Film müzikleri, albümü ve İlhan Mimaroğlu projesiyle Erdem Helvacıoğlu

Film müzikleri, albümü ve İlhan Mimaroğlu projesiyle Erdem Helvacıoğlu

Erdem Helvacıoğlu ile 2010 yılında radyo programım Terra Incognita vasıtasıyla tanışmıştık. İlk albümü 2003 tarihli A walk through the bazaar, programın yapıldığı sene çıkan, İsveç`li Per Boysen ile ortaklaşa yayınladığı Sub City 2064 üzerinden olabildiğince retrospektif bir program yapmış, içinde bulunduğu elektronik müzik janrı üzerine sohbet etmiştik. Ergar Varese, 20.yy başındaki deneysel Rus besteciler, multitonalite, müziğe soundscapes yaklaşımı, 1960`larda İlhan Mimaroğlu`nun, Bülent Arel`in yaptıklarını, ilerideki projelerini 55 dakikaya sığdırmaya çalışmıştık (şimdilerde programın kayıtlarını dinlediğimde o çok kızdığım, konuktan çok kendi konuşan spikerlere taş çıkarttığımı işitip, kıpkırmızı oldum). Erdem, o günden günümüze birçok yeni ve birbirinden birçok farklı türde eserler verdi. Yine bir çok uluslararası müzikal ortaklıklar oluşturdu (Ros Bandt, Bill Walker, Ulrich Mertin, Şirin Pancaroğlu, Bruce Tovsky, Stuart Gerber). New York ve İstanbul arasında gidip gelen Erdem dünya üzerinde de birçok farklı projede yer aldı.

 

Şu anda birçok proje ile aynı anda meşgul. Film müzikleri (ki ilk yaptığı iş bir film müziğiydi), bir elektro-pop duo (Şirin Soysal ile Joy Exit), fon desteği beklenen (Fongoo) bir İlhan Mimaroğlu belgeseli. Erdem Helvacıoğlu ile aşağıda okuyacağınız söyleşiyi New York`ta bulunması sebebiyle internet üzerinden yaptık.

 

 

Erdem Helvacıoğlu, Şirin Soysal

 

Cenk Akyol: Erdem selamlar, en taze haber olması sebebiyle Mimaroğlu belgeseli ile başlayalım; Belgeseldeki ses yapısı, ses kolajları senin sorumluluğunda. Fon desteği sayfasında projenin klasik bir belgeselden ayrılıp Mimaroğlu`nun yaratıcı ve ayrıksı müziği ve karakterini yansıtması açısından kolajlara ve ses enstalasyonlarına dayanacağı yazıyor. Sen, belgesele müzik direktörü olarak nasıl yaklaşacaksın?

 

Erdem Helvacıoğlu: İlhan Mimaroğlu gibi çok önemli bir besteci hakkında yapılan bir belgeselin müzik direktörlüğünü üstlenmek büyük bir sorumluluk. Onun bilincindeyim. Müzik direktörü olarak yönetmenimiz Serdar Kökçeoğlu ile ilk aşamada Mimaroğlu`nun hangi eserlerini filmde kullanacağımıza karar vereceğiz. Üzerinde konuştuğumuz, kullanmayı düşündüğümüz eserler var ama tabii kurgu netleştikçe bu eserlerin neler olacağı ve film içinde ne kadarlık bir süre dahilinde duyulacağı netleşecek. Mimaroğlu`nun besteci, prodüktör olarak akustik eserlerinden, elektronik eserlerine, Ezgi Plak tarafından yayınlanan çocuk parçalarından prodüktörlüğünü yaptığı Charles Mingus albümlerine kadar tüm kataloğunu titiz bir şekilde inceleyerek film için en uygun Mimaroğlu müziklerini seçeceğiz. İlhan Bey`in kendi müzikleri dışında benim bestelediğim film müzikleri de yer alacak. Bu müzikler elektronik, elektroakustik müzik estetiğine sahip olacak.

 

Cenk Akyol: Şirin Soysal ile Joy Exit isimli bir elektro-pop ikilisi oluşturdunuz. Nirvana`nın da seslendirdigi Amerikan halk şarkısı “Where Did You Sleep Last Night” in yeni bir versiyonunu ve bir EP yayınladınız. Senin yapımcılık geçmişin de var. Bu grupta da yapımcılık sende mi? Şirin Annie Lennox sen de Dave Stewart gibi gözüktünüz bana biraz :)

 

Erdem Helvacıoğlu: Joy Exit de parçaları Şirin ile beraber oluşturuyoruz. Kayıt, miks, tüm enstrümanların çalımı, aranjesi bana ait. Yani tüm yapımın ana sorumluluğu bende. Yapımcı olarak daha öncesinde punk-rock grubu Rashit`in “Her Şeyin Bir Bedeli Var”, Timuçin Esen`in elektronik rock ögeleri ile bezeli “Mayhoş”, Mehmet Akbaş`ın world music estetiğinde “P!A” albümleri gibi birçok albümün yapımcılığını yaptım. Ayrıca sevgili dostum Orkun Tunç ile Armageddon Turk olarak remixler yapıyoruz. Sezen Aksu, Teoman, Gorillaz, AronChupa gibi bir çok ismin remixlerini yaptık beraber. O projelerde de hem ortak yapımcı hem de miks mühendisi olarak çalıştım. Tüm bu bilgi ve deneyimi Joy Exit yapımlarına aktarıyorum.

 

Evet birkaç kişi daha Annie Lennox, Dave Stewart kıyaslamasını yaptı. Onlara benzetilmekten gurur duyarım/duyarız tabii ki. Her ne kadar yapımcı, şarkıcı ikilisinden oluşan bir elektronik müzik grubu olsak da anlayış, sound olarak Eurythmics`den daha çok London Grammar, The xx, Goldfrapp, Massive Attack gibi elektronik müzik ikilisi ve gruplarına yakınız.

 

 

Cenk Akyol: Kariyerinin hemen başından beri film müziğine ilgini biliyoruz. Son olarak Sefa Öztürk`ün Güven, Ömür Atay`ın Kardeşler filmlerinin müziklerini yaptın. Film müziğinde türün, tarzın, “score” mu? Yoksa elektro-akustik ses örgüleri mi? Buradaki seçimlerini nasıl yapıyorsun? Sipariş üzerine yapılan işlerde siparişi veren mi tarif eder film müziğini yoksa sana filmi, filmin duygusunu tarif edip sana mı bırakır?

 

Erdem Helvacıoğlu: Her ne kadar orkestra için müzik yazabiliyor olsam da, orkestranın olmadığı film müziklerini tercih ediyorum. Tüm enstrümanları çaldığım, aranje ettiğim, mikslediğim veya viyolonsel, klarinet, piyano gibi birkaç enstrümanın kaydından oluşan film müzikleri bence çağdaş film müziği estetiğine daha uygun. Bu tarz film müziklerinin ana yapılarından biri elektro-akustik ses örgüleri oluyor genellikle. Mesela Ali Vatansever`in yönettiği SAF filminde tüm müzikler mekan, inşaat seslerinin işlenmiş halleri ile el yapımı Togaman gitarviol üzerinde çaldığım minimal melodiler ve dokulardan oluşuyor. Ömür Atay`ın Kardeşler filminde mekanlar İran sınırına yakın olduğu için santur kullanmaya karar verdik. Ama onu çok minimal ve dokusal bir şekilde filmin içine yerleştirdik, bu sayede mekanın ve karakterlerin bir elemanı, hatta onların bilinçaltı gibi bir işlev kazandı santur. Sefa Öztürk`ün Güven filminin açılış ve kapanış sekanslarında ise rüzgar ve dalga seslerinden fa notasında tınlayan yeni sesler yarattım ve diğer enstrümanları bu fa tonu üzerine inşa ettim. Bu şekilde rüzgar ve dalga sesleri gerçeklik ile rüyanın iç içe geçtiği yeni bir dünya oluşturmuş oldular. Bu tarz film müziklerinin çağdaş görsel ve işitsel estetik ile daha uyumlu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ekrandaki karakterlerin ruhsal dünyalarını bu tarz müzikler daha derin bir şekilde yansıtabiliyor.

 

Seçimler konusuna gelirsek. Filmlerini, görsel ve işitsel estetiğini, müzik ve ses kullanma biçimini beğendiğim yönetmenler ile çalışmayı tercih ediyorum. Film müziğine sipariş olarak bakmıyorum ben açıkçası. Bir ortaklık olarak görüyorum. Yönetmenler genelde filmlerini oluştururken kafalarında bazı ambiyansları düşünmüş olurlar, her zaman en nihai hali olmasa da bazı eserleri (sample olarak) yerleştirip ilerlerler. Yönetmenle bir araya geldiğimizde ben önce onların o noktaya kadar kullanmış olduğu bu örnekleri dinler filme örtüşüp örtüşmediğine bakarım. Sonra yönetmen ile karakterler, mekanlar, duygular, ruhsal haller üzerine konuşup bunu en iyi aktarabilecek işitsel dokularına karar veririz. Buna karar verdikten sonra da besteleme süreci hızlı ve keyifli bir şekilde ilerler.

 

 

ERDEM HELVACIOGLU Showreel September 2018 from Erdem Helvacioglu on Vimeo.

 

Cenk Akyol: Yaptığın farklı işlere zaman ayırırken, kafa yorarken hangi işlerine iltimas geçiyorsun? Ya da şöyle sormak daha doğru olabilir; Para kazandığın işlerin ( yapımcılık, reklam müzikleri vs ) ile yaratıcılığını, sanat anlayışını dolaysız gösterdiğin işlerin arasındaki dengeyi yakalayabiliyor musun? Ticari işler yaratıcığını sınırlıyor mu? Yaratıcılığını ticari işlerine enjekte edebiliyor musun? Yoksa bunların arasına kalın bir sınır çekiyor musun?

 

Erdem Helvacıoğlu: Ticari işler yaratıcılığımı sınırlamıyor aksine geliştiriyor dahi diyebilirim. Bu tip çalışmalarda da neticede önceden belirlenmiş sınırlar içerisinde üretim yapıyorum. Joy Exit`te mesela, Şirin ile sinematik pop, noir pop, elektro pop akımlarının kurallarını bükerek yeni sesler, anlayışlar yaratıyoruz. Film müziklerinde ise her filmin geçtiği mekan, karakterlerin ruh halleri, geçmişleri farklı oluyor. Doğal olarak o farklı dünyalar ile onlara uyumlu müzikler de birbirinden çok farklı oluyor. Onun için her bir film için farklı düşünmen, farklı kafa ve ruh yapısına bürünmen, onun için çok araştırmalar yapman gerekebiliyor. Bu araştırmalar da beni doğal olarak çok besliyor ve bir besteci olarak yaratıcılığımı geliştiriyor.

 

Solo çalışmalardaki sonsuz seçenekler ilk bakışta yaratıcılığı teşvik ediyormuş gibi gözükse de aslında hayal gücünü sınırlayabiliyor. Bunu aşmak için ben albümlerimde mutlaka önceden üzerine düşünülmüş kavramsal bir yapı kuruyorum. Bu yapı içerisinden yepyeni estetik, işitsel dünyalar kurabiliyor, yaratabiliyorum.

 

Cenk Akyol

 

Cazkolik.com / 19 Aralık 2018, Çarşamba

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cenk Akyol

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.