Dün, sevgili ustamız Sevin Okyay`ın yirmi bir yıl önce, 1996 Akbank Caz Festival programını tanıtmak amacıyla yazdığı bir makaleyi caz arşivi olarak yayına girmiştik, yazıyı okuyunca gözümde canlandı, 1996 yılında Jon Hendricks Türkiye`ye gelmişmiş demek ki, doğrusu ilk başta hatırlamadım ama Sevin ablanın yazısıdan detayları öğrenince yavaş yavaş gözümde belirmeye başladı. O konser aslında Beny Golson konseriydi ve caz tarihinin önemli bestecilerinden, bir caz standartları markası olan Golson`ın bestelerinin seslendirildiği ve o gün 75 yaşında sahnede olan Jon Hendricks`in seslendirdiği bir konser olmuştu.
Hendricks, muhtemelen büyük caz yüzyılının tamamına tanık olmuş hayattaki az sayıda kişiden biriydi. Son Mohikandı. 1921 yılında dünyaya gelmişti. O dünyaya gözlerini açtığında dünya tarihinin ilk müzik kayıtlarının yapılmasının üzerinden henüz dört yıl geçmişti, yani, tarih öncesi gibi. Bu yıl, bazı büyük sanatçıların doğumlarının 100. yılını kutlarken ilk kayıtların da yüzüncü yılı kutlandı, işte, o günlerin hemen ertesinde doğmuş demek Jon Hendricks.
Hendricks`in caz tarihine kattığı en önemli şey vokaliz tekniğinin geliştirilip yaygınlaştırılması ve enstrümental caz bestelerine şarkı sözleri yazıp onları vokalli hale dönüştürmesi olmuştu. Caz standartlarında yıllar önce dikkatimi çeken bir konuydu, bu bestelerin orijinalleri sözsüzdü ne ara ve kim bunlara söz yazıp ortalığa salıyordu ki? Hatta beğenmediklerim olursa (ki çoğunu beğenmiyordum) kızdığımı da hatırlıyorum. Bu sözlerin bir kısmı sinema filmleri, müzikaller, sahne gösterileri için yazılmıştı, bir kısmı yine şov amaçlı eğlenceler için ama bir çoğunun Jon Hendricks tarafından yazıldığını sonradan öğrenmiştim. Bu işlerin bir diğer sorumlusu da meğer Leonard Feather imiş. Bir zamanların en etkili caz kalemi. Aynı zamanda böyle sözler yazar dururmuş. Yakın arkadaştılar.
Aynı Leonard Feather dostu için `cazın saray şairi`, dönemin muktedir dergisi Time`ın da `cazın James Joyce`u` dediği Hendricks (ki Joyce benzetmesi epey abartılı kaçmış bence) hâlâ son döneminde dahi sahnede şarkı söylüyordu. Kimileri onu daha ziyade eğitimci, vokal koçu, vokal tekniklerini geliştiren adam ünvanlarıyla tarif etse de o aslında gelmiş geçmiş en önemli caz vokalistlerinden biriydi.
Tam 14 kardeşli bir ailede dünyaya gelmişti. Çocukluk yıllarında piyanist Art Tatum`a hayranlığı nedeniyle piyano çalmak istedi (ki o Art Tatum inanılmaz yeteneği ve teniğiyle kimbilir o dönem kaç kişinin piyano çalma iştahını kursağında bırakmıştır, bu konuyu daha geçen salı akşamı sevgili Alper Maral`la bir caz seminerinde konuştuk beraber). Tabii sadece Tatum kendi gibi çalabilir, zaten o da muhtemelen çabuk farketmiştir bunu. 2. Dünya Savaşı`nı orduda geçiren Hendricks savaş sonrası Charlie Parker`ın davetiyle şarkı söylemeye başlamış ya da profesyonel başlamış diyelim ama bu sıra James Moody`nin saksofon sololu "I`m in the Mood for Love"ın müziğini duyduktan sonra bu söz yazma ilhamının geldiği de söylenir. Caz tarihine damgasını vuran Lambert, Hendricks and Ross meşhur üçlüsü böyle kurulmuş. Tüm zamanların en iyi vokal üçlüsü de denir, en iyiler mi bilmem ama en etkilileri olduğunu biliyorum. Bunu sadece ben söylemiyorum, zamanın Melody Maker dergisinin ünlü plak listelerinin hep en üst sıralarında yer alırdı kayıtları. Onlar için dünyanın 1 numaralı vokal grubu denirdi.
Count Basie ve Horace Silver Quintet gibi dönemin önde gelen topluluklarının seslendirdiği parçaları alır, onları karmaşık bir şekilde değiştirir ve sözler eklerdi. Vokaliz denilen bu tekniği o icat etmedi belki ama bugün anladığımız anlam onun geliştirdiği anlamdır ve kullanımdır.
Tüm bunlara rağmen her zaman herkesin beğendiği sözler ve teknik olmadı yaptıkları. Kimi caz eleştirmenleri Hendricks`i cazın hafif ve önemsiz görünmesine yol açtığını iddia ederek sarakaya aldılar ama o zamanlarda arkasında hep Leonard Feather dururdu. Her ne kadar Feather onu bir şair olarak tanımlasa da Hendricks (bence haklı olarak) kendini şair olarak değil kaynak materyalin müzikalitesini teknik olarak iyi analiz edebilen biri olarak ya da buna benzer bir şekilde tanımlardı.
20. yüzyıl caz yüzyılıdır ve kapı ağır ağır kapanmaya devam ediyor. 21. yüzyıl yepyeni bir dönem, cazın eski starlarının artık hala hayatta olan son neslinin son neferleri de son bir selam verip gidiyor.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 23 Kasım 2017, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.