Dave Brubeck 90 yıllık mirasını 2 CD`li pakette topladı...

Dave Brubeck 90 yıllık mirasını 2 CD`li pakette topladı...

Bugünden geriye dönüp bakarsak eğer, pek çok açıdan 1959 yılının cazın ilk yüzyılında ulaştığı ilk zirveye adını verdiğini görürüz. Bunu, bir çok caz tarihçisi de özenle belirtir, oysa, aynı 1959 yılı bir başka bakış açısıyla kara bir yıl da olabilirdi, çünkü, cazın gelmiş geçmiş en önemli isimlerinden Charlie Parker çok genç yaşta zamansız dünyadan ayrılmış, üstelik o sıralar ardı ardına Lester Young, Billie Holiday gibi büyük starlar da ya hayattan ayrılıp gidecekler ya da gitmişlerdi. Üstüne üstlük cazda büyük bir değişim başlamış, yetişen genç müzisyen nesli artık yeni bir caz müziği yapmak istediklerini adeta haykırıyorlardı. Kısa, akıcı, melodik caz cümleleri yerini daha uzun ve daha ağır, müzisyenin solist olarak bireysel yaratıcılığını ön plana çıkaran, sofistike cümlelerden oluşan ve daha kompleks bir müziğe bırakmaya başlamıştı. Eski nesil müzisyenlerin bir çoğunun pek de hoşnut olmadığı bu değişim zamana karşı direnmenin de anlamsızlığını simgeliyordu. Modal cazın, free ya da third stream adına ne derseniz deyin, dönemi başlamış, müzisyenler gümbür gümbür müzikleri, albümleri ve olanca yaratıcılıklarıyla dalga dalga geliyorlardı. Miles Davis "Kind of Blue"sunu, John Coltrane "Giant Steps"ini, Ornette Coleman "The Shape of Jazz to Come", Bill Evans "Portrait in Jazz", Charles Mingus "Mingus Ah Um", Duke Ellington "Anatomy Of A Murder", Horace Silver "Blowin’ The Blues Away", Art Blakey and "The Jazz Messengers", Sun Ra "Jazz in Silhouette" gibi tüm caz yüzyılını etkileyen albümlerin hepsi bu yıl, yani 1959’da yayınlamışlardı. Üstelik bu albümler nitelik olarak en önde olanlar kabul edilse de sayısal olarak çok daha fazla sayıda hem de "iyi" albümler yıl boyunca yayınlanıp durmuştu. Savaş sonrasının dünyası ilk toplumsal patlamasını sanat ve müzik üzerinden gerçekleştiriyor ve üstelik bu patlamanın içinde o zamana kadar toplumsal katmanlarda kendilerine fazla yer bulamayan daha doğrusu bulmalarına izin verilmeyen siyahlar, Afro Amerikalılar, latinler, göçmenler, üçüncü dünyanın görmezden gelinen insanları, yoksullar, kısaca gerçek anlamda herkes biz de bu körolası dünyanın mahvolan insanlarıyız ve biz de sanatsa sanat, müzikse müzik, her ne ise bu dünyanın önemli parçasıyız diyorlardı.

Dave Brubeck’in efsane albümü "Time Out"ta işte tam bu yılda, 1959 yılında yayınlanan albümlerin ilk on içine girecek önemde kayıtlardan biriydi. Üstelik, değişen dünyanın değişen aktörleri açısından, hiç değilse ten rengi bakımından bir tür karşı-ayrımcılığa uğrayabilecek kadar da dikkat çeken bir müzisyendi. Kuzey Amerikalı beyaz bir piyanist olan, kendi neslindeki diğer ve özellikle de siyah müzisyenlere göre çok daha eğitimli ve orta sınıf aileye mensup olan Brubeck tam da bu özellikleriyle "değişimin içindeki en önemli aktörlerden biri de benim ve beni başkalarıyla karıştırmayın" dercesine dik durarak müziğini kabul ettirebiliyordu. Hem de, öylesine kabul ettiriyordu ki dönemin tüm o büyük albümlerine rağmen "Time Out" caz tarihinde ilk kez 1 milyon kopya satış barajını geçen ilk albüm olmayı başarmıştı. "Kind of Blue"ya rağmen üstelik!

Caz tarihinin kült parçalarından biri olan "Take Five" olağanüstü basitlikteki piyano ritmi ile müzikte gerçek anlamda sarsıntı yaratmayı başarmıştır. Bakarsanız eğer, (hele bugün) gerçekte hiç bir özel yanı yoktur ama tam elli yıldır o ilk notaları duyan herkes deliler gibi ayağa fırlar, sır işte burdadır, yani basitlikte! Joachim Berendt, Brubeck’in müziğini şöyle anlatır; "Tanımlanabilecek bütün ekollerin en fazla dışında kalan iki piyanistten biridir Brubeck (diğeri ise Erroll Garner’dır). Brubeck, Avrupa müziğinde Johann Sebastian Bach’tan Darius Milhaud’ya kadar uzanan pek çok öğeyi piyano yorumuna ilave etmiştir ve üstelik bu öğeleri kendine özgür romantik bir tarzda birbirleriyle karıştırır. (Cazkolik notu: Brubeck’in müziğinde nasıl sonlanacağını bir türlü kestiremediğiniz romantizm hakikaten hep vardır, kimi zaman bu romantizm akıcı bütünlükle gitmez ve bitmez, çoğu zaman da Paul Desmond’un benzersiz tonu yardımına yetişir). Brubeck’in swing yapıp yapmadığı yıllarca tartışılmıştır (Yine Cazkolik notu: Evet, swing kavramı az önce dediğimizi açıklıyor olabilir, bildiğimiz ve alıştığımız manada gerçekten swing yapmaz Brubeck). Öte yandan düşünsel açıdan son derece zengin ve özgün bir doğaçlama ustasıdır. Brubeck ve alto saksofoncusu Paul Desmond birbirlerini karşılıklı olarak derinden etkilediler. Genellikle Brubeck hareketli doruk noktaları yakalar. Bu dorukları uzun bir yol katederek inşa edişi ve sonra "yavaşça" yönlendirişi hayranlık vericidir."

* * * * *

Bu yıl 90. yaşını kutladı cazın yaşayan dev ismi. Kendi kuşağından kalan son bir kaç isimden biri. Bir fotoğraf var hatırladığımız, Jazz at Lincoln Center’da bir kokteyl esnasında oturan bir grup, belki de kendi 90. yaşgünü, emin değiliz, ortalarında, elinde içkisi kanapede Dave Brubeck ve çevresinde adeta çocuklarıymış gibi saygı çemberi oluşturan, ağzının içini gözleyen birileri, kimler mi? Sting, Quincy Jones, Rod Stewart, Keith Richards... yetmez mi!

* * * * *

Büyük müzisyen müzikle geçirdiği 90 yılı özel bir albümle kutluyor; "Legacy Of A Legend". Adeta, mirasım budur çocuklar der gibi. Çift CD’li çalışmadaki toplam 21 parça bizzat Brubeck’in kendi elleriyle seçtiği parçalar. Tüm parçaları bizzat kendisinin seçmesi ise işi en özel kılan yanlardan biri. Mirası olması da bu açıdan ayrı bir önem taşıyor elbette. Brubeck gibi birinin mirasını elbette 2 CD’de toplamak akıl alır iş değil ama ustanın kendisi bizzat bunu yapıyorsa biz cazsverlere de albümü alıp saygıyla dinlemek düşer.

Cazkolik.com / 04 Aralık 2010, Cumartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.