İstanbullular canlı müziği şehrin belli semtleri ve mekânlarında izlemeye alışkındır. Yaz gelince sahne sayısı artar, açıkhava ağırlık kazanır. Sonbahar tekrar yeni sezon başlar... Bu döngü yıllardır kendi içinde bir arz-talep dengesi yaratmıştır. Esasen bu döngü, İstanbul'un artan ve yönlendirilmesi/yönetilmesi gereken potansiyel talebine cevap vermekten, hatta talebi anlamaktan bile uzaktır ama kendi içinde haklı ekonomik bir mantığı da vardır.
Bu dönem, bu döngüyü ilk kez İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ ile kırdı. Ve bence hakettiği kadar da konuşulmadı.
Neden mi söz ediyorum?
İBB, bu son döneme kadar İstanbul'un kültürel etkinlik hayatının ana aktörlerinden biri olmamıştı. Yedek dahi soyunamayan oyuncu gibiydi. CRR gibi az sayıda markasıyla kendini göstermeyi tercih ediyordu ki CRR gibi merkezî bir salon dahi görünürlüğünü esasen kendi projelerine değil orada konser düzenleyen diğer organizasyonlara borçludur.
Bu döngünün üzerine gelen pandemi ve karantina hem toplumda yılgınlığa hem ekonomik daralmaya yol açtı. Bir buçuk yılı da öyle kaybettik.
Pandemi koşullarının gevşeyip aşıyla beraber hayatın normale biraz daha yaklaşacağı anlaşılınca bir hareketlenme başladı. Oysa, geleneksel kültürel etkinlik kurumları henüz bekle-gör durumundaydı ve kendi açılarından haklılık payları vardı.
Ama şehrin beklemeye tahammülü kalmamıştı. Biliyorum çünkü çoğumuz gibi burada doğup büyüyen bir İstanbullu olarak hayatın nabzını takip edebiliyorum.
İBB'nin tam o dönem şehrin müsait her açıkhava noktasını konser alanına çevirmesi kritik bir karardı ve zamanlaması doğruydu. 28 Martta 'İstanbul dev bir sahneye dönüşüyor' başlıklı bir haber yayınlamıştık. Muhtemelen çoğumuz 'İstanbul Bir Sahne' etkinliğinin bu kadar kararlı bir etkinlik potansiyeline sahip olduğunu öngörmemiştik ama 7 aydır İstanbul gerçekten dev bir konser sahnesine dönüştü.
İBB'nin Kültür AŞ eliyle yürüttüğü 'İstanbul Bir Sahne' birkaç bakımdan şehrin atardamarlarına hayat suyu oldu
Başta müzisyenler, evet, salgın döneminin en büyük ekonomik kaybedeni olan müzisyenler bu dönem tarz, tür, kişi, grup ayırdedilmeksizin -en azından ben öyle biliyorum- konser verme imkanı bularak hem kendilerini ifade edebildi hem ekonomik girdi sağladı. Daha önemlisi moral buldu.
Bir diğer büyük kazanan grup şüphesiz İstanbullulardı. Şehir bir buçuk yıldır sessizliğe gömülmüştü ki sokaklar yeniden hareketlendi. En merkezî meydandan en ücra parka kadar sayısız yerde sayısız müzisyen hergün konserler verdi ve hâlâ veriyor (bu yazıyı yazarken baktım bugünün takviminde 8 konser vardı).
İBB'nin başlattığı kültürel etkinlik silkinmesinin bir diğer kazananı konserlerin gerçekleştiği yerlerin çevre halkı, esnafı, ulaşımcısı ve elbette müzik sektörü oldu. Bu hareketlilik ekonomik ve moral katkı sağladı.
Bir diğer kazançlı grup İBB'nin 'İstanbul Bir Sahne' sürecini dikkatle takip ettiklerini düşündüğüm bağımsız etkinlik üreticileri oldu, kısa sürede izleyici olmaktan çıkarak yeniden etkinlik düzenleyici olmaya başladılar.
Yaklaşık 7 aydır gözlediğim bu sürecin zaman içinde daha farklı etkileri ve katkıları da olacaktır ve onları da gözleyeceğiz ama tam bu noktada sorulması gereken daha önemli bir soru var;
İBB bugüne kadar üstlenmek bakımından isteksiz olduğu 'şehrin kültürel yönlendiricisi' olma hamlesini gelecekte de liderlik ederek sürdürmeye kararlı mı yoksa karantina sona erince geleneksel sınırlarına geri mi dönecek?
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 09 Eylül 2021, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.