Gypsy-Gitane-Roman-Romani caz müzisyeni sözlüğü

Gypsy-Gitane-Roman-Romani caz müzisyeni sözlüğü

Romanlar kadar dünya üzerine dağılmış ama onlar kadar da özelliklerini kaybetmemiş bir halk bulamazsınız. Avrupanın ücra köşesindeki bir roman ile Amerika’nın, doğunun, uzak köşelerindeki roman kamplarında yaşayanlar arasında az fark vardır. Bunca güçlü genetik ve kültürel özellikler hayran bıraktıracak nitelikte.



Biliyorsunuz, bu yıl Django Reinhardt yılı, tüm dünyada pek de organize olmayan bir şekilde ve başta Roman müzisyenler tarafından festivallerde, kulüplerde sıklıkla kutlanıyor ve yıl boyunca da devam edecek. Caz sitesi Jazz.com’da bu konuda sitenin yazarı ve kendi de gitarist olan Bill Barnes tarafından bir yazı yayınlandı. Kişisel gözlemlerini aktardığı yazıyı Roman-Gitane-Romani caz sözlüğüyle tamamlayan Barnes dikkat çekici bir işe imza atmış. Üç bölümlük bu yazının aşağıda ilk bölümünü okuyabilirsiniz, en altta da sözlük mevcut.



Bu yazıyı Türkçeye kazandıran arkadaşımız ve iyi bir cazsever Gökhan İrfanoğlu’na teşekkür ediyoruz.

 

Cazkolik.com

 


 

Roman Caz Kampı’nda Yaşam

 

Bill Barnes
(Jazz.com yazarı, eleştirmen ve müzisyen)

 

Jazz.com’dan Bill Barnes Roman yaz kampına gideceğini bana söylediğinde, gözümün önüne karavanlarda geçirilecek zorlu ama ihtişamlı günlerin ve kamp ateşi etrafında toplanılarak dinlenilen telli çalgıların iç açıcı müziğiyle geçecek romantik akşamların görüntüleri gelmişti… Ve kamera, arka plandaki üstü kapalı at arabalarına, karanlık ormana odaklanıyor.

 

Tamam, kabul ediyorum: Holywood yakınlarında büyüdüm ve muhtemelen benim Roman halkının yaşamı üstüne izlenimlerimi de Holywood biçimlendirdi. Sonradan öğrendiğim üzere, Bill’in Roman caz buluşmasında, ortalarda herhangi bir üstü kapalı at arabası yokmuş. Ama, hiçbir film karesine benzemiyorsa da, buluşma en yüksek müziksel beklentileri karşılamış. Daha ilginci, bu etkinliğin Django Reinhardt ve günümüzdeki mirasçılarının müziğine yönelik dikkat çekici bir biçimde artan ilginin bir başka işareti olması.

 

Yanlış anlamayın, Django bugünlerde son derece popüler, ve popülerliği her gün artıyor. Barnes aşağıda, makalesinin ilk bölümünde, bize bundan bahsedecek ve modern bir Roman caz kampında olup bitenlere dair bilgi verecek.

 

Massachusetts’te Northampton’a gitmek üzere 91 no.lu eyaletlerarası otobanda araba sürerken, Selmer tarzı akustik caz gitarım arka koltukta, Reinhardt’ın notaları CD çalarda bağırırken, kendimi yaz kampına giden bir çocuk gibi hissediyorum -bir tek üstüne adımın baş harfleri işlenmiş donum eksik-. Varış noktası: Django in June, her yıl Smith College’de düzenlenen bir haftalık Roman caz semineri.

 

Neden, diye sormak isteyeceksiniz belki, neden erişkin iki kızı olan, birkaç onyıllık profesyonel deneyim sahibi orta yaşlı bir caz adamı 50 yılı aşkın bir zaman önce ölmüş bir gitaristin tekniğini öğrenmek niyetiyle tekrar okula gitsin?

 

Sorunun cevabı pek basit değil. Elbette, işin başında benim, uzun süredir bilinçaltımın derinlerinde gömülü kalan Django Reinhardt’ı, yaklaşık bir yıl önce yeniden fark etmem var. Çocukken onun erişilebilecek kayıtlarından bazılarını dinlemiştim ama müziğe bakışımın hamlığıyla onun çalışını dikkate değmez bir sapma, eskilerde kalmış bir zamanın kulak tırmalayan enteresan artıklarından biri diye değerlendirip bir kenara atmıştım. Brubeck’i anlamaya çabalayan bir çocuk için Django’nun çalışı, duyulara aşırı bir yük, teknik büyücülük ve Everest kadar erişilmez bir zirveydi. Sonunda, yıllar boyu Kenny Burrell, Joe Pass, Pat Martino, Howard Roberts, Tal Farlow, John McLaughlin, George Benson ve ilham aldığım tüm o diğer büyük gitaristleri dinledikten ve çalarken onlardan feyz aldıktan sonra, Charlie Christian’la beraber caz gitarının babası sayılan bu Roman muammanın ruhunu keşfe çıkmamın zorunlu olduğunu hissettim.

 

Django festivallerinin son on yılda dünya boyunca hızla artan sayısı bir işaret sayılabilirse, bu "uyanışta" yalnız değilim. Sıklıkla "Hot Club Swing’in Yeniden Doğuşu" olarak adlandırılan Roman cazına yönelik bu yeni ilgi, tüm dünyada hot club gruplarının kurulmasına yol açtı. Jazz Manouche’un gözde müzisyenlerinin konserleri Atlantik’in iki yakasında da festivallere binlerce izleyici çekiyor; büyük kentlerdeki barlar ve gece kulüpleri gittikçe daha çok popülerleşen Roman caz geceleri düzenliyor ve Sweet and London, Swing Kids ve Head in the Clouds gibi filmler Django Reinhard’ın kültürümüze etkisini görme imkanı sunuyor. Ratatouille’in müzikal kompozisyonundan Chase Manhattan Bank’in televizyon reklamlarına dek, Jazz Manouche bugünün işitsel manzarasına hayat katıyor. Ama bunu söylemek, "Neden Şimdi?" sorusunun cevabı değil. On yıl önce caz Manouche’un varlığından haberi dahi olmayan birçok kişinin ilgisini cezbedecek biçimde değişen kültürel paradigma neydi?

 

Bu sorunun cevabı kısmen, müziğin gündelik hayatında en temel ögelerden biri olduğu Roma şehrinde bulunabilir. Bin yıldan fazla bir süre önce, Hindistan’daki yurtlarından sürüldüklerinden beri, Roman müzisyenler yollardaydı ve geçtikleri yerlerdeki kültürlerin etkilerini aldılar. Bu tür bir eklektik müzik anlayışı, kaybolan sınırları ve küreselleşen ekonomisiyle dönüşen bir dünyada, bu müziğin neden şimdi ilgi çektiğini anlamanın anahtarı olabilir.

 

Fransa’ya vardığı sırada, henüz çocuk yaşlardaki Amerikan cazının Django Reinhardt adlı genç Roman müzisyenin yaratıcı imgelemini kendine çekmesi belki de kaçınılmazdı. Yazar ve biyografi yazarı Michael Dregni’ye göre, Django bir Louis Armstrong kaydını ilk kez dinlediğinde, gözleri dolmuş ve "Kardeşim! Kardeşim!" diye haykırmıştı. Ondan beri, caz Roman müzik geleneğinin bir parçası haline geldi.

 

Birçok caz tarihçisi Django’nun 1953’te ölümünün ardından onun müziğe katkılarını "alt notlara" indirgedi. Hatta, 78 ve LP’lerdeki bol sayıdaki kaydı koleksiyoncular tarafından kapışıldıktan sonra, Django’nun müziğinin hakkını veremeyen bazı kötü kotarılmış, pek dinlenilebilir de sayılmayacak antoloji basımları dışında müziği birkaç onyıl boyunca neredeyse tamamen ortadan kayboldu.

 

20.yüzyılın sonuna yaklaşan onyılllarda Django’nun müziksel mirası Bireli Lagrene, Stochelo Rosenberg, Angelo Debarre, Jimmy Rosenberg, Dorado Schtmitt ve diğerleri, ayrıca yeni bir gadje müzisyen dalgası tarafından yeniden keşfedildi, unutuluştan kurtarılıp yeniden canlandırıldı.
 

 

Bu sanatçılar ustalarının teknik standartlarını korumakla beraber, sadece taklitçi ya da müzelik malzemeleri pazarlayarak geçinen satıcılar değil, kendileri yaratıcı müzisyenler. Aralarından bir çoğu sadece dinleyici olmakla kalmayıp yaratımına müdahil olmak isteyen bir yığın hayrana sahip yeni bir hareketin oluşmasına katkı sundular.

 

Bu anlamda, Django festivalleri diğer tüm festivallerden farklı. Dinleyicinin yarısının saksafonlarıyla, trompetleriyle, gitar, piyano, bas ve davul setleriyle gelip konser sahnelerinin yakınlarında kendiliğinden jam session yapmaya başladıkları bir Newport Jazz Festivali hayal edin Bu, nasıl bir hiddet ve kargaşaya yol açardı, değil mi?! Ama, Samois-sur-Seine’den San Diego’ya dek, Roman caz festivallerinde olan şey tam da bu. Birçok katılımcı, kontrbaslarını, mandolinlerini, akordiyonlarını, kemanlarını ve Selmer-tarzı akustik gitarlarını getirip yan taraftaki, bu etkinliklerin temel bir ögesi haline gelmiş, jam’lere katılıyor.

 

Akşamları yakılan çok sayıdaki kamp ateşleri sırasında sıklıkla müziğin büyüsünü işitebilirsiniz. Selmer 607 projesinin öne çıkan parlak gitaristi Adrien Moignard Samois’de böyle resmiyet dışı bir ortamda keşfedildi. Moignard bu yıl, Selmer 607’deki partnerleriyle Samois’deki konser sahnesinde yeniden buluşacak, şimdiki grubu, L’ensemble Zaiti ile beraber.

 

Avrupa’da Django’yu anan çok sayıdaki çeşitli konser ve festivallerinin yanısıra, San Francisco, Seattle, Austin, Mt. Crested Butte- Colorado’dan Madison- Wisconsin ve New York’a değin ABD’de de festivaller var. Ama Kuzey Amerika’da sadece caz Manouche teknikleri ve derslerine odaklı tek bir etkinlik mevcut: Gitar öğretmeni Andrew Lawrence’ın kurduğu "Django in June". Samois’e ilk ziyaretinden ilham alan Andrew, Smith College’de Robin Nolan Trio ve birçok öğretmenin katıldığı bir günlük bir etkinlik organize etmişti. Şu anda 5. yılına varan Django in June, gelişerek, bu özgül tarzda, akademik bir ortamda biraraya gelmiş en etkileyici müzisyenler topluluklarından birinin ders verdiği bir hafta boyu devam eden bir etkinlik oldu.

 


 

Gypsy-Roman caz sözlüğü Lingua Djaca:  Gypsy caz terminolojisine kısa bir giriş
 

Gadje (Türkçede Gacı olarak geçer): Roman olmayanları niteleyen bir Roman terimi.

 

Gitans: İspanya kökenli Romanlar.

 

Grande Bouche: Fransızca, "Büyük Ağız". Maccafferi’nin dizayn ettiği, büyük, D-biçimli bir ses deliği olan, orjinal Selmer caz gitar. Bu dizayn, caz Manouche topluluklarında ritim çalanların hâlâ tercihidir.

 

Gyspy jazz: Caz Avrupa’ya geldikten sonra gelişen, 1930’larda Paris çevresinde yaşayan Roman müzisyenlerin, özellikle, Pierre "Baro" Ferret ve Django Reinhardt’ın, yarattığı müzik tarzı. Aynı zamanda, Django’nun kurduğu ilk caz topluluğu, Le Quintette du Hot Club de France’a göndermeyle, Hot Club Swing diye de adlandırılır.

 

Jazz Manouche: Çingene cazının daha genel olarak bilinen ismi. Roman halkının Fransız kolundan, the Manouche, gelir.

 

Petite Bouche: Fransızca, "Küçük Ağız". Django’nun tercih ettiği akustik caz gitar; daha yoğun bir solo yansıtması için, küçük oval bir ses deliği vardır. Sadece 1000 civarı Selmer petit bouche gitarı üretilmiştir.

 

La Pompe: Hot Club swing müziğinde Roman gitaristlerin kullandığı ritim tekniği. İngilizce, ’the pump,’ (pompa) demektir. Bu belirgin vuruş, geleneksel bir Hot Club grubunda bir veya iki gitaristin davul ve keyboard’ların yerini almasını mümkün kılar.

 

Roman, Romani: Romanlar olarak bilinen etnik grubun adı. Roman halkının ms. 1000 civarı Kuzey Hindistan’dan sürüldüğü düşünülür.

 

Selmer: Django Reinhardt’ın favori gitarını üreten Paris’teki müzik enstrümanları şirketi. Bu gitar, Selmer için ilkin İtalyan Luthier Mario Maccaferri tarafından dizayn edilmişti. Bu gitarların üretimi 1950’lerin başlarında durduruldu.

 

Sinti: Cinti de denir. Ağırlıklı olarak Almanya ve Hollanda’daki Roman halkı.

 

Wegen: Hollandalı zanaatkar Michael Wegen’in yaptığı, özel el yapımı pena. Doğal kaplumbağa kabuğuna benzer bir sentetik maddeden yapılan bu pena, dünyadaki tüm caz Manouche gitaristlerinin tercihidir.

 

Cazkolik.com / 20 Nisan 2010, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.