Abone olduğumuz bir haber ağı var, bu haber ağına abone olduk olalı körolası sistem bir kaç ayda bir caz duayenlerinden birinin ölüm haberini göndermese olmuyor sanki. Aslında, bir gün önce iki haber daha geldi, biri 95 yaşında bir müzisyen, diğeri daha genç ama yine yaşlı. Bu isimlerin okurun dikkatini çekmeyeceğini düşündüğümüz için yayına girmedik ama dün gündüz saatlerinde bir anda öyle bir haber geldi ki maalesef, caz dünyası bir anda üzüntüye boğuldu. Paul Motian, dün 80 yaşında vefat etti.
Yaşı artık ilerlemiş olmasına rağmen hasta olup olmadığına dair bilgimiz yoktu, ölüm haberini dünyaya açıklayan ECM firması ölüm nedeni hakkında açıklama yapmadı. Bu kısmı çok önemli değil, zaten artık yapacak bir şey de yok ama halen aktif bir müzisyendi, bu yüzden şaşırdık.
Paul Motian`ın bu topraklardan göçen bir ailenin oğlu olduğunu biliyor muydunuz?
Fotoğraflarında çoğunlukla havalı siyah gözlükleriyle mavi kanlı Amerikalı bir Evanjelik gibi hep cool ve mesafeli duran Paul Motian`ın aslında bu topraklardan göçen bir ailenin oğlu olduğunu biliyor muydunuz? Evet, dünkü ölüm haberinin ardından yazı için klavye başına oturduğumuzda önümüzde açılan onlarca kaynak sayfasına boğulmuşken ilk defa denk geldiğimiz bu bilgiye rastladık bir anda. Aslında Stephen Paul Motian (muhtemelen 1915 olayları neticesinde) bu topraklardan Philadelphia`ya göçen bir Ermeni ailenin çocuğu imiş. Ve elbette bu nedenle çocukluk yaşlarında evin içinde hep Türk ve Arap ezgilerinden karma müzikler dinlemiş. Peki, siz söyleyin, müziklerinde bunun etkisini hissettiniz mi hiç?
Burada hayat hikayesine dalıp gitmeden bir ara verip yazar Mark Saleski`ye kulak vermekte fayda var. Saleski, ölümünün ardından kaleme aldığı yazısında Motian`ı caza bağlayan esas insanın piyanist Bill Evans olduğunu söylüyor. O öyle söyleyince Motian`ın Evans anısına kaydettiği albüm geliyor hatıra. Saleski, Evans`ın öncü nitelikli triosunda ellili yıllarda birlikte önemli müziklere imza attılar diyor ama ardından 1963 ve 64 yıllarından piyanist Paul Bley, 1967-76 yılları arasında bu kez Keith Jarrett ile uzun süreli beraberlikleri olduğunu da ekliyor.
Yine dönelim ilk yıllara
Paul Motian aslında ilk çocukluk yıllarında gitara hevesliymiş, hatta izlediği kovboy filmlerinin bohem ve serkeş havasından çok etkilenmiş olmalı ki evde gitarı omzunda dolaşmayı sevdiğini kendi söylüyor ama uzun süren heves olmamış bu. Kısa sürede davulun kendisi için en uygun enstrüman olduğunun farkına varan genç Motian dün saat 4:52`deki ölümüne kadar üstünde hayatını geçirdiği davulundan hiç ayrılmamış. Davullu ilk işlerine de okul yıllarında çıkmaya başlayan efsane müzisyen dönemin gündemine bir anda oturan Kore savaşı nedeniyle denizci olmaya karar verip askere yazılmış ama askerde de deniz orkestrasında görev almış, yani savaşan biri değil savaşta müzik yapan biri olmuş.
Aslına bakılırsa caz müziği açısından kayda değer hayatı askerlik sonrası New York`a taşınmasıyla başladığı freelance davulculuk ile başlıyor... New York`un jazz klüplerinde jam-sessionlara katılmak genç bir müzisyen için aynı zamanda ideal iş bulma yerleridir. Bu nedenle karşısına çıkan her jam-session`a katılan ünlü davulcu bir gece Art Taylor`ın istediği performansı gösterememesi neticesinde kısa kesip davulun başından kalkmasıyla kendini bir anda Thelonious Monk ile çalarken bulur.
Yıl 1955... Cazdaki kariyeri orda burda çalmakla nasıl geçeceği belli olmayan Paul Motian bir gün piyanist Bill Evans ile tanışır ve hayatı değişir... Tam da öyle, yani sinematik bir hız ve görsellikte değil elbette ama moda tabirle kendisi için `bundan sonra hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacaktır`. Bill Evans ile bir çeşit ayrılmaz ikili olurlar, olurlar ama Evans triolarının basçıları hep değişmektedir. Chuck Israel, Gary Peacock, Scott LaFaro gibi büyük isimler dönemin Evans triolarına girip çıkarlar.
Bu noktada özel bir notu da Scott LaFaro için iletmek gerekiyor çünkü çok genç yaşta ölen basçı ile Motian özel bir iletişim kurmayı başarmışlardır. Motian ve Evans, içlerinde Portrait in Jazz, Explorations, Elsa, Waltz For Debby gibi Bill Evans`ı Bill Evans yapan kimi kayıtlarda hep birlikte çalarlar. Çalmak bir yana çaldıkları cazda modern piyano trio kavramının alfabetik karşılığı olur resmen.
Altmışlı yılları inanılmaz bir hız ve yoğunluk içinde geçiren Motian bu dönemde freelance davulcu ve konser müzisyeni olarak Lennie Tristano, Stan Getz, Lee Konitz, Zoot Sims, Martial Solal gibi büyük isimlerle çalar durur. Tabii, yukarda saydığımız Paul Bley dönemi bu isimlerin arasında daha uzun süreli, freelance olmayan çalışmalardır. Bill Evans ile yolları ayrılmış olan Motian bu kez Keith Jarrett ile kendini müzik çevrelerinin Amerikan Quartet olarak isimlendirdiği müthiş bir ekibin içinde bulur. Jarrett ve Motian`a basta Charlie Haden ile saksofonist (Joshua Redman`ın babası) Dewey Redman eşlik etmektedir. Bu dehşet isimler o dönem müzikal olarak Motian`ı mükemmel besleyen dönem olur, biriikte Birth, Life Between The Exit Signs, Expectations, Death And The Flower gibi sembol albümlere imza atarlar.
Paul Motian`ın hayatının bir diğer yüzü de 1972 yılında sanatçısı olarak çalışmaya başladığı ECM firmasıyla yirmi yıl, hatta daha da fazla birlikte olmasıdır. Bir yüzü ECM ile çalışmasıysa bir bayka yüzü de 1978 yılında ayrıldığı Keith Jarret`ın ardından dönemin genç müzisyenleri saksofonist Joe Lovano ve gitarist Bill Frisell ile kurduğu üçlüdür ki bu üçlüyle kimi halen avantgart şaşırtıcı müziklere imza atarlar (Bill Frisell ve Lovano`nun nasıl özel müzisyenler olduklarını o kayıtlarda da görmek mümkün). İçinde basçısı olmayan üçlü özellikle Village Vanguard başta olmak üzere bir çok yerde müthiş performansla imza atar, dönemin en merak edilen üçlüsüne dönüşürler.
Jarrett sonrası döneminde bir yandan bunları yaparken bir yandan da müzisyen olarak kendini besteci, grup lideri, başta ECM olmak üzere müzik firmalarının aranan kayıt müzisyeni olarak geniş bir müzikal skala içinde bulur. Lovano - Frisell ile çalmaya devam etmekle birlikte Paul Bley, Haden, Mose Allison gibi isimlerle de `gig`lere çıkmaktadır.
Bu hareketli dönemin hemen ardından kendisinin kurduğu The Electric BeBop Band gelir. Chris Potter, Joshua Redman ve Kurt Rosenwinkel gibi gençlerden oluşan grup bop standartlarını hayli enerjik tonlarda argo tabirle resmen `öttürürler`.
Bill Evans`a saygısını kaydettiği doksanlı yıllar
Doksanlı yılların en belirgin kayıtları Bill Evans: Tribute To The Great Post Bop Pianist (1990) ile Play Monk and Powell (1999) isimli albümleri olur. Bu döneme bir çeşit seriye çevirdiği On Broadway, Vol.3 (1993) ve At The Village Vanguard (1996) gibi kayıtları da ekleyelim. Mesela dönemin müziğini en iyi anlatan parçalardan Liza serinin 1991 tarihli ilk albümü On Broadway, Vol.1 kaydında öylece durur halen.
İkibinli yıllarda artık fenafillah mertebesinde bir caz devi olarak konuk olsun, kayıt olsun bir çok projenin içinde yer alır. Ellili yıllardan bu yana caz dinleyicisinin hafızasındaki en önemli isimlerden biri olan Motian cazın gelişimi içinde caz fanatikleri için geleneksel trioların kombinasyonlarından tutun da elektrik quintetlere, cool ve modern jazz örneklerinden free tavırlı müziklere kadar caz tarihine imzasını bagetleriyle milim milim kazımış bir ulu isimdir.
Cazkolik.com / 23 Kasım 2011, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.