Dün akşam (19 Eylül), Zorlu PSM’nin Neue Step! Festivalinde Nils Frahm konseriyle sezona nefes kesen bir açılış yaptım. Lafı hiç uzatmadan söylemem gerek; Dünkü konsere kadar bu tarz müziğin ne kadar yaratıcı olabileceğini farketmemiştim.
Yeni değil elbette ama belirtmekte fayda var, yeni bir müzisyen tipiyle karşı karşıyayız. Aynı anda en az üç işi yapabilen bir müzisyen, hem üst düzey akustik icracı, hem elektronik, hem ses mühendisliği bilgisi. Sahnede, daha önce benzerini görmediğim bir enstrüman kurulumu vardı. Konser başlamadan fotoğrafını çekmek istedim. Tam kuyruk piyano dahil on adede yakın, bazıları ‘prepared’ adı verilen önceden hazırlanmış değişik piyano ve klavyeler. Çok sayıda elektronik ses ekipmanı. Binlerce tuş ve düğme. Tek bir yanlış dokunuş salona dağılmış bütün sesleri çöpe atabilir, öyle bir hassasiyet... Üst düzey ekipman ve enstrüman bilgisini yönetirken bir yandan müziğin ‘crescendo’sunu salonun nabzıyla beraber tutkuyla yükseltebilmek hayal edilenin üzerinde bir meziyet.
İcra edilen müzikte salona yayılan tansiyon tümüyle sanatçının kontrolünde. Biz de onunla yükselip alçalıyoruz. Geleneksel davul/bas ritm ikilisi temel olarak müzikte yerini koruyor ama elektronik ritmlerle elbette ve inanılmaz çeşitlilikte, bu çeşitliliğin yönlendirilmesi şaşırtıcı sonuçlar üretiyor, özellikle ‘bass beat’ler doğrudan kalbi ve nabzı hedefleyen vuruşlar. Melodi harmonizasyonu oldukça basit, bir ara konseri beraber izlediğimiz sevgili Sevin abla (Okyay) bana dönüp aslında tek cümle farkında mısın dedi, doğru, çoğu zaman tek bir melodi, belki birkaç nota. Çağdaş Avrupa cazındaki groove temelli tek cümlelik melodi ‘loop’larından oluşan ve giderek hızlanan inanılmaz bir melodik devinim. Sarhoş edici bir etkisi var. Dinleyicinin gözünde sahnedeki müzisyeni klavyeler ve elektronik düğmeler arasında koşuşturan bir büyücüye dönüştürüyor.
Bu yeni virtüöz solist tipini geleneksel enstrüman müzisyenliği bakımından iyi analiz etmeye ihtiyaç var. Bu tarzın da şüphesiz iyi ve kötüsü var, konu bir yerde Duke Ellington’ın sadece iyi ve kötü müzik vardır sözüne gelip dayanıyor. Nils Frahm bu müziğin benim canlı izlediğim en iyisi. Bu, müzikte yeni bir gerçeklik. Alışmayanların alışması gerekiyor. Yazının başındaki cümleyi yeniden hatırlatıyım, dün akşam Frahm’ı dinleyene kadar bu müziğin ne kadar yaratıcı olabileceğini farketmemiştim. Frahm’ın boşluk bırakmayan, her saniyeyi dolduran müziği ritmik katmanlarla dolu, bunu bizzat kendisi o an sahnede üretiyor. Şimdi soru şu; Ritmik katmanların üzerine sınırlı sayıda işlenen melodik doku az sayıda farklı cümleden oluşuyorsa bu kadar sarhoş edici olan şey ne?
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 20 Eylül 2019, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.