CRR’deki Vasko Atasanovski Transbalkanika konserini sosyal medya tanıtımında farkettim. Kullanılan videoda, saksofoncunun Vlatko Stefanovski ile düeti vardı. Algıda seçicilik işte. Bir umut beraber mi geliyorlar diye kadroya ümitsizce baktım. Elbette o video çok özel bir etkinlikte kaydedilmişti. Kendi grubuyla geliyordu Sloven müzisyen. Önceden duyduğum, tanıdığım biri değildi ama kendi sitesinden farklı ansambllar ile performanslarını izledim. Lirik, coşkulu ve duygu dolu müziklerini farklı kombinasyonla yansıtabildiğini gördüm ve konser çağrısına icabet ettim.
Kadro, kendi dahil altı kişi. Saksofon, davul, piyano, gitar, kontrbas ve vokal. Konserlerde doğal olarak ilk göze çarpan davulcular olur. En azından benim için. Bir de, Balkan müziklerinde vurmalıların ne kadar ön planda olduğunu düşünürseniz, Marjan Stanic’in beni cezbetmesinin ne kadar kolay olduğunu anlayabilirsiniz.
Yazılarımda, geçmişte beni etkileyen müzisyenlere referans vermeyi seviyorum. Marjan, 70lerdeki John Marshall’ın bıyıksız hali gibiydi. Bu da onu ilk bakışta seçmemi kolaylaştırdı. Vasko Atasanovski ile uzun yıllardır çalan Sloven davulcu parçaların düzenlemelerinde en az grup lideri kadar ön plandaydı. Normal davul setini harika kullanmasının yanında kastanyet, zil gibi kullandığı makaslar (evet bildiğimiz makas!) zilleri döndürerek, sönümlendirerek yaptığı numaralar harikaydı. Gençliği, ailesiyle sirk turnelerinde geçmiş müzisyen gerçek bir sahne canavarı. Aklınıza Muppet Show’daki Animal’ı getirin. Eksiği yok fazlası var.
Ritim ikilisinin diğeri kontrbasçı Žiga Golob da Sloven. Konserin en arka planda kalan müzisyeniydi. Davulcu Marjan nasıl forvet arkası serbest oyun kurucu olarak oynuyorduysa, basçı Žiga Golob da gömülü stoper gibi risk almayan bir görev adamıydı. Futbolda kaleciler, müzikte de davulcular çoğunlukla takımın delisi değil midir zaten?
Kadroda tanıdığım tek müzisyen olan, Balkanların son çeyrek yüzyılına damga vuran Sırp piyanist Vasil Hadžimanov konserin en tanınmış müzisyeni olmasına rağmen o da genellikle geri planda eşlikçi gibi çaldı. Elektrikli grubu Vasil Hadžimanov Band ile çıkardığı "Keyf" albümünü dinlerseniz eğer sizi nasıl bensersiz bir Balkan cazının beklediğini anlarsınız. Onu da kendi grubuyla getirseler keşke.
Hırvat gitarist Zoran Majstorović gitarı eski bir udun yanında, İstanbul’dan yeni aldığını söylediği udu ile Vasko Atasanovski’nin yanındaki ikinci solo müzisyendi. (Keşke Vasil de biraz rol çalsaydı onlardan).
Makedon hemşerim Dobrila Grašeska gönlümüzü Makedonya gayrıresmi marşı / ağıtı Jovane Jovenke ve Makedonsko Devojče ile salonu kendine kolayca bağladı. Konseri beraber seyrettiğim arkadaşım ona güzel bir benzetme yaptı; 'Minik Serçe'.
Adı üstünde, konserin çoğunluğu geleneksel ve neredeyse artık gelenekselleşmiş Balkan ezgilerinden oluşuyordu. Bu da demektir ki 5/8, 7/8, 9/8 oynak, aksak ritimlerde elim kolum rahat durmuyordu. Neyse ki çevremdekiler de benden aşağı kalmıyordu, o yüzden içim rahattı.
Yazının başında belirttiğim gibi, Vasko melodik, lirik sololarını genellikle soprano saksofonla icra etti. Bu yüzden, bazı sololarında kulağıma John Helliwell’in enfes kıvraklığı geldi. Bunun yanında flütünü de kullandı. Bir şarkıda Balkandan uzaklaşıp, sanki İngiliz folku gibi tınladıklarına şahit oldum. Bu yüzden vokalist Dobrika’yı sanki Sandy Denny, Enya gibi duyduk. Gerçekten çok tatmin edici, doyurucu bir konserdi. Arkadaşım Sencer konser sonunda biraz daha emprovize, avant garde şeyler de olsa eksiksiz olurdu dedi. Minimal tutulsaydı bence de olabilirdi ama proje bunu gerektirmiyordu elbette.
İyi ki oradaydık.
Cenk Akyol
Cazkolik.com / 10 Mayıs 2025, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.