Cazın 'yeni' olması gerekliliğini şart koşan adam Lee Konitz 92 yaşında öldü

Cazın 'yeni' olması gerekliliğini şart koşan adam Lee Konitz 92 yaşında öldü

Modern caz doğaçlamasının Charlie Parker'dan sonraki tartışmasız en etkili alto saksofon solisti Lee Konitz Covid-19 salgınına bağlı sebeplerden New York Lenox Hill hastanesinde 92 yaşında hayatını kaybetti.


Oğlu Josh Konitz babasının ölüm nedeninin Covid-19 ile ilgili pnömani olduğunu belirtti.


Lee Konitz kendi döneminin hâlâ aktif olan son caz müzisyenlerinden biriydi. Kariyeri, son 75 yılın tüm popüler trendlerine ve dış baskılarına rağmen bildiği yolda ilerledi. Onun kadar bireysel bir ses tek bir tarza, tek bir kelimeye indirgenemez ancak genellikle cazın 'cool' okuluyla ilişkilendirildi. Bir zamanlar söylendiği gibi, 'çalarken maksimum yoğunluğu elde ederken de rahatlamak mümkün' fikrini somutlaştıran bir sanatçıydı.


İlk ortaya çıkışı 1947 yılında Claude Tornhill liderliğindeki empresyonistik big band ile çalarken oldu. Gil Evans'ın "Yardbird Suite" ve kimi Charlie Parker temalarını seslendirirken çarpıcı bir vaat ve özgünlüğü olduğu anlaşılabiliyordu. Gil Evans ile kurduğu ilişki sayesinde 1949 yılında Miles Davis'in "Birth of the Cool" albümünün kayıtlarında yer aldı. "Moon Dreams" parçasında baritoncu Gerry Mulligan ile ürkütücü tonlu icrası en sıradışı anılardan biri olarak belleklerde yer etti.


Ancak, Konitz'in 1943'ten sonra aralıklı olarak en önemli hocası görme engelli piyanist ve eğitimci Lennie Tristano ile ona bağlı olarak bilinen 'Tristano Okulu' oldu. Birlikte bop ile ilgili gizemli kült bir sound yarattılar.


Önceden belirlenmiş kalıplardan kaçınan bir doğaçlama teorisini şiddetle savunan Tristano öğrencilerine -ki aralarında Konitz ve Warne Marsh da vardı- sezgisel melodik şekillere ve 4/4'lük vuruşlarla ritmik yer değiştirmelere odakalanmalarını öğretiyordu. Tristano okulu nihayetinde Konitz'i kısmen yalıtkan ve daraltılmış bir ekole sürüklese de hayatı boyunca bu felsefenin birçok yönüne bağlı kaldı.


Lennie Tristano, Konitz'in sürekli değişken ortamlarda bir dizi müzisyenle çalmasını onaylamadı ancak alto saksofoncu için bu bir çeşit görev haline geldi ve müzikal ifadelere olan açlığı onu Tristano'nun aksine cazın en etkileyici diskografilerinden birine sahip bir sanatçıya dönüştürdü.


Konitz yaşlılık dönemine kadar üretken bir sanatçı olmasına rağmen istikrarlı bir gruba liderlik etmedi (Cazkolik notu: Yaşıtı diğer sanatçıların ikibin sonrası dönemlerine bakın genellikle kendilerine yıllarca eşlik eden kaliteli gruplar oluşturduklarını görürsünüz). Hayranlık duyduğu genç bir müzisyene, iyi prova edilmiş bir gruba ve sürekli büyüyen bir diskografiye rağmen bir keresinde; "Bravo, hayatımda buna ihtiyacım yok gibi görünüyor" demişti.


Sık sık duo, trio veya tek başına çaldı. 1974 tarihli albümü "Lone-Lee"deki "The Song is You" parçasında yaklaşık 40 dakika boyunca tek başına çalmıştı, diğer parça "Cherokee" de 18 dakika. Anlam ve insan bağlantısını sorguluyordu, ego bu sorgulamada bir faktör olmadı. "İyi bir soloyu kimin çaldığı önemli değil" demişti bir defasında.


Sonraki yıllarında "Stella by Starlight" ve "I'll Remember April" gibi standartları çalmayı tercih etti. 1957 tarihli Atlantic Records yapımı "Real Lee Konitz" albüm notlarında "doğaçlamada melodinin müzikal varyasyonlar için bir araç olarak hizmet etmesi gerektiğini hissediyorum" diye yazıyordu. "Bu nedenle çalmak için yeni melodiler bulmakla hiç ilgilenmedim. Sık sık aynı melodileri tekrar tekrar çalabildiğimi ve kaydedebildiğimi ve hâlâ yeni varyasyonlar bulduğumu hissediyorum" diye devam ediyordu.


Yine de, yıllar boyunca dinleyicisine orijinal müziklerle hitap etmiştir. 1958 tarihli "An Image: Lee Konitz with Strings" onun Bill Russo'nun Third Stream tipi çaldığı bestelerle doludur. Diğer örnekler ise piyanist Paul Bley ve gitarist Bill Connor ile 1977 tarihli "Pyramid" isimli üçlü performanslarıdır. Bir diğer örnek ise 1997 yılı albümü "Angel Song"da trompetçi Kenny Wheeler ile 2000'lerdeki Ohad Talmor ile "Old Songs New" isimli çalışmasıdır.


Konitz nisbeten az beste yapmıştır. Parker ve Tristano'yu takiben yazdıkları şeyler genellikle mevcut akor değişikliklerine dayanan melodilerdir. En tanınmış besteleri arasında aslı Cole Porter’ın “What Is This Thing Called Love” bestesine dayanan “Subconscious-Lee”dir.


Konitz'in müziğine verdiği isimler (mesela “Sound-Lee”, “Knowinglee”, “Lovelee”, “Unleemited”, “Ice Cream Konitz,” Warne Marsh’ın “Bop Goes the Leesel” gibi) karakteristiktir, hatta komik bir tarafı vardır ama keskin şekilde eleştirel de olabilirler.


Leon Lee Konitz, 13 Ekim 1927'de Şikago'da Yahudi göçmeni bir ailede dünyaya geldi. Üç kardeşin en küçüğüydü. Avusturyalı babası Abraham bir çamaşırhanede çalışıyordu ki ailesi de çamaşırhanenin arkasında yaşıyordu. Annesi Ann Rus'tu. Evde Yidiş'çe konuşulurdu, dini olarak katı bir aileydi ancak Lee, 11 yaşında Benny Goodman'ı duyduktan sonra klarnet çalmasına ses çıkarmadılar ama Lee sonrasında klarnetçi olarak Artie Shaw'u tercih etti.


Lou Honig (Johnny Griffin ve Eddie Harris'i de saksofonu öğreten kişi) ile klasik bir eğitimden sonra 12 yaşında tenor saksofona geçti ve Santy Runyon ile çalıştı. Alto saksofonu ilk defa bir konserde çalmak için aldı ve bunun gerçek sesini yansıttığını keşfetti.


Konitz, Parker'ın büyük hayranıydı ama asla taklitçisi olmadı. İlk caz etkileri daha da geriye gider. 1930'ların sonlarında Count Basie’nin Eski Ahit döneminden Lester Young’ın sololarına aşık oldu ve ezberledi. Bu müziğe dair kalıcı sevgisi ve kendi estetiğini şekillendirmedeki rolü 2009'da piyanist Ethan Iverson ile yaptığı bir röportajın da odak noktasıydı.


Konitz ayrıca Johnny Hodges, Roy Eldridge, Willie Smith, Scoops Carry ve daha fazla müzisyeni de benimsedi. Louis Armstrong'u derinden takdir etti.


1945'ten itibaren, Jerry Wald, Lloyd Lifton ve Teddy Powell ile ilk ciddi konserine çıktı. Tristano ile çalışmalarına katılmak ve Claude Thornhill ile çalmak için 20 yaşında evden ayrıldı. 1952'de Stan Kenton orkestrasında çaldı. Bu dönem Bill Holman kompozisyonu “In Lighter Vein” icrasıyla gurur duyduğunu söylemiştir.


Konitz, 50'lerin ortalarında "In Harvard Square", "Inside Hi-Fi", "Very Cool" ve "Tranquility" gibi albümlerle parlamaya başlamıştı. Onları 1959'da "Lee Konitz Meets Jimmy Giuffre" "You and Lee" takip etti. Bu dönem, 70'lerdeki nonet'iyle izleyeceği genişletilmiş topluluk sesini önceden yapılandırdı.


Konitz’in kayda değer performansları arasında 1990'ların ortasında Jazz Bakery'de basçı Charlie Haden ve piyanist Brad Mehldau ile olanı sayabiliriz. Bu üçlü, Konitz’in "Alone Together" ve "Another Shade of Blue" albümlerinde de yer aldı. Konitz, Haden ve Meldau tekrar biraraya gelerek yanlarına bu kez davulcu Paul Motian'ı dahil ettiler ve ortaya "Live at Birdland" albümü çıktı.


Sanatçının ölümünü açıklayan oğlu Josh ile diğer oğlu Paul, üç kızı Rebecca, Stephanie ve Karen ile üç torunu yanında bir de çoğununun torununu hayattayken gördü. Son yıllarda genellikle alto saksofon ve scat doğaçlamalı işlere yönelmişti.


Bu yazı, ünlü caz yazarı ve tarihçi David R. Adler tarafından Konitz'in vefatı üzerine WBGO için kaleme aldığı yazıdan kısmen kısaltılarak çevrilmiştir.


David R. Adler


Cazkolik.com / 15 Nisan 2020, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.