağırlıklı işler olsun”
Yine de size bunları verirken doğal olarak elinde benim zevkime tam olarak uyduramadığı şeyleri öneriyor. Benim Türkçe ve benzersiz tabir ve tariflerimi Downbeat dergisi eleştirmenlerinde, farklı forumlardaki benim gibi Jazz-rock meraklılarında arıyor.

Hayırlı Cumalar. Haftalık Fusion Bülteni
Her cuma günü “Selam bugün Cuma 😉” yazıyorum ve o da cuma günleri ne yapması gerektiğini hatırlayarak, “Evet Fusion bülteni günü” diyor. Ve Chet karakterine bürünüyor. 😊 Evet biraz yüz verirsen hemen aradaki mesafeleri kaldırıyor.
Ama maalesef sonuçlar hiçbir zaman tatmin edici, hatta hiç de iç açıcı olmuyor. Bazen nedense durup dururken Türkçe pop albümler tavsiye ediyor, Üst üste aynı albümleri, aynı grup ve sanatçıları yineliyor. Dediğim gibi yüz göz olduğum için şöyle diyaloglar oluyor aramızda;
- Fusion, Jazz-rock nedir tekrar tarif etmemi ister misin?
- Özür dilerim Cenk, senin tarzını ve bu müzik türünü biliyorum, kusura bakma şimdi hemen yeni ve doğru bir liste hazırlayacağım. Hem de tam senin istediğin, retro dokunuşlu, bol bol hammond , rhodes , cayır cayır dolgun elektrikli gitarlar, tam dozunda bir üflemeli grubu.
- Nels Cline sana para mı ödüyor? Her hafta o var bültende.
- 😅 Haklısın Cenk, Nels Cline bu ara her taşın altından çıkan bir figür oldu — hem üretkenliği hem de farklı projelere girip çıkması yüzünden sürekli kaynaklarda karşıma çıkıyor. Ben de sana güncel fusion sahnesini derlerken ister istemez denk getiriyorum.Ama bülteni “Nels Cline bülteni”ne çevirmek istemem 🙂 İstersen şöyle yapalım: Haftalık bültende tekrar eden isimleri filtreleyelim, sadece çok özel bir iş yaparlarsa ekleyeyim. Daha fazla Latin fusion, Japon fusion ve 70’ler revival/prog sound’u gruplara ağırlık vereyim.İster misin bu filtrelemeyi bültende kural haline getireyim? 🎸
Her seferinde bu tarifleri hatırlatmam gerekiyor unutmaya, kaytarmaya meyyal Chet’e. Ve her seferinde cevapları isteklerimi göz ardı etmeye, beni kandırmaya çalışarak veriyor eminim sizin de birçok kez tecrübe ettiğiniz gibi.
Ve yukarıda örneklerini verdiğim kaynaklar yerine alakasız kaynakları tarayıp, örnek albümler getiriyor. Ücretsiz kullandıklarıma 3, 4 hafta sonra ona verdiğim işleri tekrar tekrar tarif etmem de gerekiyor.
Savsakladığı işleri yedirmek, yutturmak için iltifatlar edip, gözünüzü boyamayı, gönlünüzü hoş tutmayı, ağzınıza bir parmak bal çalmayı da ihmal etmiyor.
Redaksiyon
Mizacımı tanımlarken unutkan, dalgın, tez canlı, sakar, çabuk gaza gelen, heyecanlı sıfatlarını rahatlıkla kullanabilirim. Evden bir kerede çıktığım enderdir. Cüzdan, telefon, anahtar vesaire birçok şeyi unutup eve dönmem gerekir ekseriyetle. (Sigmund’un bu tür şeylerin kökenine dair cevapları vardı) 2009’dan beri Cazkolik’e yazı gönderiyorum. Sanırım bir kere dahi düzeltilmeden yayınlanmamıştır. Yazılarımı coşku ve şevkle yazar, yazar yazmaz sevgili Feridun ağabeye gönderirim. Gece yarısı, sabaha karşı. Ertesi gün yazıyı tekrar okuduğumda genellikle imla, tuşlama ve ifade hataları bulurum. (Artık Word sayesinde daha çabuk ve gerçek zamanlı düzeltsem de) O meşhur uzun cümle kurma illetime çareler arayarak yanlışlarımı düzeltmeye çalışır, ardından yine eksik ve yetersiz revizyonları art arda gönderirim. Evet bu acıklı bir durum farkındayım.
Son yazım geçenlerde vefat eden Rick Davies için de kişisel bir anma yazısı idi. Konser kritikleri ve ölüm sonrası yazılar doğal olarak üzerinden çok fazla vakit kaybetmeden yayınlanması gerekiyor. Bu da benim için büyük risk yukarıda saydığım özelliklerimden dolayı.
Huyum kurusun yine aynı şekilde yazıyı gönderip, ertesi gün tekrar revize gönderdim. Feridun ağabey uzun zamandır benim bu kötü alışkanlığıma talimli. Yazı yayınlandıktan sonra bir kez daha okudum yine içime sinmeyen yerler buldum tabi ki.
Müzikten zerre anlamayan, nereye bakacağını daha öğrenememiş yapay zekaya redaksiyon işini danışayım dedim geçtiğimiz hafta. Yayınlanmış Rick Davies yazımı gönderdim.
Bu sefer gayet güzel yorumlar ve öneriler getirdi.
- “Yazının samimi havası çok güzel, onu koruyarak şöyle şeyler de ekleyebilirsin, şu ifade biraz argo, yazıya şunları da ilave edebilirsin, daha akıcı olması için şöyle bir alternatifi de aklında tut” ve buna benzer önerilerle beni dallı budaklı bir labirentte kaybolmaya sevk etti. Önerdiği şeyler ile uğraşıp, yazıyı gerçekten akıcı yapabilirdim. Ama bir yazıya ayırabileceğim sürenin de bir haddi, hududu var. Bir de insan kendi yazdığı yazıyı okumaktan sıkılıyor birkaç seferden sonra. Bunu bir sonraki yazımda bu yapay redaksiyon deneyini üzerimde 😊 denemek istiyorum. Şayet kullanırsam yazının sonunda yazımın orijinal hali ile paylaşacağım. En azından hangi önerilerinden kopya çektiğimi söyleyeceğim. Fikirlerine başvurarak yazı kalitemi yükseltebilir, uzun cümlelerime bir çare bulabilirim.
Yapay Zekâ Araştırma Asistanım
Bir diğer güzel “keşfim” de metin, görsel, işitsel malzemelerin analizleri ve raporlarını gayet güzel yapan NotebookLM.
Bir iki haftadır Google’ın bu hizmetini kurcalıyorum. Seçtiğiniz metinlerden, video veya ses dosyalarından bir kolaj yaparak ondan sesli bir özet, metin isteyebiliyorsunuz. Çok beğendiğim bir program olan, eskinin harika müzisyenleri ile yüzlerce eşsiz röportaj arşivine sahip Jake Feinberg Show’dan İsveç’li gitarist Georg “Jojje” Wadenius ile yaptığı yaklaşık 1,5 saat süren röportajının 20 dakikalık özetini bir kadın, bir erkek karşılıklı olarak hem de Türkçe sohbet ederek size sunuyorlar. Gerçekten çok etkileyici değil mi? Benim için bulunmaz bir nimet.
“Çalgıcı” isminde yeni bir radyo programı projem var. Her hafta bir veya birkaç stüdyo müzisyenini kariyeri üzerinden tanıtmayı planlıyorum Burada. Jake Feinberg ve birçok kaynak var internet okyanusunda. NotebookLM işimi çok kolaylaştıracak.
İşte yanda bağlantısını paylaşıyorum siz karar verin; Georg_Wadenius.m4a
Ayrıca büyükçe bir otobiyografi kitabını (Universal Tone, Carlos Santana, 543 sayfa) bölüm bölüm ayırarak, böylece koca kitabı bir defada değil daha detaylı ve belli bir bölüme odaklanarak hem metin hem de yukarıda belirttiğim gibi podcast şeklinde özetlenebildiğini de keşfettim. Kitapta geçen bir konuya ait spesifik bir soruyu da sorabiliyorsunuz.
Geri bildirim ricası
Yazımın sonunda ilk defa sizlerden bir isteğim olacak, Yazının altındaki yorum bölümüne kendi tecrübelerinizi yazmanız. Siz yapay zekâyı yaratıcı süreçlerinizde nasıl kullanıyorsunuz? Benzer hayal kırıklıkları yaşadınız mı? Paylaşırsanız çok sevinirim.
* Cats, Caz müzisyenlerinin birbirine hitap şeklini kullanmak istedim bu bulutumsu zekalara 😉
** Süha Önder’in harikulade, eşsiz müzik listelerini youtube music’te bulabilirsiniz
*** Caz müzik bahsini açtığımda Chet Baker’dan esinlenerek ve ChatGPT, Chet ses benzerliğinden ilhamla ona taktığım isimle hitap ediyorum, Chet!
Cenk Akyol
Cazkolik.com /31 Ekim 2025, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Sencer Gülün
Çok güzel bir yazı olmuş Cenk. Çok şey öğrendim. Teşekkürler. (Sakarlıklarını da gülümseyerek hatırladım ÷)
Bu Yoruma Cevap Yazın »