Bu yıl caz piyanistlerine bir şeyler oldu... Daha Mulgrew Miller`ın vefatı haberinin mürekkebi kurumadan bu kez 67 yaşındaki piyanist, klavyeci, piyanist George Duke`ün vefatı haberi geldi. İnsan, ister istemez böyle haberler karşısında aklı hemen ilişkili geçmişe gidiyor. En son ne zaman görmüştük, ne zaman dinlemiştik, kimle gelmişti, ne çalmıştı... Cazkolik arama motoruna George Duke ismini girdiğinizde irili ufaklı habere, yazıya, duyuruya konu olmuş o kadar çok ismi geçiyor ki ama onunla ilgili en yakın ve en net anımız bir önceki İstanbul Caz Festivali`ne Randy Crawford`la gelmesi olur. Gerçekten güzel Açıkhava bir konseriydi.
Cazdan baleye, sanatın bütün dallarından geniş bir kültürel yaşama... Bir annenin hayata ve sanata hazırladığı çocuk
Uzun bir ara başlık oldu ama gerçeği anlattığı kesin. Her insanın, her çocuğun hayatında annesinin yeri ayrıdır ama kaç anne çocuğunu en küçük yaşlarından itibaren sanatın bir üyesi olarak yetiştirir. George Duke`ün annesinin üstünde böyle önemli bir etkisi vardı. Duke Ellignton`ı da ilk annesinden öğrendi, baleyi de, sanatın diğer dallarını da.
George Duke bilenler onun R'n'B, soul, fusion`ın öncü müzikleriyle tanındığını bilir ama Duke`de kuşağının diğer müzisyenleri gibi esasen ağır bebop etkili bir neslin üyesiydi. Zaten, o isimlerin çoğuyla da aynı sahneyi paylaştı. Piyano çalmaya Baptist kilisesinde 7 yaşında başlayan Duke, San Francisco konservatuvarında trombon ve kompozisyon eğitimi aldı. Ama, işin aslı George Duke`ü şekillendiren dönem Santana, Miles Davis, Frank Zappa, Grateful Dead gibi isimlerle altmışların San Francisco`sunda geçirdiği yıllar oldu. O yıllarda uzun süre büyük caz solisti Al Jarreau ile San Francisco Half Note`da Pazartesi akşamları birlikte çaldı. Dönemin bu ünlü klübüne aynı zamanda Dexter Gordon, Sonny Rollins gibi devler de geliyordu. 1969 yılında (30 Nisan Dünya Caz Günü konserinde izlediğimiz) Fransız kemancı Jean-Luc Ponty ile The Jean-Luc Ponty Experience feat. The George Duke Trio isimli ilk albümünü kaydeden sanatçı ilk önemli adımlarını artık atmaya başlamıştı. Aynı yıl, bu albümün hemen ardından bu kez ilk `gig`lerine gitarist ve besteci Frank Zappa ile çıkmaya başladı. Aynı yıl müzik çevresinin en popüler, en ilgi çeken başarılı genç isimleri arasına girmeyi başarmıştı. Bu başarı ona Frank Zappa`nın grubuna dahil olmayı sağladı ve sanatçının Chunga`s Revenge isimli albümünde çaldı.
Ama bir şey var ki, işte o fırsat geldi mi kaçırılmaz... Bop kökenli cazı hep içinde yaşayan Duke bu kez Black Messiah dönemine giren Cannonball Adderley`den gelen teklifi ikiletmeden Zappa`dan ayrılıp Adderley`nin grubuna katıldı. Ve zaten büyük sanatçının 1971 Black Messiah albümünde çalarak caz tarihine daha o yıl geçmiş oldu. Bu yıllar sanatçının soundunda da farklı ve değişik sesler veren synthesiserlar, farklı klavyeler ve farklı sesler çıkardığı yıllardır. Arayış ve sound denizinin içinde yeni şeyler arama yılları... Sadece o mu? Herkesin deli gibi `new sonic possibilities` üzerine deli gibi düşünüp araştırdığı yıllar.
1973 yılında bir turne için yeniden Frank Zappa ile bir araya gelen Duke bu arada büyük sanatçının yayınladığı Waka / Jawaka ve The Grand Wazoo albümlerinde de çalmayı ihmal etmedi (ki özellikle The Grand Wazoo Zappa`nın caz formlarına sıkça başvurduğu, örneğin Blessed Relief gibi parçalarda sıkı sololar attığı albümdür). Takip eden senelerde de Zappa`nın albümlerinde çalmayı sürdüren Duke sene 1974 olduğunda bu kez davulcu Bily Cobham`ın Crosswinds albümünde görünür. Oldukça sıkı bir kadro vardır albümde; Elektrik piyanoda Duke, (elbette) davulda Cobham, trompette Randy Brecker ve gitarda John Abercrombie. Sanatçı bir sonraki yıl bu kez trompetçi Eddie Henderson`ın albümü Sunburst`te görünür. Aynı yıl Stanley Clarke`ın Journey To Love albümünde bir caz rock resmi geçidi yapılır. Ekipte davulcu Steve Gadd ile trompette Jon Faddis`te vardır.
Seksenlerde kariyerinin prodüktör yönü ortaya çıkıyor
George Duke aslında yetmişli yıllar içinde de prodüksüyon işlerine olan merakını hep göstermiştir ama seksenlerde bu yanı ayrı bir iş olarak ortaya çıkmakta gecikmez. Yanına dostu Stanley Clarke`ı da alarak Duke / Clarke olarak yeni projelerin peşinde koşmaya başlarlar ve ilk albüm Clarke / Duke Projcet 1 olarak 1981 yılında yayınlanır. Projenin ikincisi 83`de, üçüncüsü ise yedi yıl sonra, 1990`da yayınlanır. Duke`ün başarılı yapımcılığı Al Jarreau, Anita Baker, Smokey Robinson, hatta Barry Manilow gibi isimlerle yaptığı single çalışmalarla ilerler.
Doksanlı yıllarda da prodüktörlüğünü zevkle sürdüren George Duke ilk Grammy ödülünü 1997, ikincisini ise 2001`de alır. Aynı zamanda yine Grammy ödüllü bir Dianne Reeves albümü olan The Calling`in de prodüktörlüğünü yapar.
Hayatını çoğunlukla San Francisco`da geçiren büyük sanatçı kimbilir dah ne kadar çok projesi varken 67 yaşında, bir müzisyen için erken bir yaşta ama arkasında muazzam bir hazine bırakarak aramızdan ayrıldı.
Cazkolik.com / 07 Ağustos 2013, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.