Beethoven`ın çığır açan bir besteci olarak hak ettiği üne sahip olmasının yanısıra hakkında aynı oranda bilinen, merak ve speküle edilen bir diğer konu ise sağırlığıdır.
Zaman içinde Beethoven`ın sağırlığına dair çok sayıda dedikodu yayıldı. Hakkında merak edilen bir diğer konu ise büyük bestecinin kafasını buzlu suya sokarak uyanık kalıp kalmadığıdır. Bu, eğer doğruysa, durumunu acaba ağırlaştırıcı bir faktör müdür diye de konuşulmuştur, oysa, Beethoven`ın yapmak istediği dinlenmek ve uyumak yerine ara vermeden beste yapmaya devam etmeyi istemesinden başka bir şey değildir.
Beethoven`ın sağlığı ile ilgili konular daha yirmili yaşlarında başlamıştı. Aslına bakılırsa, hiç bir zaman sağlıklı bir bedene sahip olmamıştır. Yirmi yıl sonra, yani kırkbeş yaşında ise büyük bestecinin tamamen sağır olduğu düşünülüyordu. Bu konuda çok fazla spekülasyon olmasına rağmen kanıtlar durumun böyle olduğuna yöneliktir.
Beethoven`ın ölümünden sonra Viyanalı saygın bir doktor olan Johannes Wagner tarafından yapılan otopsi bestecinin hayatı boyunca yaşadığı diğer rahatsızlıkları vurgulayan önemli bir belge olarak kabul edilir. Beethevon`ın sağırlıktan kronik sindirim sorunlarına, hatta, psikiyatrik sorunlara kadar pekçok belirti yaptığı yazışmalardan rahatlıkla anlaşılabiliyordu.
Büyük bestecinin kafatasının normal bir kafatasına göre nerdeyse iki katı kalınlıkta olduğu ve kafatasının tabanına doğru petroz kemiği yakınlarındaki damarlarda geniş çaplı dilatasyon olduğu tespit edilmişti. Wagner ayrıca, Beethoven`ın işitsel sinirlerinin köreldiğini keşfetmişti ki bu tespit de sağırlığını açıklamak için geçerli bir yoldu. Paget hastalığına (genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan biçim bozucu bir kemik hastalığı) ek olarak Betehoven`ın aşırı alkol tüketimi beraberinde siroz hastalığını da getirmişti ki ölüme giden yolda oldukça önemli bir sebeptir.
Sanatçının durumu doktoru tarafından 1801 yılında kötüleştiği zaman ilk kez raporlanmıştı. Ruhsal durumu ve tavırları bariz ve tahmin edilemez şekilde değişmiş, bu durum müziğine de yansımıştı. Büyük bestecinin artan işitme sorunlarının kompozisyonlarına etkisi yoğun tartışma konusu olmuştur. İlginçtir, bestecinin yeğeni Karl van Beethoven dayısına, sağırlığının sahip olduğu müzikal dehasının olasılığı içinde olduğuna dair şeyler söylemiş ama bizzat Beethoven yeğeniyle hiç de aynı fikirde olmamıştır.
Sağırlığı arttıkça diğer sağlık sorunları sağırlığının yanında önemsizleşiyordu. Besteleri için şirket aramayı bırakmış, sosyal ilişkilerden tümüyle izole olmayı tercih etmişti, bu durum, bilinçaltında ya da benzeri şekilde belirgin etki yaratan bir umutsuzluk duygusu oluşturmuştu. Umutsuzluk, bestelerini yaparken başta piyanosu kullandığı malzemeye karşı da sert, kırıcı ve tahrip edici olmasına neden olmuştu.
Ama, tüm bunların yanında, içinde bulunduğu korkunç koşullara rağmen 4 ve 9 numaralı piyano konçertoları ile 2 ve 9 numaralı senfonileri yanında "Ay Işığı Sonatı" gibi çok önemli eserlerini bu dönem besteledi.
Beethoven pes etmedi, tersine, muazzam müzikal eserler ortaya çıkarmayı sürdürdü. Waldstein adıyla bilinen bilinen 21 numaralı Op.53 C majör piyano sonatı, 4 numaralı piyano konçertosu veya 6 numaralı pastoral senfonisi sağırlığı ve diğer sağlık sorunları giderek kötüleştiği halde sahip olduğu yaratıcılık, güçlü ruhu ve kararlılığı nedeniyle zaferle dolu iyimser besteler olarak görülmüştür.
Anlaşılması zor olan bir diğer şey ise, sağırlığı ve duyduğu çınlamalar giderek artarken nasıl besteler yaptığını anlatmasıdır. Beethoven taslakçı bir besteciydi. Ölümünden sonra bıraktığı notlardan bir besteci olarak sahip olduğu tekniği rahatlıkla öğrenmek mümkün. Eskizleri, genellikle küçük motiflerinin giderek tam teşeküllü bileşimlere dönüşen parçalar olmasıydı.
Zamanla belki piyanoda çaldığı şeyleri duymamaya başlamıştı ama müzikal olarak bir notayı duyabiliyor, hissedebliyordu ve bu durum, bir besteci için çok değerli bir özellikti. Doğuştan sağır olmadığı için yaptığı işlerin müziğini içinde duyabiliyor ve denetleyebiliyordu.
Bugün eğer Beethoven bu hastalığa yakalanmış olsaydı rahatlıkla tedavi olur, sağlık sorunu yaşamazdı, yanısıra, içinde bulunduğu duygusal tünel belki bu dönem bestelerini farklı yapmasına neden olur ama öbür taraftan 6. Piyano Konçertosu ile 10. Sefonisi gibi büyük eserlerini tamamlamasını da sağlardı.
Bu yazı 13 temmuz 2018 tarihinde CMuse isimli web sitesinde yayınlanan makaleden çevrilerek derlenmiştir.
Cazkolik.com / 19 Temmuz 2018, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
tonguc cagin
merhaba, çeviride kimi hatalar var. Orijinal makale: "... the Symphonies 2 -9, Piano Concertos four and five; the ‘Moonlight’ Piano Sonata..." Buradaki çeviri: "... 4 ve 9 numaralı piyano konçertoları ile 2 ve 9 numaralı senfonileri yanında "Ay Işığı Sonatı"..." Olmasi gereken "2-9 senfonileri, 4. ve 5. piyano konçertolari, "Ay Işığı" sonati..." 2-9'dan kasit ikinciden dokuzuncuya kadar olan tum senfoniler, yani iki ila dokuz. Sadece 2. ve 9. degil. Beethoven'in toplam 5 piyano konçertosu oldugundan 9. piyano konçertosu diye bir sey soz konusu degil. O, 5. olacak. Ay isigi, yapitin takma adi oldugundan, sonat kelimesiyle ayin tirnak isareti içerisinde yazilmamali.
Bu Yoruma Cevap Yazın »Yok Var
Bilgilendirme için sağol
Bu Yoruma Cevap Yazın »