1995 yılında yayınlanan "Caz Fotoğrafları" kitabının önsözünde caz fotoğrafçısı sevgili Levent Öget, “Konserlere, kulüplere, barlara giderek cazı canlı solumanın ya da üstün teknolojilk sistemlerin sunduğu bin türlü imkana rağmen, müziği sahnede üreticisinden ‘o anda’ dinlemenin, cazın zaten doğasında olan emprovizasyona dayalı biçmiyle de bağdaşan bir durum” diye anlatır canlı performans deneyimini. 26 Şubat Cuma akşamı izlediğimiz Hiromi ve Stanley Clarke Duo projesi bana tam bu tarife yakın duygular yaşattı. Evimdeki oldukça tatmin edici Hi-Fi sistemimde albümlerini dinlediğimde alamadığım tatlar o akşam sahnede canlı canlı karşımdaydı. Hiromi için her konserinde “Japon Mucizesi” diye düşünmeden edemediğim bir müzisyen. Tarifsiz derecede başarılı sağ-sol el koordinasyonu, uzun soluklu solo icralarda dahi sıkmayan, sık değişkenlik gösteren ses paletine sahip teknik varyasyonları virtüöz icra konusundaki algılarımı adeta yeniden şekillendiriyor. Caz standartları müziğin içinde birer çiçekse Hiromi bu çiçeklere tek tek konarak bal toplayan çalışkan bir arı gibi. Performans esnasında ayağa kalkması, hareketleri, müzikal transa geçtikçe çoğalan mırıltılar, duygu yoğunluklarını notalara dökme biçimindeki maharetiyle “Dişi Keith Jarrett” lakabıyla anılmaya başlayacak sanırım yakın zamanda.
Foto: Tunçel Gülsoy
Gelelim Stanley Clarke’a… Double bass & bas gitar denildiğinde son kırk yılın en etkili isimlerinden. Ceketinin içine giydiği Philadelphia Eagles tişörtüyle baba hangi takımı tuttuğu sorusunun yanıtını bizzat kendi veriyordu. CRR ünlü akınına uğramıştı ama bu televizyon gündemi yıldızlarının hepsinin pırıltısı Hiromi ve Stanley Clarke’ın müzikal şovlarının ışığı altında sönük kalmıştı. Pür dikkat odaklandığımız performansın içinde Charlie Parker da vardı, Clarke’ın "Jazz in The Garden" albümünden bir Hiromi bestesi "Sakura Sakura"da. Hiromi’nin nefis parçası "Moonlight Sunshine"da geldi kulaklarımıza, seyircinin yoğun alkışına dayanamayıp ikinci kere bis için geldiklerinde dinlediğimiz Joe Zawinul bestesi "Mercy, Mercy, Mercy"de… Konserden dikkatimi çeken bir tespitim ise şöyle, sanırım konserde olan ve yazımı okuyan dostlarım bana katılacaktır. Performans esnası bir soluk alıp verme sırası dahi sık patlayan yoğun alkışlar konseri sabote eder noktaya gelmeye başlamıştı bana kalırsa. Evet, coşkumuzu göstermeyi seviyoruz ve coşkumuz sahnedeki müzisyenlere motivasyon olarak ulaşıyordur eminim ama deneyimli müzik dinleyicileri bilir ki kopan alkış-kıyamet sololarda süre kısalması yaratabilir. Coşku bu, içerde durmaz, sağlık olsun… Salondan çok mutlu ayrıldık o akşam. Cemal Reşit Rey yönetimine Caz Şubatı konserlerinde cazın farklı türlerine yer verdikleri için bir cazsever olarak teşekkür ediyorum.
Son söz; önceki akşam konserde olan hepimiz bu güzel müziğin tüm coğrafyalarda aynı coşku ve sevgiyle karşılandığını gözlerimizle görüyor, tanık oluyoruz. Konserlerine yeterince ilgi gösterilmediğinden yakınan müzisyenlerimiz “yurt dışındaki müzisyenlerle olanakları eşit olmasa da” hepimizden daha çok sevdiklerine inandığım cazda daha güzel albümler, daha güzel projeler ve uluslararası festivallerde düzenli yer alarak çabalarının karşılığını almaya başladıklarında her ülkede el üstünde tutulacaklarına emin olmalı. Caz Şubatını sekiz konserin üçü kapalı gişe olmak üzere tamamladık. Umarım seneye daha çok konser kapalı kişe izleriz...
Burak Sülünbaz
Cazkolik.com / 28 Şubat 2016, Pazar
Foto: Seda Özgüven Erdoğan
Foto: Seda Özgüven Erdoğan
Foto: Sedat Antay
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.