Müzik hayatı boyunca Dördüncü Dünya Müziği adını verdiği bir fikrin peşinde koşan trompetçi ve avangart besteci Jon Hassel 84 yaşında hayata veda etti.
Kendi tabiriyle 'kahve renginde bir çağdaş klasik müzik yaratmak' istiyorum diyen sanatçı ilki 1982 yılında gerçekleşen WOMAD festivalinde konser vermesine karşın 'world music' tabir edilen ve eksenler sonrası gelişen tarzın içinde bir müzisyen olmadı.
Müziğe 1950'li yıllarda Miles Davis ve Chet Baker etkisiyle başlayan Hassel trompete kendine has soğukkanlı bir yaklaşım getirmesiyle tanınsa da trompetine ek elektronik seslerin kullanımıyla birlikte enstrümanın doğal prinç ses izlerini ortadan kaldırmaktan da çekinmeyen bir sanatçı.
The Guardian'dan yazar Richard Williams bu tonu 'uzak bir kumul üzerinde veya gizemli bir şekilde terk edilmiş bir şehirde bir minareden bir Berberi tarafından çalınıyormuş gibi geliyordu' diyerek özetliyordu.
Memphis'te dünyaya gelen Hassel ilk olarak babasının kornetini çaldı. Erken okul dönemi deneyimleri sonrası Rochester'daki Eastman Müzik Okulu'nda modern klasik kompozisyon alanında yüksek lisans derecesi aldı ve Köln'deki Rheinische Musikschule'de Karlheinz Stockhausen ile çalışmak için burs almadan önce müzikoloji alanında doktora için çalışmaya başladı.
Bu dönemi takiben bilhassa Terry Riley ile bant döngüleri ve tekrarlarla ilgili ilginç tecrübeler yaşayan sanatçı elektronik sesler, döngüler ve dünya müzikleri üzerine farklı yaklaşımlar geliştirdi. Bu yaklaşımlardan biri geleneksel Kiranic tarzı şarkı söyleme ustası Pandit Pran Nath'ın yanında deneysel raga çalışmaları oldu.
Doğanın seslerini sentezleyerek oluşturduğu ilk albümünü 1977 yılında yayınladı. Hassel'in trompet sesi sonraki nesillerden Nils Petter Molvaer ve Arve Henriksen gibi isimleri etkiledi. Bazı müzikleri film müziklerinde kullanıldı.
Cazkolik.com / 29 Haziran 2021, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.