Aycan Teztel: Gönlüm festivallerden hep daha fazlasını istiyor

Aycan Teztel: Gönlüm festivallerden hep daha fazlasını istiyor

30. Akbank Caz Festivali kapsamında 2020 yılında başladığımız 'festival özel yazıları' serimizi bu yıl da sürdürüyoruz. 2020 ve 2021 yıllarında, uzun yıllardır caz üzerine yazılarıyla sevgili Hülya Tunçağ, Sevin Okyay, Murat Beşer, Orhan Kahyaoğlu, Francesco Martinelli gibi usta kalemler Akbank Caz Festivalleri üzerine, Alper Maral (Festivaller ve Caz Okulları) ile Şevket Akıncı (Akbank Caz Festivali'nin 'Öteki Caz Tarihi') üzerine makaleleri Cazkolik okuru için kaleme almıştı. Bu sene, festival özel yazılarının kapsamını caz orkestrası şeflerine yönlendirdik ve caz dünyasının önde gelen müzisyen, besteci ve orkestra şefleri Emin Fındıkoğlu (+12), Aycan Teztel (İstanbul Superband), Nail Yavuzoğlu (CRR Caz Orkestrası) ve Kamil Özler'den (TRT Caz Orkestrası eski şefi) Cazkolik için yazmalarını rica ettik. Kendilerine teşekkür ederiz. İki yıl önce başladığımız bu seriyi gelecek yıllarda sürdürmeyi istiyoruz. Türk caz sahnesinde geçmişte ya da günümüzde caz orkestralarına şeflik yapmış birçok değerli müzisyenimiz var, onları da, kendileri yazmayı arzu ettikleri taktirde bu seride ağırlamaktan mutluluk duyacağız. Akbank Caz Festivali özelinde oluşan bu özel içerikler festival kapsamında olmakla birlikte Türk cazının orijinal kaynakları olarak Cazkolik üzerinde cazseverlerin ilgisine açık olmaya devam edecektir. 32. Akbank Caz Festivali 2022 özel yazıları İstanbul Superband'in kurucusu ve şefi Aycan Teztel ile devam ediyor.

 

Feridun Ertaşkan, Cazkolik.com

 


 

 

 

Aycan Teztel: En büyük arzum, İstanbul Superband’in harika kadrosunun kurumsal destek görmesi, yurtiçi ve dışında düzenli konserler vermesi

 

 

Festivaller bir ülke müziğinin gelişmesinde belirleyici rol oynar. Takip ettiğiniz, beğendiğiniz yerli yabancı usta müzisyenleri canlı izlemek, o anı onlarla yaşamak dinleyicilerin hafızalarında uzun yıllar silinmeyecek özel anlar yaratır.

 

Biz müzisyenler için de onları izlemek, bazen onlarla aynı sahnede müzik yapmak, çoğunlukla festivaller, köklü kurumlar veya belediyelerin destekleriyle gerçekleşebiliyor. Festivallerin gerçekleşmesindeki zorlukları iyi bildiğim için, öncelikle, sanata destek veren Akbank Caz Festivali, İstanbul Caz Festivali, Zorlu PSM, İş Sanat, Ankara Caz Festivali ve İzmir Avrupa Caz Festivali gibi festivallerde emeği geçenleri içtenlikle kutlamak isterim. Sponsor desteği, dinleyici ilgisi ve konserlerin yakından takip edilmesi katılımcı sayılarının da artmasıyla festivalleri daha da güçlendirecektir.

 

 

Akbank Caz Festivali ile nasıl tanıştım?

 

 

Akbank Caz Festivali ile ilk tanışmam 1991 yılında Cemal Reşit Rey konser salonunda izlediğim Airto Moreira Flora Purim Quintet konseriyle olmuştu. Sonraki yıllarda ülkemizin gururu ve dünyanın en iyi 10 caz piyanistinden biri olarak gördüğüm Aydın Esen’in konserini izlemiştim. Akbank Caz Festivali kurulduğu günden bugüne çok önemli caz müzisyenlerini ağırlayarak festivallerin keyfini bizlere yaşatmaya devam ediyor, ancak, gönlüm hep daha fazlasını, yurt dışındaki güçlü festivallerin seviyesinde çok sayıda konsere ve caz etkinliklerine yer verilmesinden de geçiyor.

 

1979-1984 yılları arası Hollanda’da okurken North Sea Jazz Festivali’ni takip ediyordum. Tabii ki 1980'lerde internet, Youtube, özel televizyon kanallarında konserler olmadığı için sanatçıları, grupları ve müzisyenleri radyolar, plâklar, kasetler veya CD'ler üzerinden takip edibiliyorduk. Sanırım o zamanlar içimdeki merak ve konser tutkusu şimdiye göre çok daha fazlaydı, hemen her konsere gidebilmek, bilet bulmak için bilet kuyruklarına girer, büyük bir heyecanla caz festivallerinin kapısında beklerdik. Miles Davis, Herbie Hancock, Chick Corea, Steps Ahead, Eddie Gomez, Bob James, Keith Jarrett, Mc Coy Tyner, Richard Bona, Yellow Jackets, Manhattan Transfer gibi dünya devleri hep bu festivaller sayesinde dinleme şansına sahip olduk.

 

Önceki yıllarda festivallere ilgi daha fazlaydı ve daha güçlü isimlere yer veriliyordu. Sanırım ekonomik nedenler, sanatçıların ülkemize ulaşımı, konaklamaları, sahne düzeni masrafları gibi giderlerin artması ve insanların her şeye Youtube gibi platformlar aracıyla kolayca ve bedel ödemeden ulaşması müzik sektörü ve festivallerin işini zorlaştırdı. Daha fazla sayıda hayranı olan ve salonu dolduracak üne sahip sanatçılar, hatta, bazen diğer müzik türlerinin sanatçıları da festivallerde tercih edilmeye başlandı. Sadece hemen, aklıma gelen bir örnek, John Baez gibi ünlü bir Amerikan Folk şarkıcısının uluslararası bir caz festivalinde yer almasını anlayabilmiş değilim, müzik festivali gibi bir başka festivalde yer almalıydı.

 

 

 

Türkiye'nin önde gelen caz müzisyenlerinden oluşan İstanbul Superband nasıl kuruldu?

 

 

2002 yılında bir içecek firmasının lansman gecesi için bana büyük bir orkestra kurulması teklifinde bulunuldu. Ben de, yurtdışında Big Band’lerde çaldığım ve o müziğin lezzetini yıllarca yaşamış biri olarak o gece için bir Big Band kurulmasını ve lansman gecesinde ses getirecek bir konser yapılmasını önerdim, önerim kabul edilince yakın arkadaşlarım, Kemik Üçlü isimli grubumuzun iki üyesi Şenova Ülker ve Levent Altındağ ile kafa kafaya verip hazırlıklara başladık. Geleneksel big band parçalarının yanında modern sound’lu bir big band olmasına özen gösterdik ve repertuvarı da bu yolda geliştirdik. Elimizdeki big band notalarını kullandık, hatta Amerika’dan notalar getirttik, bulamadıklarımızı da ben yazdım ve ortaya son derece keyifli bir orkestra projesi çıktı. O dönem olabilecek en güçlü müzisyenlerle oluşturduğumuz orkestrayla provalara başladık. Kadroda yer alan bütün müzisyenlerin istekli oluşu ve sıkı bir çalışma sonunda lansman konserimiz harika geçti, orkestra büyük ilgi gördü. Orkestranın gördüğü ilgi ve sponsor firmanın desteğiyle bir günlük bir proje için kurduğumuz orkestrayı Beck’s Big Band olarak devam ettirme kararı aldık. Herbie Hancock, Michael Brecker Konseri ve “After Show"u ile büyük çaplı konserlere başladık. 2003 yılı İş Sanat konserine Tuna Ötenel, Neşet Ruacan, Fatih Erkoç, Sibel Köse, Şenova Ülker, İmer Demirer gibi yıldız isimler feat. solist olarak katılmalarıyla orkestra daha da görkemli hale geldi. Babylon’da her ay değişik bir solistle konserlere başladık. Bir süre sonra sponsor desteği sona erince bağımsız olarak İstanbul Superband adıyla yola devam kararı aldık. Istanbul Superband kurulduğu günden bugüne 60'a yakın Türk caz sahnesinin önde gelen müzisyenlerinin birlikteliği, gayreti ve dönüşümlü olarak sahne almalarıyla bugünlere kadar geldi. İstanbul Superband olarak Dianne Reeves, John Scofield, Dee Dee Bridgewater, Natalie Cole, Kurt Elling gibi Grammy Ödüllü sanatçılarla konserler verdik. Konser sonrası bu isimlerin Superband hakkındaki övgü dolu sözleri hepimizi gururlandırdı. Istanbul Superband'in New York, Los Angeles gibi cazın merkezi kabul edilen büyük şehirlerde çalan dünyaca ünlü orkestralarındaki lezzeti, tınıyı, soloları duyduklarını dile getirdiler. 2022 Istanbul Superband’in kuruluşunun 20. yılıydı. Fatih Erkoç ve Selen Beytekin ile birkaç konser yaptık, önümüzde bir kaç konser daha olacak. Istanbul Superband orkestrasındaki çoğu müzisyenimiz Akbank Caz Festivallerinde bir çok kez yer aldı ama İstanbul Superband adıyla bu festivalde yer almak henüz kısmet olmadı.

 

 

Caz orkestraları nasıl ayakta kalır?

 

 

Güçlü bir big band’in uzun yıllar yaşması ve kaliteli bir kadroyla düzenli konserler vermesi için her zaman güçlü desteğe ihtiyacı var. Istanbul Superband’de yer alan müzisyenler Türkiye'nin en iyi isimleri, dolayısıyla da en yoğun olan müzisyenler bunlar. Onları bir araya getirmek, uygun zamanlarını bulmak ve prova yapabilmek bu işin en zor tarafı oluyor. 20 yıl gibi uzun bir süre devam edebilmemizin sırrı ise Istanbul Superband’de yer alan  müzisyenlerin  yetenekli olmalarının yanında özel insanlar olmaları, caz müziğe olan aşkları, özverileri ve dostluklarında yatıyor.

 

Yurtdışında da big band’lerin yaşaması çok zor ancak onların arkalarında genellikle destek veren bir kuruluş oluyor. Almanya’daki WDR Big Band, Hollanda’daki Metropol Orkest mesela arkasında destekçileri olmasa o güçlü kadroları koruyamaz, düzenli konser veremez ve başarılar elde edemezlerdi.

 

Her nedense ülkemizde sanata destek genellikle birer konserle ya da geçici desteklerle sınırlı kalıyor, oysa, başarı için kalıcı destek şart. Bu konuda en büyük arzum ise İstanbul Superband’in dünya çapında yetenekli harika müzisyenlerden oluşan kadrosunun Akbank gibi güçlü kuruluşlar tarafından sahiplenilmesi ve düzenli konserler verebilmesi, yurt dışındaki festivallerde ülkemizi temsil edecek konserler gerçekleştirmesi olurdu.

 

 

Caz festivallerimizin dünya ile entegre olması şart

 

 

Yurtdışında yaşarken katıldığım veya buradan bizzat davet edildiğimiz caz festivalleriyle bizim festivaller arasında benzerlilikler olduğu kadar farklılıklar da var. Bu da, ülkeler arasındaki yakınlık, ülkelerin birbirleriyle bağları, ülkenin genelinde caz müziğine verilen değer festivallerin daha kapsamlı olmalarını sağlıyor. Mesela, Hollanda gibi yüzölçümü ve nüfus açısından küçük bir ülkenin bu seneki North Sea Jazz Festival programına baktığımda mesela şunlar dikkatimi çekiyor; Festival sadece 3 gün sürüyor, üç günde 11 farklı mekanda erken saatlerde başlayıp gece yarısına kadar kesintisiz sürecek şekilde yapılan planlamayla tam 148 caz konseri gerçekleşiyor ve bu konser George Benson, Gonzalo Rubalcaba gibi büyük isimlerin konserleri yanında Herbie Hancock'ın Master Class’ı, Vocal Clinic’leri gibi sayısız konser dışı etkinliklerden oluşuyor. Üç gün boyunca günün her dakikası cazla yatıp cazla kalkılıyor. Bizde etkinlik sayıları elbette o kadar çok olamıyor ve bir de bizde, içinde caz öğeleri taşımayan, caz cümlelerinin olmadığı, caz akoru olmayan, doğaçlama bile yapılmayan müzikler ve gruplar “caz festivalinde” yer alabiliyor. Bu gruplar çok başarılı olabilirler, kesinlikle küçümsemiyorum, salonu da doldurabilirler ama bu başka bir isimle veya başka bir "müzik festivali" benzeri bir ortamda olmalı diye düşünüyorum. Bu tarz etkinliklerin caz festivali kapsamında olmalarını doğru bulmuyorum.

 

 

Festivallerin sayıları artarken Akbank Caz Festivali gibi köklü festivallerin sorumlulukları artıyor ve değişiyor

 

 

Cazda bir çok projeleye imza atmış, kendi bestelerinden oluşan albümleri olan örnek veriyorum Bulut Gülen, Anıl Şallıel, Batu Şallıel gibi önemli yeteneklerin albümlerinin yayınlanmasıyla beraber kendi gruplarıyla festivallere davet edilmesi festivallerin verimliliğini arttıracaktır. Hatta, yurtdışı festivallerinde çalabilmeleri için de destek sağlanmalı diye düşünüyorum.

 

Yurtdışında yeni albüm çıkarmış bir grubu veya müzisyeni yeni albümüyle turnelerde, seri konserlerde görebiliyoruz. Bizde bu çok nadir görülüyor ve bazen bir festival veya bir iki caz klübü etkinliğiyle sınırlı kalıyor. Yine bir örnek vermek istiyorum, Ercüment Orkut’un digital ortamda 100 binlerce dinleyicisi var, arka arkaya başarılı albümler üretti. Bu sene İstanbul Caz Festivali'nde yer aldı ama bu süreç sadece tek bir festivalle bitmemeli, devamı gelmeli. Bir projenin oluşumu gerçekten çok fazla çabayla oluyor. Bu projede de çok emek var, en iyi müzisyenler çalıyor, besteler yapılıyor, provalar, kayıtlar, albümün yayınlanması vs. Bu harika müzisyen ve onun gibi isimlerin örneğin 'Montreal, Jazz in Wien, Leverkusener Jazztage, JazzFest Berlin Festivali gibi önemli festivallerde arka arkaya konser vermesi/verebilmesi hem onun hem ülkemiz adına hoş olmaz mı?'' diye sesli düşünüyorum.

 

 

Türkiye’ye neredeyse gelmeyen ünlü cazcı kalmadı gibi, bizim gruplarımız niye o festivallere gitmiyor?

 

 

İnanın çoğundan daha başarılılar. Festivaller bağlı oldukları ajanslardan sanatçı istediklerinde bizden de başarılı projelerin onlara sunulması gerek diye düşüncelerim var.

 

Aycan Teztel

 

Cazkolik.com / 06 Ekim 2022, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Aycan Teztel

İstanbul Superband caz orkestrası kurucusu ve şefi Aycan Teztel Rotterdam Konservatuvarı'ndan 1984 yılında mezun oldu. 1985 yılında Mimar Sinan ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarlarında öğretmenliğe başladı. 1989 yılında ABD’de Boston Üniversitesi trombon yüksek lisans programını “Director’s Award” ödülü ile kazandı. Boston University Jazz Lab Big Band” ile konserler verdi. 1993 yılında Mimar Sinan Üniversitesinde Yüksek Lisans Eğitimini tamamladı. Aycan Teztel, 2002 yılında Türkiye'nin en iyi caz müzisyenlerinin de içinde bulunduğu İstanbul Superband'i kurdu. Teztel, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarında Caz Anasanat Dalının kurulmasına ve lisans seviyesinde caz eğitiminin başlamasına öncülük etmiştir. Halen konservatuvarda trombon, orkestra repertuvarı, ensemble e caz kulak eğitimi dersleri vermektedir.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.