Jazz Semai’ye klip mi çekilmiş?

Jazz Semai’ye klip mi çekilmiş?

Kudret Öztoprak ile Erol Pekcan Küçük Sahne'nin kulisinde

 

 

Caz bir tutku olmasaydı

 

 

Caz bir tutku olmasaydı belki bizler başka şeylerle uğraşıyor olurduk. Caz sevdamız, yerli-yabancı sanatçılara merakımız bize her gün yeni kapılar aralıyor. Biz cazkoliklerin derdi sevdiğimiz bu müziği yaymaya çalışmak ve aynı duyguları yaşayan insanlarla da sınırlı kalmayıp halkayı genişleterek bir adım öteye taşımak yanında yeni nesile de bir şeyler aktarabilmek.

 

Kısıtlı bir çevrede sosyal medyanın da katkılarıyla çok değerli insanlarla tanışma fırsatı oluyor. Benim uzun zamandır takip ettiğim, gerek caz, gerek farklı tarzlarla yaptığı paylaşımlarıyla ilgimi çeken değerli bir arkadaşım oldu. Kendisi “Müzik Kütüphanesi“ mahlaslı sevgili Gökhan Bey. Sosyal medya hesabından paylaşımlar yapıyor ama öyle yerlere de denk gelen paylaşımlar oluyor ki bunlar, işte, bu yazı ile bugüne kadar belki bilmediğimiz bir şey gün yüzüne çıkmış olacak.

 

16 Temmuz 1988 tarihinde Tarık Öcal’ın kaleme aldığı 'Diz Boyu Dizzy' başlıklı yazının paylaşımı ve o günün Erol Pekcan’ın doğum günü olması bir şeyleri tetiklemiş olmalıydı. Hatta, işi biraz daha esrarengiz hale getirelim ve Gökhan Bey ile konuştuğumda aslında bu yazıyı paylaşmayacağını, başka bir yazıyı paylaşmak üzereyken Erol Abi elime çarptı herhalde, o istedi ve paylaşıverdim derken gülümsedik ve sessizce kalakaldık. Daha sonra tiyatro sanatçısı Metin Belgin’in paylaşıma yorum yazması ile öğreniyoruz ki 1988 yılında kültür ve sanat yayınları yapan TV2 kanalında şarkılara-şiirlere klipler çekilmeye başlanıyor ve Metin Bey de caz parçalarına klip çekmeyi öneriyor ve sonuçta Erol Pekcan ile Jazz Semai için TRT2’ye bir klip çekiliyor. Lakin klibin kaydı hiç bir şekilde elimizde yok. Dileğimiz, belki bir şekilde birilerinin çekmecesinde saklı kalmışsa onların da gün yüzüne çıkması.

 

Metin Belgin o yıllarda caz müziğinin daha iyi tanınması için sınırlı imkânlarla nelerin yapılabildiğini tüm detayları yazmış. Sevgili Gökhan Bey, bu detayları paylaşırken Metin Bey’in değerli yazısı 'Caz Yapma'nın cazseverlerle paylaşılması konusundaki haklı ısrarına, Cazkolik olarak biz de katkıda bulunmak ve yayınlamak istedik.  Aracı olan herkese sonsuz teşekkürlerimizle.

 

Leyla Diana Gücük

 


 

 

Kelebek magazin eki, Hürriyet Gazetesi, 19 Kasım 1988

 

Caz Yapma! 

 

1988 yılı... TRT’den başka televizyon yayını yok henüz, kültür sanat ağırlıklı yayın yapan TV2 kanalında şarkılara, şiirlere klip çekme modası başlamış... İşte o dönem ben de caz klip çekmeyi öneriyorum, yapımcı Ramazan Bakkal seçtiğim caz parçalarına yazdığım senaryoları TRT yönetimine kabul ettiriyor. Ama programın adı ‘34 CAZ 88’ denetimden geçmiyor; neymiş efendim, Erol Pekcan’ın arabasının plakası da CAZ’mış, onun reklamı olurmuş, n’olucak peki? “Baştaki 34 atılacak, sadece CAZ 88 olacak!” Olsun da ne olursa olsun! Devlet tarafını hallediyorum ama müzisyenler tarafından hiç beklemediğim tepkiyle karşılaşıyorum: “Caz’ın klibi olmaz!” Neden? “Nedeni medeni yok olmaz işte!” Benim derdim Türkiye’de yapılan cazın daha fazla dinleyiciye ulaşması; hayranlıkla dinlediğim CAZ SEMAİ için ilk klip senaryosunu yazıyorum, telefonla Erol Pekcan’ı arıyorum, vaziyeti anlatıyorum, olumlu karşılıyor, beni evine davet ediyor, tanışıyoruz.

 

Erol abiye senaryoyu okuyorum; Direklerarası’nda bir şano yani sahne, çığırtkan elindeki çıngırağı çalarak seyirci topluyor, cazbant sahnede ‘CAZ SEMAİ’yi çalıyor, onların gelenekselden caza kurduğu müzik köprüsüne görsellik döşüyorum; kurguda Kavuklu Erol Günaydın, Pişekâr Rasim Öztekin ‘ortaoyunu’ mizansenleri icra ediyor. Usta davulcu abi çok beğeniyor, çok şeker adam; “caz için her şeyi yaparım!” diyor. Ben de Tuna Ötenel ve Kudret Öztoprak’ı ikna etmeyi ona bırakıyorum. Ferhan Şensoy’dan izin alıp Küçük Sahne’ye seti kuruyoruz, Tuna bey Ankara’daki işlerinin yoğunluğu nedeniyle son dakikada çekime katılmayacağını bildiriyor, tek çekim günümüz var, ertelemek mümkün değil, Erol Pekcan’ın davul takımını sahneye taşıyoruz, Kudret Öztoprak da bas gitarıyla eşlik ediyor. Biket İlhan’da yönetmen olarak çekiyor, Türkiye’de basılan ilk yerli caz plâğının ilk klibi oluyor CAZ SEMAİ.

 

 

Sabah Gazetesi, 19 Aralık 1988

 

Vurmalı çalgılar ustası, halk ezgilerini doğaçlamalarla caz formuna dönüştüren ve dünyaya tanıtan Okay Temiz’le buluşuyorum sonra, o da “her şey denenmeli” kafasında olan müzisyenlerden... ‘Drummer of Two Worlds’ için AKM Konser Salonu’ndaki provadan kamera kayıtları yapıyoruz. Âşık Veysel’in ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ türküsünden uyarladığı ‘Life Road’ adlı parçasını da eski Bostancı tünelinde ve Saraçhane’deki Bozdoğan Kemeri’nin tepelerinde çekiyoruz. Elimizde öyle dijital teknoloji falan yok, objektifi yakınlaştırıp uzaklaştırarak ve görüntüyü yavaşlatarak el yordamıyla efekt yapmaya çalışıyoruz. İntro da hızlı kesmelerle uzaydan dünyanın görüntüsü, fırlatılan uzay aracı, yeni doğmuş bebek, astronot, kalabalık caddede yürüyenlerin ayakları, kırmızı balonun peşinden koşan çocuk (kızım Nihan’ın planı, henüz 2 yaşında), monitörde kalp atış grafiği gibi peşpeşe kurgular... Finalde de Veysel’in görüntüleri...

 

Danimarka’da yaşayan Atilla Engin’in düzenlemesi ‘Keklik’te müzisyen arkadaşım Tarık Öcal ve diğer müzisyenler oynuyor. Kilyos yollarında ilerleyen jipin içinde 4 avcı kıyafetli adam... Orman içinde bir düzlükte park ediyorlar, jipten silah yerine enstrümanlar çıkıyor, klavye, saksafon, bas gitar ve davul... Aralarda kuş sürüsü görüntüleri, müzisyenlerin çevresinde dolaşan ve çalgılara konan kuşlar... Kekliği düz ovada avlamıyoruz, müzik ziyafeti veriyoruz yani...

 

 

Metin Belgin Ağrı Dağı Efsanesi'nde

 

Araştırmalarım sürerken, Tarık Öcal kendi adına imzalanmış bir plak veriyor, Tayfun (Erdem) ‘Ağrı Dağı Efsanesi’ albümü... Dinleyince çok etkileniyorum, ‘Dervişlerin ve Sufilerin Köz Üstünde Dans Ettikleridir’ adlı bölümün senaryosunu yazmaya başlıyorum, kendimi de neyzen yapıyorum bu arada...

 

Sırada Onno Tunç bestesi, Nükhet Ruacan’ın vokaliyle ‘Gölge’ adlı parça var. Yeşilçam’ın ünlü oyuncularından Suzan Avcı oynuyor. Eski yıldızlardan biri; kendinden, gölgesinden ve peşine takılan gölgelerden kaçıyor. Belki şöhret olduğu geçmişi düşlüyor, lüks arabalardan indiğinde onlarca flaşın patladığı zamanları... Elinde mâziden kalan tek fotoğraf da sokakta çöp tenekesine süpürülüyor, gölgesi bile kalmıyor, bir çok sönen yıldız gibi...

 

 

Gazete haberi, 19 Kasım 1988

 

Erol Pekcan sayesinde Süheyl Denizci’yle tanışıyorum, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’nı yönetiyor, hafif müzik ne demekse, kitabına uydurma vaziyeti herhalde, neyse, bence çok iyi müzisyenlerden kurulu big band, çok iyi caz yapıyor, Harbiye’deki Mesut Cemil Stüdyosu’nda orkestra çekimlerini gerçekleştiriyoruz; ‘Tribute to the Count Basie’ medley çalıyorlar. Sonra da Cihangir Avis otoparkında motosikletli gençlerin görüntülerini kameraya kaydediyoruz, aralarında Erkan Can’da var. Ve model Öykü Osma çevresinde dönen aksiyon, akrobasi, dans figürleri Count Basie’nin melodilerine kurgulanıyor.

 

O günlerde TV’de 7 Dergisi şöyle bir not düşüyor: “TV2’nin klip çalışmaları giderek düzeliyor. Geçen hafta yayınlanan ‘Caz 88’ geniş izleyici kitlesi tarafından fazla ilginç bulunmayan bir müzik türünü daha ilgi çekici hale getirmesi açısından iyi düşünülmüştü.” Amacıma ulaştığımı sanıyorum ama yanılıyorum, 19 Aralık günü yayınlanan ‘CAZ 88’ ikinci ve son program oluyor, TRT yönetimi gerekçe bile göstermeden yayından kaldırıyor. Ne yazık ki, kısa bir süre sonra program bantlarını da silmişler, sakladığım tek kopya kaset de kayboluyor. Türkiye’de caz yapmanın kaderi bu galiba... Anılarımın arasında unutulmuş çalışmalardan biriydi, instagram’da takip ettiğim gkhan.lp’nin paylaşımları 34 yıl sonra bana bunları yeniden anımsattı, arşivimden birkaç sayfa senaryo, birkaç gazete kesiği bulabildim, hatırlamak isteyenler için.

 

Metin Belgin

 

Cazkolik.com / 04 Temmuz 2022, Pazartesi

 

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Leyla Diana Gücük

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.