Caz, yaşadığımız sosyal gerilimleri, ayrımcılığı yadsıyan, kültürel diyalogu harekete geçiren bir müziktir. Levent Öget `Caz Açılımları` 8. bölümde Bilgi Ekonomisti Dr. Özgür Uçkan`la konuştu.

Caz, yaşadığımız sosyal gerilimleri, ayrımcılığı yadsıyan, kültürel diyalogu harekete geçiren bir müziktir. Levent Öget `Caz Açılımları` 8. bölümde Bilgi Ekonomisti Dr. Özgür Uçkan`la konuştu.

Değerli okurlarımız, `2012`de Caz Açılımları`nın yayında olan bu bölümünü aşağıdaki konuşmanın içeriğinde değinilen 30 Nisan Dünya Caz Günü`nün bütün bir caz dünyasını etkileyen popüler bir etkinlik olması nedeniyle okumayan dinleyicilerimiz için Nisan ayı sonuna kadar yayında tutuyoruz.


Dinlediğiniz müzik oturumda bahsi geçen Charlie Haden`ın efsanevi grubu Liberation Orchestra ile 1969 yılında yaptığı tarihi albümden aldığımız Song For Ché isimli parçasıdır.


Sevgili dostlar, Türkiye de caz müziğine dair her yıl giderek artan sayıda konser, festival, etkinlik düzenleniyor, önceki yıllara göre daha çok sayıda albüm yayınlanıyor. Yani işin hangi yanından bakarsanız bakın cazseverleri sevindirici gelişmeler oluyor ama olmayan bir şey var, o da tüm bu olan bitenin üzerine konuşmak, tartışmak... Peki bu olan biten ne anlama geliyor? Artıyor dediğimiz şeylerin içindeki nicelik ve nitelik çıpası nerede duruyor? Fazla mı iyimseriz yoksa az bile mi söylüyoruz? Konserler artıyor peki ama caz dinleyicisi artıyor mu? Sorulacak bir dolu soru, verilen pek çok cevap var. Radyo programcısı ve caz yazarı Levent Öget Açık Radyo`da hazırlayıp sunduğu Dünyanın Cazı programında geçen İstanbul Caz Festivali`nin hemen ardından tüm bu soruların konuşulduğu, cazın her kesiminden bir çok önemli ismin katıldığı programlar yaptı ama ardından bir güzel çalışma daha yaptı, tüm bu programlar o anda konuşulup gitmiş olmasın diyerek programlardaki konuşmaları, tartışmaları Cazkolik okurları için yeniden düzenleyerek "2012`de Caz Açılımları" adı altında seriye dönüştürdü. Birazdan okumaya başlayacağınız serinin sekizinci oturumudur. Bu özel ve yoğun çalışmayı gerçekleştirdiği için sevgili Levent Öget`e çok teşekkür ediyoruz.

Cazkolik.com / 11 Mart 2013, Pazartesi

 


 

2012`de Caz Açılımları`nın önceki bölümlerine alttaki linklerden erişebilirsiniz.

1. Bölümü okumak için lütfen bu satıra tıklayın!

2. Bölümü okumak için lütfen bu satıra tıklayın!

 

 

3. Bölümü okumak için lütfen bu satıra tıklayın!

4. Bölümü okumak için lütfen bu satıra tıklayın!

5. Bölümü okumak için lütfen bu satıra tıklayın!

6. Bölümü okumak için lütfen bu satıra tıklayın!

7. Bölümü okumak için lütfen bu satıra tıklayın!


Katılımcılar:

Ali SÖNMEZ, Sevin OKYAY, Feridun ERTAŞKAN, İmer DEMİRER, Şenova ÜLKER, Kerem GÖRSEV, Neşet RUACAN, Ayşegül YEŞİLNİL, Nezih YEŞİLNİL, Ozan MUSLUOĞLU, Şenay LAMBAOĞLU, Aytek ŞERMET, Volkan BURÇ, Mert AYBEK, Leyla UZMAN, Didem GENÇTÜRK, Mahir ILGAZ, Görgün TANER, Hüseyin BAŞKADEM, Necati TÜFENK, Eyüp İBLAĞ, Dr. Özgür UÇKAN, Emre KAHRAMAN, Sevil ESEN, Elif Gönenç CAMCIGIL, Erhan ONGUN, Hülya TUNÇAĞ, Levent ÖGET.

Katılımcı Uzmanlık Grupları:

Caz eleştirmeni, caz yazarı, caz radyo program yapımcısı, caz festivali danışma kurulu üyesi, caz internet portalı yöneticisi, caz piyanisti, caz şarkıcısı, caz trompetçisi, caz basçısı, caz gitaristi, caz bestecisi, caz orkestrası yöneticisi, caz kulüp sahibi ve işletmecisi, caz festivali yönetmeni, kültür sanat vakfı genel müdürü, radyo yayın koordinatörü, radyo çok sesli müzik bölümü yöneticisi, internet caz radyosu yöneticisi, caz konser organizatörü, bilgi ekonomisti, sanat felsefecisi, cazsever, caz dinleyicisi, radyo dinleyicisi.

Yayınlanacak Bölümler:

1. Bölüm: Eleştirmenler ve Yapımcılar: Ali Sönmez, Sevin Okyay, Feridun Ertaşkan
2. Bölüm: Müzisyenler (1); Neşet Ruacan, Kerem Görsev, Ayşegül Yeşilnil, Nezih Yeşilnil, Ozan Musluoğlu, Şenay Lambaoğlu
3. Bölüm: Müzisyenler (2); Şenova Ülker, İmer Demirer
4. Bölüm: Caz Klüpleri; Aytek Şermet, Volkan Burç, Mert Aybek
5. Bölüm: Yayın Koordinatörleri; Leyla Uzman, Didem Gençtürk, Mahir Ilgaz
6. Bölüm: Festival Yönetmenleri; Görgün Taner, Hüseyin Başkadem
7. Bölüm: Konser Organizatörleri; Eyüp İblağ, Necati Tüfenk
8. Bölüm: Bilgi Ekonomisi - Sanat Felsefesi; Özgür Uçkan
9. Bölüm: Cazseverler (1); Sevil Esen, Emre Kahraman
10. Bölüm: Cazseverler (2); Elif Gönenç Camcıgil, Erhan Ongun
11. Bölüm: Eleştirmen, Yapımcı, Yazar; Hülya Tunçağ


 

(8. Bölüm Katılımcısı: Bilgi Ekonomisti, sanat felsefesi üzerine düşünen Özgür Uçkan ve Levent Öget)


Günümüzde caz bir yandan kendi mecrası içinde

akarken bir yandan farklı türlere sızarak kendine

yeni alanlar mı oluşturuyor?


Levent ÖGET: 2012’de Caz Açılımları adıyla sürdürdüğümüz seriye 7 bölüm ekledik ve 8. toplantımızla devam ediyoruz. Caz yazarları, caz müzik program yapımcıları, caz eleştirmenleri, caz müzisyenleri ve caz kulüplerinin işletmecileri, caz festival yönetmenleri ve konser organizatörleriyle bir araya geldiğimiz geçen toplantılarda pek çok konuyu değerlendirip derinlemesine bir açılıma uğratacak yaklaşımla ve her grubun kendi alanındaki bilgileri üzerinden konuşarak ilerlemeye çalıştık. 11 toplantı olarak belirlediğimiz ve çeşitli gruplarla sürdürdüğümüz buluşmaların 8. bölümüne başlayacağız. Bu toplantıda ise Bilgi Ekonomisi ve Tasarım Yönetimi dersleri veren, sanat felsefesi üzerine değerli donanımlara sahip Dr. Özgür Uçkan ile birlikteyiz. Sevgili Özgür hoş geldin 2012’de Caz Açılımları toplantılarımızın 8. Bölümüne.

Özgür UÇKAN: Hoş bulduk.

Levent ÖGET: Bu seriyi başından bu yana takip edenler biliyorlar, bu açılımlara bir çeşit sloganla başlamıştık. ‘Bütün bir yıl çok dinledik, biraz da konuşalım’ diyerek yıl boyunca süren caz konserleri ve İstanbulluların en sevdiği caz etkinliği olan İstanbul Caz Festivali’nin ardından olan bitenleri, caz ile bağı olan eleştirmen, yazar, müzisyen, yönetmen, organizatör, eleştirmen, klüp işletmecisi ve yapımcı ve yayıncılar gibi farklı gruplardan konuşmacılar ile bir araya gelerek onların yaklaşımlarını bu toplantılara yansıtmaya çalıştık. Toplantı bölümlerinin başında belirtilen isimler elbette yıllar yılı bu alana etkide bulunan çok değerli pek çok katılımcıyı içermesi gerekecek kadar geniş bir panoramadan seçilmiş isimler olsa da, özenle seçilmiş buradaki katılımcıların görüşleri de göz ardı edilemeyecek kadar belirgin oldu. Toplantılar serisi bu bölümden sonra dinleyiciler ve son olarak da bu konuların bir duayeni sayılan, pek çoğumuzun caz alanındaki öğretmeni olduğu kabul gören, yapımcılık, eleştiri ve yazarlığı ile İKSV tarafından da ‘yaşam boyu başarı’ ödüllü bir diğer önemli katılımcıyla Sayın Hülya Tunçağ ile yapacağımız görüşme ile ‘şimdilik’ diyerek sonlanacak.

Her dönem için farklı bakış açılarının bir başkası oluşturulabilir olsa da biz bu bölümde özellikle bütün bu ‘yorumların yorumlayıcısı’ da sayılabilecek ve bir üst okumayı gerçekleştirebileceğine inandığım Sayın Uçkan ile bir aradayız. Kendisiyle yalnızca önceki bölümlerdeki konuları değil 2013 içinde gerçekleşecek olan önemli bir etkinliğin üzerinden duyurulan kimi maddeleri her biri birer manifesto niteliği taşıyan Dünya Caz Günü içeriğini de konuşacağız.

Geçtiğimiz yıl Nisan ayı içinde Unesco tarafından bir ‘dünya günü’ içinde konumlandırılan ‘caz’ “Uluslararası Caz Günü” olarak da kutlanmaya başlandı. Aslında ilginç olanı bu bir çeşit kutlama günü ile ilgili olarak da yine Unesco tarafından 8-9 maddelik bir bildiri ile bu günün anlam ve önemi de öne çıkarılmaya çalışılıyor. Bu toplantıların amaçlarından birinin de olduğu gibi caz yaşamı ve caz kültürü ile ilgili olarak ve kentler içindeki yeri ve bu konuya dikkat çekmek, dolayısıyla da açılımlara yöneltmek çabamızı işte bu maddeler doğrultusunda konuşmacımızla da görüşerek, açmaya ve biraz daha üzerinde düşünmeye çalışacağız. Bu maddelerden ‘caz engelleri ortadan kaldırır’ ‘karşılıklı anlayış için tolerans için fırsat yaratır’ ‘caz birlik ve barış için semboldür’ ‘caz düşünce özgürlüğünün taşıyıcısıdır’ gibi bazı başlıkları mutlaka konuşalım istiyorum. Böyle sıralayınca ne de güzel geliyor kulağa değil mi Özgür?

Özgür UÇKAN: Evet.

Levent ÖGET: Bilgi ekonomisi, tasarım ve felsefe dışında aynı zamanda yazar, çevirmen ve belki de şu dönem epey etkileyici girişimlerde de bulunan aktivistliğin ile de Sevgili Özgür Uçkan sen de biliyorsun özellikle 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti seçildiği döneminden bu yana bu kentte giderek artan bir caz trafiği var. Festivaller, az sayıda caz müziği dinlenilen kulüp ve benzer işletmeler dışında hemen hiç olmayan bir televizyon yayıncılığına bağlı olarak bir kısım medyadaki yayınlar ve senin de yakından ilgi alanında bulunan sosyal medya içinde de caz kültürünün bir parça yeri bulunduğu söylenebilir. Öyle değil mi? Biz en çok da şunu sorduk katılımcılarımıza; neden böylesine kitleleri etkilemiş kendine çekebilmiş bu müzik; caz, neden yalnızca festivaller döneminde ilgi görüyor? Bu ve benzeri soruları tüm bu katılımcılara daha önce sorarken üzerinde değerlendirmeler yapmaya çalışırken yeni sorular da bulmaya çalıştık. Ancak her toplantıda da bu genel yaklaşım içinde kalarak eşitlik içinde bir açılım süreci oluşturabildik diye umuyorum.
Özgür az önce de söylediğim gibi sen yalnızca bir konuşmacı - katılımcı olmanın ötesinde özellikler içerisindesin. Öncelikle seni iyi tanıyorum diye düşünüyorum, çünkü daha önce de benim kişisel sanat projelerim içinde birlikte çalışma fırsatı bulduk. Pek çok ortak projede de yine seninle karşılaşıp nasıl bir düşünce üretiminde bulunduğunu defalarca izleyebilme fırsatı buldum. Benim de bunca yıllık işlerime, sergilerden - kitaplara göstermiş olduğun bu değerli katkıların için bu vesileyle bir teşekkür etmek isterim her şeyden önce. Geçen bölümde organizatör Eyüp İblağ’a da sorduğum bir soruyla sözü sana vereceğim.
Caz müziği giderek yaygınlaştığı düşünülen bir tür olduğu zannedilmesine karşın tersi bir görüşte olduğunu açıklayan caz eleştirmeni ve caz yazarı Chris Slavecki, yazılarının yayınlandığı gazetede ‘caz’ sözcüğüne yer vermesinden dolayı Wall Street Journal’a teşekkür etmiş. Sana da sormak istiyorum şimdi sevgili Özgür sence caz böyle bir teşekküre muhtaç bir durumda mı?

Özgür UÇKAN: Teşekkürler Levent, açıkçası çok ilginç bir durum tabii, ben müzikolog değilim, caz ile ilgim de iyi bir dinleyen olarak söz konusu olabilir ama caz popüler bir müzik türü olarak başladı ve yaygınlaştı. Fakat bir süredir böyle sanki ‘elitmiş’ gibi, senin de söylediğin gibi festivallerden festivallere hatırlanan, kolay kolay yanına yaklaşılamayacak bir tür haline dönüşmedi de değil. Yani eskisi kadar popüler olmadığını düşünüyorum. Ancak cazın özünde de bir yandan da çok popüler olmaya yatkın örgüler var. Dolayısıyla da bunu net bir şekilde “bu artık böyle, elit bir tür” diyerek kapatamayız da. Tabii tam bilemiyorum nasıl gelişecek bu durum. Dünyada da açıkçası çok farklı olduğunu zannetmiyorum. Oradaki festivallerde de caz daha çok katılım alıyor. Belli şehirlerde caz kültürünün derinleştiği kimi mekânların dışında New Orleans, New York gibi Paris gibi kentlerin dışında caz evet tıpkı klasik müzik gibi festivallere hapsolmuş vaziyetteymiş gibi görünüyor. Ama tabii ben de çok net bir biçimde öyledir ya da değildir diyemem.


Caz artık festivallere ve kapalı mekanlara

hapsolmuş bir müzik türü müdür?


Levent ÖGET: Peki bunu cazın değişen yapısıyla da ilişkilendirirsek, haliyle caz artık 30`lardaki, 40`lardaki ya da 20`lerdeki gibi değil, hatta 80`lerdeki gibi de değil, sürekli bir dönüşüm halinde.

Özgür UÇKAN: Tabii, elbette.

Levent ÖGET: Bu kadar çok değişebilen bir cazdan söz ediyoruz. Dünyayı da bu kadar kucaklayıp, farklı kültürlerin müzikleriyle de buluşabilen ve her gün, her saniye bununla ilgili çalışmaların da olduğunu düşünürsek, sürekli gelişen ve bir çeşit kendine yeni bir yol bulan bir tür müzikten bahsediyoruz. Açıkçası diğer hiçbir tür müzikte bu tip bir değişiklik göremeyiz, göremiyoruz.

Özgür UÇKAN: Doğru, haklısın.

Levent ÖGET: Dolayısıyla belki de UNESCO’nun hem bu türü seçmesinde hem de bir ‘dünya caz günü’ seçmesinin altında bu tip nedenler de vardır diye düşünüyorum. Ne dersin Özgür, biraz da buralara bakarak konunun bu kısmını değerlendirelim mi? Ayrıca, evet haklısın söylediklerinde, belki dünyada daha az dinleniyor caz bütün coğrafyalar genelinde ama bizde de gerçi 40 – 50 yıllık bir geçmişi var cazın dinleniyor olmasının. Bunun da ancak son otuz yılının giderek artmasıyla, daha da çok dinlenmesiyle ilgili bir süreç olduğundan söz edebiliriz. Özellikle de festivaller ile ilgili, bununla birlikte yükselmeye başladı.

Özgür UÇKAN: Evet haklısın 30 yıl denebilir.

Levent ÖGET: Haliyle de bu artışla birlikte festivaller de daha çok tercih edilmeye başlandı.

Özgür UÇKAN: Evet söylediğin önemli. Bir taraftan da caz deyince, caz o kadar çeşitlenip başka müzik çeşitlerine de sızmış vaziyette ki, dolayısıyla dinlenmiyor diyemeyiz. Yani bunu rocktan etnik müziğe kadar geniş alanlara yayılan bir mecra olarak görüyorum.

Levent ÖGET: Her şeyden evvel de bir füzyon yapısı var.


Özgür Uçkan: "Belki insanlar caz dinlediklerinin

farkında değiller ama aslında dinliyorlar..."


Özgür UÇKAN: Evet bu anlamda baktığımızda caz için tamamen popülerlikten de çıktı da demek mümkün değil. Yani belki insanlar caz dinlediklerinin farkında değildirler ama aslında dinliyorlar, böyle bir yorumda da bulunmak mümkün. Tabii yani pür caz diye bir şey var mı açıkçası ondan da emin değilim. Cazın geçmişindeki bazı tekrar edilmeyen türlere belki saf caz diyebiliriz ama caz artık öyle bir şey değil, her tarafa sirayet etmiş bir şey.

Levent ÖGET: Evet işte kimi caz yazarları tarafından da yazılıp çizilen o ki, caz çoktan 1920`lerde bitti bile, artık yaşanan şey başka bir şey. Biz şimdilik bunları bir kenara bırakalım ve genel anlamıyla algılanan cazdan söz edecek olursak eğer az önce belirttiğim çerçeveye dönerek, dünyaca kutlanan bir gün olgusuna, yaklaşımına da getirildiğine göre devam edelim. Özellikle İstanbul’dan bahsetmek zorundayız çünkü Türkiye coğrafyasında caz kültürünün en çok yaşanan ve en çok izleyici bulabildiği bölge burası. Burası da büyük bir kent ve neredeyse bir ülke görünümünde ve bu büyük kentteki caz trafiğinin artmasına önceki toplantılarda da çok değindik. Hep vurguladığımız gibi bunu özellikle manipüle eden birkaç festival var ancak konser salonumuz bile yok ve sınırlı sayıda caz kulübü var. Organizatör elbette var ancak bu konuya soyunan çok da fazla organizatör de yok. Bir yanından bakıldığında da kimi çevrelere prestijli gibi gelen bir özelliği de var. İşte oluşmuş olan bu kitleye gerekli olan geri dönüşleri sunabilmek için bazı radyo kanalları bu türe yayın akışlarında yer veriyorlar. Bu konunun öncüsü de özel radyolar döneminin daha öncesindeki tek yayın frekansı olarak unutulmaz TRT Radyo 3 dönemidir. Yani genel manzara böyleyken, toplantılarda da biz bütün bu konulara değinmişken, gelişen bir olay olarak Unesco’nun Dünya Caz Günü olarak daha ilk yıldan İstanbul’u seçmesini ve yayınladığı bildirideki maddeleri ben şahsen çok manidar buldum. Bu maddelerin bazılarına da demin değinmiştim. Diğer maddelerden bir diğeri şu ve istersen buradan başlayalım bu bildiriyi gözden geçirmeye; deniyor ki bildiride “caz cinsiyet eşitliğini geliştirir” Ne demek isteniyor Özgür burada, senin yaklaşımınla caz cinsiyet eşitliğini nasıl geliştiriyor?

Özgür UÇKAN: Aslında popüler kültür içinde ve popüler müzik içinde 1920`lere kadar kadını pek görmüyoruz. Caz müziğinde ise bunun özellikle atılım yaptığını görüyoruz ki bu bildiride de bir bakıma söyleniyor. Özellikle de solist olarak (caz vokali anlamında) kadınlar ciddi bir yer buldu. Caz müzisyenlerinde de bu durum var. Dolayısıyla kadın - erkek eşitliği açısından cazın sağladığı çok önemli katkılar var. Bunun yanı sıra bizim de az önce söz ettiğimiz cazın füzyon yapısı meselesi yani ‘çeşitlilikleri’ bir araya getirme olayı da aslında diğer maddelere herhalde temel teşkil etmiş gibi gözüküyor. Yani öyle bir şey ki bir kere zaten kendisi kültürler-arası diyalogdan doğmuş bir şey. Dolayısıyla bunu devam ettirmesi, bunu taşıması da söz konusu ve caz müziğinde böyle bir durum var.


Caz cinsiyet eşitliğine katkıda mı bulundu?


Levent ÖGET: Haklısın bildiride bu ayrı bir madde olarak da var. Cazın kültürler-arası diyalogu harekete geçirdiği ve dışlanmış topluluklar içerisindeki gençlere de imkân sağladığı bir madde olarak hazırlanmış ve deminki maddeye bununla da birleştirilmiş bir madde bu.

Özgür UÇKAN: Mesela Latin Amerika’da aslında Latin cazı anlamında oldukça popüler bir türden bahsediyoruz. Özellikle de Brezilya’da farklı bir duruma düşüyor bu konu. Orada dışlanmış bazı kesimler mesela favelalar, slam tabir ettiğimiz varoşlarda caz kültürüne yoğun bir ilgi var ve oradan da oldukça ciddi sayıda grup vesaire çıkıyor. Yani bu neredeyse hani Brezilya’da futbolcu olup ‘yırtmak’ gibi tabir edilen bir şey var ise biraz da bu gençler için böyle bir şey de var. Zaten yetenekliler ve kendi kültürlerine de bunu tamamen eklemlemişler. Dolayısıyla da oradan pek çok müzisyen çıktığını da görebiliyoruz. Bu onlar için çok çekici bir şey. Mesela sivil toplum kuruluşları da böyle yapıyor.

Levent ÖGET: Benim dikkatimi çeken bir şey var ve senin anlattıkların ile de bağlantılı olarak burada küçük bir parantez açabilir miyiz Özgür? Unesco biraz da bir mühendislik çabasında bulunuyor sanki? Şöyle ki; örneğin diğer maddeler de de bunu destekleyecek ifadeler var. Deniyor ki işte bir diğer maddede; ‘caz gençlerin sosyal değişimdeki rolünü güçlendirir’ ya da ‘caz bireyler, gruplar ve toplumlar arasındaki gerilimleri azaltır’ deniyor ki ben buradan bir toplumsal mühendislik çabası içerisinde bu maddeleri sıralamaya çalıştıklarını, en azından da bir şeye dikkat çekmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Eğer böyle değerlendirirsek buradan bir düşünce geliştirebilir miyiz sence?

Özgür UÇKAN: Bence de böyle bir çaba var. Unesco’dakilerin gerçekten bu tarz ve böyle şeyleri öne çıkarmalarının az önce sözünü ettiğim projelerle de ilgili ve bu tip projelerin de önünü açmak ve caz kültürünün derinleşmesi, yaygınlaşmasıyla birlikte bu tip ‘toplumsal gerilimin azaltılacağı’ ‘dışlanmanın önüne geçilebileceği’ bir mecra yaratmak gibi bir mühendislik çabası var tabii. Bir tür sosyal mühendislik aslına bakarsan ve tabii böyle bir şey var. Fakat işin özünde de yani cazın özünde de gerçekten böyle bir özgürlüğe, çeşitliliğe, birlikteliğe yapılan bir vurgu var. Dolayısıyla da bu çok da temelsiz bir mühendislik değil o anlamda.

Levent ÖGET: Peki Özgür şöyle bir şey söyleyebilir miyiz; inançlar ve kültürlerin birbirleriyle bağlantıda oldukları bir nokta varsa, insanlık tarihinde inançların insanların zihinlerinde yer kaplayan ve derinleştirebilen bir özelliği varsa, bugün bu kültürlere de böyle bir görev düşüyor olabilir diyebilir miyiz?


Özgür Uçkan: "Günümüzde çok ciddi sosyal

gerilimler, etnik ayrımcılıklar var, caz ise bunları

yadsıyan, üzerinden atlayan bir şey..."


Özgür UÇKAN: Tabii, aslında inanç dediğin şeyin de temelinde kültür var. O da hiç yoktan ortaya çıkmıyor. Zaten bir takım kültürlerden hareketle yayılıyor ve gelişiyor. Caz kültürü de açıkçası böyle bir kültür ve aslında müzikte böyle bir şey var. Yani kaynaştırıcı ve sözlere dayalı olmayan bir şey var. Çok hızlı bir şekilde insanları bir araya getirebilecek bir şey var. Bir çekim odağı yaratıyor ve dolayısıyla da bence tabii bunu söyleyebiliriz. Yani kültürel boyutta işte bugün bir sürü problem ile karşı karşıyayız. Çok ciddi sosyal gerilimler etnik ayrımcılıklar var. Caz ise bunları yadsıyan bir şey, bunları aşan, bunların üzerinden atlayan bir şey, dolayısıyla da caz kültüründe böyle bir oluşumun izlerini bulmak mümkün, yani çok da yanlış bir tarlaya girmemişler, verimli bir tarla bu.

Levent ÖGET: Benim aklıma hemen basın şairi de denilen efsanevi topluluğu The Liberation Orchestra ile yaptıklarıyla üstad Charlie Haden geldi şimdi.

Özgür UÇKAN: Özgürlüğe damardan giren parçaları vardı hani?

Levent ÖGET: Aynen öyle, evet sevgili Özgür Unesco’nun Uluslararası Caz Günü nedeniyle yayınladığı bildirisinin maddeleri üzerine yaptığımız bu konuşmaya biraz daha devam edelim. Bu hazırlanan bildirinin arka planındaki düşünceler ve bunların toplumlar üzerindeki olası etkileriyle özellikle de bizim toplumumuzla ilgili etkilerinin neler olabileceği üzerine bu konuşmalarımıza bir başka maddeyle daha devam edecek olursak mesela deniyor ki ‘caz engelleri ortadan kaldırır ve karşılıklı anlayış ve tolerans için fırsat yaratır’. Unesco bildirisine göre bu böyle peki, ben merak ediyorum bütün bunları nasıl yapıyor caz, bunu nasıl başarıyor? Caz dinleyince ortaya çıkan zihinsel bir derinlik mi bunu yaratıyor, yoksa sosyal bir ortamın sağlanması mı nedeniyle mi yapıyor, nasıl yapıyor bunu caz ya da başarması bekleniyor?

Özgür UÇKAN: Bence caz öyle bir şey ki; içinde çok fazla kültürel unsuru barındırdığı için, üstelik de anakronik bir şekilde yani zamana da yayılmayan bir şekilde, çok eski bir takım ritimlerle, çok yeni, çok kentli metinleri bir araya getirmek gibi bir tür çeşitlilik potası olarak davranması nedeniyle dinlerken bir şekilde dinleyeni geliştiriyor aslında. Tabii ki belli bir dinleme süresinin sonunda bu böyle. Yani ilk defa caz müziği duyan birinde herhalde öyle ‘pat’ diye bu etkiyi yapmıyordur. Fakat kendi kültüründe giderek cazı içselleştiren bir kişinin kolay kolay ‘ırkçı’ olabileceğini düşünemiyorum mesela! Ya da kolay kolay şiddete sapabileceğinin sanmıyorum. Bu aynı zamanda yapılırken de böyle, yani müziği yapanların-üretenlerin arasındaki kültürel diyalogdan da gelişen bir şey. Sen de biliyorsun bu caz tarihinde çok sık görülen bir şey. Yani aslında çok farklı etni-sitelerden gelen birçok insan birlikte müzik yaparlar-birbirlerini dinlerler. Birbirleriyle ulusal sınırların çok ötesine geçen bir takım ilişkiler kurarlar. Caz da bunu özellikle teşvik eden bir müzik türüdür-tarzıdır. Tabii aynı şey dinleyiciler için de geçerli. Yani insan cazı dinledikçe, caza sirayet ettikçe, ya da tersi cazın kendisine sirayet etmesine izin verdikçe muhtemelen kültürel bakışı da çeşitleniyor ve daha toleranslı oluyor.

Levent ÖGET: Peki ‘caz gençlerin özellikle sosyal değişimdeki rolünü güçlendirir’ maddesinde de bağlantılı olarak bu anlayış mı öngörülüyor yine?

Özgür UÇKAN: Evet, tabii, açıkçası demin şu sözünü ettiğimiz “caz popülerliğini mi yitiriyor” gibi konularda konuşurken aslında muhtemelen ABD ya da Avrupa’yı kast ediyorduk. Biraz da onların dışındaki kültürlere ve coğrafyalara bakalım.

Levent ÖGET: Bakalım…

Özgür UÇKAN: Çünkü sonuçta caz o topraklardan doğmuş bir şey değil, her ne kadar Amerikan kökenli olsa da biliyorsun Afrika kökeni de var. Yani ben özellikle Latin Amerika’da cazın popüler kültüre çok ciddi bir şekilde işlediğini düşünüyorum. Mesela Porto Alegre’de eski Dünya Sosyal Forumu’nun (ilki 2003 yılında düzenlenen kadınların, emekçilerin, topraksızların, gençliğin sorunlarının tartışıldığı toplantılar) başladığı yer biliyorsun, favela yani varoş gençliği için çok özel bir takım caz atölyeleri ve çok da yoğun bir ilgi var bu atölyelere… Bu projeler tamamen toplumsal entegrasyonu güçlendirmeye, ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik projelerdir.

Levent ÖGET: Bu tip çalışmaların bazıları burada yapılmaya çalışıldı. Dünyaca ünlü davul ustası Jack De Johnette’inki gibi kişisel ölçekte yansımaları da daha önce oldu. O da burada bazı atölyeler kurmaya çalışmıştı yıllar önce. Bazı genç gruplarla ve bazı müzisyenlerle bir araya gelip müzikal konseptler içinde bir takım ufak-tefek projeler geliştirmeye çalışmıştı. Yani burada da buna benzer bir takım bazı girişimlerde bulunuldu değil mi?

Özgür UÇKAN: Evet mesela Tarlabaşı’nda buna benzer bir şey oldu.

Levent ÖGET: Evet, bunları kastediyorum. Bunlardan bahsediyorum.

Özgür UÇKAN: Tabii, benim de içinde bulunduğum Bilgi Üniversitesi’nin de bir şekilde iştirak ettiği ve özellikle de Roman gençlerin arasındaki bazı projeler gayet başarılı oldu. Aynı tip çalışmaları Güneydoğu ya da diğer bölgelerde de yapmak mümkün. Çünkü cazın etnik müziklerle de çok ciddi bir ilişkisi var. Bu konuda da ortaya çıkmış caz içerisinde, caz ve etnik müzik arasındaki ilişkilerle hareketle bir sürü yeni trend (eğilim) var. Dolayısıyla da bunların üzerine doğru gidecek bir takım projeler de yapmak mümkün. Evet, haliyle caz müziği ile ilgilenen gençler ki özellikle de buna müzik yaparak, müzik üreterek katkıda bulunan gençlerin toplumsal değişim açısından buradan çok ciddi roller yüklenebileceğine ben inanıyorum.

Levent ÖGET: Özgür madem ki konuların burasına girdik. Ben de Bilgi Üniversitesi bünyesinde gerçekleşmiş bir projemden söz edebilirim. Tabii ki müzik konseptli ve konuyla bağlantısı, toplumsal bağı ve öyle bir kurumsal yapının konumu itibariyle içinde bulunduğu özellikler de buna katılmış olacak. Yani akademik duruşuyla da bunun sorgulanmasına dâhil edilebilir. Kuştepe Kampusu‘de biliyorsun Bilgi Üniversitesi’nin tıpkı Dolapdere’deki gibi kentin varoşları içine monte edilen karşılıklı ve süreç içinde bir süre birbirini kuşatan manzaralarıyla geçişler sağlanması beklenen bir amaçla konumlandırıldığından (yıllar önce bir başka kent için uygulanmış örneğinden öğrendiğim) gayet anlaşılabilir bir model olarak, amacına uygun olarak karşımıza çıkıyor. İşte böyle bir kampusun (yerleşke) bulunduğu çevresiyle de bağlantılı bir proje geliştirmeye çalışan ve mezuniyet öğrencilerinin görsel tasarım alanında daha kapsamlı bir çalışma haline getirebilmek için benim dışımda başkaca isimlerin de bulunduğu ulusal sanatçılar katılımlı haliyle projelendirilen bir süreç etkinliğine katılmıştım. Orada bir caz müzisyeni görselini, minimal bir hareket olgusu katarak işleyen temas - bağ kurma eylemini, bölge dokusuyla ilişkilendirmek amacındaki bir enstalâsyondu (yerleştirme) tasarladığım, çok kısaca böyle anlatabilirim. Ve bu organizasyondaki tabii ki diğer sanatçılarla birlikte içinde görsel tasarım ve müziğin ve müziğin yine başka müziklerle buluştuğu etkinlikleri de olan bu işimi çağrıştırdı bana anlattıkların. ‘Kuştepe’nin Ritmi’ adındaki bu ortak proje içindeki ‘Zorunluluk ile Özgürlüğün Yurttaşlık Şarkısı’ isimli kişisel yerleştirme sergim katılmaktan ayrıca memnun olduğum işlerimden birine dönüşmüştü. İşte bu, o üniversitede bitirme tezlerini hazırlayan yeni sanatçı adaylarla o bölge müzikleriyle bağlantıyı da başka disiplinler ve disiplinlerarası bir biçimde sorgulayan bir projeydi o dönem yapılanlar. Kuştepe Kampüsün’den çevreye doğru bir bağ kurmak konusunda diğer öğrenciler ve projeleri bunu başardılar mı bilemiyorum ama konunun düşünülmesi ve uygulanılmaya çalışılması bile çok değerliydi. Benim için de o dönem buna yoğunlaşmış öğrenciler ile ortak bir çalışma fırsatını sağlamış oldu. Senin Latin Amerika örneğindeki söylediklerin işte bana bu çalışmamızı hatırlattı.

Özgür UÇKAN: Senin de içinde bulunduğun bu işin dışında hem Dolapdere hem de Kuştepe’de başkaca işler de yapıldı. Bunların çoğu da oldukça başarılı oldu. Üstelik buradan müzisyenler de çıktı. Bu tarza tabii Roman müziğinin de bir yakınlığı var. Dolayısıyla oradan bir şey çıkabilir. Fakat ben bunun Anadolu’nun birçok yerinde de rahatlıkla işleyebileceğini düşünüyorum.


Cazın kültürler arası diyaloğu harekete geçiren etkisi


Levent ÖGET: Peki Özgür ona da değinelim ama bu madde yani ‘caz kültürlerarası diyalogu harekete geçirir’ ki sen az önce buna değiniyordun zaten, bu maddelerle birlikte buraya da bir bağlantı getiriyor mu? Tabii ‘dışlanmış topluluklar içerisindeki gençlere imkân sağlar’ denilen bölümü de var, bunları da katarak bu maddeleri söyleyeceklerinle birlikte biraz açabilir miyiz?

Özgür UÇKAN: Evet tabii, az önce bahsetmiş olduğum Roman toplumu bunun çok tipik bir örneği. Eh! zaten ‘müzik’ Roman toplumlarının gençleri için zaten her zaman en önemli fırsatlarından biri olmuştur. Geleneksel de bir şey bu, yeni bir şey değil yani, bilmem kaç yüz yıllık geçmişi var. Dolayısıyla hâlâ böyle olması da hiç şaşırtıcı değil. Bu çok tipik bir örnek Roman gençliği için mesela. Ama bu biraz Kürt gençliği için de böyle olabilir. Ayrıca Anadolu’daki pek çok dışlanmış grubun gençleri için de bu söz konusu olabilir. Çünkü bizler kafalarımızdaki ‘caz elittir’ gibi kimi ön yargıları kaldırabilirsek caz aslında popüler kültürlerle, geleneksel kültürlerle bizlerden çok daha hızlı bir ilişki kurabildiğini de böylelikle görebileceğiz. Yani o yüzden ben Avrupa ya da Amerika vs. değil de Afrika, Latin Amerika, Asya-Pasifik’e bakarım. Caz oralarda bence çok daha etkin, çok daha etkili, tabii bu Türkiye için de geçerli olabilir.

Levent ÖGET: Unesco’da sanırım bunu öngörmüş ve şöyle bir şey eklemiş açıklamalarına; ‘caz sanatsal yenilikleri, uygulamaları, yeni ifade biçimlerini ve geleneksel müzik biçimlerinin, yeni formlara dâhil edilmesini teşvik eder’ diyor.

Özgür UÇKAN: Tabii.

Levent ÖGET: Peki şimdi cazın böylesine etkin bir özelliği var ise az önce de bizim de konuştuğumuz gibi, yeni müziklerle, geleneksel formlara dâhil edilmesi konusunda bir itici gücü var ise inanılmaz güçlü bir şey çıkıyor ortaya. Zaten bunu üretilmekte olan müzik örneklerinden de görebiliyoruz. Son caz festivalindeki Marcus Miller konserini izleyebildin mi sen Özgür?

Özgür UÇKAN: Maalesef izleyemedim, çünkü burada değildim.

Levent ÖGET: İşte o proje bence tam da bu konuştuklarımıza referans olan bir projeydi.

Özgür UÇKAN: Tabii, tabii…

Levent ÖGET: Marcus Miller ve İKSV çok önemli bir projeye imkân sağlamış. Bizdeki pek çok müzisyeni hem de çok farklı geçmişleri olan müzisyenleri bir ortak projede bir araya getirmişler. Hüsnü Şenlendirici ile emprovizeler (doğaçlama) ortaya koymaları özellikle pek çok dinleyiciyi de heyecanlandırdı. Bütün bu konuştuklarımıza bir çeşit örnek teşkil ediyor diye düşünüyorum bu Marcus Miller Projesi’ni. Daha önceki toplantılarda da bulunan konuklara da bunun önemini belirtip onların da görüşünü almak istediğim de ‘pek çok yapılacak şeyden daha önemli bu tip projeler’ değil mi diye sorduğum da hepsi de buna katıldılar.

Özgür UÇKAN: Yıllar önce Roll Dergisi için Hüsnü Şenlendirici ile oturup bir konuşma yapmıştık, sanırım 1997 yılıydı, tam da bu konulardan bahsetmiştik. Sanırım o da o dönem oralarda oturuyordu zaten, Dolapdere’nin biraz üzerinde ve dolayısıyla orada gördüğü gençlerde caz müziğine yönelik çok ciddi bir ilginin olduğundan söz etmişti ki bana ve zaten oradan da pek çok müzisyen de çıktı. Bu gerçekten çok verimli bir ortam, eh! bir taraftan olaya aslında kültürel çeşitlilikten bakıyor, diyalogdan ve toleranstan bahsediyorsak, politikadan da bahsediyoruz demektir. Caz bence her zaman politik bir şey olmuştur. Yani bu New Orleans döneminde de böyleydi, blueslarda da böyleydi. Zaten cazın özünde bir isyan vardır. Neye karşı isyan vardır; Tam da ayrımcılığa karşı isyan vardır.

Levent ÖGET: Hatta damarıdır değil mi?

Özgür UÇKAN: Tabii ki… Yani bu bağlamda baktığınızda caz her zaman hak ve özgürlüklerin savunusu ile ilgili olmuştur. Dolayısıyla cazın düşünce özgürlüğünü geliştirdiğini söylemek gerekir ki buna aslında ifade özgürlüğünü de eklemeleri gerekirdi.

Levent ÖGET: Evet, eklemeleri gerekirdi, sadece ‘caz düşünce özgürlüğünün taşıyıcısıdır’ demişler.

Özgür UÇKAN: Biliyorsun düşünce özgürlüğü tek başına bir şey ifade etmez. İfade özgürlüğü olmadan düşünce özgürlüğünü var mıdır yok mudur farkına bile varmazsın. Caz da çok temel bir ifade biçimidir aslına bakarsan, düşüncenin ifade biçimi. Dolayısıyla da ona tamamen inanıyorum. Cazın düşünce ve ifade özgürlüğünü geliştirdiğini ve beslediğini düşünüyorum. Özellikle bu demin baktığımız açıdan bakacak olursak yani ayrımcılığa uğrayan gençlerin caz kültürü ilişkisi bakımından da bu çok önemli. Yani bu onların düşünce ve ifade özgürlüklerini kullanmaları için gayet verimli bir ortam sağlıyor. O yüzden hani toplantıdan önce konuşuyorduk seninle biliyorsun, işte ‘bunaltıcı gündem çok yoğun, fırtınalar esiyor, bütün bunların arasında cazdan-sanattan bahsetmek’ falan bize absürd gibi gelebiliyor ama bence tam tersi!

Levent ÖGET: Evet, tam da şimdi mi ihtiyaç var diyorsun?

Özgür UÇKAN: Eee tabi ki! Tam da bu fırtınalar içersinde, bu fırtınalara kapılmadan olaya biraz serinkanlı ve olaya biraz yukarıdan bakmak gerektiği bir ortamda caz bize çok ilginç şeyler sağlayabilir. Ben aslında herkese tavsiye ediyorum…

Levent ÖGET: Bunalmış insanlar caz mı dinlesinler?


Özgür Uçkan: "Gündemden bunalan insanlar caz

dinlemeli..."


Özgür UÇKAN: Evet, gündemden bunaldıkları zaman, gündemi kapatıp biraz cazı açsınlar, biraz caz dinlesinler sonra tekrar düşünmeye başlasınlar, görecekler ki çok daha farklı düşünebiliyorlar.

Levent ÖGET: Peki bütün bunlardan sonra söz konusu edilen “birlik ve barış için cazın sembol olması” nasıl gerçekleşecek?

Özgür UÇKAN: Birlik ve barış için caz sembollerden biridir tabii ki, başka pek çok sembolü var birlik ve barışın. Semboller de güçlü şeylerdir. Birlik ve barış sembolleri her zaman öyle kolay kolay bastırılamayan, kolay kolay denetlenemeyen sembollerdir. Caz da böyledir. Cazı denetlemek bastırmak için aslında zamanında çok çaba gösterilmiştir. Ehlileştirmek için de çok çaba gösterildi. Fakat bu hiçbir zaman başarılı olmadı. Yani tabii ki caz barışa yönelik bir adımdır her zaman. Çünkü barış olmadan caz yapamazsın. O zaman kültürler bir araya gelemez. O zaman ayrımlar derinleşir, uçurumlar girer insanların arasına ve bu kültürel yaratım ortamı ortadan kalkar. Barış aslında muhtemelen caz için bir hayatta kalma mücadelesidir.

Levent ÖGET: Harika! Sevgili Dr. Özgür UÇKAN bu bilgiler çok güzel ifadeler ve aktarımlar oldu. Toplantımızı bitiriyoruz artık. Ben kendimi bu toplantıda çok daha iyi hissettim, birlik ve barışın sembollerinden sayılan caz için konuşmalar yaptık. Caz dinlemenin dışında düşüncelerimizde bir derinlik sağlamaya çalıştık. Bence sana danışabileceğimiz pek çok şey olmasına karşın bu maddeler ve kısa zaman içinde de çok önemli katkılarda bulunduğuna inanıyorum. Çok teşekkürler bizimle bu konuları konuşup katkıda bulunduğun için.

Özgür UÇKAN: Teşekkür ederim, her zaman caz dinlemeye devam…

Levent ÖGET: Caz dinlemeye ve cazdan konuşmaya devam, iki ay gibi bir sürede bu konuyu farklı gruplarla açmaya çalıştık, haftalardır süren toplantılar ile cazda açılımlar yaratmaya çalıştık. Tabii ki daha pek çok şey yapılabilir. Önümüzdeki haftalarda bu grupların içinde son sözleri söyleyecek olan caz severlere, caz dinleyicilerine de bu toplantılarda yer vererek yavaş yavaş sonlarına yaklaşıyoruz bu serinin. Meslekleri tasarımcılık olan iki cazsever ile bir araya geleceğiz gelecek toplantımızda, Emre Kahraman ve Sevil Esen bir sonraki oturumun konuşmacıları olacaklar... Hoşçakalın.

 


Gelecek oturumda yer alacak isimler: Caz dinleyicileri, cazseverler; Emre Kahraman ve Sevil Esen.


Levent Öget
leventoget@hotmail.com

Cazkolik.com / 11 Mart 2013, Pazartesi

 

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Levent Öget

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.