İstanbul Caz Festivalleri'nde genellikle majör konserlere bakılır ama son iki-üç yıldır festivalin +1'li gece gezmesi birbirinden güzel solist ve grupların konserlerine sahne oluyor.
16 Temmuz Çarşamba için planımı yaptığımda anlatacak hikâyeler olduğunu biliyordum. Bu hikâyelerin başında Kadıköyün simgelerinden Moda Sineması vardı, gece boyunca oradaydım, konser araları caddenin geceye karışan dinamizmine ve sinema önü kalabalığın biralı sohbetlerine katıldım.
ama önce Moda Sineması
Kadıköylü olarak Moda Sineması ile geçmişim kırk yılı aşar. Aynı bölgede Kadıköylüler için değişmez üç uğrak yeri vardır; Moda Sineması, Süreyya Operası ve Reks Sineması (eskiler bilir, bu üçlüye sinema çıkışı Saray Muhallebicisi'ni de eklemeli ama bu defa caddede Saray'ı görmedim, yoksa artık orda değil mi?) seksenli-doksanlı yılların vazgeçilmez adresleriydi buralar (Süreyya uzun süre âtıl kaldı, kimbilir ne zaman opera olarak açılmadan gittiğim son şey locasında film izlemek olmuştu, Reks ise ne hazin ki artık yok). Moda Sineması'na ilk gidişim yetmişlerin sonu olmalı, o yıllar orada çok sayıda politik toplantı, konser, korsan gösteri vs yapılır, ara sokaklara kaçılarak dağılınırdı, yanlış hatırlamıyorsam ilk gittiğim Timur Selçuk konserli geceydi, 1 Mayıs marşıyla tamamlamıştık geceyi. Geçmişi 60 yılı bulan bu salonun geçirdiği evrim modern Kadıköy'ün tarihi gibidir (ama laf aramızda her zaman bakımsızdı, hâlâ da öyle!)
+1'li Gece Gezmesi'nin açılışını İstanbul West Side Collective yaptı
Kısaca IWSC olarak anılan genç topluluk İstanbul West Side Collective caz dünyamızın ihtiyaç duyduğu dinamik genç orkestra konseptini karşılama potansiyeline sahip. Salonu avucunun içine alabilen üç nefesli; bariton ve tenor saksofon ile trompet grubun melodi+ifade gücünü yüklenen dinamo gibi hareket ediyor. Bir saatlik konser boyunca her nefesli en az iki kez soloya çıktı ki bunu şahsen önemsiyorum. Üç nefeslinin farklı stillere sahip olması dikkat çekiyordu. Bariton saksofonda Kemal Ergün salonu etkiledi. Çalmaya kaptırdığında stiller arasında sorunsuz geçiş yapabilen tutkusu kadar nefesi de kuvvetli. Tenor saksofoncu Ali Ramiz Barut ise daha farklı tarza sahipti. Çalımı bazen Archie Shepp'in baharatlı sesini, bazen David Murray'in inatçı gümbürtüsünü andırıyor ama her halükârda, uzun uzun solo yapabilecek iken göz ucuyla sahneyi ve salonu kontrol eden dikkatli bir yapısı vardı. Grubun konserde kendi bestelerini çalması önemli ama benim onlara nacizane tavsiyem Weather Report gibi (grubun flüt de çalan klavyecisi Sinan Cem Yücel'e çok iş düşer) toplulukların bestelerinden bir kaçını repertuvarlarına katmaları olabilir. Bir de; kalabalık grupların sahne uyumu bakımından parçaların bazı uygun anlarında topluluğun senkronize ortak bir kaç dansvari hareketi salonun ilgisini çeker, sempatiyi arttırır.
İstanbul West Side Collective zamanın yıpratıcılığına uğramaz ise gelecek yıllarda etkili bir grup olacağına inanıyorum. Festivallerin ve salonların böyle gruplara ihtiyacı var, onlar repertuvarlarını kuvvetlendirip sahne dinamizmini artırdıkça daha başka şeyleri konuşacağımıza eminim.
Modern vokalin çok yönlü sanatçısı Çağıl Kaya gecenin ikinci konserine imza attı
Çağıl Kaya'yı maalesef çok sık izleyebildiğimi söyleyemem ama az izlesem dahi hep dikkatimi çeken şey şu ki iki yönü çok etkili; ilki kolay, arkasında her zaman iyi bir kadro var, her biri yıldız isimler, bu müzisyenlerle sahneye çıkmak çoğu zaman yeterli bile gelir ama ikinci özellik bence daha önemli. Kaya hiç bir zaman mikrofon merkezli standart bir solist olmadı. Şarkılarında da, sahne koreografilerinde de kendini de, orkestrayı da aşan şeylere sahip. Hip hop tarzı vokali Türkiye'de -bence- en etkili kullanan sanatçı, aynı zamanda, vokalistliği aşan bir modern dansçı (ki bu konu bence daha fazla konuşulmalı ama şimdi yeri değil), son olarak, şarkılarında işlediği konular ve sözleri. Konser esnasında açığa çıkan enerji nedeniyle şarkı sözleri bir çok izleyicinin dikkatini yeterince çekmemiş olabilir ama bence iyi kulak versinler.
Fakat konserde bir sorun vardı, şöyle ki, ilk konser bitti, herkes salonun dışına çıktı (sigaralar içildi vesaire) sonra salona geldik ki Çağıl Kaya ve arkadaşları sahnede tekmil bizi bekliyor. Halbuki konser disiplininde tam tersi olur, biz izleyiciler salonda grubu beklemeye başlarız, arada alkışlar olur, sanatçı ve topluluk teşvik edilir derken alkış kıyamet konser başlar vs oysa orada tam tersi oldu, bence bu durum gruba haksızlık oldu, akışta bu gibi şeylere dikkat etmek lazım çünkü sahnede ne izlediğimizi anlamamız konserin başında itibaren titiz bir zamanlamayı gerektirir.
Ver elini gece ve Kadıköy
Gecenin son konseri Ghost-Note idi ama maalesef izleyemedim, halbuki iyi bir grup olduğunu duymuştum, umarım yıllar boyu acısını çektiğim bazı 'gidemediğim' konserler arasında yer almaz.
Konsere kalamadım ama foto burada dursun (fotoğraf: Salih Üstündağ)
Gecenin başında Moda Sineması'na doğru yürürken ki kalabalıktan çok daha fazlası geç saatte sokaktaydı. Kafeler dolu, yollarda toplaşan küçük gruplar, eğlenen gençler... Altıyol'un aşağısı, her ara sokakta sabaha kadar açıkmış hissi veren küçük kafeler, insanlar, insanlar... Bu dinamizmi seviyorum, anlattığım sadece küçük bir kısmı, yukarda Moda, aşağıda rıhtım ve çarşı tarafı, ileride Yeldeğirmeni hepsi bambaşka semtler. Konser çıkışı hemen arabaya binip gidilecek türden değil, sokak sokak, arada oturup yiyip içip gezilecek yerler buralar.
Bir selam da sevgili Mehmet Ali Sanlıkol ve grubuna
Mehmet Ali Sanlıkol'un konseri Kadıköy Sineması'ndaydı, allahtan Sanlıkol ve arkadaşlarını bir kaç gün önce Denizli Caz Festivali'nde izlediğim için bu konseri kaçırmış saymıyorum ama geceden bir fotoyu buraya hatıra olması açısından bırakayım.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 21 Temmuz 2025, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.