1980’lerden 2023’e müzik endüstrisi ve nostalji

1980’lerden 2023’e müzik endüstrisi ve nostalji

“Çocukluk anılarınız, ilk aşkınız, büyüdüğünüz mahalle, hayalleriniz, oyuncaklarınız, kasetler... Hepsi hâlâ içinizde bir yerde, hepsi bu festivalde. Bizleri büyüten, olgunlaştıran ve hayallerimizin içine yerleştirdiğimiz Türkçe pop şarkılarında görüşmek üzere." Alıntı 90’lar gecesi düzenleyen bir festivalden. Bugün, buna benzer sayısız etkinlik görmek mümkün. Kaçırılan, unutulan veya ıskalanan bir geçmişin kurtarılması iddiası taşıyor. Mutluluk vaadi şimdiden kaçışla, geçmişe sığınmayla mümkün hale gelebiliyor. Şimdi ile kurduğumuz ilişki haftada veya ayda bir arızalanınca kendimizi bu festivallerde, internetteki eski şarkılarda veya dans pistlerinde bulabiliyoruz.

 

Müzik çabuk taşınabilir ve tüketilebilir olması sebebiyle nostalji duygusunun en fazla hissedilir olduğu alan diyebiliriz. Michael Jackson, Miles Davis, Elvis, Led Zeppelin ve niceleri her an yanı başımızda. Kitleleri diğer kültürel üretimlere nazaran daha fazla birleştirme gücüne sahip olan bu sanat dalı kolayca tekrar edilebilirliği sayesinde süreğenlik kazanabiliyor. Nostaljiyle kurduğu bağ ise, popüler anlamda, yirmi yıl önceye ait müziğin on yılda bir değişmesiyle işliyor. 2000’lerin başında 80’ler pop, 2010’larda ise 90’lar popla geçmişe uzandık. Ne var ki geçmişle kurulan nostaljik bağ 2020’lerde uzatılmıştır. 90’ların etkisinin uzun sürmesi bir doğum anına, kültürel bereket zamanına tekrar uğramakla eşdeğer olmuştur neredeyse. 2000’ler müziğinin nostalji piyasasına hakim olamamasının temel sebebi de budur, yani, milenyum sonrası aralıksız devam eden kayıt hali. Durum, geçmişi geçmiş olmaktan çıkarmış, süreğenlik o kadar hızlanmıştır ki türler arası sınır neredeyse ortadan kalkmış ve melez türler ortaya çıkmıştır.

 

 

90’larla başlayan kültür illüzyonu

 

 

Başlangıç noktamıza geri dönelim. Malum olduğu üzere 90’lar özel televizyonların yaygınlaştığı, radyonun devreden çıkıp müzisyenle yüzyüze karşılaşıldığı bir dönem. Müzik kısmi mistikliğini yitirmiş, gündelik alanın daha fazla parçası haline gelmiştir. Müzisyenin hal ve hareketlerini taklitten giyim tarzına kadar birçok etkisinin olduğu 90’larda daha çok verileni almak üzerinden işleyen bir dinleme süreci işlemiş, 2000’lerde internetle beraber bilinmeyeni keşfetme arzumuzun hiçbir zaman dinmediği, müziğin arkeolojik kazısının kolaylıkla yapıldığı, fotoğraf albümlerinin, taş plâkların, mektupların, kasetlerin ve CD’lerin nostaljik birer metaya dönüşmeye başladığı bir dönemdir 2000 sonrası.

 

Bir yandan yıkıcı, bir yandan onarıcı olan bu geçiş süreci söylediklerimizin ve fotoğraflarımızın sosyal medyada gittikçe kamusallaştığı ve yer yer mahremiyetin özel alandan çıkmaya başladığı bir dönemi de kapsıyor. Şimdi ile geçmiş arasında bocalamaya sebep olan bu durum birey ile hakikat arasındaki ilişkiyi de düzenliyor. Bir yandan kişisel alanların sınırları giderek belirsizleşirken, diğer yandan, başkaları için tüketmeye doyamıyoruz. Müzikseverler yoğun bir özerk alan dinleme döneminin ardından aniden performansa dahil olarak kendilerini sosyal mecralarda gösterme imkanı bulmuştur. Spotify gibi platformlarda oluşturulan listeler eskiyi eski olmaktan çıkarmış, üretim en çılgın zamanlarını yaşamıştır.

 

Yakın geçmişle bugün arasındaki arızalı süreğenliği beğenilmek adına kayıt altına aldığımız ve algımızı o yönde eğittiğimiz bir döneme girdik artık. Paylaştığımız fotoğraflara ve şarkılara dönüp dönüp bakmaya doyamıyor, geçmişle bağımızı sürekli diri tutuyoruz. Hepimiz birer koleksiyoneriz artık.

 

 

Ütopyayı geçmişte aramak

 

 

90’ları iyi hatırlayan birine “o döneme gitmek ister misin?” diye sorarsanız muhtemelen “evet” diyecektir. 90’ların sosyo-ekonomik problemleri, gazeteci cinayetleri, faili meçhul cinayetler, kendine Mesih’im diyenlerin sayısındaki artış, bugün parodileri yapılan ürkütücü reality show’lara rağmen, tıpkı bizim de farklı geçmişlere gitmeyi arzulamamız gibi. Temel sebep, şimdiyle kurduğumuz arızalı ve sıkıntılı ilişki sonucu geçmişe atfettiğimiz mutluluk ihtiyacıdır.

 

Böylece, nostaljik geçmiş bugünün dertlerinden uzaklaşıp keyif aradığımız bir sakinleştirici işlevi görüyor. Acısı bile tatlı... Bugün yaşadıklarımız, bir mutluluk anıtına dönüşerek, alınıp satılan bir dönem olarak geleceğe ulaşacak. Öyleyse şu soruyu soralım; toplumsal/siyasal sorunların insana baskı yaptığı zamanlarda 'nostaljik mutluluk tutkusu' daha güçlü hissedilebilir mi? Mümkün görünüyor.

 

Mevzubahis keyif veren nostalji çoğunlukla yirmi yılda bir kendini yenileyen ve dönüştüren müzikal bir içeriğe sahip. Rock barlar bilinirliği ve eşlik edilebilirliği sayesinde klasik dönem rock gruplarına daha çok yer verirken nostaljik bir keyif malzemesi sunar. Halbuki bir başka duygu birlikteliği yaratan ve hüznün satılabildiği kamusal bir mekân olarak meyhaneler farklı bir alan yaratır. Üstelik 30’lardan 70-80’lere uzanan makam içerikli parçaları birlikte dinlemek için etkinlik çağrısı olmamasına rağmen. Duvarlara aılmış siyah-beyaz fotoğraflara ancak sabit ve daha da geçmişe götüren bir müzik üzerinden bakılır. Yer yer plâklar meta olmaktan çıkıp aracı (medium) olmaya başlar. Fotoğraflar duvarda sabit ve siyah-beyaz kalmaya devam ettikçe müzik de 50-60 yıl aralığında kalmaya devam eder.

 

 

Türün belirsiz sınırları

 

 

Peki arabesk nostaljinin neresinde? Popülerliğini yitirmemesine rağmen neden ortak mekanlarda daha sık rastlamıyoruz nostalji olmayı reddeden arabesk müziğe? Büyük oranda minibüsler, küçük atölyeler ve yer yer çay ocaklarında kendine yer bulan arabesk aslında özel alana daha fazla sirayet ediyor. Melankoli ve depresyon bireyin kendi alanında oluşturması gereken kavramlar olmuştur çünkü. Ne de olsa Türkçe’de hüzne denk düşen yirmi dört kelime var. Bu sayede nostaljik arabeskin ortaklaştığı en önemli alan radyo olmaya devam ediyor; geçmişten gelen hayalet bir otorite gibi. Halbuki kamusal alan melankoliden arındırılsa ve arabesk müzik üretimi durma noktasına gelse de baskılanmış toplumda arabesk dinlemek halen gündelik bir ayin gibi oluyor. Yani toprağa gömülmeyi reddediyor. Bir şartla: form değiştirerek. Melike Şahin içli parçalarını gülümseyerek söyler, hüzün içerikli parçalara binler keyifle eşlik eder. Mabel Matiz enerjik altyapılara sahip hüzünlü parçalarıyla hit olur. 1980’lerde yoksulların müziği olarak anılan arabesk form değiştirerek sınıf atlamış, hüzne hüzün katan cızırtılardan arındırılmıştır.

 

Teknoloji sayesinde 2010 sonrası yaygınlaşan mix parçalar ise gerçek bir sevgi-nefret ilişkisi barındırıyor ve elektronik programların popülerliği sayesinde eski parçalara hayatta kalma mücadelesi tanıyor. Bu tür mix’ler geçmiş ile şimdi, eski ile yeni arasında bir uzlaşı mı sağlıyor, yoksa elektronik müziğin denetiminde eski parçalara bir ses hakkı mı tanıyor bilinmez. Bilinen gerçek şu ki evinde müzik yapmaya başlayan insan sayısındaki artış da bu içerikleri doğrudan etkiliyor. Fakat 50’ler cazla, 70’ler klasik rockla ve 90’lar popla özdeşleşleştirile dursun, ritim artık zamansal parçalılığı bir bütüne kavuşturmuş, türsel sınırların bulanıklaşması ikibin sonrası duyguların melezleşmesine neden olmuş durumda.

 

 

Sonuca gelelim

 

 

Nostaljik düzenlemelerin büyük oranda ideolojik birer kurgu olduğunu söylemeye gerek yok. Geçmişin bu kadar kurcalandığı ülkede 2010 sonrası gündeme gelen 90’lar pop furyasında nostaljinin adı konmuştur. Bu üretimler düpedüz mutluluk salgılayan damıtılmış nostaljik ürünlerdir. Ne var ki mutluluk iddiası taşımayan, daha çok durağan mekânlarda dinlenilen ve 20 yılda bir sirküle olmayan parçalar, dinlenme sıklığı sabit ve süreğen olduğu için adı konmamış nostaljik öğeler olmuştur. 70'ler ve 80’lerin arabesk müziği de formu değiştirilerek güncelleştirilince eski orjinal kayıtlar da haliyle adı konmamış nostaljik ürünlere dönüştüler. 2023’e gelince, gelecek kurgusu, 'eski Türkiye' ile 'yeni Türkiye' arasındaki tartışma bağlamında şekillenmeye devam edecek. Yeni Türkiye ile problemi olan insanlar için geçmiş sürekli referans verilen 'eski bir ev' olacak. Kültürel hegemonya kavramının sıklıkla dile getirildiği son on yılda siyasetin kırbacı yükseldikçe geçmişin ürünleri daha da kıymetlenecek. Son nokta, Barış Manço’nun "2023" adlı kaydından olsun: “Ve sanki yüz yıllık ulu bir çınar gibi, Kök salmaya başladım o sabah”. Çınarın yerinde şu an, evinin balkonunda bir genç, eski bir şarkıyla o çınarın yasını tutuyor.

 

A. Hamit Akın

 

Cazkolik.com / 24 Ocak 2023, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


A. Hamit Akın

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.