Bu sabah (15 Nisan Pazartesi) yayına giren yeni röportajımızla bu ve yarın akşam iki gece üstüste verilecek konseri ucu ucuna yakaladık. İKSV Salon`dan değerli arkadaşlarımızla Branford Marsalis projesini konuşurken röportaj yapma fikri de hemen aklımıza gelmişti ve onların çabaları sayesinde geçen Pazar akşamı hızla soruları ünlü müzisyene gönderdik... Cevapların gelmesinin ardından hızlı bir çeviri süreci derken aynı hızla bu sabah yayına yetiştirdik. Bu işin bir yanı. Diğer yanı ise arkadaşımız Fatih Erkan yaptığı bu röportaj eminiz ki son sıralarda caz üzerine okuduğunuz en doyurucu, soruları ve cevaplarıyla en çok ilgi çeken röportajlardan biri olacak. Sıradan bir konser öncesi söyleşisi yerine Marsalis ve Calderazzo`nun duo projeleri ekseninde daha caz ve müziğin günümüzdeki algısı ve sorunları üzerine bir çok iddialı cümlenin ortaya çıktığı bir röportaj oldu. Eminiz Branford Marsalis`in söyledikleri hayli ilginizi çekecek.
Bu vesileyle Salon`dan emeği geçen arkadaşlarımıza ve bir gecede tüm bu soruları hazırlayan arkadaşımız sevgili Fatih Erkan`a teşekkür ediyoruz.
Cazkolik.com
Fatih Erkan: Piyanist Kenny Kirkland’ın ölümü sonrası grubunuza dahil olan piyanist Joey Calderazzo ile 2011’de aile şirketiniz Marsalis Music’ten “Songs Of Mirth And Melancholy” adıyla çıkan fantastik bir duo albümü yayınladınız. Burada soracacağım soru şu; Joey Calderazzo ile birlikte çalma, kayıt yapma fikri nasıl oluştu? Neden yanınızda piyanoyu tercih ettiniz?
Branford Marsalis: Bir festival açılışında Joey ile birlikte bir set müzik çalma durumumuz oldu. Performansın ardından birlikte çalma fikri artık kaçınılmaz olmuştu. Ben, yanımda piyano olmasını tercih eden biri değilim ama Joey’nin bunu değiştirecek yetenekte biri olduğunu görünce onunla kayıt yapmayı istedim.
Fatih Erkan: Piyanistler itibariyle duo olarak daha önce sadece Harry Connick Jr. ve babanız Ellis Marsalis ile kayıt yaptığınızı duymuştum, şimdi bir de Joey Calderazzo ile yaptınız… Burada şunu sormak istiyorum, bu müzisyenlerin sizin için ortak özellikleri nedir, özellikle Joey ile ilgili dikkat çeken belirgin bir husus var mı?
Branford Marsalis: Söylediğiniz bu üç ismin ortak yanı mümkün olan her durumda melodiyi çalabilme ve hafızalarını yoklayıp durmadan akor değişiklikleri yapabilmeleridir. Joey ise tüm bunları en modern biçimde yapabilen bir piyanist.
Fatih Erkan: Albüm ismiyle müsemma, adıyla çok tutarlı bir kayıt. Bazı parçalar melankolik, bazı parçalar neşeli. Peki, bir parçanın duygusu sizce nerede aranmalı, bestede mi ya da müzisyenin icrasında mı nerede? Bu sorunun cevabı sizin için zaman zaman değişken ise bu albümü yaparken durum neydi?
Branford Marsalis: Bir şarkının duygusu, duyulur veya hissedilir olmaktır ve bu dediğim şeyi de her yerde bulamazsınız. Bir müzisyenin yarattığı soundla dinleyicinin ne hissedeceği tümüyle müzisyene kalmış bir durumdur ve bir çok müzisyen bugün artık bunu başaramıyor zira müziklerinde çok fazla matematik konsept ve veri bağımlılığı var.
Fatih Erkan: Röportajlarınızın birinde yeni bestelerinizdeki müzikal yapının vaktiyle Ornette Coleman ve Keith Jarrett tarafından kullanılan tarzın uzantısı olduğunu söylüyorsunuz, peki bu tarz nedir? Siz bu tarzı, ritmi olan ancak ölçü çizgilerine sıkışmamış melodileri çalmak olarak mı nitelendiriyorsunuz? Müziğiniz için bu tarzın özel yanı nedir? Bu tarzda doğaçlama yapmak sanatsan açıdan daha mı tatmin edici?
Branford Marsalis: Benim için sanatsal tatmin ve doğaçlama aslında orada bulunan müzisyenler tarafından çevrelenmiş ve etkilenmiş olarak varolan mevcut fikirler çalınıyorsa vardır. Burada ben Ornette’in tarzını değil ama daha çok bir evrimi görüyorum. Bu, temelde melodinin parçanın tempo ve hareketini belirlediği rubato tarz bir şarkı çalmak gibidir ve bu yeni bir şey de değil, bu tam 200 yıldır klasik müzikte yapılıyor.
Fatih Erkan: Aynı röportajda siz ve Calderazzo ikili olarak çalmayı trio veya quartet olarak çalmakla karşılaştırıldığında biraz daha korkutucu olarak nitelendiriyorsunuz. Verdiğiniz sebep, bas ve davulun olmaması ve tabii volüm olmayınca hiç bir şeyi maskeleyemiyorsunuz. Peki bu durumda cazda doğaçlamayı gözönünde bulundurursak ikili çalmanın trio ya da quartet çalmaya göre hiç avantajı yok mu? Duo olarak çalmak bir müzisyen için sadece bir çeşit meydan okuma ya da kendisi için eğlenceli bir şey midir?
Branford Marsalis: O an itibariyle ben müziği eğlenceli bulmam; Orada sadece meydan okuma var! Eğer o an bulunduğunuz salonu davul ve bas sesi doldurmuyorsa o zaman demektir ki o ses oradaki iki kişi tarafından elde edilmeli. Ek olarak, eğer kelimeleriniz sınırlıysa aynı şeyleri daha az tarz katarak ve tekrar ve tekrar çalarak maskelemeniz daha sarih olacaktır.
Fatih Erkan: Albüm kitapçığında diyorsunuz ki “Biz müzisyenler çoğu zaman sadece sevdiğimiz müziğe kulak vermeye ve diğerlerinin sahip olduğu değerleri gözardı etmeye eğilimliyiz, ki bu bizi ironik olarak pop müzik dinleyicileri haline getiriyor." Sonrasında bazı örnekler vererek bu durum açısından sanatın farklı disiplinleriyle müziği mukayese ediyorsunuz. Size göre bu müzik okullarında da yapılıyor. Bunun temel nedeni nedir sizce?"
Branford Marsalis: Öğretmenler, öğrenciler ve müzisyenler kendilerini ‘uzman’ olarak düşünür ve her eylem haklı başlığı altında kabul edilir. Meydan okuma fikrinde olan bir müzik veya konsept varsa ona sahip olan biri ve becerileri vardır ama reddetmek veya küçümsemek gibi bir seçenek yoktur. Carol Dweck’in Mindset (The New Psychology of Success) isminde bir kitabı var bu düşünce sürecini gösteren illüstrasyonlu çok iyi bir kitap, Carol buna Fixed Mindset (Sabit Zihniyet) diyor.
Fatih Erkan: Albüm kitapçığının kapağındaki Darius Milhaud alıntısında; “Müzikte en zor şey kendine yetebilen bir kaç bar melodi yazabilmektir. Bu müziğin sırrıdır. Teknik, mümkün olduğu kadar mükemmel olmalıyken biraz daha az önemlidir. Herkes parlak bir tekniğe sahip olabilir. Melodi ise tek başına hayatta kalmayı sağlar.” Bu paragraf müziğiniz ve tarzınız hakkında pek çok şeyi açıklıyor. Kendine yetebilen melodiler yaratabilmek teknik ve müzik teorisi öğrenmek gibi öğrenilebilir mi? Ya da bunun kaynağı nedir?
Branford Marsalis: Cevabı önceki soruda var. Elbette melodi, teknik veya müzik teorisi gibi öğrenilemez. Yetkin olanla `büyük` olanı birbirinden ayıran şey budur. Tüm müzik türlerini dikkate almaya değer olarak dinlemeli, dinlemeli ve yine dinlemelisiniz. Buna rağmen on yıl sonra yine de başarılı olacağınız garanti değildir. Bu bile tek başına okulların ve müzisyenlerin neden armoni üzerine odaklandıklarını açıklıyor.
Fatih Erkan: Bildiğiniz gibi Unesco Dünya Caz Günü bu yıl 30 Nisan’da bir all star konseriyle İstanbul’da kutanacak. Caz müziğinin Amerika`da doğduğunu ve oradan dünyanın kalanına yayıldığını düşünürsek, siz Amerikalı bir müzisyen olarak dünyada cazın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Dünyanın bir çok şehrinde çaldınız, oralarla mukayese ederseniz İstanbul Amerika’dan nasıl görünüyor?"
Branford Marsalis: Ben cazı Amerikan müziği olarak görmüyorum ama Amerikan kökleri olduğunu biliyorum. Yarattığı gelenek ve kültür görmezden gelinerek caz çalınabileceğine dair cahilce, kötü ve kibirli bir fikir gelişti. Söylenen o ki, cazın bundan sonra geleceği müzisyenlerin çalarken gösterdikleri samimiyetlerine dayanmaktaymış. Eğer parçaları dinleyiciyle duygusal bir rezonans kurarak çalabilirlerse başarılı olacak, eğer yapamazlarsa sevildiği kadarıyla kalırlar.
Fatih Erkan: Ailenizin bir çok üyesi gibi siz de klasik müzik eğitimlisiniz ve zaman zaman orkestraların önünde solist olarak da çalıyorsunuz. Dahası, seksenli yıllardan beri Sting ile birlikte çaldınız. Farklı müzik türlerinde müzik yaparken ne gibi duygular içinde olduğunuzu açıklayabilir misiniz?
Branford Marsalis: Duygu bakımından hiç bir fark yok, sadece sound’da var. Eğer Türkçe konuşursam İngilizce konuşurkenkinden daha iyi aşık olamam. Ben ilk olarak dili öğrenmeliyim, sonra ise dilin kültürdeki fonksiyonlarını. Bunu bir kez yapmıştım ki yapması çok zor bir şeydir, Sting ile çalarken nasıl düşündüğüm değişmez, nasıl konuştuğumu değiştiririm.
Fatih Erkan: Bir caz dinleyicisi olarak New York caz sahnesi ile Avrupa caz sahnesinin zaman zaman birbirinden ayrı düştüğünü hissediyorum. Amerika`da yeni bir albüm çıkar ama bazen bu albümü Avrupa CD piyasasında göremeyiz. Aynı şekilde, ünlü bir Avrupa firmasına ait önemli sayıda satış yapan bir albüm, günümüzde internet üzerinde önemli bir satış yoğunluğu olmasına rağmen, Amerikalı caz dinleyicisinin dikkatini çekmez. Hemen hemen her Avrupalı caz müzisyeni New York caz sahnesi tarafından bilinen biri olmak ister ama bu genellikle zor bir şeydir. New York caz ortamının biraz tutucu olduğunu söyleyebilir miyiz ve size göre New York’da caz ile Avrupa`da caz arasındaki farklar nelerdir?
Branford Marsalis: New York’ta caz müzisyenlerinin çoğunun ortak Avrupalı meslektaşlarının daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Onlar iyi eğitimli ve caz pedagojisi cahilidir. Swing temelli müzik çalmayı zor bulur ve onu gerçek bir melodiyle konuşmadan ostinato bas ile poli-chord armonik ağır bir müziğe çevirirler. Eğer daha once Milhaud’dan yaptığın alıntıya inanıyorsan sıradan dinleyici nezdinde cazın o zaman neden daha dar hale geldiği şaşırtıcı değildir.
Fatih Erkan: Size ‘Türk Müziği’ dersem aklınızda beliren ilk şey ne olur?
Branford Marsalis: Popüler yanları da olan büyük bir gelenek. Bu geleneğin içine ben sufi müziğini de katıyorum. Aynı zamanda Türk caz müzisyenleri de var ama onlar gerçekten caz çalmıyor, aslında bu konuda yalnız sayılmazlar, aynı şekilde Amerika’da, İngiltere’de smooth caz, Güney Afrika cazı gibi caz konusunda doğal kökene, soy ağacına sahip olmayan tüm ülkeler, kültürler için bunu böyle söylemek mümkün.
Fatih Erkan: Türk müzisyenlerini tanıyor musunuz?
Branford Marsalis: Tanıştığım oldu ama çok iyi tanıdığımı da söyleyemem. Bizim için talihsiz olan şehre bir günlüğüne geliyor olmak. Bu kez İstanbul da bir kaç gün geçireceğim, özellikle Dünya Caz Günü umarım bu durumu değiştirecek.
Fatih Erkan: İstanbul da sizi Joey Calderazzo ile birlikte ikili olarak dinleyecek olmak bir harika. İstanbul da hoş vakit geçirmenizi dilerim.
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.