"Get up, everybody get up!"
James Brown’ın dünya dışı enerjisiyle gözlerimizi ve zihnimizi kilitleyen performanslarını, müziğini hepimiz hatırlıyoruz. Bu dünyadan biri olmadığı için bir gün ölebileceğini de doğrusu hiç düşünmemiştik ama uzun ve başarı kelimesinin yeterince tanımlayamadığı bir kariyeri oldu. Kariyer de demeyelim fazla profesyonel kaçıyor, bir devrimciydi! Bu kelimeyi ille de sosya içerikli olarak kullanmamız gerekmez, müziği baştan aşağı değiştiren insanlarda kuşkusuz öyle. İşte bu Cuma (23 Nisan) Ghetto sahnesinde izleyeceğimiz Fred Wesley tıpkı Maceo Parker, "Pee Wee" Ellis gibi Brown’ın kafasının arkasındaki adam olarak tanımlandı hep.
Altmışlı yılların başlarından bu yana kesintisiz müziğin içinde olan caz trombonunun çarpıcı müzisyeni soul & funk & jazz müziğin öncü kimlikli günümüzün duayen isimlerinden. Geçtiğimiz ay büyük bir dev, Archie Shepp’i ağırlayan Ghetto her ay böyle bir ismi getirmeyi umarız alışkanlık haline getirir çünkü son 40-50 yıl içinde oluşan müziğin temel aktörlerinden olan bu isimler müzikleri, deneyimleri, geçmişten bugüne gelen inanılmaz geçmişleriyle canlı bir efsaneler.
Yazının başında hemen James Brown ile olan birlikteliklerine değinerek girdik ama sadece Brown ile tanımlamaya çalışmak haksızlık olur. Geçmişten günümüze uzanan türlü çeşitli funk gruplarının sahip olduğu vizyonun öncü isimlerinden olan Fred Wesley 1943 yılında dünyaya geldi. Çocukluğuna dair ilk müzikal anılarını büyükannesinden alan Wesley kısa bir süre sonra piyano dersleri almaya başladı. Babası bölgenin okul korosunu ve o yörenin yerel vokal grubunu organize eden, bu anlamda müziğin içinde olan biriydi. Böylesi bir ailevi kökenin içinden müzikten başka bir gelecek çıkmaz tabii ki... Henüz çocukluk ergenlik arası bir yaş döneminde bir yaz günü babasının grubunda bir tromboncuya ihtiyaç duyması nedeniyle trombonla ilk tanışması gerçekleşir genç Wesley’in. Babası dedi ki; “Eğer bu aleti çalmayı öğrenirsen benimle de birlikte çalabilirsin...”
Tahmin edilebileceği gibi trombona dört elle sarılan genç Wesley’in o dönem trombonist idolü ise dönemin inanılmaz kariyerli müzisyeni J.J. Johnson’dır kuşkusuz. Trombondaki yeteneği, star kariyeri, müthiş cool ve yakışıklı oluşu başta kızlar olmak üzere elbette müthiş cazibe yaratan bu büyük müzisyen genç erkek müzisyenler içinde bir rol modeli oluyordu J.J. Johnson.
Aslında ik profesyonel müzikal kariyerine dönemin en önemli soul ikililerinden Ike and Tina Turner’ın arkasında çalarak başladı Wesley. Birlikte konserler verdiler, turnelere çıktılar. Bir müddet Ike and Tina ve Hank Ballard gibi müzisyenlerle çalışan Wesley bir süre sonra yaşadığı yere geri döndü ve bölgenin yerel kulüplerinde bebop gruplarıyla çalmaya başladı. Aslında bir süre ısrarla yalnızca jazz ve bebop çalmak için ısrar etti. James Brown gibi müzisyenlerin ürettiği popüler müziklerinin sanatsal niteliklerinin ve düzeyinin kendi çalmak istediği müziğin aşağısında olduğunu düşünüyor ve çalmayı arzulamıyordu. Yaşadığı bu sıralar bulabildiği işler de tek tüktü. Müzikal gelişimini tamamlamak için Little Creek’te ki Army School of Music’e gitmeye karar verdi. Beyaz müzisyenler birlikte de ilk kez burada çaldı. Bu dönem müzisyenleri için önemli bir tecrübeydi. Halen sınırlı coğrafyalar dışında Amerika siyah ve beyaz insanların bir arada bir şeyler yapma alışkanlığını geliştirmiş bir yer değildi.
Bu sıralar Gertie Lee Young ile evlendi. Dönem Vietnam savaşı yıllarıydı. Savaşa katılmayı reddeden dönemin sayılı isimlerinden bir oldu genç bir müzisyen olarak. Pek çok açıdan sıkıntılarla dolu bir dönem geçiriyordu yeni evli genç Wesley, tam bu sıralarda James Brown’ın kalabalık ekibinde kendisine trombon sandalyesi teklifi geldi. (Big Bandlerde böyle bir tabir var; Sandalye!) James Brown ile bu dönem üç yıl boyunca birlikte turlayıp durdular. Brown’ın nefesli ailesini organize öden bir başka büyük isim “Pee Wee” Ellis ile çok iyi iki arkadaş oldular (ki halen birlikte çalıyorlar.) Bu durum Ellis’in grubu terketmesine kadar sürdü, -dostlukları bitmedi elbette, sadece Ellis ayrıldı- yerine de elbette Wesley geçti. Bu dönem yeterince para kazandığını düşünen Wesley ailesini de Los Angeles’a taşımaya karar verdi. Bir tesadüf olarak o sıralarda büyük caz efsanesi Art Blakey’nin Jazz Messengers’ın da trombon sandalyesi ona teklif edilmişti ama reddetmek zorunda kaldı çünkü bu yeni iş sürekli New York ile Los Angeles arasında yolculuğu gerektiriyordu, oysa Wesley Los Angeles taraflarından ayrılmayı pek istemiyordu, caz ve rhythm ‘n’ blues grupları için freelance besteler yaptı ve kendisine daha büyük bir geliri garanti eden James Brown ile yıl sonuna kadar birlikte olma sözü verdi.
Böyle akıp giden bir 40 yılın ardından bu Cuma günü Ghetto sahnesinde izleyeceğimiz Fred Wesley kendi adına yayınladığı ilk albümünü ancak 1980 yılında yayınlayabildi. “House Party” adını taşıyan albümü bir hit single çıkardı. Bu dönem ayrıca kişisel sorunlar ve uyuşturucu bağımlılıklarıyla da güç bir dönemdi. Bu sorunlarını kendisi gibi müzisyen olan kardeşi Ron Ellis ve ailesinin desteği ile uzun sayılabilecek sürelerle hastanelere yatarak, tedavi olarak atlattı.
Doksanlı yılları James Brown’ın grubunda Maceo Parker, Pee Wee Ellis gibi dostu olan müzisyenler birlikte geçiren Wesley, Brown sonrası halen Parker ve Ellis’le birlikte konserler vermeye, Brown sonrası dönemi kendi müzisyenlikleriyle yaşamaya ve çalmaya devam ediyorlar.
Solo kariyer olarak kaydettiği albümleri;
- House Party, 1980
- New Friends, 1990
- Comme Ci Comme Ca, 1991
- Swing & Be Funky, 1992
- Amalgamation, 1994
- To Someone, 1999
- Full Circle; From bebop to Hip Hop, 1999
Cazkolik.com / 21 Nisan 2010, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.