Hakan Başar: İşte o an “benim olayım caz” dedim

Hakan Başar: İşte o an “benim olayım caz” dedim

Genç caz piyanisti Hakan Başar, “Caz evimizin bir geleneği gibi. Her zaman kulağımda olduğunu söyleyebiliriz ancak gerçek yolculuk, piyano etütlerimi caz müfredatıyla yapmaya ve gelişim kaydetmeye başladığımda oldu” diyor.

 

Türkiye’nin en genç caz piyanisti Hakan Başar, 8 yaşından bu yana sürdürdüğü müzik yaşamında, başarı basamaklarını hızla tırmanmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl dinleyiciyle buluşturduğu ‘On Top of the Roof’ adlı albümüyle hak ettiği ilgiyi gören müzisyen, başta Ferit Odman olmak üzere Halil Çağlar Serin, Kağan Yıldız, İmer Demirer gibi ustaların yanı sıra, Star Eyes adlı parçada babası Fahrettin Hakan Başar yer almıştı. Yurt içi ve yurt dışında önemli festivallerde sahne alan genç müzisyen şimdi yeni bir single hazırlığında. Başar, 16 Ekim’de çıkaracağı single çalışması “Hub Art Special Edition” için çok zorlu süreçlerden geçtiğini söylüyor. Daha fazla uzatmadan sözü genç piyaniste bırakalım.

 

Işıl Çalışkan

 


 

 

Işıl Çalışkan: En başa dönelim dilersen… Caz müzikle serüvenin nasıl ve ne zaman başladı?

 

Hakan Başar: Öncelikle 2016'da Leyla Diana Gücük'le ilk röportajımı yapan Cazkolik'te olmaktan son derece mutluyum. Caz evimizin bir geleneği gibi. Her zaman kulağımda olduğunu söyleyebiliriz ancak gerçek yolculuk, piyano etütlerimi caz müfredatıyla yapmaya ve gelişim kaydetmeye başladığımda oldu. 2017'de Nezih Yeşilnil ve amcam Alkan Başar'la çaldığımız ilk konserler ve öncesindeki provalar bu yolculuğu hızlandırdı. Öğrenme ve gelişim sürecine ait planlarımızla ilgili hep yeni başlangıçlar yaptık ve çalışmalarımızı ona göre sürdürdük.

 

Işıl Çalışkan: Piyanoyla nasıl ilişkilendirdin caz müzikle tanışmayı?

 

Hakan Başar: Beş yaşımdayken enstrüman seçenekleri arasında çok kısa bir süre gitar da düşünülmüş. Tel fonksiyonun (değiştirme, entonasyon) yaşıma göre yorucu ve uğraştırıcı olabileceği öngörülerek bu enstrümanda vakit ve enerji kaybı yaşanmamış. Belki de babam burada birlikte çalma ihtimalimizi de düşünmüş olabilir.

 

Sekiz yaşıma geldiğimde ise babamın hiç alışık olmadığı olumsuz bir davranış, benim için piyanoyla ilgili başlangıç noktası oluyor. Şehir dışı önemli bir program öncesi uçağın kalkmasına çok kısa bir süre kala klavyecinin gelemeyeceğini söylemesi babamın harekete geçmesi için fazlasıyla yeterli olmuş. Her şer'de bir hayır var diyerek benim için düğmeye basıyor ve emanet keyboardlarla geçen kısa bir süre sonra 88 tuşla tanışıyorum.

 

Junior Hanon başlangıcı ve hislerimle, parmaklarım artık piyano üzerindeki hareketlerine başlıyor. Sonrasındaki dört kitap ise son derece yönlendirici oluyor. Jazz Keyboard Complete (Noah Baerman), Jazz Hanon, Jazz Invention (Bill Cunliffe) ve Oscar Peterson Jazz Exercises ile çalışmalarımın birinci evresini bir yılda bitiriyorum. Klasik piyano etüdlerini ise cazdan uzaklaşmadan Keith Jarrett (October 17,1988,Köln Concert vb.) ve Oscar Peterson (Love Ballade, Night Time vb.) Gospel eserleriyle yapmaya çalışıyorum. Bir yandan da arşiv oluşturmak üzere aldığımız CD'ler ve Michel Petrucciani, caz ve piyano gibi kavramları ilişkilendirmemde bana yol gösteriyordu.

 

 

Fotoğraftakiler: (Soldan sağa) Kağan Yıldız, Hakan Başar (önde), Egin Recepoğulları, İzzet Öz, Ferit Odman ve İmer Demirer

 

İlk günden itibaren özel olarak yetiştirildim

 

Işıl Çalışkan: Herkes piyano çalabilir ama müzisyen olmak başka bir aşamadır. Müzikte seni hobi olmaktan profesyonelliğe geçiren neydi?

 

Hakan Başar: Başlangıcımdan itibaren müzik bir hobi olmadı. Çünkü ilk günden itibaren özel bir şekilde yetiştirildim. Başlangıçtaki hedef, babamın orkestrasında yer alarak daha önce yaşanan tatsız olayın izlerini bir daha yaşanmamak üzere silmekti. Yani piyano artık babamın güvenebileceği emin ellerde olmalıydı.

 

İlk metod çalışmalarımın son aşamasında yavaş yavaş repertuvar da yapılmaya başlanmıştı. Caz parçalarının yanı sıra orkestra için çok geniş bir commercial repertuvarı da çalmaya çalışıyordum. Sıfırdan başlayarak yaklaşık iki sene içinde programlara çıkmaya başladım. Babam artık sahnede de çalmam gerektiğini yoksa antrenman oyuncusu olacağımı söyleyerek bana bazı programlarda şans verdi. Bunlardan ilki teknede ve yabancı misafirlerden oluşan bir gruptu. Tüm hazırlıklar yapılıp sahneye 15 dakika kala bir sürpriz daha oldu; şarkıcı olmasına rağmen babam "Programı sen açar mısın?" dedi. Hiç tereddütsüz "Evet" dedim. Tam çıkmak üzereyken bu sefer "İstersen vazgeçelim" dedi. Benim cevabım ise "Merak etme, hallederim" oldu. Michel Petrucciani'nin Looking Up isimli parçasıyla açılışı yaptık. Herkes hayretler içindeydi ve ayakta alkışlıyorlardı. Sonrasında ise BBVA, Akbank Sendikasyon İmza Töreni, MasterCard gibi enternasyonal organizasyonlarda sahne tecrübelerim artıyordu.

 

Süreç ilerledikçe çalışma sistemimle caz müziği daha fazla örtüşmeye başladı. Benim daha fazla bu müziğe odaklanmama, sevmeme ve en sonunda "Tamam benim tercihim caz" dememe sebep oldu. Babam da bendeki gelişmelere göre, sadece bana yardımcı olmak için yeni bir düzen aldı ve aktif müzik yaşantısını sonlandırdı. "Hem bu müzik hem de senin tüm organizasyonun çok zor ve çok çalışmak gerekiyor, her şey sana yüklenemez" diyerek neredeyse tüm vaktini bana ayırdı.

 

Işıl Çalışkan: Çocuk yaşta başlamanın ayrı bir sorumluluğu var. Arkadaşlarınla oynamak varken neden piyanoyu tercih ettin? En önemlisi istikrarını nasıl korudun?

 

Hakan Başar: Aslında daha da erken başlayabilirdim veya başlamama sebep olan olay gerçekleşmese ya daha geç başlayabilirdim veya hiç başlamayabilirdim.

 

Sorumluluğu babam gibi spor, müzik ve okul kültürü konusunda olağanüstü tecrübeli bir insanla paylaştığım için bugünlere gelebildim. Onun tecrübesiyle benim yeteneğim ve çok hızlı olmam her türlü dezavantaja rağmen öğrenme süresini kısalttı. Sanki önden bir kişi benim için yoldaki tüm engelleri kaldırıp rahatça geçmemi sağlıyordu. Bunun ortaokulda ve müzikte bana kazandırdığı vakitler inanılmaz.

 

Ortaokula başladığımda konserler de başlamıştı. Devlet okulundaki hareketliliği tahmin edersiniz. Sakatlanmadan ve hasta olmadan okuldan eve gelmem mucize. 2017'de bir konser öncesi çok karlı bir havada atletleri de çıkarıp top oynadık. Okulun bahçe kapısına baktığımda babam orada bekliyordu. Tek kelime dahi etmedi.

 

İstikrar konusuna değindiğiniz için teşekkür ederim. Spor olsun, müzik olsun, eğitim olsun her konuda istikrar çok önemli ama özellikle performans olaylarında gereksiz molalar veremezsiniz. Yoksa en başa dönmek zorunda kalabilirsiniz. Ben bunu özellikle ablamın çalışmalarından biliyorum ve fazlasıyla örnek alıyorum. Kendisi bugün çok önemli iki üniversitede yüksek lisans yapıp araştırmacı olarak yer almakta ve yurt dışındaki okullardan pek çok teklif var.

 

Yaşça benden çok büyük insanlar bana güvendi ve şans verdi

 

Işıl Çalışkan: Genç yaşta müzik sektöründe yer almak nasıl?

 

Hakan Başar: İlk zamanlar pek bir şey anlamıyordum. Tarihler veriliyor, hazırlıklar yapılıyor ve "Hadi gidiyoruz" deniyordu. Bu ilk bölümde İzzet Öz, Nezih Yeşilnil, babam ve amcamla konser yolculukları, yemekler, provalar çok eğlenceli geçiyordu, çok gülüyordum. Sonra kayıtlarla dolu bir yıl ve uzun bir aradan sonra Ferit Odman ve Halil Çağlar Serin ile beraber çaldığımız ve albümün yapımcısı Martin Hummel'ın gelip ve anlaşmayı duyurduğu 22 Mayıs 2019'daki Akbank Sanat konseriyle sektörde olduğumu hissetmeye başlıyorum. Sırasıyla Ellora Management, Albüm Lansman'ı ve Londra Jazz Festival ile 2019 tamamlanıyor. 2020 konserlerle başlıyor. Salgın süreci konserlere ara vermesine rağmen online Ankara Caz Festivali, Radyo Boğaziçi Yılın Caz Müzisyeni adaylığı, pek çok yazı, röportaj, yurt içi ve yurt dışı caz radyo programlarıyla yola devam ediyorum. En son gelişme ise Jean-Pierre Leduc'un teklifiyle Lunched Management Booking'in sanatçı kadrosuna dâhil olmamla yaşanıyor.

 

Benim için buradaki en önemli nokta, bu işin içindeki pek çok deneyimli ve yaşça benden çok büyük insanın bana güvenmesi ve bana şans vermesi diyebiliriz.

 

Işıl Çalışkan: Dinleyici dönüşleri nasıl peki? Hiç yaşını öğrenince şaşıran dinleyicin oldu mu?

 

Hakan Başar: Dinleyici dönüşleri tüm konserler, albüm ve sosyal medyada paylaştığım videolar için çok olumlu hatta harika. Bu görüşler ve dönüşler hem yurt içi hem yurt dışı için geçerli. Şu ana kadar Londra Jazz Fetival de dâhil tüm konserler dolu geçti.

 

Yaşımı öğrenince şaşırma olayı 9-10 yaşlarında evdeki çalışmalarımı paylaştığım videolarda olmuştu ama artık herkesin normal karşıladığı bir durum.

 

 

Babam olmasaydı cazla tanışamazdım

 

Işıl Çalışkan: Baban da bir caz müzisyeni. Nasıl bir baba oğul ilişkiniz var? Baban Fahrettin Hakan Başar olmasaydı yine burada olur muydun sence?

 

Hakan Başar: Babam tamamen caz müzisyeni olarak hareket etmiş bir insan değil, commercial müzik yapmış bir müzisyen ve bırakalı uzun bir süre oldu. Ama bu müziğe (caz) gönülden bağlı biri.

 

Genelde arkadaş gibiyiz, çokça beraber vakit geçirdiğimizden olsa gerek espri anlayışımız da uygun. Zaten bu konuda genel bir müzisyen ekolü var. Şu birkaç senede ben de yaşadım. Ancak hiç umulmadık bir anda pek çok kişinin önemsemeyeceği bir şeye kızabilir. Bunu da "Bu küçük gibi görünen şey, yarın insanın başına daha büyük dertler açabilir. Bu bir fundamental sorun ve genel bir davranış haline gelebilir." şeklinde açıklar.

 

Babam olmasaydı cazla tanışma şansım da büyük ihtimalle olmazdı. Ayrıca benim için yaptıklarını zaten sayamayız ama şöyle özetleyebiliriz: Amerika'daki birkaç genç müzisyenin organizasyonlarının her aşamasında başka bir şirket veya müzik profesyonelleri var. Babam ise bu kadar depertmanın yaptığı şeyi tek başına gerçekleştirmeye çalışıyor. Tabii anlaşma yaptığımız managementin booking ajansı beklentilerimize cevap veremediği için maalesef tüm yük babamın üzerine yıkıldı.

 

Son dönemdeki yaptığım çalışmalar ve gelişmelerden oldukça memnun. Zaman zaman "Biraz dinleyebilir miyim?" gibi yaklaşımlarla köşesine çekilip bana olan güvenini fazlasıyla hissettiriyor.

 

Işıl Çalışkan: İlk albümün ‘On Top Of The Roof’ albümünden bahsedelim biraz. Bu albümün hikâyesini nasıl anlatırsın?

 

Hakan Başar: Aslında ilk kaydı Eylül 2017'de Dancin' Feet (Oscar Peterson) isimli parçayla yaptık. Buradaki amaç benim ne durumda olduğumu görmek, çıkan sound'u duymak ve ilk yapılan MİAM kayıtlarından sonra daha profesyonel bir kayıtla bir tanıtım videosu hazırlamaktı.

 

2017 en çok konserin olduğu dönemdi ve 2018 boş geçme ihtimali çok yüksek bir yıldı. 2017 dönemini devam ettirme, ayakta tutma, beni müzikten soğutmama, bir seviye daha ileriye götürme anlamında İzzet Öz'ün ve Babajim Stüdyoları'nın desteğiyle şubat ayında başlayan kayıtlar kasım ayında tamamlandı.

 

Tabii her kaydı yapılan parçanın tanıtım videosu da çekilmiş ve sosyal medya vasıtasıyla yurt içi ve yurt dışı bağlantılarımıza sunulmuştu. Ufak tefek menajerlik tekliflerinin ardından birkaç albüm teklifi geldi ve biz Murtin Hummel ve Ubuntu Music ile anlaştık. 18 Ekim 2019'da albüm tüm dünyada çıktı. Lansman ise 22 Ekim'de Pera Güzel Sanatlar Sahnesi'nde oldu.

 

Işıl Çalışkan: Albümde Ferit Odman, İmer Demirer, Engin Recepoğulları, Kağan Yıldız ve Halil Çağlar Serin gibi değerli müzisyenlerle çalıştın. Birlikte çalıştığın bu müzisyenler albümün şekillenmesinde nasıl katkı sağladı?

 

Hakan Başar: Hem müzisyenlikleriyle hem ağabeylikleriyle katkıları inanılmaz. Belki çok uzun sürelerde edineceğim tecrübeyi kayıtlar sırasında kazandım. Burada Ferit Odman'ın yeri çok özel. Kayıtların her aşamasında çok yardımcı oldu ve onun sayesinde bitirebildik. Tabii bu arada babamın da pide ve yemek siparişleriyle kayıtlara önemli (!) katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz.

 

 

Biz pandomim yapıyoruz

 

Işıl Çalışkan: Enstrümantal müziğin sendeki karşılığı nedir?

 

Hakan Başar: Bu soruya çok sevdiğim bir müzisyen Kerem Ağabey'in (Kerem Görsev) cevabını vermek isterim: "Biz pandomim yapıyoruz." Gerçekten de öyle. Solistliğin sadece şarkıcılıktan ibaret olmadığını gösteriyoruz ve o sesler ile cümleler kurup insanlar ile iletişime geçiyoruz. Bu bence bambaşka bir şey.

 

Işıl Çalışkan: Müziğine yön veren isimler kimler?

 

Hakan Başar: Müziğime yön verenleri kısaca şöyle sıralayabiliriz: Michel Petruccianni, Miles Davis, Oscar Peterson, Wes Montgomery ve Wayne Shorter, George Benson.

 

Işıl Çalışkan: London Jazz Festival ile gerçekleştirdiğin yurt dışı deneyimini nasıl anlatırsın?

 

Hakan Başar: Müzikal ve organizasyon anlamında her şey çok iyi geçti. Pizza Express Jazz Club, konser öğlen saatinde olmasına rağmen tamamen doldu. Hiç kimsenin beklemediği bu gelişme zaten moralleri çok yükseltti.

 

Neredeyse programa 1-0 galip başladık. Martin Hummel'ın duygu yüklü tanıtım ve açılış konuşması ve beni sahnede karşılaması mükemmel akışı devam ettiriyordu. Ferit Odman ve Halil Çağlar Serin müzikalite ve tecrübeleri de buna eklenince ilk yurt dışı konserimiz çok başarılı geçti. Dinleyenlerin ilgisi ise coşkulu ve muhteşemdi.

 

Bu arada sevgili İnci Hatipoğlu, uçaktan indiğimizden itibaren bize çok yardımcı oldu ve hiç yabancılık çektirmedi. Ancak bu yolculuktan çıkardığım en önemli ders, havaalanı hareket kabiliyeti ve İngilizce iletişimimi çok daha fazla hızlandırmam gerektiği oldu.

 

Işıl Çalışkan: Pandemiden dolayı canlı müzik sektörü durmuş durumda. Genç bir sanatçı olarak nasıl bir gelecek öngörüyorsun?

 

Hakan Başar: Ne yazık ki durum böyle. Mart ayından itibaren benimle ilgili müziğe ait her şeyi durdurmuştuk. Çünkü bilmediğimiz, tanımadığımız çok hassas bir dönem yaşanıyordu. Tabii evdeki kendi çalışmalarımı sürdürmek zorundaydım. Ancak Radyo Boğaziçi, Ankara Caz Festivali etkinliklerinin yanı sıra pek çok yazı, röportaj ve radyo programları için devam etmem istendi. Hastalığın bitişi ve her şeyin normale dönüşü ile ilgili bir tahmin zor. Umarım mümkün olan en kısa zamanda salgın biter.

 

 

Salgın süreci benim için yeni bir başlangıç oldu

 

Işıl Çalışkan: Pandemi sürecini nasıl geçiriyorsun?

 

Hakan Başar: Bu dönem benim için yine yeni bir başlangıç oldu. Çünkü bugüne kadar yaptığım hazırlıklarla gerekli alt yapıyı oluşturduğumu düşünerek farklı bir sisteme geçtim. Bu boş zamanı çok iyi değerlendirerek kreatif gelişimim için Miles Davis, John Coltrane, Kenny Dorham, Lee Morgan, Wayne Shorter, Freddie Hubbard, Ornette Coleman vb. besteleri üzerinde analizler yaparak farklı düşünüşler kazandığımı söyleyebilirim. Bir yandan da Debussy, Chopin, Bach dinleyip özellikle Debussy çalışarak müziğini zenginleştirmeye çalışıyorum. Bu kötü dönem sonunda farklı bir Hakan izlemek mümkün olacak diye ümit ediyorum.

 

Işıl Çalışkan: Şu an hali hazırda Pera Güzel Sanatlar Lisesi’nde eğitimini sürdürüyorsun. Pandemiyle nasıl şekillendi eğitimin?

 

Hakan Başar: Şu an bizim okulda dersler başladı ve şartlardan dolayı online eğitim oluyor. Olası yurt dışı konserleri ve farklı ülkelere gidişi de düşünürsek, en çok geliştirmem gereken İngilizce.

 

En önemli eksiğim ise okuldaki sosyal yaşantıdan yoksun olup akustik piyano ile çalışamıyor olmam.

 

 

Beni ustalardan dinlemenizi isterim

 

Işıl Çalışkan: 16 Ekim’de çıkacak yeni single çalışman “Hub Art Special Edition” ile ilgili ipucu var mı?

 

Hakan Başar: Hub Art Special Edition, babamın piyano etüdleri arasındaki yemek molaları dışında beni heyecanlandırıp motive etmek için uyguladığı değişik bir prim sistemi. Detaylara girmeden projenin çok zorlu süreçlerden geçtiğini söyleyebilirim. 2018'de Jimmy Haslip ve Will Kennedy kayıtları yapıldı. 2019'da ise çok sevdiğim iki insan Halil İbrahim Işık (Keyboard İstanbul / kayıt) ve Erim Arkman (mix mastering) ile çalışılarak piyano kayıtları bitirildi. Erim Arkman pandemi şartlarına rağmen parçayı dinleyicilere en güzel şekilde sunabilmemiz için temmuz ayında bir kez daha mastering yaptı ve kaydı albümde olduğu gibi İngiltere'ye, Ubuntu Music'e gönderdik. Artık bundan sonrası Martin Hummel'daydı ve single duyurusu 7 Eylül'de yapıldı. Bu proje ile ilgili Jimmy Haslip, Will Kennedy ve Martin Hummel'ın görüşleri şöyle:

 

Jimmy Haslip: "Hakan Başar parlak bir genç piyanist ve yeni Hub Art projesi onun performansını ve kompozisyonlarının güzelliğini çerçeveliyor." şeklinde yorumluyor.

 

Will Kennedy: “Gelecek gençlerin elinde ve bayrağı teslim ettiklerimizi cesaretlendirmek, onlara ilham vermek ve rehberlik etmek için elimizden gelenin en iyisini yaparken, geleceğin emin ellerde olduğunu bilerek içimiz rahat. Hakan'ın elleri, ardındaki canlılık ve ruh ile bize gelecek için güven veriyor." diye devam ediyor.

 

Martin Hummel: “Bu inanılmaz genç yetenek için başka bir rüya daha gerçek oluyor. Ve herkes ondan çok daha fazlasını beklemeli! Hakan gerçekten yetenekli bir sanatçı ve çok özel bir insan. Onu seviyoruz!" diyerek noktalıyor.

 

Işıl Çalışkan: Geleceğe dair planların ve hayallerin neler?

 

Hakan Başar: Bugüne kadar hep kısa, orta ve uzun vadeli planlar yaparak ilerlemeye çalıştık. Salgın, planların çok da fazla işlemeyebileceğini gösterdi bizlere. Ben öncelikle yurt içi ve yurt dışı konserlerin başlaması ve yerleşik bir düzene oturmasını ümit ediyorum. Sonrasını yaşayıp göreceğiz. Umarım her şey iyi olur.

 

Işıl Çalışkan

 

Cazkolik.com / 26 Eylül 2020, Cumartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Işıl Çalışkan

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.