33. Akbank Caz Festivali başladı. 15 yıldır olduğu gibi bu yıl da Cazkolik ekibi olarak festivali yakından takip edecek ve izlediğimiz konserlerin havasını aktarmaya çalışacağız.
Cazkolik.com
Immanuel Wilkins genç yaşına rağmen olgun bir müzikalite sergileyen, Pitchfork'un deyişiyle "okyanus derinliğinde caz epikleri*" besteleyen ve albümleri Blue Note gibi caza yön veren bir şirketten yayınlanan bir sanatçı.
4 Ekim akşamı Babylon sahnesinde kendisinin sahnede de ne kadar sağlam durduğuna ve yüksek enerjili müziğinin savurucu etkisine şahit olduk. Enstrümanına hakimiyeti, muhteşem tonu, tempolu uzun soluklu doğaçlamaları ve ruhâni kompozisyonlarıyla dinleyiciyi kolayca etkilemeyi başardı. Genellikle son albümü The 7th Hand'de yer alan parçaların seslendirildiği konserde Pressure ve The Big Country gibi yeni parçalar da yer aldı.
Immanuel Wilkins'i klüp ortamında değil de salonda dinlemek gerek
Konserin en keyif kaçırıcı yönü ise salondaki ses sisteminin baştan sona dengesiz oluşuydu. Konserin başında sweet spot diyebileceğimiz bir noktadaydık ve stadyum konseri enerjisiyle çalan davulcu Kweku Sumbre'nin gümbürtüsünden piyano neredeyse hiç duyulmadı, saksafon da anca duyuldu. Buna arkalardan gelen konuşma sesleri de eklenince mecburen davuldan en uzak nokta olan piyanonun arkasına geçip biraz daha iyi duymaya çalıştık.
Umarım Immanuel Wilkins'i bir sonraki gelişinde kulüp ortamında değil de bir konser salonunda izleme şansına sahip oluruz, zaten muhtemelen genç sanatçının efsane olma yolundaki yolculuğu da bunu gerektirecek.
Ümit Baykara
Cazkolik.com / 08 Ekim 2023, Pazar
İlk gençlik yıllarından beri takip ettiğim Fransız müzisyenler Vincent Peirani ve klarnetçi Emile Parisien'i yirmi yıl önce Enka Sanat açıkhava sahnesinde ilk izlemiştim. Çıplak ayaklı Peirani ile çalarken sürekli kımıldanan Parisien yirmi yıldan fazladır bozulmayan bir istikrarla beraber çalıyor.
Bu iki müzisyene dair dikkatimi ilk çeken ayrıntı icra anındaki samimiyetleri olmuştu. Hâlâ da öyleler. Parisien'in bütün o kıvranmaları müziğini daha iyi ifade etmek içindir.
3 Ekim gecesi bu iki müzisyen haricinde çelloda Eric Segal, Batı Afrika'nın köklü enstrümanı Kora'da Malili efsane sanatçı Ballake Sissoko da vardı.
Sahnede akordiyon, kora, çello ve klarneti bir arada görmek sık mümkün olmuyor. Bu dört enstrümanın ortak sesini hassas ve zarif olarak tarif edersem yanlış olmaz. Kora, Batı Afrika'dan çıkan geleneksel sesini uluslararası enstrüman sesine dönüştürmeye uygun tınıya sahip. Sissoko gibi bir virtüözün bu muazzam mirası dünyaya taşıması sahip çıkılması gereken bir ses hazinesidir.
Akordiyondan çıkan tınının koranın zarafetiyle buluşup çello ile sevişmesi klarnetin çapkınlığıyla beraber baştan çıkarıcı bir konsere dönüştü.
Dört sanatçının desibeli hayli düşük bir sound ile her notası hassas bir müzikal terazi oluşturması konserin dikkate değer yanıydı. Festivalin en özellikli konserlerinden biri oldu. Ayrıca, konsere adını veren albüm Lés Egarés ismini taşıyordu. Bu kelime yoksul, yoksun, görülmeyen, varlığının farkına varılmayan gibi anlamlara çevrilebilir, sanatçıların bu isimden kasıtları olarak, sokak müzisyenleri ve benzeri sanatçıların müziklerinin belki gelip geçerken işitilen ama kendileri bir türlü görülmeyenler, farkına varılmayanlar olmalarının altını çiziyorlardı.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 08 Ekim 2023, Pazar
Festivalin dünkü programında ilk durak Beyoğlu Akbank Sanat Wayne Shorter Tribute konseriydi. Sahnede çok iyi bir dörtlü; Saksofonda Engin Recepoğulları, piyanoda Can Çankaya, elektrik basta Alper Yılmaz, davulda Ediz Hafızoğlu.
Wayne Shorter Mart ayında öldüğünden beri dünya çapında süreklianılıyor. Festivalin de programına bu özel ismi almış olması bence son derece isabetli bir karar olmuş. Gecenin bir başka güzel yanı ise radyo programcısı Hakan Rauf Tüfekçi ve Lale Plâk'tan Hakan Atala'nın Shorter'a dair anlatımları oldu. Her iki isim konser öncesi ve arada kısa notlarla Wayne Shorter'a ait bilgiler paylaştılar. Bu bilgilerin dinleyici nezdince faydalı olduğuna eminim.
Hakan Atala ve Hakan Rauf Tüfekçi'nin katkıları bana acaba dedirtti?
Acaba dedirtti çünkü, caz tarihinin geçmiş yıllarında, mesela Norman Granz'in organize ettiği konserler öncesinde açıklamalar yapılırdı. Yine Granz'in çağdaşlarından, davudî sesiyle ünlü radyocu Willis Conover canlı radyo konserleri öncesi açıklamalarıyla hatırlanır. O dönem için gerekli ve iyi bir alışkanlıktı, tıpkı Türkiye'de Pazar sabahları şef Hikmet Şimşek'in TRT televizyonunda yıllarca açıklamalı Pazar konserlerini izlediğimiz gibi. Başka örnekler de var. Dün akşam iki arkadaşımızın konserin başında yaptığı açıklamaları dinlerken bana şu soruyu sordurttu;
Akbank Caz Festivali her sene Akbank Sanat'ta - elbette kendileri de arzu ederse- Hakan Rauf Tüfekçi ve Hakan Atala'nın sunumlarıyla bir tribute konseri organize ederek bir festival geleneği oluşturur mu? Seneye Miles Davis Tribute gibi...
Eğer olursa, dinleyici ve müzisyen nezdinde faydalı olacağını sanıyorum. Hem bir caz büyüğünün -ki bu isimler Türk sanatçılar da olabilir- hayatına biraz daha yakından bakma imkanı bulunur, ki bunun şöyle faydası olacaktır, günümüz festivalleri güncel müziğe yöneldiği için caz tarihinin kahramanları genç dinleyiciler tarafından yeterince tanınmıyor.
ve konser başladı...
Engin Recepoğulları müthiş bir tenor. Her sene birkaç kez izleme imkânı buluyorum, onda, hem eski ustaların hikâye anlatıcı özelliğini, hem '60'lar sonrasının karmaşık armonilere yönelik soundunu birarada işitebiliyorum. Konserin konusu Shorter olduğu için haliyle saksofonun soundu solist rolündeydi ama Can Çankaya'nın piyanosu, Alper Yılmaz'ın elektrik bası ve Ediz Hafızoğlu'nun davulu konseri uzunca süre hatırlanacak bir Wayne Shorter hatırasına dönüştürmeyi başardı.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 04 Ekim 2023, Çarşamba
'68 kuşağının bugünkü hali nasıl olurdu sorusunun cevabı Lakecia Benjamin olurdu
Tam da böyle bir konser bekliyordum. Lakecia Benjamin cazın yerinde duramayan muhalif kızı. Onunla ilgili okuduğum ilk haber, yıllar önce Prince'in dikkatini çekmek için alto saksofonuyla konsere korsan daldığı olunca gözüpek biri olduğunu anlamıştım.
Akbank Caz Festivali bu sene iyi yaptığı şeyler listesine Lakecia Benjamin konserini de ekledi. Lakecia son dönem Amerikan caz sahnesinin ismi öne çıkan genç sanatçısı. '68 kuşağının bugünkü hali nasıl olurdu sorusunun cevabı herhalde Lakecia Benjamin olurdu.
Lakecia Benjamin müziğini, kimliğini besleyen üç temel faktör üzerine oturtmuş;
İlk özelliği; Afro Amerikalı kimliği ve bu kimliğin içindeki muhalif duruşu, bu muhalifliğin içinde anarşist bir yan da var. Adını telaffuz ederken LAKE-C.I.A diye hecelemesi mesela dikkat çekiciydi, aynı muhalif kimliğin içine LGBT+ hareketinin önde gelen bir bireyi oluşunu da katalım, yine ABD'de son yıllarda hızı artan Afro Amerikan kökenli insanların polisler tarafından öldürülmesine yönelik kızgınlık ve geçmşin haklar hareketi geleneği de var, misal konserde Alabama göndermesi. Var yani.
İkinci özelliği, yine müziğinin '60'ların 'free jazz'ından apaçık beslenmesidir.
Üçüncü özelliği ise, sıkı bir caz müzisyeni olmasına rağmen müzikal kimliğinin muhafazakar olmayıp hip hop/rap çizgisiyle birleşmesi, geçmişten bugüne uzanan soul müziklerle çizgiyi daha da kalınlaştırmasıdır.
Bu üç özelliğin üstüne Charlie Parker, John ve Alice Coltrane sevgisini eklemek gerekecek. Dün akşam konserin son parçasında A Love Supreme'in yorumuna girişmesi bu sevginin sonucu olmalı. Her ne kadar çok iyi bir versiyon değildiyse de içten çaldığını belirtmek gerek.
Dinleyiciyi ateşlemek konusunda tutkulu bir genç sanatçı olan Lakecia Benjamin dün gece yaktığı ateşi söndürmeden gitti, çünkü o kor yeniden geldiğinde ona şiddetle lazım olacak.
Müzisyenlere değinmeden tamamlamak haksızlık olacak. Piyanist Zaccai Curtis ile davulcu EJ Stcrikland'i anmadan geçmek haksızlık olur. Başka sefer daha uzun anlatırım.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 03 Ekim 2023, Salı
Pazar günleri beklentisizdir. Tembel ve sıkıcıdır. Hava yağmurlu, mevsim gri sonbahar ise insan iyice amaçsızlaşır.
Beklentisiz Pazar gününün sürprizi festivalden geldi.
Ozan Musluoğlu Quartet feat. Kerem Görsev konseri gri Pazar gününü iyi müzikle değiştirmek isteyenler için fırsat yarattı, bu fırsatı değerlendirenler arasında ben de vardım.
Kadıköy Belediyesi'nin yeni kültür merkezi Alan Kadıköy'de konser izleme fırsatım olmamıştı. Dün akşama kadar. Alan Kadıköy'ü beğendim. Kadıköy'ün iddiasız bir köşesinde çekici bir merkez yaratılmış. Sanatın farklı türlerine hitap edebilen hareketli sahnesi akıllı tasarım. Sahneyi ister ortaya al, dört tarafın koltuk dolsun, ister klasik amfi şeklinde diz. İhtiyaca göre cevap. Akustiği de fena değil ama iyi bir tonmeister lazım.
Ozan Musluoğlu Quartet feat. Kerem Görsev
Dün, gecenin en heyecanlı müzisyeni Ozan Musluoğlu'ydu. Mayıs-Haziran ayları iki parça halinde yayınladığı Nine albümünü yeterince kutlamaya fırsatı olmadı. Ozan'ın heyecanı hem dün gece kendi müziklerini dinletme fırsatından, hem albümde yer alan dünyaca ünlü ustalarla 14 Ekim gecesi CRR'de albüm konserini bekliyor olmaktan kaynaklanıyor.
İyi caz konseri, iyi müzisyenler
Kontrbasta Ozan Musluoğlu, trompette Barış Doğukan Yazıcı, piyano ve hammond orgda Kaan Bıyıkoğlu, davulda Ferit Odman için iyi demek yetmez, çok iyi müzisyenler.
Village Vanguard'da bir gece gibiydi
Kerem Görsev konsere dahil olana kadar Musluoğlu ve arkadaşları Nine albümünden çaldı. Bow Tie, Visitation, Gloria's Step...
Kerem Görsev katıldıktan sonra konserin heyecan debisi hem arttı hem müzikler Görsev bestelerine yöneldi. Kaan Bıyıkoğlu'nun hammond org başına geçmesi müziğin sportif bir renge bürünmesini sağladı. Kerem'in besteleri doğaçlamalı/tempolu akışkanlıkla ilerledi. Hammond ile piyano değişmeli anları eğlenceliydi.
Alan Kadıköy iyi bir caz sahnesi olabilir. Festivallerin, organizatörlerin Kadıköy yakasında soğuk ve bakımsız görünümlü Caddebostan Kültür Merkezi yerine bu yeni sahneyi tercih etmesi iyi olacaktır.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 02 Ekim 2023, Pazartesi
Terence Blanchard konseri üst üste yığılan müzikal katmanlarla modern caza yönelik algımızı tazeledi.
İyi caz dinlemek isteyen bir salon dolusu insan caz efsanesi olma yolundaki Terence Blanchard ve arkadaşlarının konserinin başlamasını bekliyor. Blanchard ile aynı yaşta olmak benim için gurur mu, yoksa yaşlanma kaygısı mı taşımalıyım bilemedim ama kuşağımla gurur duyduğumu söylemeliyim.
Sahnedeki dokuz kişiyle yayınladığı "Absence" albümünü daha önce dinlemiştim, hatta, konser öncesi yazımda dinleyiciyi geçmişteki gibi ana akım caz yapmadığı konusunda haberdar etmeye çalıştım. Caz müzisyenlerinin kalitesi sayesinde albümde dinlediğimiz soundun tıpkısına, hatta daha iyisine konserde şahit olduk.
Blanchard yıllar önce Asmalımescit'teki eski Babylon sahnesine geldiğinde elektronik tabanlı bir müzik yapmıştı, belki takip edenler o yıllardan bu yana geçirdiği değişime aşinâdır. Projelerini bir kaç yılda bir yeniliyor ama eski müziğine dönmüyor, ustası Miles gibi, cazın geçmişine değil geleceğine bakıyor.
Turtle Island Quartet; Beni şaşırtan bir yaylı dörtlüsü
Sahneye yayılmış bir caz kombosunun içine korsan bildiri yapacakmış gibi görünen bir yaylı dörtlüsü koymak iddialı bir meydan okumadır. İki nedenden dolayı, yaylılar ile caz uyumu hiç kolay değildir ve ikincisi, klasik repertuvarın dışında uluslarası festivallerde çalacak yaylı dörtlüsü bulmak ciddi bir sorundur, artı, Turtle Island gibi Amerikan taşra müziğinden klasiğe ve çağdaş caza üstelik doğaçlama potansiyeliyle beraber bir grup bulması çok çok çok daha zordur. Blanchard, David Balaknishnan'ın 1985 yılında kurduğu gruptan övgüyle söz etmekte çok haklıydı.
Turtle Island Quartet'in hem konserin içindeki fonksiyonu ayrı bir müzikal katman, hem konser içindeki solo bölümü konserden bağımsızdı.
E-Collective Band; Beklediğimden çok daha iyi
Batı caz basınında E-Collective için ritm ağırlıklı diye okumuştum ama çok daha fazlasılar. Grubun müzisyenleri tek tek birer virtüöz ve bazılarını ilk kez canlı dinleme imkanı bulduk. Piyanoda Victor Gould'u tanırım iyi piyanisttir ama davulcu Oscar Seaton ve gitarda Charles Altura'yı ilk kez izledim. Bilhassa Altura'nın grensiz, çiziksiz temiz notaları nehir gibi akıtan stili ile Blanchard'ın trompetinin atmosferik sesi konserin üzerinde bir üst katman olarak asılı durdu gece boyunca.
Konserin sonuna doğru Blanchard'ın grubu tanıtırken sarfettiği övgülü sözlerin tamamına dinleyici olarak benim de onayım var.
Festivalin yarısındayız, önümüzde güzel konserler var ama dün geceki konseri unutmayın, bir yere not edin derim.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 30 Eylül 2023, Cumartesi
Dün akşam 33. Akbank Caz Festivali kapsamında Türkiye'de ilk kez izlediğimiz genç bir idealist şarkıcının konserindeydik. Yumi Ito Polonya-Japon asıllı bir genetik mirasa sahip olmakla birlikte şarkı söyleme tarzı daha Kuzeye, İzlanda'ya kadar uzanan bir tavra sahipti. Konser boyunca sık sık yorum tarzını alto sesli Björk gibi hissettim.
Her ne kadar biz ilk kez izlesek ve tanımıyor olsak da genç sanatçının turne kartı yoğun görünüyor. Nisan ayında son albümünü yayınlayan Ito'nun 'progresif jazzy art pop' tavrıyla odaklandığı konular dünyanın içinde bulunduğu engellenemez sorunlarla yakından ilgiliydi. İklim değişikliği, eşitsizlik... Modern dünyanın üstesinden gelebileceği konusunda karamsar olmamıza neden olan bu konuları kendi sözleriyle işleyen genç sanatçı aslında sahnede tavırlı dik anlatımıyla cesaret vermiyor da değildi.
Gelincik kırmızısı elbisesiyle Akbank Sanat'ın odaklanmayı artıran şahane akustikli sahnesinde dikkatleri üzerinde toplamayı başarıyordu. Konser başladıktan sonra dikkatin önemli bölümünü bu kez kontrbasçı Nadav Erhich ile davulcu Iago Fernandez'e yönelttim. Sanırım benim gibi salondaki diğer izleyicilerin de bu iki genç müzisyenin yetenekli elleri dikkatlerini çekmiştir. Erlich ve Fernandez piyanistin en büyük şansı. Kontrbasçının temiz bas anlatımı ve sona doğru "Seagull" isimli parçadaki martı soundu salonun dikkatini çekti ama benim esas beğenim davulcu Fernandez için olacak. Müthiş bir ritme sahip bu genç sanatçı oyuncaklı vuruşlar ve zilin dekoratif kullanımında müthiş işler yapabiliyor. Bu iki ismi bir kenara not edin derim, umarım bu iki sanatçı başka projeler için de buraya gelirler.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 28 Eylül 2023, Perşembe
Üç gitar+viyolonsel biraraya gelince ne kadar hoş oluyormuş. Kamil Özler’in özel yapım gitarından çıkan mandolin tınısı Akdenizin narenciye bahçelerinde gezintiye çıkardı. Sinemanın unutulmaz müziklerinden seçtikleri repertuvara viyolonselin kattığı renk ve derinlik etkileyiciydi. Bu projeyi konser boyunca yaylılar eşliğinde dinlediğimi hayal ettim. Neden olmasın?
Kamil Özler ile kızı Yasemin Özler’in yirmi yıl sonra yeniden sahnede buluşmaları da ayrıca değerli. Kamil Özler’e yirmi yıl evvelki kadroyu sorduğumda 3 klarinet davul, gitar ve bastan oluşan kızlar grubundan bahsetti. ‘Yaklaşık 20 sene önceydi' dedi. 'Burcu Börü (şimdi soyadı değişti), Kamucan Yalçın ve ben 3 klarnet. İnci Sunar davul, Seher Gül gitar Yasemin'de bas gitar çalmıştı’.
Hem Kamil Özler Trio’yu hem Yasemin Özler'in katılımını sahnede daha sık görmek isteriz. Yasemin Özler farklı projeleriyle Ceylan Ertem’den Ayyuka’ya, Melike Şahin’den Ah! Kosmos’a pek çok müzisyenle çalışıyor.
Leyla Diana Gücük
Cazkolik.com / 27 Eylül 2023, Çarşamba
Piyanist Serhan Adem ile davul/vurmalı ustası Gökçe Gürçay ikilisinden oluşan Sub Rehavi bence caz festivallerinin renk skalasında yer alması gereken bir müzik yapıyor. Makam müziğinin cazla birlikte kullanılması fikri son yıllarda giderek gelişti, dikkat çeken müzikler yayınlandı.
Makam müziği deyince, ağır usulde bir caz sanmayın, son derece dinamik vuruşlarıyla, Gökçe Gürçay'ın heyecanlı/tiyatral sunumuyla, Yeldeğirmeni Sanat'ın kubbeli akustiğiyle geçmişte kalmış makamlardan ziyade günümüzün enerjisine uyan, bazen Adem'in piyanosunun salsa ritmlerine (ki Adem'in latin klavyesi oldukça kıvrak), bazen Gürçay'ın sert vuruşlarının rock tınılarını hatırlattığı ama tüm bu müzikal hengâmenin yine de kendi müzikal 'zaman'ıyla ilerlediği bir müzikti. Bence bu müziğin mutlaka elektrik bas ile tamamlanması lazım. Adem ve Gürçay synth bass kullanarak bu eksiği gidermiş ama bana kalırsa hem sound, hem sahne düzeni mutlaka tam ortada duran bir elektrik bas istiyor. Kendileri de zaten grubun iki kişi olduğunu ama böyle kalmayacağını söyleyerek muhtemelen bunu kastetti.
Sub Rehavi'den Jazz Semâi albümüne şâhâne bir saygı
Sub Rehavi ikilisi konserin son bölümünde sürpriz yeni yorumlar yaparak, kayıtlı Türk caz tarihinin ilk albümlerinden Jazz Semaî'nin üç parçasını etkileyici bir sevgiyle yorumladılar. Konseri izleyen çoğumuz açıkçası böyle bir sürprizi beklemiyorduk, bence festivalin en hoş anlarından biri oldu bu son bölüm.
Konserden son not Yeldeğirmeni semtine dair
Doksanların Cihangir'ini andıran bir Kadıköy semti Yeldeğirmeni. Gece gündüz dolu bohem kafe ve sanatla ilgili işlerle uğraşan atölyelerin esnaf dükkanlarıyla yanyana olduğu, günün her dakikası yaşayan bir kaç sokaklık bir yer. Umarım zamanla Cihangir veya Moda'nın yaşadığı değişimi yaşamaz, bohem halini muhafaza eder. Yeldeğirmeni Sanat ise açıldığından beri bu semtin ortasındaki merkez olmayı başardı ama pandemiyle beraber girdiği durgunluktan bir türlü çıkamadı, eski bir Fransız kilisesinden bozma Yeldeğirmeni Sanat'ın daha aktif içerikler üretmesi semtin de mutlaka isteyeceği bir gelişme bence.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 27 Eylül 2023, Çarşamba
Al Di Meola, yıllardır sadece adıyla dahi salonları doldurabilen bir sanatçı. Virtüöz gitar tekniğine ve 69 yaşında olmasına rağmen son derece karizmatik sahne duruşunun etkisini de yadsımamak gerek. Nitekim, tüm biletleri satılan konserde dinleyici kitlesi de sanatçı kadar şıktı ama anlayamadığım tek şey, biletleri bittiği söylenen konserde koltukların üçte birinin boş oluşuydu, hatta, biste salonun neredeyse yarısı boşalmıştı. Acaba konsere trafik nedeniyle yetişemeyen seyirci yine aynı nedenle erken mi ayrıldı diye düşünmeden edemedim doğrusu.
Di Meola'nın yanında kendisine yıllardır gitarda eşlik eden Peo Alfonsi ve özellikle cajon çalışıyla dikkat çeken perküsyoncu Sergio Martinez vardı. Konser içeriği Al Di Meola klasikleri, pandemi döneminde yazdığı 15 parçadan örnekler, Egberto Gismonti, Lennon/McCartney ve Astor Piazzola coverlarından oluşuyordu. Yeni parçalardan "Ava's Dance in the Moonlight", pandemide ilk yazdığı beste olan "Tears of Hope" ve Beatles'ın alamet-i farika parçası "Because"'un yorumu konserin benim için zirve noktalarıydı. Sanatçının kendi deyimiyle "yaklaşık 40 yıldır geldiği ve her zaman gelmekten büyük zevk aldığı" ülkemizin seyircisi için "Turquoise" adlı parçasını çalması da dikkat çekiciydi.
Al Di Meola, gitaristler ve müzikseverler için mutlaka en az bir kere sahnede izlenmesi gereken bir sanatçı. Konseri kaçıranlar ve bir daha çal (bis) sırasında seslendirdiği "Mediterranean Sundance" adlı klasiğini canlı dinlemek isteyenler, bir sonraki konseri şimdiden beklemeye başlayabilir.
Ümit Baykara
Cazkolik.com / 27 Eylül 2023, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.