Bu hafta Zorlu PSM'de müzik adına iki önemli konser gerçekleşti. İkisini de izleme imkanım oldu. İlki, hafta başı izlediğimiz Ludovico Einaudi konseri idi. Deprem nedeniyle ertelenen konser 11-12 Haziran akşamları gerçekleşti ve her iki konserde salon son sandalyesine kadar doluydu. Haftanın ikinci konseri dün akşam izlediğim Nils Frahm konseriydi. Frahm'ı üç yıl önce yine Zorlu'da izlemiş ve radikal bir cazsever olarak önyargılarımı kıran sıradışı bir müziğe şahit olmuştum, haliyle yeni konser olursa diye dört gözle bakınmaktaydım.
Bugün her iki konseri ayrı ayrı yazmak yerine ikisini bir arada yazmak istedim. Sebepleri aşağıda yazılı
Sektörel olarak aynı tür müzik rafına konulacak olan Ludovico ve Frahm'ın müzikleri arasında dağlar kadar fark var. Biri kuzey kutbu ise diğeri güney kutbu kadar birbirlerine uzaklar ama ortak noktaları ikisinin de neticede kutup olması.
Ludovico Einaudi akustik-minimalist-neo klasik bir müzik yapıyor. Sahnede klasik Steinway kuyruklu piyano, bir violin, bir çello ve bir takım perküsif enstrümanlar. Nils Frahm'ın sahnesinde ise bir takım tuşluları saymazsak akustik tek bir enstrüman yok, onların yerine tek kişilik orkestra gibi gerektiğinde yanardağ gibi gümbürdeyen, yakından da baksanız, uzaktan da izleyicinin gözünü önce, sonra kulağını büyüleyen bir elektronik enstrüman ve cihaz yığını var. Bu bakımdan Nils Frahm'ın sahnesi dünya üzerinde dahi benzersiz olabilir. Frahm'ın müziğini dinlerken bir yandan genel anlamda müziğin nereye gittiğine dair sorular aklımda kavisli eğriler çizerek dolanıyor.
Fakat, her ikisinin müziğinde de matematik olarak benzerlikler var. Bu konuya daha sonra gelirim
Müzikal olarak cazda önce swing dediğimiz salınım duygusu, ardından, farklı müzik türlerini de içine çekebilen groove dediğimiz yine bir çeşit salınım duygusu ve değişen müzikal tavırlar dinleyici akışkanlığını belirlemeye başladı. Seksenlerden bu yana swing ve groove eksenine elektronik müziklerle yeni bir kutup daha eklenmeye başlandı ki Ludovico ile Frahm gibi isimler Steve Reich, Philip Glass, Terry Riley (baba oğul Riley'leri de Zorlu PSM'de izleme fırsatımız olmuştu), John Adams gibi öncülerin etekleri altında müziklerini şekillendirdiler, işin bu kısmına uzun uzadıya girerek iki konserin ses denizini bulandırmak istemiyorum.
Adlarını saydığım öncü isimlerin günümüzdeki son nesli Einaudi ise, radikal yeni ismi Nils Frahm mı?
- Ludovico Einaudi'nin klasiğe yakın bir 'dinleyicisi' var. Müziğinin track'ler halinde klasik formlar gibi başı ve sonu var.
- Nils Frahm'ın dinleyicileri ise daha mürit gibiler. Frahm'ın müziğini yakından bildikleri, daha önce izledikleri ve neyle karşı karşıya olduklarını biliyorlar. Konserin başlamasına beş dakika varken yükselen ıslıklar bu heyecanın işareti.
- Ludovico'nun dinleyicisi yani salonla ilişkisi de klasik tavırlı, Frahm'ın ise tersine vücud dili sıcak, dinleyiciler arasından sahneye fırlamış gibi mesafesiz, dinamik ve dinleyici seslerini o an 'sample'laştırarak müziğin içine sokacak kadar anlık müdahalelere yatkın.
- Ama her ikisinin de müziği sahnede adım adım, saniye saniye inşa edilen bir müzik.
- Einaudi'nin müziğinde doğaçlamaya -en azından izlediğim konserde- hiç yer yok. Yazılı ne ise o! Frahm'ın ki de neticede kağıtta değilse de zihinde yazılı ama dış ve anlık müdahalelere açık.
- Benzerlikler var dediğim kısma gelirsem, her ikisi de müziğini sahnede adım adım inşa eden sanatçılar. Her iki müzik de matematik olarak eskiden kompozisyonlarda 'giriş-gelişme-sonuç' dediğimize benzer bir müzikal eğrisi var. Müzikal cümleler ve mood'lar farklı ama inşa etme yolu aynı. Kükreme dediğim 'crescendo' anları track'lerin doruk noktaları. Bu noktalar ışık oyunlarının etkisiyle daha da 'büyüyor'. Her iki sanatçının amacı o noktaya en iyi şekilde varabilmek, çünkü orası zirve!
- Her iki sanatçının da Keith Jarrett'a benzer bir 'o ilk cümle' arayışı var ama aralarında Jarrett lehine devasa bir 'gerçek doğaçlama' farkı var, Jarrett groove'un dibindeki o ilk cümleyi 'o an' buluyor ve üzerine yürüyor, bunun için belki dakikalar geçiyor, belki her konser aynı kalitede olmuyor ama neticede orada o an buluyor. Einaudi ve Frahm ise var olan, önceden bildikleri cümleyi yeniden ve eksiksiz inşa etmeye çalışıyor. Bu da cazın farkı olsun!
- Her iki konser Turkcell sahnesindeydi ama biri önünde, diğeri arkasında. O büyük sahnenin arkasında bu kadar büyük bir alan olduğunu bilmiyordum. Daha önce orada çok konser yapıldı ama demek ben denk gelmemişim, farklı bir havası varmış.
Ben her ne kadar klasik bir cazkolik olsam da iyi oldukları müddetçe farklı müzikleri dinlemeyi seviyorum, dahası, müziğin geldiği yeri biliyoruz ama gideceği yeri merak ediyorum ve bu konserler bazen bildiğim ama çoğunlukla da bilmediğim yeni alanları keşfetmem için imkân sağlıyor.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 17 Haziran 2023, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.