Biraderler... Yollar... Şişeler ve hatıralardan kalanlar.

Biraderler... Yollar... Şişeler ve hatıralardan kalanlar.

Mayıs ayının son haftası “güney”in en büyük grubu Allman Biraderler Bandosu`nun kurucularından Gregg Allman 70 yaşında bu dünyadan ayrıldı. Bu sıralarda bizim neslin (Genaration X?) popüler kahramanları terk-i diyar ediyor buralardan. Son 1-2 senede bu kadar yoğun göçün sebebi (her ne kadar zamansız olanları da olsa) âşikâr. Sırası gelen gidiyor. Bu konuda, (sanırım Facebook`taydı) güzel bir yorum gördüm Gregg Allman`ın ardından. Aklımda kaldığıyla şöyle bir şeydi “It`s the time to Baby boomers` burst"

 

Gruba eşsiz müzik tarzını veren Gregg Allman`ın güçlü vokalinden de ziyade iki gitar, iki davul içeren kadronun Southern Rock`ı caz ve blues`la harmanlayan düzenlemeleri ve jam band tavrı ile uzun emprovizasyon performansları idi. Duane Allman ile beraber orijinal kadrodaki diğer gitarist Dickey Betts de son olarak 1994`te ayrıldığında gerçek altı biraderler yarı yarıya azalmışlardı. Son stüdyo albümlerini 2003`te yayınlayan grup son on yıldır zaten nadiren konser veriyordu. Ve nihayet 2014`te grup olarak emekli olduklarını açıkladılar. Sene başında grubun iki davulcusundan biri olan Butch Trucks`ın tabanca ile intihar etmesi ile bir devrin artık tamamen kapandığı aşikardı. Gregg Allman`ın göçmesi ile kapı içeriden sımsıkı kilitlendi.

 

Ben onları ve müziklerini anmak için farklı bir yol seçtim. İnternette gerek vidyo gerekse yazılı bir çok röportaj, söyleşi, anlatı var. Bunları kotararak grubu anlatmanın daha ilgi çekici olacağını olacağını düşündüm. Artık mevta olan müzik dergisi Roll`un büyüsü de müzisyenleri hep röportajlarla ilk elden tanıtmasıydı. Hâlâ yeri dolmadı. Bundan sonra da uzun süre dolmaz diye düşünüyorum.

 

Yaklaşık bir senedir takip ettiğim harika bir site var. Jake Feinberg Show Tucson, Arizonalı bir radyo programcısı Jake Feinberg 2011`den yana yaptığı programda caz, blues, rock ve onların bir çok türevini icra eden müzisyenlere, stüdyo müzisyenlerine ve yıldızlaşmış “front man”lerin ardında ezici bir çoğunluk tarafından ıskalanmış harika müzisyenlerin sesi oluyor. Powertalk 1210 isimli radyo istasyonunda 2011`den bu yana yaptığı 400`e yakın harika söyleşi Jake Feinberg Show websitesinde. 10 dolara ömür boyu abone olacağınız bu websitesinde Narada Michael Walden, Jim Keltner, David Clayton Thomas, Reggie Workman, Lalo Schifrin, Deodato, John McLaughlin, David Crosby, Steven Ferrone, Eddie Palmieri, George Clinton, Phil Upchurch gibi hem çok geniş bir müzikal spektruma yayılan hem de yıldız müzisyen - eşlikçi müzisyen ayrımı gözetmeyen renkli ve ilginç söyleşiler var. Jake bu söyleşilerde öne çıkan bazı bölümleri bant çözümlemesi ile Facebook sayfasında yayınlıyor. Ne zamandır bunları kendisinden izinle kullanmak istiyordum. Allman Brothers ile ilgili bir çok bölüm var. İlginizi çekecek detaylar bulacağınızı düşünüyorum. Bunun yanında Rolling Stone, Youtube, Billboard gibi mecralardan da bir çok detay yakaladım.

 

Cenk Akyol

 

 

OK, The Allman Brothers Band

 

 

 

Gregg Allman`ın Otobiyografisi: My Cross to Bear Giriş Bölümü, Ocak 1995

 

 

Hayatımın en önemli haftası olmalıydı fakat en dibe vurduğum haftaydı (12 Ocak 1995). Ağabeyimin kurduğu, üzerinde ismimin bulunduğu Allman Brothers Band Rock N Roll Hall Of Fame`e dahil olmuştu. Tamamen tükenmiştim. Fiziksel olarak ordaydım ama zihnen, ruhen, duygusal olarak kayıptım. Niye mi? Cevabı çok basit. Alkol. Tüm süre boyunca sarhoştum. Alık suratlı bir sarhoş olarak dolaştım durdum. Pazar günü New York`a vardık, sarhoştum. Beş gün boyunca tören gecesi de dahil olmak üzere her an sarhoştum.

 

 

İçki yüzünden hafızam bulanık ama bölük pörçük bir şeyler hatırlıyorum. O hafta hayatım tamamen değişti

 

 

Pazartesi günü David Letterman Show için çekimdeydik. Ne zaman o çekimi izlesem Midnight Rider`ı söyleyen adamı tanıyamıyorum.Yüzüm içkiden patlayacak gibi şişmiş, cildim hastalıklı, soluk, gri. Sakalımı da kestiğimden iyice belirgindi. Şapkam ve güneş gözlüklerim hiçbir şeyi gizleyemiyordu.

 

Sesim de aynı şekildeydi. Sesimi adam edebilmek için çok uğraşmıştım. Stüdyodan barın bulunduğu yeşil odaya defalarca girip, çıkıyordum. Çekimden sonra Waldorf-Astoria`daki barda kızılcık votkaya devam ettim.

 

Salı günü smokin provam vardı. Sonrasında çin lokantasında öğle yemeği. Ekiptekiler olana bitene müdahale ederek tedavi görmem gerektiğini söylemeyi kararlaştırmışlar. Pensilvanya`daki tedavi merkezini ayarlamışlar. Buna ne kadar acil ihtiyacım olduğunun sıkıntısını çekiyorlardı. Öldüğümü söylediler ve ben ölüp giderken daha fazla oturup, izleyemeyeceklerini belirttiler.

 

Daha önce de böyle söylevler çekilmişti bana ama bu seferki farklıydı. Ufak tonda artık yetsin dediler ve ben de dinledim. Önümüzdeki hafta bırakacağımı ve tedaviye gideceğimi ama şimdi içeceğimi söyledim. Devamlı içiyordum. Acı ama gerçek içmeden duramıyordum.

 

Günün ilerleyen saatlerinde Allman Brothers plağı bazı ek vokaller yapmak için 54th. Cadde`deki Sony Stüdyoları`na yola koyulduk. Sevgili yapımcımız Tom Dowd da oradaydı. Gerçekten kolay olacak şey bir çileye dönüştü. Kahrolası ağzımdan sözcükler doğru düzgün dökülmüyordu. Alkol ağzımı, dilimi düğümlemişti. Kayıttakiler resmen kelime kelime kayıt yapmak zorunda kaldılar. Ağzım tükürükle dolmuş ve şişmişti. Kaydı bitirdik sonunda ama büyük bir eziyetti.

 

Çarşamba gününe başka bir TV çekimi ayarlanmıştı. Late Night with Conan O`Brien. Gün boyunca bir çok şarkı için çekim yaptık. İçlerinde Statesboro Blues`un uzun bir versiyonu da vardı. Dickey Betss ve Warren Haynes gerçekten inanılmazlardı. Fakat ben ayakta durmaya çabalıyordum. Korkutucu görünüyordum. Gözlerim boş bakan iki dilim limon gibi sapsarı ve manasızdı.

 

Sonrasında ödül töreninde çalacağımız One Way Out için Waldorf-Astoria`daki prova seansı vardı. Fakat yapamadım. Bitik durumdaydım ve provaya gidemedim.

 

Perşembe günü ödül töreniydi. O sabah bir kaç shot devirdim. Tam kararında miktarı ayarlayıp ayık kalmak istiyordum. Yatağın altına kalan şişeyi zulaladım. Zorla yürüyebiliyordum. Çok kötü titriyordum.

 

Aşağıda eski dostlarım beni karşıladılar. Yüz yıldır görmediğim bir çok insanı gördüm. Tabii tahmin edebileceğiniz gibi herkes `hadi adamım sana bir içki ısmarlayayım` diyen insanlarla doldu. Anneciğim Geraldine`i gördüm. Benim için çok endişeleniyordu. Sonradan öğrendim ki sevgili dostum Jaimoe yukarıda odasında benim öldüğümü izlememek için odasına çıkmış ağlıyormuş. Annemi Ahmet Ertegün`le tanıştırdım. Atlantic Records`un kurucusu ve bana ve ağabeyime ağabey olmuş kimseyi.

 

Sahneye çıkma sıramız geldiğinde adım atmaya çabalıyordum. Kötü bir haldeydim. Willie Nelson ödülümüz için bizi takdim ettiğinde bana “İyisin değil mi Gregory?” diye sordu. “Willie, iyi değilim” diye cevapladım. Milletin sarhoş olduğumu anlamaması için her türlü numarayı denedim. Ama doğru dürüst dik bile duramıyordum.

 

Zaten öncesinde ödül kabul konuşmam hakkında endişeliydim. Küçük bir deftere bazı deyimler, kalıp cümleleri gibi şeyleri not alıp organize etmeye çalışmıştım. Konuşma sırası bana gelince bunları söyleyecektim. Annem, hayranlarımız, Bill Graham ... Ama bunun yerine “Bu ağabeyim için, ateşle ilk karşılaşan daima oydu, teşekkür ederim” diyebildim. Hayatımdaki en utanç verici andı. Sahneden inmem gerekiyordu. Sersem gibiydim.

 

 

Grupla One Way Out`u çaldıktan sonra aklımda buradan bir an önce defolup, odaya gidip, kotumu, deri ceketimi giyip ödülümle beraber bara gitmek vardı.

 

Millet masamı sarmıştı. Ne kadar büyük olduğumu söyleyip, bana içki ısmarlıyorlardı. Profesyonel hayatımın en büyük ödülünü almıştım fakat hiçbir şey hissetmiyor, hiçbir zevkini yaşayamıyordum. Sadece bir sonraki içkiyi düşünüyordum. Millet ödülü eline alıp incelemek istiyordu. Ben de izin veriyordum. Ödül elden ele dolaşıyordu. Biri alıp kaçabilir, kaybolabilirdi.

 

Ertesi sabah için her şey ayarlanmıştı. Bir Lincoln Town Car beni alıp güney Pensilvanya`da bir çiftlik olan tedavi merkezine götürecekti. Dört saatlik bir yolculuktu. Öğlen gibi oraya varacaktık. Mini bardaki tüm içkileri yolculukta içmek için yanıma aldım. Biraz da Valium vardı yanımda. Bütün bu küçük şişeleri ceketin ceplerine doldurdum. İlaçları da şişelerin içine boşalttım. Pensilvanya yakınlarında bir şeyler yemek için küçük bir İtalyan lokantasında durduk. Tabii ki dört kadeh kızılcık votkadan sonra önümdeki veal marsalaya dokunmamıştım bile.

 

Arabaya döndük ve nihayetinde nehir kıyısında küçük bir kasabadaki tedavi merkezine vardık. Ceketimde iki küçük votka şişesi kalmıştı. İkisinin de kapağını açıp kafaya diktim. Çok hastalıklı bir durumdu. Şunları düşündüğümü hatırlıyorum; “Sen bundan daha iyisin. Bu kepazeliğe bir son verme vakti geldi.”

 

Hayat hikayeme hoş geldiniz

 

Gregg Allman

 


 

 

Hiçbir zaman solo davul çalmadım

 

 

Butch Trucks, Allman Brother Band davulcusu (1947-2017)

 

Hayatımda hiç davul solo çalmadım. Allman Brothers`ı eleştiren eleştirmenlerden sıkıldım. Konsere gelip şöyle derler devamlı; “Hakika bir geceydi ta ki davul solo başlayana kadar. Gidip duş alıp gelsek sonuna yetişirdik” Bir eleştirmen olabilecek kadar zekiyseniz “solo” bir kişiliktir.

 

Lanet hayatımda hiçbir zaman solo çalmadım. Jaimoe ile düet yapardık, Marc Quinones`i ekledik trio olduk. Oteil Burbridge bas solosunun bitmesine doğru ona destekleyecek şekilde biz de devreye girer, önümüzde o bas çalarken biraz davul çalar timpaniye geçerdim Oteil de benim davul setime otururdu dört kişi ile tamamlardık. Buna vurmalı ansamblesi diyebilirsiniz, solo değil. (Jake Weinberg röportajından)

 


 

 

İlk önce power trio düşünülüyordu

 

 

Bert Holman, Allman Brothers Band menajeri

 

Duane Allman Otis Redding ve James Brown`ın iki davulculu gruplarını seyretmişti. Jaimoe Otis`in grubundaki iki davulcudan biriydi. Ve üç dakikalık parçaları 45 dk, 1 saat çaldıklarını söylerdi. O zamanlar kuvvetli amplifikatörler olmadığından davulcuların abanarak çalmaları gerekirdi. Bir davulcu aynı devamlılıkla 60 dakika çalamaz ve tempoda sallanmaya başlar. O yüzden iki davulcu parçaları paylaşırlardı. Duane iki davulcu fikrini beğenmişti.

 

Grup (ABB) kurulduğunda doğaçlamaların kaynaşmasından vücut bulan sağlam bir kadroya kavuşmuştu. Duane Jaimoe`u beraber takılmak için getirmişti ve Jaimoe Butch`ın Jacksonville`deki evinde kalmaya başladı. Duane ve Butch Dickey Betts`in grubundaki Berry Oakley`i de yanlarına alarak bir power trio kurmak istiyorlardı. Berry gitarist Dickey`i de yanında getirdi. Jaimoe daha ortada yokken Butch ile orgcu Reese Wynans`ın da dahil olduğu provalar yaptılar. Duane Jaimoe da dahil olduktan sonra iki davulcu fikrini sevdi.

 

Butch gerçekten güçlü bir davulcudur. Yük treni gibidir. Jaimoe`da caz ve bando altyapısı vardır. Ters ve aksanlı ritmleri dinleyip çalabilir. Bugün onu kendi grubu ile tek davulcu olarak dinlerseniz çok farklı çaldığını görürsünüz. (Jake Weinberg röportajından)


 

 

Billy Cobham: Davulcu aklımı başımdan aldı

 

 

Bert Holman, Allman Brothers Band Menajeri

 

Allman Brothers Band olarak Mahavishnu ile turnedeydik. Bizimkiler Stony Brook Universitesinde Mahavishnu Orchestra`nın ön grubuydu.

 

Billy Cobham bodrumdan Allman`ları duyduğunda “aman allahım! “Şu davulcuyu dinle adamım. Kim bu? Aklımı başımdan aldı.” Billy bu “çok yetenekli bir davulcu”yu merak ediyordu. “Bu “cat” kim görmek istiyorum.” Yukarı çıktı ritmi iki kişinin tek bir vücut gibi çaldıklarını görünce daha da şaşırdı.

 

Billy başka bir davulcu ile bu kadar uyumlu çalınabileceğine inanamıyordu. Billy başka bir davulcuya boşluk bırakmayacak şekilde ve diğerinin boşluğunu algılayamayacak şekilde çok yoğun çalan bir davulcudur.

 

Allman Brothers`ın bazı şarkılarını dinlerseniz iki davulcunun düpedüz aynı şeyleri çalarak unison yaptığını duyarsınız. Davul setinin belli kısımlarını aralarında paylaşırlar. Butch tom tom ve trampeti Jaimoe trampet ve floor tomu çalarlar belli vurguları aynı anda crashe vurarak yaparlar. (Jake Weinberg röportajından)

 


 

 

Sıkışık trafik

 

 

Les Dudek, Gitarist, Brothers sisters albümünde çalmıştı

 

 

Sarasota, Florida`dan gelme Peter Schless isimli bir klavyeci ile çalışıyordum. 6 yaşından beri Beethoven gibi piyano çalıyordu. İki tane afro saçlı beyaz davulcum vardı. Biri solak diğeri sağlaktı. Bir kitabın kapakları gibiydiler.

 

Peter ve ben Duane (Allman) öldükten sonra Dickey Betts ile çalmaya gitmiştik. Peter Dickey`nin Duane`den sonra “Biraderler”in devam edip etmeyeceğini bilmediğini söyledi. Ve ben de Dickey ile çalmaya gittim. Grubunu tekrar toparlayacağını söylüyordu. Beraber takıldığımızda Dickey`nin gitar teknisyeni Joe Dan ile tanıştım. Dan beraber bir grup kurmak isteyip istemediğimi söylemişti. Dickey grubunu toparlayabilseydi onunla çalışacaktık. O sıralarda zaten Boz Scaggs ile çalışmaya başlamıştım. Öncesinde de önceden ayarlandığı gibi Bobby Womack ile turneye gitmem gerekiyordu. Turne için havaalanına gideceğimiz taksinin bagajına bavullarımızı yüklediğimiz anda içeriden gelen telefonda Phil Walden (Allman Brothers, Charlie Daniels, Dixie Dreggs, Marshall Tucker Band gibi Southern gruplarının menajerliğini yapan, Southern Rock`ın mucidi sayılan emprozaryo) Boz Scaggs`ın acilen gitariste ihtiyacı olduğunu benden telefon beklediğini söylüyordu. Boz`u aradığımda Bobby ile gitmem gerekiyorsa sonrasında da beraber çalışabileceğimizi söyledi. Ben de ona “evet ama ben devamlı tali yollardan gitmeyi severim” diyerek teklifini kabul ettim.

 

Müzik dünyasına girdiğim ilk yıllarda çok fazla boş zamanım vardı. Müziğe onların yönlendirmeleri ile benden biraz büyük akranlarımla başladım. Zaman içerisinde müzik çok fazla şirketleşti ve müziğin yaratıcı gücü kayboldu. “Jam” zamanları Allman Brothers Band`de telepatik iletişim vardı. Brothers and Sisters`ı yaptığımız zamanlarda jam yapmak için çok fazla nedenimiz vardı. Mesela Barbeque mü yapıyoruz hadi “kamyonu yedekleyelim” * Düğün mü var ? hadi “kamyonu yedekleyelim” “Kamyonu yedekleyelim” jam zamanı idi. Bir şekilde bunun için bir sebep yaratıyorduk. Ve saatlerce sürüyordu. Aramızdaki telepatinin sebebi hepimizin aldığı psikedelik haplardı sanırım. (Jake Weinberg röportajından)

 


 

 

Devamlı buraya takılıyorum

 

 

Bert Holman

 

American University`deki kolej konserlerine dahil oluyordum. İlk hafta konser komitesindeki benden dört yaş büyük biriyle tanıştım. Bana yardıma ihtiyaçları olduğunu söyledi. Bütün şu zemin işlerini halletmen lazım dedi. Olur varım, halledeyim dedim. Toplantılarına katılmaya başladım. Posterleri asmalarına yardım ettim. Bana çok arkadaşça davranıyorlardı ama müzikten anlamıyorlardı. Bana getirmek istedikleri grupları içeren bir liste verdi. Ben de onlara Allman Brothers dedim. Bu grubu ayarlamanız lazım, İnanılmazlar. Önleri açık. Şimdi ayarlayamazsak bir daha bu paralara getirtemeyiz dedim. Gruba ulaştım ve konser organizasyonunu hallettim.

 

Duane Allman, Berry Oakley, Red Dog ve diğer bir roadie`yi 67 Impala`ma alıp, Roy Rogers`a bir şeyler yemeye götürdüm. Duane bana bakıp, buraya bizim gibi hippiler için uygun bir yer mi diye sordu. Ben de tabii ki ben devamlı buraya geliyorum. Rahat bir yer demiştim. Biraderler iki set çalmışlardı ve harikaydılar. (Jake Weinberg röportajından)

 


 

 

Bundan fazla saygıya ihtiyacım var

 

 

Paul Hornsby, Hourglas ve Gregg Allman ile beraber çalışmış müzisyen, yapımcı

 

 

Başlarda Los Angeles`da olmaktan çok mutluyduk. Plak şirketlerini mutlu etmek için bizden ne istiyorlarsa yapıyorduk ve ne olsa yapıp mutlu oluyorduk. Birkaç ay içerisinde ise plaktaki şeyleri çalmak içimizden gelmiyordu.

 

İkinci albümü yaptık ve doğu yakasına küçük bir turne düzenledik. Artık kafamızda ilerlemek istediğimiz bir yön vardı. Tarzımıza uyan tek yer olan Muscle Shoals`a gittik. O zamanlar (1968) Macon, Georgia sound diye bir şey oluşmamıştı.

 

Kendi paralarımızı denkleştirip bazı demolar kaydettik ve onları L.A`ye getirdik. Menajer ve yapımcıya gidip, “bizim istediğimiz sound bu. Bu sebeple Muscle Shoals`da kayıt yapmak istiyoruz” dedik. Şimdiye kadar duydukları en boktan şey olduklarını düşünmüşlerdi. Bu iş olmayacaktı.

 

Yaptığımız kayıtlardan oldukça gurur duyuyorduk ki bu şarkılar sonradan Duane Allman antolojisinde yayınlandı. O zamanlar canlı çaldığımız B.B. King Medley vardı. Ayrıca o sıralar Gregg bir kaç şarkı yazmıştı. Bir çeşit balad olan “Been Gone Too Long" ve "Hanging Up My Heart." Plak şirketi yetkilileri bunların berbat şeyler olduğunu düşünüyorlardı.

 

Duane hemen sinirlendi “Nefret ettim buradan, bundan fazla saygıya ihtiyacım var” diye çıkıştı.
1968 yazında yıldık ve tası tarağı toplayıp doğuya döndük. Hourglass dağılmış oldu. (Jake Weinberg röportajından)

 


 

 

Jaimoe kayboldu

 

 

Butch Trucks

 

 

Bir keresinde Güney Alabama`dan dönüyorduk, kahvaltı etmek için bir yol lokantasında durduk. Jaimoe de bizimle içeri girdi. Bize servis yapan kadın garson sanırım oranın Şerif`inin karısıydı. Ve Şerif de oradaydı. Üzerimizdekileri (uyuşturucu) tuvalete boşaltamadan önce yakalandık ve kodesi boyladık.

 

Bizi yerel bir nezarethaneye attılar. Ama Jaimoe bizle değildi. Kayıptı. O zamanlar hâlâ ayrımcılık vardı. Sonradan bizi ilçe hapisanesine gönderdiler ve siyahlar koğuşuna tıktılar. Bu sanırım iyi bir şeydi. Şayet bizim gibi hippileri Güney Alabama`lı red neck`lerin koğuşuna koysalardı (güneyli çomarlar) büyük ihtimalle öldürülürdük. Gerçi o tarafta da neredeyse öldürülüyorduk ama bir sürü sigara satın alarak bir şekilde yırttık. Sonra Jaimoe`i bulduk.

 

Yanımızda bir siyahi (Jaimoe) bulunduğundan iki ya da üç gün nezarette kalmıştık. Jaimoe içeride hiç mesele çıkarmadı, sakin kaldı. Tavrı hiç değişmedi. Ayrımcılıkla devamlı uğraştı. Her ne kadar çok fazla ihtiyaç duymasa da bizimle beraberken ona birisi pislik yaptığında devamlı karşısında bizi buldu. Jaimoe ile yaşadığımız bu tecrübe Amerika`nın nasıl “ipi” tuttuğunu göstermişti. Özellikle Trump ile süre gelen süreçte bu bağnazlığın şimdilerde tekrar hortladığını görüyoruz. (Jake Weinberg röportajından)

 


Manyetik teyp...

Chuck Leavell

Kaydet

Tuscaloosa`da Paul Hornsby isimli bir üstadım vardı. Gregg, Duane ile birlikte Hourglass`ta beraber çalmıştı. Kaliforniya`ya gidip bir kaç plak çıkarmışlardı. Grupları dağıldı, Paul Alabama`ya geri döndü. Tuscaloosa`da gitar hocalığı yapmaya başladı. Beni cesaretlendiren odur. Şarkı söylemeye, klavye için de bir çok şey gösterdi. Beraber dahil olduğumuz South Camp isminde bir grubumuz vardı. Paul`den bir şeyler öğrenmek gerçekten çok eğlenceliydi.

* * *

Sonra bir anda Macon, Georgia`da Capricorn Records ile bir şeyler olmaya başladı. Allman Brothers kuruldu. Capricorn için bir albüm yaptılar. Şirket portfolyosunu genişletmek için yeni gruplar bakınmaya başladı. Paul Capricorn Records`tan Macon`a gelip kendilerine stüdyo müzisyenliği ve yapımcılık yapmsası için bir teklif geldi. Üstadını kaybeden bir çırak olarak niye ben de gelmiyorum Macon`a diye yamandım. Benim için bu önemli kavşakta sadece 17 yaşındaydım. Çok iyi arkadaşım olan Charlie Hayward (sonraları Charlie Daniel Bands`in davulcusu) ile bir kaç parça eşyamızı alıp, oralarda neler olup bittiğini görmek için benim 65 Oldsmobile`ime atlayıp Macon`a yol aldık.

* * *

Çok geniş imkanlar vardı. Son teknoloji bir kayıt stüdyosu. Paul bize stüdyoyu gezdirdi ve “Evet beyler, buraya gelirseniz sizi de bir şekilde ortamlara dahil ederiz.” Macon`da yerleşik bazı müzisyenlerle takılmaya başladık. Boogie-Chillin isminde bir grupları vardı. Onlarla Alabama-Georgia karması gibi bir birliktelik oldu. Grubun adını Sundown koyduk. Dürüst olmak gerekirse çok iyi bir grup değildik ama deneyip, öğreniyorduk.

* * *

Manyetik bantlar üreticisi olarak tanınan Ampex ile bir plak antlaşması yaptık. Kayıtlarda da onların bantları kullanılıyordu tabii ki. Şiket şimdiye kadar sadece üç plak yayınlamıştı. Capricorn Records`dan Phil Walden da bir şeiklde işin başındaydı ortakları olarak. 1970`da Sundown olarak Alex Taylor (James Taylor`ın ağabeyi) ile turnedeyken bütün ülkeyi turladık. Boston`a vardığımızda The Jazz Workshop diye bir yerin yanında Paul`s Mall vardı. Canlı caz müziği ile ilk defa orada hemhal oldum. Mose Allison`u, Rahsaan Rolan Kirk`ü duyduğumda dizlerimin kapağı çözüldü. Akıl almaz bir şeydi. Bu “cat”lerin sahnede yapabildiklerine inanamamıştım.


Jaimeo ile çalmak...

Butch Trucks

Her ne kadar daha önce rhythm and blues çalmış, Otis Redding, Sam Dave, Percy Sledge ile çalmış olsa da Jaimoe ile aynı müzikal altyapıdan geldiğimizi söyleyebilirim. Onun tutkusu cazdı. İlk tanıştığımızda onu Max Roach`tan başka bir şey konuşurken bulamazdım. Muscle Shoals`tan Duane ile buluşması için telefon alıncaya kadar bu böyleydi. New York`a caz davulcusu olarak acından ölmek için yola koyulmak üzereydi.

* * *

Jackie Avery adında bir adam Jaimoe`ye beyaz gruplardan birine girmelisin demiş. Duane ile buluşmuşlar ve çok iyi anlaşmışlar. Duane onu Jacksonville`e getirdi. Biz de onunla kaynaştık, çalmaya başladık. Ritmlere senkop anlayışı ile bakışı büyülüydü. Solo enstrümanın çaldığı şeylerin çevresinde dolanarak çalıyordu. Elvin (Jones) John Coltrane`nin A Love Supreme`ini çalarken yumuşacık çalması Coltrane`nin çaldıklarını vurgulaması gibi.

* * *

Ben ve Jaimoe beraber çalarken asla birbirimizin yoluna çıkmayız. Hiç planlı, önceden çalışılmış değildir ama bu başından beri böyledir. Tek problemimiz bas davuldu, onu da farklı farklı tonlayarak çözdük. Jaimoe 18” ve süngersiz çalar. Ben 22” ve bir Rock`n Roll grubunda alamayacağınız “tump” sesini elde etmek için süngerlidir. Benimkini miksajda tam ortaya biraz geriye yerleştiririz. Jaimoe`nunki biraz daha tom tom sesi gibidir bas davul gibi değil. (Jake Weinberg röportajından)


Kaydet

Yürekli...

Chuck Leavell

Allman Brothers`a dahil olduğumda Duane`nin trajik kazasının üzerinden bir yıl dahi geçmemişti.
Grup Duane`in yerine birini koymadan beş kişi devam ediyordu. Bence bu yaptıkları yüreklice bir şeydi ve doğru olandı. Ortalıkta bir sürü şaiya dolaşıyordu. “Kimi alacaklar Duane`nin yerine?” Eric Clapton`ı mı alacaklar? Jeff Beck`i mi? Jimmy Page`i mi? Hiç biri Duane`nin yerini tutmaz”.

* * *

Sadece Allman`lar için değil, tüm Macon, Georgia`dakiler için duygusal zamanlardı. Duane hepimizin kahramanıydı. Turneden yeni dönen grup duygusal olarak çökmüş durumdaydı ve hemen hepsi gruptan farklı bir şey yapmak istiyordu. Gregg solo albüm çıkarmak istiyordu. İlk solo albümü Laid Back`te çalmam için bir teklif geldi. Albümün kaydı sırasında diğer Allman`lar da şehirdeydiler. Albüm seanslarından sonra stüdyoda jam sessionlar yapıyorduk.

* * *

Birkaç hafta sonra, işler gayet güzel ilerlerken Phil Walden`dan bir çağrı aldım. Capricorn Records ofisine gelebilir misin? Dedi. Grubun da arada olacağını bilmiyordum. Birkaç karşılıklı iltifattan sonra ağızlarındaki bakla düştü. “Jam sessionlar çok ilginç ve güzel seyrediyor. Gruba katılmak ister misin?” Sadece 20 yaşındaydım. Büyük bir şok, büyük bir fırsattı benim için. Come And Go Blues`daki soloma bakıldığında o sıralarda nasıl hissettiğimi anlayabilirsiniz. Oturmuş bir gruba dahil olmam benim müzikal kariyerimde büyük bir sıçramaydı. Ayrıca Gregg`in solo albümü de zaten başlı başına harika bir şeydi.

* * *

“Kaydın açık olduğunu gör ve stüdyoya adımını at”. Bende hep heyecan ve korku vardı o seanslarda. Odaklanmamı korumaya çalışır, gruba nasıl katkı yapacağımı müziği genişletmek için ne tarz çalmam gerektiğini düşünürdum. O sıralar kaygılıydım hep.

* * *

Yaklaşık 3 sene önce Brothers And Sisters`ın 40. yıl özel paketi yayınlandı. Yine trajik bir kaza sonucu kaybettiğimiz Berry Oakley`nin yerini devralan basçı Lamar Williams`ın bulunduğu bir çok yayınlanmamış malzeme var. Dinleyince o günlere gittim. Kayıtlarda bana tamamen özgürlük vermişlerdi. Bende ne varsa vermemi söylüyorlardı. Kıçımı sıkıp, harıl harıl çalışıyordum. (Jake Weinberg röportajından)


Kaydet

Statesboro Blues...

Kaydet

Paul Hornsby

Duane ile Hourglass`ı kurduğumuzda ikimiz de gitar solo atışmalarını seviyorduk. Şöyle derdim mesela; “Hey Duane! bak Eddie Hinton ile şöyle şeyler yapardık” Duane o “şeyleri” alıp fezaya çıkarırdı.

* * *

St Louis`de otururken Duane`in slide gitar ile ilgilendiğini fark ettim. Birisinde Jeff Beck`in albümü vardı. Albümdeki Beck`s Bolero`da slide gitar vardı. Duane çok havalı buluyordu bu parçayı. Çakmağını alıp slide çalıyordu. Çok fazla dikkat etmemiştik buna o sıralarda. L.A.`deyken Golden Bear`da Taj Mahal`i dinlemeye giderdik. Komançi yerlisi gitarist Jesse Ed Davis slide gitarla Statesboro Blues`u çaldığında Duane`in heyecandan çenesi düşerdi. Eline ne geçerse slide gitar taklidi yapıp coşardı.

Slide gitar ile alıştırma yapan birinin duymak kadar sinir bozucu bir şey yoktur. Duane`i her zaman viiiii, viiiii, viiiii diye şişe ile çalışırken görürdünüz. Çok kısa zamanda Statesboro Blues`da duyduğunuz kadar ustalaştı. Ve bir anda biz de bu parçayı repertuarımıza aldık. Anlayacağınız biz Taj Mahal`den aldık. Allman Brothers`daki duyduğunuz Statesboro Blues Hourglass`takinin neredeyse aynısıdır. (Jake Weinberg röportajından)


Duane`i gözardı ettiler

Paul Hornsby

Hourglass so much love

Hourglass albümündeki hiç bir şeyi dinlemeye tahammül edemiyorum. O biz değildik. Bir çok grubun ön grubu olarak sahne aldık ve hepsini de yerle bir ettik performansımızla. Gittiğimiz her yerde büyük kalabalıklar tarafından beğeniliyorduk. Korkunç iyi bir canlı müzik grubuyduk.

* * *

L.A.`ye gelen ilk Southern Rock grubuyduk. O tarz sonradan Southern Rock olarak adlandırıldı. Biz ilktik ve bizim tarzımıza nasıl davranacaklarını bilmiyordu yapımcılar ve plak şirketi yetkilileri. Yapımcılarımız daha önce Jan Dean gibi surf plakları çıkarmışlardı. Kendileri için uygundur tamam ama bizim için değildi. Bizim blues tabanlı müziğimizi kafalarında Motown ile eşleştiriyorlardı. Biz Motown gruplarından çok uzaktaydık. Siyah kökenli blues çalıyorduk ama Motown değildi bu. South Rock`ın içinde derinlerinde akan bir blues damarı vardır.

* * *

O zaman prodüktörlerler Duane Allman`ın üstün gitar zekasından nasıl kaçabildiler bilemiyorum ama onu gözardı edip Gregg`in üstüne oynadılar. İlk albümde nefesliler, geri vokal kızlar doldurdular stüdyoya. Tek ihtiyaçları Gregg`di. Hiç birimiz umurlarında değildik. (Jake Weinberg röportajından)

Kaydet


Bugün seni Rolling Stones aradı...

Chuck Leavell

Kaydet

1981`e geldiğimizde Sea Level`ın sonu gelmişti. Geçen beş sene gayet güzeldi. Bazı eleman değişiklikleri oldu, albümler Allman Brothers kadar satmadı ama rakamlar hatırı sayılırdı. Ama işler yokuş aşağı gitmeye başlamıştı ve bu durum nihayetinde kaçınılmaz sonumuza gelmemize yol açtı. Sonlara doğru bazı borçlarımızı halletmek için alışveriş merkezlerinde dahi çalmamız gerekiyordu. Florida`daki alışveriş merkezlerindeki berbat klüplerde çalıyorduk. Arkadaşları önüme alıp konuştum; “Bakın ben de hiç eğlenmiyorum yaptığımızdan fakat onurlu olanı yapıp, borçlarımızı ödememiz gerekiyor. Bazı şeyleri havada bırakıp toz olamayız. Gidip, çalıp, borçları temizleyip sağ salim bitirelim şu işi"

* * *

Grup batmış, stüdyo müzisyenliği için ise hiç bir telefon gelmiyordu. Macon çevresinde çaldığım yerel bir üçlüm vardı. En fazla Savanna, Carolina taraflarına gidip çalıyorduk. Karıma anneannesinden kalan bir arsa vardı. Onu işletmeyi, tarım yapmayı düşünüyorduk. Tarım dersleri almayı, ormanda kereste ticaretine girmeyi düşünmeye başlamıştım. Tüm bunlar zihnimi kaplıyordu. Artık müzik kariyerimin sonuna geldiğini düşünüyordum.

* * *

Bir gün umutsuzca eve döndüm ve karım Rosaline`e; “Tatlım dinle, telefonlar çalmıyor, müziği bırakacağım demiyorum ama bu ara biraz kenara koyup, arsa, tarım, ormancılık gibi şeylere odaklanmam gerekecek” dedim. Beni sonuna kadar usulca dinledi; “pekala, güzel fakat tahmin et ne oldu ? Seni bugün Rolling Stones için aradılar”. Asla pes etmeyeceksin. Tam yılmıştım ki her şeyi değiştiren talih kuşu başıma kondu. (Jake Weinberg röportajından)


Felaketin eşiğinde

Paul Hornsby

Bir çok kez bıçağın kemiğe dayanmdığı oldu. Bazı nedenlerden dolayı iflasa yaklaşırken, çıkış yok gibi gözükürken bulutlar dağılırdı. Yeni sayfalar açılırdı. Başka bir dirayetli zamanımda The Minutes isimli bir gruptaydım. Orta batı ve güney doğuda gezerek gece klüplerinde çalıyorduk. Dördümüzden üçü evliydi. Ocak 1967`deki tüm işlerimiz iptal oldu. Karımla ben nasıl geçineceğimizi düşünüyorduk. Gitaristimiz Eddie Hinton ayrılmaya karar verdi ve Muscle Shoals`da stüdyo müzisyeni oldu. Toprak ayaklarımızdan kayıp gidiyordu. Açlık çekiyorduk. Johnny Sandlin`in ailesinin kampında birbirimize bakıp nasıl bu durumdan kurtulabileceğimizi düşünüyorduk.

Piyasada haftalarca denenen müzisyenlik yaptık. Hiç bir ödeme olmadan birilerinin arkasında çalıyorduk. Bunun sonu yoktu. Tuscaloosa`daki işlerimizi de bırakmıştık.

Durup dururken bir telefon geldi.Karşı tarafta Duane Allman vardı. “Grubunda bana ve Gregg`e yer var mı?” Allman Joys isimli grupları dağılmıştı. Şüphesiz takdir-i ilahi idi bu durum. (Jake Weinberg röportajından)


Bu grup için yeterince iyi değilim...

Butch Trucks

Troble No More ve Don`t Want You Anymore`u bitirmiştik. Whipping Post`u çalışmaya başladığımız gün Gregg bir hışımla içeri girdi Duane`i yanına çekip, “Kahretsin bu grup için yeterince iyi değilim” dedi. Bazen keşke Duane` onu dinleseydi derim. (Jake Weinberg röportajından)

 


 

Nehir kıyısındaki Big House provaları

 

Rickey Medlocke (Blackfoot, Lynyrd Skynyrd)

 

Benim için, müzik için korkunç bir kayıp. Radyoyu açıp şarkısını dinlediğinizde kim olduğunu anlayacağınız adamlardan biriydi. Yanlış anlaşılmayacak bir sesi vardı. 60`ların sonlarında Jacksonville`de Duane ve tüm çekirdek Allman kadrosunun çevresinde büyüdük. Gregg ile 68 veya 69 gibi orada tanıştım. O sıralar Allman Joys ve Hourglass olarak Comic Book Club`de çalarlardı.

 

Devamlı oraya takılırdık. Gary,Allen, Ronnie (Lynyrd Skynyrd) hepimiz hatta Blackfoot`taki büyüklerim, roadie`ler şehirdeki mekanlara gidip, Duane, Gregg, Second Coming, Berry Oakley ve Dickey Betts`i seyrederdik. Jacksonville`de hep beraberdik. Nehir kıyısındaki Big House`a gider onların provalarını seyrederdik. Hep beraber çalıp, takılmalarına bayılırdık.

 

Sana bir şey anlatayım; Bir haftasonu gecesi Comic Club`de Hourglass Ray Charles`tan farklı şekilde Georgia on my mind`ı yorumluyordu. Öyle bir tarzda söyleyen görmemiştim şimdiye kadar. Allman Brothers`ın bu yorumu kaydedip, yayınlamasını istemiştim. Hammond`da Gregg, Slide gitarda Duane harikaydı. Gregg`e bunu defalarca söylemiştim.

 

2014`te Skynrd için o tribute gecesini (One more for the fans) yaptığımızda gelip Tueday`s gone`u söylemişti. Yanına gidip, elini sıktım, burada olduğu için ne kadar mutlu olduğumu söyledim. O da “Rickey, bunun bir parçası olduğum için çok mutluyum. Bu harika” demişti. Sonrasında Fort Myers`a eve döndüm Ve o yeni grubu ile şehre geldi. Konser salonuna gidip, onu bekledim. Eşi ile beraber geldi. Mutlu gözüküyordu. Ve gerçekten iyi gözüküyordu. Herkesle konuşup gülüşüyordu. Beni gördü Oooo Rickey!! Hey Gregg, gelip seni yeni grubunla izlemek istedim. Elimi sıkarken “Bilirsin bir şekilde eskileri yad ediyoruz değil mi ?” dedi. Ben de ona nehir kıyısındaki provalarını gelip seyrettiğim zamanları hatırlattım. Şimdi geriye bakıp düşününce iyi ki son kez onu orada görebilmişim. O yüzden çok mutluyum.

 


 

Tuesday Gone

 

Gregg Allman, Tribute to Lynyrd Skynrd

 

Bence müzik tarihinde en büyüklerinden biri olarak yerini aldı. Benim düşünceme göre farklı bir müzik , farklı bir tarz getirdi bizlere. Olağanüstü bir ses. Daha fazla bir şey söyleyemeyeceğim onun için. (Billboard dergisindeki röportajdan)


Balıkçılık bizi bağladı birbirimize...

Mark Farner, Grand Funk Railroad

Allman Brothers`ı ilk dinlediğimizde bu adamlarda iş var demiştik. Annem Leachville Ark`lı olduğundan güneyli çocuklara akraba hissederim kendimi. Her neyse, Flint, Detroit`teyim. Her ailede bir Southern gitarcı var neredeyse. Çünkü herkes Arkansas, Georgia, Missisipi, Lousiana`dan göç edip gelmiş.Yüksek maaş alabilecekleri otomobil fabrikalarında iş bulup gelmişler.

 

Ne zaman Allman`ları düşünsem yaşadıkları yerin onların içine işleyen bir şey olduğunu düşünürüm. Masumane ve samimi bir tarafı vardır ve bunu çok severim. İlk çıktıklarında onlarla, Marshall Tucker Band ile konserler verirdik. Bilirsiniz eski, kafa adamlardır. Çevrelerinde de hep iyi adamlar vardır. Kanada`da bir pop festivali hatırlıyorum. Onlarla sadece balık avı konuşmak için takıldığımızı hatırlarım. Gitar, kadınlar, rock n roll filan konuşmazdık. Balıkçılık konuşurduk.

 

Gregg kesinlikle kendi şahsına münhasır biriydi. Benim kitabımda her zaman gerçek bir müzisyen olarak kalacaktır. Müziğe hep sadık kaldı. Kalbimde yeri büyüktür. Yaratıcıydı. Yaptığı şarkılar hep gerçek yaratıcılık isteyen şeylerdi. Ondaki seni alıp götüren sesi yeterliydi. Allman Brothers için video gerekmez. Ağzını açıp söylediğinde sizi alıp götürür.

 

Sesi, şarkının sözlerinin dışında dahi size bir şeyler verir.yaptıkları müziğe cuk oturan bir vokal tarzı vardır. Hiç kimseye yaslanmayan, kimselerden araklanmamış bir tarzı vardır. Be özellikle beni cezbeder çünkü şarkı söyleyerek sana dokunabilen biri bulduğumda onun içini bize açtığını düşünürüm. Gregg kesinlikle bu yetenekte bir insandı. Hayatıma dokunabilen, bana ulaşabilen biriydi.

 

Büyüklüğünü ve saygınlığını rock n roll camiasına hissettirirdi. Grand Funk dinlediğini söylerdi bana. Bu benim için çok özel bir gurur. Bu kadar yetenekli birinden seni dinlediğini, beğendiğini duymak gerçekten gurur verici.

 

Onu en son gördüğümde New York City`de bir işleri vardı. Yanında menajeri veya turne menajeri vardı sanırım. LaGuardia havaalanında uçuşlarımız kesişmişti. O kadar zaman geçmesine rağmen sanki hiç ara vermemişcesine muhabbet ettik. Müzisyenler için ilk saygı duyacağınız müzik olmalı. Ki odur bizi besleyen. Gregg ile bizi birbirimize bağlayan bu derin ilhamı seviyorum. (Billboard dergisindeki röportajdan)

 


Burası Macon, Georgia

 

Buzz Feiten, gitarist, Paul Butterfield Blues Band, solo sanatçı, yapımcı

 

Gregg Allman`ın Laid Back kayıt seanslarında bir sabah bir otel odasında uyandım. Nerde olduğum hakkında bir fikrim yoktu. Kolumda bir bandaj gördüm. Çekip çıkardım. Alttan bir dövme çıktı. Nasıl, niye dövme yaptırdığımıı hatırlamıyordum. Niye bu otel odasında olduğumu bile bilmiyordum. Resepsiyonu aradım ve buranın neresi olduğunu sordum. “Burası Macon, Georgia” dedi :) O an kendime geldim. Seans`a dönmek için temizlenip, toparlandım. (Jake Weinberg röportajından)

 


Fillmore East

Fillmore East`teki 3 gece ( Albüm kaydının olduğu konserler ) büyülüydü. İlk başta Johnny Winter`ın ön grubuyduk. Ama ilk gece biz çaldıktan sonra izleyicilerin yarısı salonu terk ettiği için biz esas grup olmuştuk. Şayet ön grup olamasaydık o albümü çıkaracak kadar uzun çalamayacak ve bu sebeple yeteri kadar kayıt birikmeyecekti.

 

O zamanlar ve hala dahi gerçerli olan bir kural var. Her hangi bir hit single çıkarmadan zireveye ulaşamazsınız. Siz bu kuralı o konser albümü ile yıktınız. Bunu neye bağlıyorsunuz?

 

İki sene boyunca ülkenin her şehrinde çaldık. Her şehrinde. Büyük bir takipçi kitlesi elde ettik. Albüm çıktığında hepsi bunu bekliyordu zaten. (Butch Trucks 1984`te Dickey Betts ile verdikleri bir söyleşiden)


Watkins Glenn Summer Jam

Oldukça korkutucuydu. 600 bin kişi sanki üzerimizdeydi. Ta ki çalana kadar. Jerry Garcia`yı unutamıyorum. Helikopter`den kortuğu için arabayla sahneye gelmişti. Tam 8 saatte!

 

Çalan 3 grup da (Grateful Dead, The Band, Allman Brothers) aynı tarz nüzik yapıyordu. Bir grup bitirip diğeri başladığında dinleyici kitlesinin tansiyonu, beklentisi, ruh hali değişmiyordu. Şimdilerde böyle bir şey yaşanabileceğini düşünmüyorum. İnsanlar konserlerin başlamasından bir hafta önce gelmişlerdi oraya. (Dickey Betts 1984`te Dickey Betts ile verdikleri bir söyleşiden)


Duane`yi yitirmek

Duane`yi kaybetmenin şokunda grubun bittiğini düşündük. Beynimiz onu kaybettiğimizi unutturmaya çalışıyordu. İnanmak istemiyorduk. Ama ardından hepimize bir inanç, bir ilham geldi. Ancak müziğe devam edersek bu acıyla baş edebileceğimizi de gördük. (Dickey Betts 1984`te Dickey Betts ile verdikleri bir söyleşiden)


Tek tedavi çalmak olacaktı

Altı ay ara verip, sakinleşme kararı aldık ama daha ilk ayında bunun mümkün olmadığını gördük. Altı hafta sonra tekrar yollardaydık. Tek tedavi çalmak olacaktı bizler için.

Röportajcı: Dickey kendimi sana bunu sormaktan alamayacağım; Lütfen bana en büyük hitiniz Ramblin` Man hakkındaki tüm detayları duymak isterim.

Sabaha karşı dörtte şarkı yazma nöbetlerimden birinde çıktı. İlk başta çok ama çok country havası vardı ve bize uymuyordu. Nashville`den gelen parçalara benziyordu. Merle Haggard`a vermeyi düşündük ilk başlarda ama sonraları sütüdyoda jam sessionlar ile Allman Brothers Band şarkısı haline geldi. (Şarkının ikinci yarısı önceleri Duane ile yaptıkları gibi , bu sefer de Les Dudek ile gitar düeti şeklinde kaydedidildi)

Şarkının bu kadar başarılı olması hem sıradan insan hayatına hitap etmesi hem de sabah kalkıp tekrar tekrar yollara düşmek gibi çoğunluğun yapmak isteyip de yapamadığı bir Amerikan fantazisini birleştirmesiydi. (Dickey Betts 1984`te Dickey Betts ile verdikleri bir söyleşiden)


 

 

Mesih`in kasabaya gelmesi gibi

 

 

Okula giden küçük bir çocukken daha birinci sınıfa giderken bile, bana ne olacağımı sorsaydınız, Grand Ole Spry`da gitarist olacağım derdim. O zamanlar şimdiki gibi sanatçılara yakın olamazdınız. Şimdi o temas çok fazla. Kasabaya gelen bir gösteride müzisyenleri sahnede seyretmek sanki Mesih`in yeryüzüne gelişi (Second Coming, Dickey`nin ilk grubunun adı) gibiydi. (Dickey Betts Esquire dergisindeki bir söyleşiden)

 


 

 

Gregg ile olan en eski hatıran hangisi?

 

 

Beni dört yaşında bir konserlerine götürmüş ama ilk aklımda kalan tekrar bir araya geldikleri 1989`dan. Jacksonville`de çalıyorlardı. Bu müziğin artık kalmadığını ve Allman Brothers`ın bittiğini düşünüyordum ama grup mitolojik soundu tekrar oluşturdu ve aynı ateşi ortaya koydu. Amcan Butch`ın sen küçükken Gregg`i ve diğer Allman`ları bir klübe götürüp seni izlemelerini sağlaması meşhur bir hikaye değil mi.

 

 

Derek Trucks 13 yaşında Allman Brothers Band konseri öncesi sahnede.

 

Sanırım dokuz yaşındaydım. South Beach`te Tropics Interntional isminde bir klüptü. Gregg, Butch, Warren, Allen oradaydı. Geldiler. Oturdular. Biz çaldıktan sonra Gregg ve Red Dog beni yüzme havuzunun yanındaki bara götürdüler Duane`nin slide gitarını verdiler bana.

 

Gregg hakkında ne düşünmüştün o zaman?

 

Çok tatlıydı ama aynı zamanda personası korkutucuydu. Gregg Allman`dı. Sanırım bir çok kişi onunla tanıştığında aynı şeyi düşünmüştür. Oturuşu, duruşu, konuşması, her ne yaparsa yapsın bir değişiktir, kendine özgüdür. Willie Mays ile tanışmak gibi (86 yaşındaki beyzbol efsanesi). Vay canına, gerçekten varmış dersin. Dickey`nin sırtladığı zamanlarda bile herkesin odak noktası Gregg`dir. Böyle bir çekim gücü vardır ve o inanılmaz sesi. Böyle bir mojosu vardır. Sanki hayali bir güney gotik kahramanı gibidir. Bu ilk gördüğümde de böyleydi, şimdi de böyle.

 

Onu müzikal olarak etkileyen şeyler hep duygusal yaklaşımlardı. Bir şekilde Bobby “Blue” Bland ya da Little Milton`un grubu gibi olmamızı isterdi. Sağlam aranjmanlar olmalıydı onun için. İki gitar solosu istemezdi. Onun müzikal estetiği bu değildi. Bu aranjmanlar ben doğmadan vardı zaten. Ben sadece bu onura erişmek için çabalıyordum.

 

Özelikle güneyde ondan etkilenmeyen bir şarkıcı olabileceğine inanmıyorum. Şu şarkılara baksana dostum! "Please Call Home", "Dreams", "Ain`t Wasting Time No More". Bu kadar etkilenmeye rağmen başkalarından bu şarkılara denk şeyler bulmak hala çok zor. Gregg için yapılan bir çok saygı konseri izledim, dinledim. Millet Midnight Rider`ı söyler ama her seferinde de “tamam, sıradaki” derim. Onun gibisini bulmak çok çok zor.


 

 

Şöyle çalmalısın, böyle çalmalısın

 

 

Allen Woody hakkındaki “Rising Low” isimli belgeselde Warren Haynes Allen Woody`nin Allman Brothers`a girişini anlatıyor.

 

Yirmi kişiden fazla bas gitarist çağrılmıştı seçmelere ama ertesi gün Allen gruptaydı. Unutmuyorum, gruba girdikten sonra beş farklı kişi ona nasıl çalması gerektiğini bahsediyordu. Gregg; “Basit çal. Eski RB plaklarındaki gibi”, Dickey; “Ben yükseldiğim zaman sen de benle yükseleceksin tamam mı?”, Butch; “Sadece davulla beraber kal”. Ben de de suç var tabi ki; şöyle çal böyle çal diyip duruyordum. Yetmezmiş gibi Johnny (Johnny Neel, grubun klavyecisi); "Kahrolası sol elimi takip et" (akor değişimleri ve müzikal vurgulara dikkat çekmek için olsa gerek). Baktım sonunda Woody`yi aptal edeceğiz dayanamadım, sakinleştirmek için kenara çektim; “Tüm dediklerimizi unut. Sadece hissettiğini çal ve dediklerimize kulak asma. Yoksa beş kişiyi de mutlu etmek için kendini paralayacaksın". Bana dedi ki; “Johnny ne iş? Beni delirtiyor gerçekten”, ben de “Onun karakteri böyle yapacak bir şey yok. Takma kafana alışırsın” dedim.

 

Provalar bitip minibüsle otele dönerken radyoyu açtık. Bir Beatles şarkısının ortasında Johnny kalkıp şöyle dedi. “Basçı grupla beraber çalmıyor” Dedik ki; “Johnny bu dediğin adam Paul McCartney!” Cevap şu oldu :) “Her kim olursa olsun umrumda değil. Adam grupla beraber çalmıyor” Woody`ye dönüp; “Gördün mü nasıl bir bela ile uğraşacaksın” dedim.

 

Cenk Akyol

 

Cazkolik.com / 20 Haziran 2017, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cenk Akyol

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.