The Editors'ın yarattığı müzikal duvarın içindekiler ve ardındakiler

The Editors'ın yarattığı müzikal duvarın içindekiler ve ardındakiler

İlk kez dinleyeceğin bir müzik çalmaya başlamadan önce o topluluk veya müzisyen hakkında ne biliyorsan, hangi bilgi kırıntıları aklında birbirine dolanmışsa dolansın mümkünse hepsini görmezden gelerek önce müziği dinle ve anlamaya çalış.

 

Benim, 5 Şubat gecesi Zorlu PSM Turkcell sahnesinde izleyeceğimiz  The Editors grubuyla maceram bu yaklaşımla gelişti. Caz dinleme tecrübesinden gelen bir bakış açısı der geçerim.

 

Editors'ın son albümü "EBM" masif bir müziğe sahip. Albümün kapak görselinde düz kırmızı zeminde tipografik grafikle EBM harfleri Eschervari stilizasyonla çizilmiş. Her üç harfin aydınlık/karanlık üç farklı ışık yoğunluğu dikkat çekiyor da olabilir, beton gibi bir kütle görüyorsun da olabilir. Sen ne görmek istiyorsan gibi değil de mevzunun içine girebiliyor musun ona bakmak lazım. Bunun için de müziğin hemen çalmaya başlaması lazım.

 

"Heart Attack" ile başlayan albüm Ed Lay'in kalp krizi geçirtecek kadar güçlü davul+elektronik ritmik vuruşları albümün ilk dikkatimi çeken masif karakteri bence, zira, benzer güçlü ritmik dalga albümün -nerdeyse- tüm parçalarına yayılmış vaziyette Birmingham'lı rock grubunun. Bir diğer masif karakter Justin Lockey'in ağızda metal tadına yakın gitar tonu. Duvar gibi bir gitar. Elliot Williams'ın klavye-sintilerle oluşturulan bu müzikal duvara katkısı bazen davul+gitardan da fazla. Basçı Russell Leetch'in de bu betonun harcına çok katkısı var. Ritmik davul+elektronik zemindeki titreyen zıngırtılı bas hattı metalik 'lead' gitarın tadıyla müzikal fotoğrafın tümüne yakınını oluşturuyor gibi.

 

Her rock grubunun esas karakteri solistin ses renginde saklıdır. Özel bir ses muhtemel etkinin büyük çoğunu oluşturur. Tom Smith'in çaldığı enstrümanlar yanında gruba marka ruhunu veren o sesi sanırım. Sesinde (ve tabi söyleyiş tarzında) geçmişten gelen bazı rock vokal tavırlarının izini bulabiliyorum. Grup hakkında yazılmış makalelere bakınca yok Joy Divison'mış, yok New Order'mış vs. o kadarını bilmem, benim bulduğum etkiler daha bariz, yıllarca dinlenilmiş o eski kadim rock seslerinin Smith'in kendi ses tellerine kadar sinmiş hali bence.

 

 

 

Ve sonra sözler.

 

 

Bu tür müziklerin ruhunu elleriyle şekillendiren şey doğrudan sözleri yazdıran dürtülerdir. Müziği de peşine takar o dürtüler. Hoş, gerçi bu ritmik duvarı ördükten sonra altına-üstüne kimbilir neler yazabilirsin! Punk sonrası şarkı sözlerinin karakteri tümden değişti denebilir mi? Bir kere, müzisyenlerin konulara bakış açısı değişti cümlesini öne çıkarmak lazım. Bu değişim önceleri daha genel itiraz kavramlarıyken seksenlerdeki AIDS felaketinin ardından [mesela bugün de pandemik yalıtılmışlık her duygu kırıntısına sızmadı mı!] doksanlar ve bugüne sarkan zaman dilimi söz yazımındaki perspektifi fazlasıyla etkiledi. Bu dediğimin belki The Editos ile birebir ilgisi yok ama grubun söz yazımı tüm bu miras ile edindiği birikim üzerinde çabalıyor gibi.

 

Yazının üst kısmında sözünü ettiğim müzikal duvar sadece "Silence"da farklılık göstermiş. Hani balad diyesim gelmese de sözlerin anlamını kurcaladığında bir takım ipuçları yakalayabiliyorsun. İlk parça "Hert Attack"ta da 'bir işe yaramızım ben' hayıflanması vardı, müzikal eğilim balada döndü ama sözlerdeki 'kendine gel be adam' dedirten bu bıkkın zayıflık ve sızlanma hali değişmedi.

 

Hemen devamında gelen "Strawberry Lemonade" ile yine bildik müzikal duvar devam ediyor. Yordu ama memnunum.

 

Zorlu PSM'de The Editors'u izlerken/dinlerken bu yazdıklarımın size hiç faydası olmayabilir de çünkü içgüdüsel olarak imal edilmiş görünen bu müziğin duygusal ve fiziksel salınımı yazılmış sözlerden çok daha etkileyici olacaktır tahmin ediyorum.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 23 Ocak 2023, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.