Mehmet Uluğ’u sevgi, saygı ve özlemle anarak...
Yeni nedir? Bazen bir buluştur, bazen çok özgün bir yorumdur ya da daha önce eşi benzerine rastlamadığımız bir sentezdir. Şöyle bir benzetme yapabiliriz: Lego paketinde “şato” yazıyordur. Üzerinde inşa edilmesi istenen şatonun resmi ve paketin içinde de bir kullanım kılavuzu vardır. Füg yazmak istiyorsanız, bunun bir kullanım kılavuzu vardır ve bu kullanım kılavuzundan faydalandığınız takdirde yaptığınız müzik bir füge dönüşür. İkinci bir Lego paketinde “şato” yazıyordur, ama herhangi bir resim yoktur; içinde parçalar vardır, ama bir kullanım kılavuzu da yoktur. Kabaca şatonun ne olduğuna dair bir bilgilendirme vardır. Örneğin şato bir parking değildir gibi... Şatonun kuleleri, büyük bir kapısı olduğunu bilirsiniz. Kullanım kılavuzu olmadığı için usta-çırak ilişkisiyle öğrenilir. Yaptığınız şato bir başkasının yaptığı şatodan farklılıklar gösterebilir. Geliştirebilirsiniz, yorum katabilirsiniz, “modernleştirebilirsiniz” ama yaptığınız şey şatodur sonuçta. Bebop ve beboptan türeyen janrlar bu lego gibidir. Üçüncü bir kutu hayal edelim: bu kutuda hiçbir şey yazmaz, içinde kullanım kılavuzu da yoktur. Sadece parçalar vardır. İşte bu, özgür müziktir. Ve özgür müzik yenileşmek için var olan tüm değerleri tekrar ve tekrar sorgulamak zorundadır. Ve varlığını sürdürmek için Akbank Caz Festivali gibi gözüpek festivallere ihtiyacı vardır.
Yeni olanın cazda apayrı bir tarihi vardır, anaakımın çoğu zaman ötekileştirdiği bir tarihtir bu. Oysa cazda bir gelenek varsa, o geleneğin yenilikçilik olduğunu kabul etmek gerekir. Neden? Yüz elli yılı bulmayan geçmişi incelendiğinde, cazın yaşadığı sayısız değişimin belki de en önemli sebebinin, daha New Orleans’da doğduğu yıllarda, vudu ayinlerinin, ragtime’ın ve operanın aynı sokaklarda çalındığı bir coğrafyada, içinde barındırdığı bu açık uçluluk, yani değişime ve ilerlemeye izin veren özünün bugün hala var olması. Caz, kendine geleni alan ve gittiği yerde dönüşebilen bir müzik türüdür. Caz geleneğinin başka bir şey olduğunu, tek bir janra ya da döneme hapsolduğunu savunanlar çoğunluktadır ve özgür cazı, özgür doğaçlamayı ve benzeri türleri ötekileştirmeye devam etmektedir. Bu sadece bizde değil, tüm dünyada böyle. Oysa Akbank Caz Festivali bu “öteki caz”a hep önem vermiştir, bu ‘öteki caz’ın Akbank Caz Festivalinin otuz yıllık tarihinde apayrı bir yeri vardır.
Festivalin ilk yılında Art Ensemble of Chicago grubu konser öncesi Cemal Reşit Rey Salonu kulisinde (26 Ekim 1991)
1991 yılında “avangart” kategorisine giren müzikleri dinleyebileceğimiz bir ortam, bir platform henüz yok iken, Akbank ilk caz festivalini Art Ensemble of Chicago ile açmıştır! Bu, güçlü bir cesaret, derin bir tarih bilgisi, ilerici bir vizyon ve geniş bir hayal gücü gerektirir. Stravinski’nin 1913’te Bahar Ayini’nin olaylı galasını düzenleyenler ile Akbank Caz Festivalininin bakış açısı aynı. Salonun yarısının boşalacağını bile bile bu tür konserleri düzenlemeye devam etmek her organizasyonun alacağı bir risk değil! İşte bu sebeplerden, Akbank Caz Festivali’nin, AEOC ile başlattığı maceracı öteki caz tarihini sürdürme çabasını alkışlamak gerekir, ve bu çaba, bazen sanıldığının aksine provokatif bir niyetle değil (bir Anthony Braxton konserinde arka sıralarda, “bu caz değil, paramızı geri verin” diye bağıranlar ve onları susuturanlar arasında kavga çıkmıştı) , çok kolay kabul görmeyen bir kültürü paylaşma hayali ile iç dünyamızı zenginleştirme iyi niyetiyle yapılmıştır.
Bu yüzdendir ki Cecil Taylor, Archie Shepp, Sam Rivers, Don Cherry ve Chico Freeman gibi özgür caz efsanelerini, Anthony Braxton, Henry Threadgill, Muhal Richard Abrams gibi AACM estetiğinin mucitlerini, Evan Parker, Barry Guy, ICP Orchestra gibi özgür doğaçlama’nın duayenlerini, John Zorn, Arto Lindsay, John Lurie The Lounge Lizards gibi New York Downtown stilinin öncülerini, Terje Rypdal, John Surman, Louis Sclavis, Tarkovsky Quartet gibi “ECM” estetiğini tanımlayanları, Butch Morris, Aki Takase ve daha nicelerini ağırlayan ilk adres Akbank Caz Festivali olmuştur.
Roscoe Mitchell 7. Akbank Caz Festival Cemal Reşit Rey Konser Salonu sahnesinde (13 Ekim 1998, Fotoğraf: Aykut Uslutekin)
Ve Akbank Caz Festivali, bu avangart caz geleneğini sürdürme açısından, sadece Türkiye’de değil dünyada önemli bir festival olmuştur. İşte bu yüzden, 2006 yılında, Islak Köpek ile çiçeği burnunda bir özgür doğaçlama topluluğu olarak kapısını ilk çaldığımız festival ve eleştirilere aldırmadan bize kucak açan yegane festival Akbank Caz Festivali idi. Bu coğrafyada, deneysel kategorisine girecek her yerli sanatçı için en önemli motivasyonu Akbank Caz Festivali sağlamaya devam etmektedir. Bunun için Akbank Caz Festivali’ne, organizasyonunda çalışan herkese gönül borcumuz olmalı.
Şevket Akıncı
Cazkolik.com / 01 Ekim 2021, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.