Dünyada müziğe yön veren iki Türk; Ertegün Kardeşler`i ne kadar tanıyoruz?

Dünyada müziğe yön veren iki Türk; Ertegün Kardeşler`i ne kadar tanıyoruz?

 

Müzik dünyasına yön veren iki Türk; Ahmet ve Nesuhi Ertegün ile Atlantic Records hikayesi

 

 

Bir görüşe göre, sahip ve kurucu isimleri bir Türk; Ahmet Ertegün (ki sonradan abisi Nesuhi`de şirkete katılarak ikinci Türk olacaktır) ve bir de dişçilik okuyan bir Musevi; Herb Abramson olan caz ve müzik tarihinin köklü plak şirketi Atlantic Records`un bu yıl kuruluşunun 70. yılı. Eğer, müzik şirketi kurma fikrinin ilk kez Ertegün kardeşlerin babaları ve Türkiye Cumhuriyeti`nin ilk ABD büyükelçisi Münir Ertegün`ün 1944 yılında ölümü sonrası aile bireylerinin farklı gelecek kararları almaları ve anne ile kızkardeşin Türkiye`ye dönmesi sonrası kardeşlerin `music business` işine girmeye karar verdikleri yıl olarak kabul edersek, bu yıl şirketin 70. yılı ama şirket tarihine göz gezdirdiğinizde esas kuruluş tarihinin 1947 olduğunu görürsünüz.

 

Her neyse... Bu detay çok önemli değil... Önemli olan, bu işin üç kişilik merkezinde tek ortak kişinin Ahmet Ertegün olduğudur. Gerçi, ağabey Nesuhi belki caza daha tutkuyla bağlıdır ama o farklı bir karar alıp babasının ölümü sonrası Kaliforniya`ya gider. Ahmet Ertegün ise yaşadıkları yer Washington`da yola devam etmeye karar verir ve Waxie Maxie isimli bir plak mağazasında çalışmaya başlar. Waxie Maxie 1923 yılında kurulmuş bir müzik mağazasıdır. Daha doğrusu, Waxie Maxie`s Quality Music Shop isimli kimi kendi kaydı olan plaklar sattığı, plakların yanında kayıt cihazları, radyolar, gramofonlar da satılan, bir yandan müzisyenlere plak kayıtları yapan bir mağazadır ve mağaza çok başarılı olduğu söylenen jukebox satıcısı Max Silverman tarafından kurulmuştur. Hatta, mağazanın ön kısmında, salonluk yerinde Sarah Vaughan, Margaret Whiting, Buddy Rich gibi isimlerin konserler verdiği, radyo yayınlarının yapıldığı, hatta bu konserler esnasında gençlerin taşkınlık yaptığı ve polisin bazen duruma müdahele ettiği dahi söylenir. İşte, Ahmet Ertegün burada `record` işi konusunda önemli bir deneyim kazanacağını düşünüyordu ve haksız çıkmadı, plak kaydı işine girmeyi gerçekçi olarak burada kafasına koydu.

 

 

Bu yazı çerçevesinde sadece Atlantic Records`un kuruluşu ve sonrasını ele aldığımız için Nesuhi ve Ahmet`in çocukluk yıllarına girmek gereksiz o halde 1947 yılından yola devam

 

 

Ama tabii şu kadarından bahsetmek gerekecek; Nesuhi ve Ahmet kardeşler `music business` işlerine girişmeden çok daha önce caz konusunda oldukça bilgi sahibiydiler. Kardeşlerin 15 bin kadar 78 devirli caz ve blues plağa sahip olduğu bilinir. Ayrıca iki kardeş ve Abramson`un daha savaş yıllarında birlikte caz konserleri organize ettiğini, sahnede Lester Young, Sidney Bechet gibi caz devlerini ağırladığını da biliyoruz. Nihayetinde bu birikim zaman içinde bir müzik şirketine dönüşecektir.

 

Bu işi yapmayı kafaya ilk koyan kişi Ahmet Ertegün böyle bir işin altından tek başına kalkamayacağını düşünür ve önceki yıllarda birlikte konserler organize ettiği ve güvendiği, o sıra dişçilik okuyan Abramson`a işi birlikte kurmayı teklif eder ve ikili birlikte yola çıkar. Gereken sermaye baba dostu, aile dişçisi ve bir Türk olan Dr. Vahdi Sabit`ten sağlanır. Temin edilen para 10 bin dolardır ki o zaman için çok büyük bir paradır. Hatta, doğru mudur bilinmez Dr. Sabit`in bu parayı bulabilmek için evini ipotek ettirdiği söylenir.

 

 

Atlantic Records artık kurulmuştu

 

 

Böyle bir iş için şanslı insanlardır çünkü Dr. Vahdi Sabit onlara ne paranın geri dönüşü konusunda baskı yapmaktadır ne de işlerine karışmakta. Bu özgüvenin sağladığı özgürlükle kısa zamanda müzik piyasasında iyi bir üne sahip olurlar. Ahmet Ertegün`ün söylediği gibi, yayınlamak istedikleri plaklar müzik mağazasına gittiklerinde bizzat kendilerinin satın almak isteyecekleri plaklardır. Şirketin müzisyenlerle de arası iyidir zira diğer müzik şirketleri müzisyenlere pay olarak en fazla %2 civarında ödeme yaparken -hatta dönemin ayrımcılık gerçeği gereği siyahlara daha bile az- Atlantic Records %3 ile 5 arasında ödeme yaparak müzisyenler arasında ciddi sempati kazanır. Herkes onlarla kontrat yapmayı istemektedir. Belki de bu yüzden Atlantic Records`un ilk yıllara ilişkin seçimleri epey eklektiktir. Stan Kenton, Art Pepper, Shelly Manne, Pete Rugalo, Tiny Grimes gibi isimlerin yanında Delta Rhythm Boys, The Clovers, The Cardinals gibi vokal grupları ve Ruth Brown, Stic McGhee, Joe Turner gibi blues`cular vardır. Bu isimlere kısa zaman içinde dönemin progresif caz yapan isimleri Howard McGhee, James Moody, Dizzy Gillespie gibi isimler ve başka şarkıcılar katılır.

 

 

İlk plak

 

 

Atlantic Records`un yayınladığı ilk plak New Orleans`lı efsanevi şarkıcı ve piyanist Henry Roeland "Roy" Byrd ya da tanınan ismiyle Professor Longhair`indir. "Mardi Gras in New Orleans" şarkısıyla simgeleşen Longhair`in ardından Stick McGhee`nin "Drinkin` Wine Spo-Dee-O-Dee" gelir ki zamanın büyük hiti olur şarkı. 1950`de Joe Morris`in RB çalışması "Anytime, Anyplace, Anywhere" listelerde 1 numaraya oturur. Bir sene sonra da Ahmet Ertegün`ün vokal grubu Clovers için yazdığı "Don`t You Know I Love You" ve Ruth Brown`ın şarkıları ardı ardına liste başı olur.

 

 

Atlantic Records`un hızlı davrandığı yenilikçi konulardan biri ise 33`lük plaklara ilk giren firmalardan olmasıdır. 78`liklerin hakimiyetini kısa sürede gerileten 33`lük kayıtlar özellikle RB kayıtları için sanki ideal formattır.

 

1953 yılına kadar Atlantic firması temelde üç kişilik firmaydı. Ahmet Ertegün, Herb Abramson ve muhasebe işlerine bakan karısı Miriam. 1953 yılında Herb`ün askere alınmasıyla şirkette işgücü boşluğu oluşur ama Herb`ün pozisyonu değişmez, askerde maaşı ödenir fakat ortaya çıkan işgücü kaybını kapatmak gerekmektedir ve Herb ile Ahmet işe Jerry Wexler`i almaya karar verirler. Wexler o sıra 36 yaşındadır ve siyah müziği iyi bilmesiyle tanınır. Gazetecilikle başladığı mesleğe prodüktörlükle devam etmiş ve nihayet daha etkili bir pozisyona kavuşmayı başarmıştır. Şirkete girmeden önce Ahmet Ertegün`ün dikkatini ve beğenisini Billboard dergisindeki yazılarıyla çok önceden çekmiş olan Wexler işe başkan yardımcısı olarak başlar ve 2.063 $ ile şirketin %13 hissesine ortak olur.

 

 

1954 yılı firma için büyük bir yıl olur çünkü müzik tarihine şirketin ismini kazıyacak ilk büyük iş gerçekleşir ve Big Joe Turner efsanevi "Shake, Rattle and Roll" yayınlanır. Şarkının sözlerini Charles Calhoun yazmıştır ve şarkı dönemin country grubu Bill Haley and the Comets`in şarkısından yapılmış bir coverdır. Şarkı rock`n roll çağını başlatan hitlerden biri olarak gerçekten büyük üne kavuşur. Özellikle şarkıdaki "Balıkçı tezgahını gözleyen tek gözlü kedi gibiyim" tarzı sözleri zamanında pek rastlanmayan ve hayli dikkat çekici sözlerdi.

 

 

Ray Charles

 

 

Müzik tarihinin en tanınan isimlerinden Ray Charles ile Atlantic Records`un yolları 1952 yılında kesişir. İlk anlaşmayı aynı yıl yaparlar ve ilk kayıtlarının adı "Roll with My Baby"dir. Charles parçayı takiben iki yıl kadar benzer şarkılar üretir ama müziği Nat King Cole ve Charles Brown`ın bir türevi olarak anlaşılır. Jerry Wexler, 1954 Kasım ayında Atlanta`ya giderek Ray Charles`ın grubu olması ihtimal bir topluluğu dinler ve grupla Ray Charles hiç zaman kaybetmeden "I Got A Woman"ı kaydederler. Şarkı Charles`ın ilk hiti olur. Şarkı, aynı zamanda bir işi daha başarmıştır, dönemin siyah müziğin temeli olan 16 ölçülü gospel akorlu yapıyı 12 bar ölçülü blues temelli bir müziğe çevirir. Belki de sırf bu nedenle müzik çevreleri "I Got A Woman"ı soul müziğin başlangıç şarkısı kabul eder.

 

 

 

Elvis Presley

 

 

Sun Records`dan Sam Phillips`in Elvis Presley ile sözleşme yapacağı duyulduğunda Atlantic Records`da devreye girer ve 30 bin dolar teklif eder ama ihale 40 bin dolar veren RCA Victor firmasında kalır. Jerry Wexler, Elvis Presleyi çok beğenmiştir ama daha sonra eğer teklifimiz kabul edilseydi ne yapardık bilmem diye itiraf da etmiştir ama bir başka spekülasyon ise eğer Elvis, Atlantic ile anlaşsaydı belki 60`larda o kadar kötü şarkılar yapmazdı şeklinde olmuştur.

 

 

Nesuhi Ertegün`ün şirkete katılışı

 

 

1955 yılına gelindiğinde ağabey Nesuhi Ertegün hala Kaliforniya`daydı. Bir gün kardeşi Ahmet`i telefonla arayarak Los Angeles merkezli Imperial Records için çalışmaya gideceğini söyledi. Imperial Records, Atlantic Records`un en büyük rakiplerinden biriydi ve Nesuhi caz konusunda büyük bilgiye ve uzmanlığa sahipti. Firmada onun bu uzmanlığına iyi bir caz kataloğu oluşturma konusunda kullanmak istiyordu. Aslına bakılırsa iki kardeş yıllardır çok yakın sayılmazlardı ama yine Nesuhi kardeşini arayıp böyle bir işe girdiğini söylemek istemişti. Ahmet bu haberi duyduğunda çok üzüldü ve hemen Wexler ile beraber Nesuhi`yi arayarak Imperial`i reddedip Atlantic`e katılmak için yoğun ısrar etti. Diğer ortaklar da bu ısrara katılınca dayanamayan Nesuhi teklifi kabul etti ve Atlantic için çalışmayı kabul etti.

 

 

Atlantic Records`un caz macerası Nesuhi Ertegün ile başlıyor

 

 

Yukarda daha önce de bir yerde yazdık, aslında her iki kardeş caza büyük sevgi duymakla birlikte ikili arasındaki esas `jazzman` Nesuhi Ertegün`dür. Zaten, şirkete caz katalogunu oluşturmak ve geliştirmek için katılmıştır.

 

1955 yılına gelindiğindeyse LP satışları ciddi ivme kazanmaya başlamıştı. Müzikseverler büyük müzik şirketlerini daha kaliteli kayıtlara teşvik ediyordu ama bu esasen büyük bir yatırımı gerektiriyordu. Ellili yılların sonuna gelindiğinde Atlantic şirketinin caz katalogu Nesuhi Ertegün sayesinde hayli iddiali hale gelmişti. Atlantic şirketinin kayıtlarının kalitesi ve ekonomik fiyat uygulaması diğer müzik şirkelerinin feryad etmesine neden oluyordu. Şirket, albüm kapakların ağır gramajlı beyaz kaliteli kartonlara basmaya başladı, kartonlar kirlenmesin ve kolay yıpranmasın diye de üzeri şeffaf dayanıklı malzemeyle kaplanıyordu. Kayıtlarda standart 12 şarkı yerine çoğunlukla 14 şarkı oluyordu ve plaklar kalın vinile basılıyordu. Nesuhi`nin yaptığı bir diğer şey de Kaliforniya`da tanıdığı birinci sınıf caz müzisyenleri olan Shorty Rogers, Jimmy Giuffre, Herbie Mann ve Les McCann gibi West-Coast sanatçıları Doğu yakasına getirmek oldu ama belki bunlardan da öte daha da önemlisi Modern Jazz Quartet gibi bir büyük caz grubunu Atlantic firmasına getirmek oldu. Birlikte yirmi kadar albüm kaydettiler ve halen bu kayıtlar firmanın en değerli katalog kayıtları arasındadır.

 

 

İki yıldır askerde olması nedeniyle şirketten uzak kalan diğer kurucu ortak Herb Abramson terhis olup şirkete döndüğünde ortalığın hayli değişmiş olduğunu görür. Nesuhi geniş bir caz kataloğu yaratmıştır. Wexler üretimi genişletmiştir ve Herb`ün karısıyla arası iyi değildir. Ortalığın yatışması ve uyum süreci için ATCO (Atlantic Company) isimli yeni bir yan şirket kurulur ve başına Herb geçirilir.

 

1955 Ekiminde Atlantic Records, Los Angeles`lı Spark Record kayıt şirketini satın almaya karar verir. Şirketin sahibi söz yazarı ve prodüktörlük yapan iki beyaz gençtir. Bu iki genç daha Nesuhi`nin Kaliforniyadayken dikkatini çekmişti. Ahmet ve Nesuhi bu iki başarılı genci ATCO isimli yeni şirkete katılmaya ikna ederler. 1957 yılı aynı zamanda kayıt teknolojisinde önemli bir değişimin yaşandığı yıldır, kayıtlar artık stereo olarak basılmaya başlanıyordu. Bu konuda da öncü davranan Atlantic Records ik stereo kayıtları basan firmalar arasında yer almayı başarır. Çok kanallı kayıtlar müzik işinde büyük fırsatlar getirmektedir. İlk stereo kayıtlardan biri olan Bobby Darin`in "Splish Splash"i, Coasters`in meşhur "Yakety Yak"i ile birlikte bir de Ray Charles`ın "What`d I Say"i vardır.

 

 

Herb Abramson ile işler bir türlü düzelmez

 

 

Bir şey rayından çıktı mı yerine oturtması zordur… Herb Abramson ile işler de böyle bir sürece girmişti. ATCO elde ettiği mevzi başarıların ardından büyük bir patlama yaşayamadı. Aslında şirketin ilk pop sanatçısı kabul edilen Bobby Darin ile önemli bir başarı yakalanmıştı ve ama bu durum bile özellikle Ahmet ile Herb`ün arasındaki sorunları çözmeye yetmedi ve lafı uzatmayalım nihayetinde şirketteki payı olan 300 bin dolar karşılığındaki hissesi Abramson`dan satın alınarak şirkette sadece üç ortak kalır; Ahmet, Nesuhi ve Wexler.

 

 

"The Wall of Sound" ve Phil Spector

 

 

Hayatı Al Pacino tarafından oynanan ve popüler müzik tarihinin sıradışı müzik prodüktörlerinden Phil Spector ile Atlantic Records`un yolu 1960 ile 61 yıllarında iki yıllığına kesişir. Spector o sıra Kaliforniya`da Lester Sill ve Lee Hazelwood için prodüktörlük yapmaktadır. Yine Sill ve Hazelwood için kayıtlar yapmak üzere New York`a taşınır ve özellikle kullandığı gitar sololarıyla ünlü şarkılar üretir ama oluşan kimi anlaşmazlıklar sonucu iki yılın sonunda Phil Spector ile Atlantic`in yolları ayrılır.

 

Altmışlarda Atlantic Records Ray Charles ve Bobby Darin gibi süper starlarını Capitol ABC Paramount şirketine kaptırınca sadece büyük isimlerini kaybetmekle kalmaz, şirketin gelirlerinin üçte birini getiren isimlerini kaybetmiş olur. Neyse ki yine de şanslıdırlar çünkü bir gün habersiz şirkete Solomon Burke çıkar gelir. Wexler, Burke`ün büyük bir hayranı olmakla birlikte Apollo şirketiyle sözleşmeli olduğu için birlikte bir şey yapamamışlardır. Wexler, Burke`ü evine hoş geldin diye karşılar. Sözleşme sonrası birlikte yaptıkları ilk şarkı `Just Out of Reach" 1961 yılında hit şarkı olur.

 

 

Progressive müzik

 

 

1964 yılına gelindiğinde müziklerde farklılaşma başlamıştır. Üç ortak; Ahmet, Wexler ve Nesuhi bir araya gelip progressive müzik satmaya karar verirler. Burada `satmak` tabirini özellikle kullanıyoruz zira temelinde bu insanların yaptığı şey budur! Müziği takip etmek, değişimi izlemek, öngörü sahibi olmak ve zamanında doğru karar almak! Bu iş için yeni bir şirket kurmak gerekmektedir ve Cotllion isimli şirketle progressive müzik işine girerler.

 

Aynı yıl Wexler, Wilson Picket ile sözleşme imzalar. İlk başta işin başında Bernt Berns vardır ama ilk sonuçlar kötüdür. Wexler işe el koyar ve Wilson Picket ile gitaristi aynı zamanda ortaklık içinde oldukları Stax Records gitaristi ve prodüktörü Steve Cropper`ı bir otel odasına bir şişe Jack Daniels ile kapatır. Sonuç muhteşemdir… Dönemin büyük hitlerinden "In the Midnihgt Hour" ortaya çıkar. Picket`ın Atlantic ile beraberliği 1972 yılına kadar sürer.

 

 

1965 yılında ufukta Atlantic Records`un satılma olasılıkları görünmeye başlamıştır. Wexler böyle bir durumda ortaklık içinde oldukları Stax stüdyolarını satışın haricinde tutmak ister. Stax Stüdyoları`nın başındaki kişi, aynı zamanda ortakları olan Jim Stewart, Atlantic ile gelgitli ilişkiden artık yorulmaya başlamıştır, Wexler ise tam tersine hala büyük hitler çıkarabileceğini düşünmekteydi. Bu yüzden Alabama`ya giderek Rick Hall ve onun ünlü Fame Studios`unu bağlar, ilişki sürer.

 

 

Aretha Franklin ile kontrat

 

 

Wexler`in bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve hırsı dönemin genç sesi Aretha Franklin`e kanca atmasını sağladı. Aretha 1967 yılında Columbia firmasıyla sözleşme imzalamıştı ama orada pop mu yoksa caz mı ne söylediği pek de belli olmayan, hayli sönük giden bir durum vardı, oysa ki Wexler, Aretha`nın muazzam bir yetenek olduğunun farkındaydı, bir şekilde sorun çözüldü ve Aretha Franklin ile Atlantic Records sözleşme imzaladı. Büyük şarkıcının Atlantic için kaydettiği ilk şarkı "I Never Loved A Man" oldu. Bu şarkı müzik tarihinin en önemli kadın seslerinden birinin önündeki duvarları adeta yıktı. "Respect", "A Naturel Woman", "Chain of Fools" gibi büyük hitler ardı ardına geldi. 20. yüzyılın en önemli sesi, "Queen of Soul" doğmuştu.

 

 

Şirketin iki dehası; Wexler ve Ahmet farklı beğenilerini, yetenek keşfi becerilerini şirketin başarısına tahvil etmekte zorlanmıyordu. Wexler adeta RB tarihini yazarken, Ahmet Ertegün`de White Rock alanına girmeye karar verdi ve 1965`de sahne isimleri Sezar ve Cleo olan Sonny ve Cher ikilisini bu saçma isimden kurtarıp kendi gerçek isimleriyle, yani Sonny and Cher ile parlatmaya karar verdi yılın hit şarkısı "I Got You Babe" bir anda patladı. White Rock kararının ardından şirketti İngiliz işgali başladı denebilir. Ardı ardına Cream, King Crimson, Yes, Bee Gees ve hepsinden daha büyük başarı yakaladıkları Led Zeppelin`le anlaşmalar imzalandı. Bu grup ve isimlerin şirkete bağlanmasında The Rolling Stones`un büyük payı ve yönlendirmesi olduğu, şirket için adeta yetenek avcılığı yaptığı bilinir.

 

 

Ve Atlantic Records satılır

 

 

Ticaretin altın kuralı mıdır, öyle denir çünkü, her şey değerini bulduğunda satılır diye, müzik şirketleri de birer ticaret müessesesi olduğu için bu kuralın dışında değildir ve şirket ortakları; Ahmet, Jerry Wexler ve Nesuhi şüphesiz akıllı adamlardır. Warner Seven Arts`ın her bir ortak için 17 milyon dolarlık teklifi kaçırılacak bir fırsat değildir ve şirket 1967 yılında satılır.

 

 

Satıştan en büyük zararı (hatta kazığı) Stax Records`un sahibi (ve ortak) Jim Stewart mı gördü?

 

 

Warner ile satış anlaşması büyük bir haksızlığın doğmasına yol açtı. Atlantic Records ile dağıtım ortaklığı halinde olan Stax Records ve sahibi Jim Stewart 1965 yılındaki son sözleşmeyle 1968 yılındaki grubun satışı tüm iştirakleri içermektedir. Lafı uzatmayalım; gelinen son durumda öyle bir şey olur ki, Jim Stewart tüm Stax kataloğunu 1 dolar gibi bir sembolik rakama devretmek durumunda kalır. Bu açık bir haksızlıktır. Avukutlar hiç bir şey yapamaz. Jerry Wexler otobiyografisinde bu haksızlığı kabullenir ve bunu şirketin avkutanın bir oldu bittisi olarak izah eder. Kimsenin pek de haberdar olmdığı sözleşmede geçerli bir maddeye dayanılarak oluşan durumdur, herkes bu durumdan rahatsız olur ama yapılacak bir şey de yoktur.

 

 

İşler devam ediyor

 

 

Şirket satılır ama ortaklar şirkette yola devam etmektedir. 1969 yılında müzik tarihinin megastar gruplarından Crosby, Stills and Nash ile sözleşme imzalanır. 1969 yılındaysa farklı bir durum gelişir, piyasa kuralları işlemeye devam etmektedir ve Warner Seven Arts tüm iştirakleriyle daha büyük balık Kinney Corporation tarafından satın alınır. Kinney, temizlik şirketlerinden araba kiralamaya, cenaze işlerinden magazine ve eğlence endüstrisine kadar ucu bucağı pek de belli olmayan alanlarda faaliyet gösteren dev bir gruptur. Yeni satın alma operasyonu sonucu, çekiciliği ve işbilirliği kendinden menkul yetenek Ahmet Ertegün kendini bir anda Warner Brothers Records ve Atlantic Records`un başında bulur, şirket Ahmet`e büyük bir yetki ve güç vermiştir.

 

Atlantic Records bugün 1940`lı ve 50`li yıllardan beri ayakta kalabilen bir kaç şirketten biri olarak Time - Warner - EMi şemsiyesi altında yoluna devam etmektedir. Ahmet Ertegün 2006 yılında bir Rolling Stones konseri sırasında ayağı kayıp başını vurarak ölene değin şirketin başında kalmaya devam etti. Jerry Wexler emekli olup Florida`ya yerleşir ve 2008 yılında 91 yaşında ölür. Nesuhi Ertegün 1987 yılında emekli olur, 1989 yılında da hayatını kaybeder.

 

 

Arif Mardin`siz bir Atlantic Records portresi eksik olur

 

 

Kesinlikle doğru ama Berkle`de müzik eğitimi alıp, Quincy Jones Bursu kazanan ve 1963 yılında Ertegün kardeşlerle Atlantic Records`da çalışmaya başlayan ve 2001 yılında kendi şirketi Manhattan`ı kuran, 40 yılı aşkın süre içinde 40`tan fazla altın ve platin plak kazanan, yaşam boyu başarı ödüllü olup 2006 yılında yakalandığı hastalık sonucu ölen bu büyük müzik adamı için ayrı bir yazı yazmak şart.

 

Bu yazıda geniş ölçüde David Edwards ve Mike Callahan`ın "The Atlantic Records Story" isimli çalışmasından faydalanılmıştır.

 

Cazkolik.com / 21 Ağustos 2014, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.