Uzun yıllardır İsviçre Bern’de yaşayan piyanist Berkant Nuriev, ilk albümünü Ocak 2020’de çıkardı. Tanıtım konserlerini pandemi nedeniyle henüz gerçekleştiremese de albümü İsviçre radyo-televizyonlarında yayımlandı. Türkiye’deki ilk duyurusu ise, konservatuvardan dönem arkadaşı müzikolog Esra Karaol tarafından, Radyo Karavan’daki “Yeni Başlayanlara Klasik Müzik” programının yedinci bölümünde yapıldı. Biz de piyanist Berkant Nuriev’i ve “Tour romantique de Suisse” adlı albümünü Cazkolik okurlarıyla tanıştırmak istedik. Nuriev’in ilk Türkçe söyleşisi olan bu sohbette kendisiyle müzik kariyeri, İsviçre’deki yaşantısı ve albümü hakkında konuştuk.
Deniz İlbi
Deniz İlbi: Türkiye’de başlayıp İsviçre’de devam eden konser piyanistliği kariyeriniz var. Bu süreçten ve müzik eğitiminizin ilk yıllarından bahseder misiniz?
Berkant Nuriev: Aslında karışık bir başlangıç oldu. Bulgar asıllı ailem doktor oldukları için, piyanist olma arzum önce pek hoş karşılanmadı. Ailem benim de doktorluğa yönelmemi istemişti fakat bu kararı tabii ki bana bırakmış oldular. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın solfej sınavından sonra, Piyano Anasanat Dalı’nda yer olmadığı için kontrbasa alındım. Tabii ki çok büyük bir üzüntü içindeydim. Gönlümdeki enstrümanı sadece yardımcı enstrüman olarak öğrenecektim. Gerçeği söylemek gerekirse küçükken kontrbas hiç sevdiğim bir alet değildi. Ama iyi ki öyle olmuş! Konservatuvarda ana enstrümanınızın yanında, piyano dersi de almak zorundasınız. Ben de kontrbas öğrencisi olarak, yardımcı piyanoda hayatıma yön veren kişiye/öğretmenime, öğrenci olarak verildim: Selçuk Uraz*. Kontrbası sevemediğim için, sadece ders olarak idare ediyordum. Bu arada tabii ki daha çok piyano çalışıyordum. Ortaokul ve liseyi bitirdikten sonra Selçuk Hanım’ın tavsiyesi ve ısrarıyla, Bern yüksek müzik okulunun (Hochschule der Künste Bern) sınavlarına katıldım ve yaşım henüz 16 olmadığı için, genç yüksekokul öğrencisi olarak ayrıcalıkla kabul edildim. Bu arada belirtmek isterim ki solfej, müzikte çok önemli bir derstir. Ortaokul ve lisedeyken, konservatuvarda gördüğümüz hazırlığın, İsviçre kabul sınavında ve müzik eğitimimde çok yardımı oldu. Tabii ki solfej hocamız Mine Mucur da müzik hayatımda iz bırakmış hocalardandır. İyi ki daha çok genç yaştan itibaren böyle iyi bir hazırlığım oldu.
Selçuk Uraz olmasaydı herhalde piyano çalmazdım
Deniz İlbi: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndaki piyano eğitmeniniz Selçuk Uraz’ın yaşamınızda önemli bir rolü olduğunu anlıyoruz, Uraz’ın hayatınıza ve müzik kariyerinize etkisini biraz daha anlatır mısınız?
Berkant Nuriev: Bir enstrümanda ilk seneler temel çok önemlidir. Ellerinizin piyanoda nasıl duracağı, teknik ve müzikal olarak yetişmeniz için öğretmeninizin çok deneyimli ve iyi bir piyanist olması gerekiyor. Selçuk Uraz, Türkiye’de klasik müziğin altın devrinde ilk önce Cemal Reşit Rey’in, daha sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’nda piyanist profesör (Viyana Müzik Akademisi müdürü) Ludwig Czaczkes’in öğrencisi olup, daha sonra onun asistanlığını yapmış çok iyi bir piyanistmiş. Sonra da Paris Konservatuvarı’nda devlet bursu ile öğrenim görmüş. Böyle birinin öğrencisi olmam benim için çok büyük bir şans tabii ki. Piyanoya başladığım zaman, başlarda pek çalışmadığım için o kadar iyi bir öğrenci değildim. Zamanla sınıftaki arkadaşlarımın ilerlemesi açıkçası beni düşündürdü ve birdenbire dersi dinleyip düzenli olarak piyano çalışmaya başladım. Bana derste söylenenleri çok muntazam bir şekilde uygulamaya başladım. Böylece piyanoyu profesyonel anlamda keşfetmiş oldum. Kısa zamanda büyük ilerleme kaydedip zevkle çalışıyordum. Selçuk Hanım’la haftada genelde iki defa piyano dersim olurdu. Çok dakik ve disiplinli bir kişiliğe sahipti. Bu disiplini bana aşıladığı için ve bütün öğrettikleri için ona çok minnettarım. Üç, dört sene geçtikten sonra Selçuk Hanım’ın tavsiyesi ve ısrarı üzerine, ailemin arkadaşları Bern-İsviçre’de oturdukları için Bern yüksek müzik okulunun sınavlarına katılmaya karar verdim ve böylece kendimi bir anda yurt dışında buldum (gülüyor). Kısacası, Selçuk Uraz olmasaydı şu anda herhalde piyano çalmazdım veya yurt dışında kendimi geliştiremezdim.
Kendimi Bern’de evimde gibi hissediyorum
Deniz İlbi: On beş yaşınızdayken İsviçre’ye taşınmışsınız, genç yaşta farklı bir ülkede yaşamaya nasıl cesaret ettiniz?
Berkant Nuriev: Aslında yurt dışına gitmeye çok istekliydim hatta çok sevinçliydim. Ailem tabii şoka uğradı, birdenbire ne olduğunu anlayamadılar. Artık evde olmayacaktım, ailem için kolay değildi. Bern’de ilk iki sene çok iyi gitti fakat sonra ailemi, Selçuk Hanım’ı, arkadaşlarımı, okulumu, İstanbul’daki ortamı özlemeye başladım ve ister istemez insan bir depresyona giriyor tabii. İstanbul’da tatilden İsviçre’ye döndüğüm zaman ilk hafta genelde çok kötü geçiyordu. Kendime sürekli burada ne aradığımı sorardım. Okulu bitirdikten sonra dönmeyi düşünüyordum fakat insan zamanla alışıyor. 25 sene sonra İstanbul’a dönersem herhalde bu sefer İsviçre’yi aramış, özlemiş olurum. Şu anda kendimi Bern’de evimde gibi hissediyorum.
Deniz İlbi: Bern Üniversitesi’nde aldığınız piyano eğitiminde değerli hocalarla çalışmışsınız ve solist diplomanızı onur belgesi ile almışsınız, tebrik ederiz ☺ Bir de siz anlatabilir misiniz?
Berkant Nuriev: Teşekkür ederim (gülümsüyor). Avrupa’da ağırlığı olan bir belge bu, az kişide mevcut. Artık Bologna sistemi nedeniyle bu diplomalar kalktı maalesef. İstanbul’da aldığım temel piyano ve solfej eğitiminin, yurt dışında kendimi geliştirmem için büyük bir katkısı oldu. Hatta onsuz imkânsız olurdu diye düşünüyorum. Yurt dışında genelde bir eserin nasıl yorumlanacağı, kültürü, tarihi, performans pratiği gibi şeylere önem verilir. Bern’deki ilk hocam Erika Radermacher, Alman bir hocaydı. İlk senelerde mesela bu hoca Viyana Klasikleri üzerinde uzmanlaşmış biri olduğu için daha çok Mozart, Beethoven, Schubert gibi besteciler çalıştım. Ama gençlik yıllarımda Chopin’i de çok seviyordum ve bu bestecilerin yanında mutlaka Chopin’in de bir eseri olurdu. Bu arada da oda müziği dersinde, ünlü piyanist Bruno Canino ile de düzenli olarak çalışma imkânım oldu. Daha sonra pedagoji diploması için Bulgar bir hocaya geçtim, Rada Petkova (ünlü piyanist Géza Anda’nın öğrencisi). Diploma eğitimimin son dönemi için de, Cenevre-Neuchatel yüksekokulunda (La Haute école de musique de Genève-Neuchâtel) Sylviane Deferne’nin piyano sınıfına solistlik diploması için kabul edildim. Solistlik sınıfı dönemim aslında zor bir dönem olarak geçti. Mezuniyetim döneminde günde 10 saat çalışmayla, her biri 75 dakikalık üç resital verip, iki kere orkestra ile çalmıştım. Bunun yanında çeşitli ünlü piyanistlerle masterclass’lara aktif olarak katılma imkânım da oldu. Naum Starkmann (Moskova), Gérard Wyss (Basel), Wolfgang Saschova (Berlin) gibi isimlerdi.
Deniz İlbi: İsviçre’de Cenevre Senfoni Orkestrası (Orchestre Symphonique Genevois) gibi önemli topluluklarla konserler verdiniz. Bu konserler arasında aklınızda en çok kalanı paylaşır mısınız?
Berkant Nuriev: Bern’de Festival Orkestrası (L’Orchestre Festival) ile Gershwin’in Rapsodi’sini seslendirmiştim. Çok hoş ve çalması eğlenceli bir eser. Muazzam bir orkestranın önünde olmak ve bu orkestra ile birlikte çalmak çok hoşuma gitmişti.
Deniz İlbi: Piyanist olarak sizi etkileyen, örnek aldığınız isimler kimler?
Berkant Nuriev: İlk aklıma gelen isimler; Martha Argerich, Murray Perahia, Vladimir Horowitz ve Arthur Rubinstein diyebilirim.
Lied eşliği bambaşka bir tat
Deniz İlbi: Repertuvarınızdan da bahsedebilir misiniz, son zamanlarda çalmaktan ayrı keyif aldığınız eserler var mı?
Berkant Nuriev: Son zamanlarda konserlerde epey İsviçre bestecilerinden çalıyorum. Wilhelm Baumgartner’in Bodensee de Romans, Alfred Jaëll’in Pèlerinage en Suisse eserleri, 19. yüzyıl İsviçre Romantik döneminden eserleri çok beğeniyorum. Tabii standart repertuvardan da Brahms’ın piyano sonatları, Robert Schumann’ın senfonik etüdleri ve Davidsbündler dansları gibi eserleri çalmaktan çok zevk alıyorum. Aynı zamanda oda müziği yapmaktan da çok keyif alıyorum. Son dönemde Brahms’ın Korno Üçlüsü’nü, İsviçre’nin en önemli kornocularından Olivier Darbellay, Zürih Opera Orkestrası’nın (Opernhaus Zürich) solo kornocusu Tomas Gallart ve İsviçre’nin önemli çağdaş bestecilerinden kemancı Gabrielle Brunner gibi sanatçılarla çaldım. Bu eserler, şu aralar R. Schumann’ın fantezi parçalarıyla birlikte en sevdiğim eserler diyebilirim. Bir de tabii şan-lied eşliği de benim için çok önemli bir alan. Şu anda R. Schumann Dichterliebe’yi bir şancı ile çalışıyorum ve lied eşliği bambaşka bir tat.
Albüm İsviçre Radyosu tarafından en başarılı CD seçildi
Deniz İlbi: İlk albümünüz “Tour romantique de Suisse (Romantic tour of Switzerland)”daki eserler, İsviçreli Romantik bestecilerin ilk kez kaydedilmiş parçaları ve her biri İsviçre’nin bir süjesini anlatıyor. Bu konsept albümden biraz bahseder misiniz?
Berkant Nuriev: Epey bir zaman önce İsviçre’nin Interlaken şehrinde Kursaal Kongre Merkezi (Congress Centre Kursaal Interlaken) kuruluşunun 150. yıl dönümü için bir konserde çalmıştım. Bu konser için de bir müzik rejisöründen bana Interlaken şehri için Romantik Dönem’de bestelenmiş eserler gönderildi. Konserden sonra aklıma İsviçre temalı bir albüm kaydetme fikri doğdu. Böyle parçalar bulacağımdan pek emin değildim fakat araştırmaya başladım. Arşivlerde, çeşitli kütüphanelerde uzun uğraşlar sonucunda İsviçre’nin şehirleri, bölgeleri ve göllerinden oluşan parçalar bulmayı başardım. Bu fikir ve CD kaydı Bern şehri, Bern kantonu ve Bern topluluğu tarafından onaylandı ve CD’nin sponsorluğunu üstlendiler. CD kaydına başlamadan önce İsviçre kültür mirası yılı için bazılarını bir konserde fotoğraf gösterimleri eşliğinde seslendirdim ve çok beğenildi. Mart ayında İsviçre Radyo-Televizyonu (Schweizer Radio und Fernsehen-SRF) tarafından 40’ar dakikalık iki programda albüm tanıtıldı ve artık düzenli olarak albümden parçalar çalıyorlar. Kısa bir süre önce de en başarılı dört prodüksiyon arasından birinci seçildim.
Deniz İlbi: Albümünüzün çıkışı COVID-19 pandemisi dönemine denk geldi, bu durum planlarınızı ve tanıtımlarınızı nasıl etkiledi?
Berkant Nuriev: Bu sene ne yazık ki bütün solo konserlerim belirsiz bir zaman için iptal edildi veya gelecek sene için ertelendi. Bu durum tabii ki bütün müzisyenler gibi beni de çok etkiledi. Umarım 2021 yılında her şey tekrar normale döner.
Deniz İlbi: Öğrencileriniz de var bildiğimiz kadarıyla, derslerinizi özellikle bu pandemi döneminde ne şekilde yaptığınızı paylaşmak ister misiniz?
Berkant Nuriev: Şu anda piyano derslerini iki piyanoda, araya pleksiglas paravan çekerek yapıyoruz. Her odada eller ve eşyalar için ayrı dezenfektanlar bulunuyor ve öğrenciler dersten önce ellerini mutlaka yıkamak zorundalar. Ayrıca her öğrencinin dersinden sonra oda mutlaka havalandırılmalı. Şu anda birkaç öğrenci ile bir piyanoda altı el parçalar (Rachmaninoff vals gibi) çalışıyoruz. Sosyal mesafe için de üç ayrı piyanoda çalışmak zorundayız. Umarım bu durum gelecek sene düzelir.
Türkiye’de de çalmayı çok isterim
Deniz İlbi: Pandemi sürecinde konserleriniz ne vaziyette? İsviçre dışında İtalya ve Almanya’da da konserleriniz olmuş, Türkiye’de ne zaman dinleyebileceğiz sizi?
Berkant Nuriev: Dediğim gibi bütün konserler iptal edildi. Bern’de bir festivalde, Unesco İsviçre kültür mirası için Interlaken şehrinde, İtalya’da iki konser ve başka bir sürü konserim iptal edildi. Uzun yıllardan beri İsviçre’de yaşadığım için, Türkiye’nin müzik faaliyetlerinden epey uzak kaldım. Tabii ki Türkiye’de de mutlaka çalmayı çok isterim eğer böyle bir şans sunulursa.
Deniz İlbi: Çok teşekkürler. Son olarak, sizinle ilgili güncel bilgi almak isteyen okurlarımız sizi nasıl takip edebilirler?
Berkant Nuriev: İnternet sayfamdan takip edebilirler: nuriev-piano.ch
Deniz İlbi
Cazkolik.com / 14 Kasım 2020, Cumartesi
* 1927 İstanbul doğumlu Selçuk Uraz, 1936’da İstanbul Belediye Konservatuvarı’na girerek, Cemal Reşit Rey’in öğrencisi olmuş, 1938’de Ankara Devlet Konservatuvarı’na girmiştir. 1944’te sınıf atlayarak üstün başarıyla bitirdiği piyano bölümünde, kendisini yetiştiren Viyana Müzik Akademisi direktörü Profesör Ludwig Czaczkes’in asistanı olmuştur. Atandığı Devlet Konservatuvarı öğretim görevliliğini 1953’e dek sürdürüp, bir yandan konser turnelerine devam etmiştir. 1950’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Fransa’ya gönderilen Uraz, Paris’te iki yıl öğrenim gördüğü, önemli piyanistler yetiştiren Ecole Normale de Musique Yüksek Piyano Bölümü’nden, mezuniyet sınavında jüride bulunan Nadia Boulanger gibi ustalardan tam not alıp, okulun kurucusu Alfred Cortot tarafından da bizzat tebrik edilerek, 1952’de “pekiyi” derece ile mezun olmuştur. Türkiye’ye döndükten sonra, Mithat Fenmen Stüdyosu’nda piyano eğitmenliğini sürdüren sanatçı, konserlerine de devam etmiştir. 1957’de, “Sanat, Estetik, Sosyete” dergisinde, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın da bulunduğu bir kokteylli dinleti sırasında Cumhurbaşkanı’nın, ilk defa dinlediği Uraz’ın piyanistliğini pek beğendiğinden, kendisiyle yakından ilgilenip takdir ettiği yazılır. 1974’de vefat eden tiyatro sanatçısı eşi Ulvi Uraz’ın ardından kalp krizi geçiren Selçuk Uraz, yaşama yeniden tutunabilmek için İstanbul Belediye ve Devlet konservatuvarlarında tekrar göreve başlamış ve son nefesine dek öğrencileri ile acısını dindirmeye çalışmıştır. Türk Tiyatrosu’nun ustalarından, merhum eşi Ulvi Uraz’ın kıymetli kütüphanesini, Türvak Sinema Vakfı sanat kitaplığına bağışlamış, 11 Mayıs 2003’te vefat etmiştir.
Kaynak: Karaol, Esra. Ustalara Saygı II: Selçuk Uraz. Çevrimiçi yazı dizisi, 2005.
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.