Çağdaş caz kulvarında beğendiğiniz dört müzisyeni hayal edin ve hepsinin müziğe olan tutkularının boyutları altında, virtüözlük derecelerine göre bir araya getirin. Kendi dörtlünüzü oluşturun ve bu bağlamda ortaya çıkan ritim evrenine kulak verin. Elbette bu kompozisyonun pek çok varyasyonu olacaktır zira hepimizin kendi içinde beklediği, umduğu farklılıklar yatıyor. Ancak böyle bir hayalin en somut gerçekleşmiş hali 2012 yılında oluştu. Bu evrenin yüreğinde yatan sanatçı Fildişi köklerinden gelen Fransız baterist ve perküsyonist Manu Katché. Bu dört kişilik evrenin diğer gezegenleri arasında Kamerunlu basçı Bona Pinder Yayumayalolo var, sahne adı Richard Bona. Romalı Stefano Di Battista bu evrenin nefes üfleyicisi, Blue Note’taki birbirinden başarılı çalışmaları ile dikkat çeken saksofoncu, diğer üç enstrümandan boş kalan atmosferi nefesi ile dolduruyor. En son gezegenimiz ise İtalyan asıllı artık Belçikalı etiketli olan Eric Legnini. Kendisi piyanosunun tuşları arasında yakaladığı melodi ve armonileri bu dörtlü evrenin dizginlenemez çıkışları ile dinleyici önüne seriyor.
Çağdaş cazın dört yüce unsuru, kültürel bir paketleme ile bir araya getiriliyor. Afrika, Avrupa, Akdeniz harmanlaması geleneğe yapılabilecek en önemli katkı olarak, kendi özgün müziklerinin üstüne yeni bir müzik yaratıyor. Jazz in Marciac festivalinde ilk defa aynı sahneyi paylaşan dörtlü çaldıklarını sevdiklerinden dolayı bu birlikteliği bir turne kapsamında sürdürdü. Armoni kalıplarının yardımıyla, kendi virtüözlükleriyle bir araya getiren ekip, doğaçlama sınırlarını kendi besteleri ile zorluyor. Bir ön hazırlık evresinden sonra doğaçlama unsurları ile bezenen müzik kelimenin tam anlamıyla iyi bir caz ortamı yaratıyor. Zira Humphrey Lyttelton’un dediği gibi, hiçbir ön hazırlık yapılmayan besteleme anlamında doğaçlama, iyi caz müziği için gerekli ve uygulamaya elverişli değildir. Dörtlü bu açmazı kendi aralarındaki doğal melodi etkileşimi ile alt ediyor ve müziklerinin her aşamasında seyirciye ulaşmayı başarıyor. Tamamıyla yeni melodik çizgiler yaratan dörtlü, özellikle modern caz doğaçlama biçemlerinden ilham alarak pek aşina olmadığımız armonik çizgiler döşüyor.
Kendi kulvarında başarılı olan bu dört müzik şövalyesi kendiliğindenlik ve canlılık içerisinde özdeşmiş durumda. Yapılan müzik içerisindeki ses dolgunluğu her müzisyenin bireyselliğinin aynası olarak dinleyiciye ulaşıyor. Cazın tüm temel unsurları bu dört sanatçı tarafından bir araya getiriliyor ve ortaya çıkan dingin melodik müzik protestoculuğunu sürdürüyor. Yoğunluğa vurgu yapan dörtlü, ölçü, simetri ve düzgün vuruşların ortadan kalkmasına kendi ahengi içerisinde bir çağrı yapıyor. Esrik ve tutkulu ritimler bir enstrümanın vuruşu ile yolculuğa başlıyor, sonra yoldaşları ile desteklenip bir ritimsel kuyuya dönüşüyor. Bu kuyudan dönem dönem ritim çeken enstrümanlar ustalıkla bir araya getirilip paralel bir atmosferde birbirleri ile atıştırılıyor, belli düzeyde birlikte ilerleyip, kucaklaşan ritimler her zaman kendi yolunun yolcusu olduğundan da feragat etmiyor. Bir ritimsel bireysellik içerisinden doğan bir armonik bütünlük.
Kendileri için “all stars” tanımı pek çok defa kullanılmış durumda oysa bu tanım var olanı popülist bir şekilde ifade etmekten öteye gitmiyor. Bir tarafta piyano, davul, saksafon ve bas enstrümanları var; diğer tarafta ise bu enstrümanları en özgün, lirik icra eden sanatçılar. Beklenen kocaman bir egodan ırak, ruh besleyici virtüözlük, ritimlerin bir araya nakış edilmesi ile oluşan armoniler cereyan ediyor bu dörtlünün evreninde ve biz müzikseverleri güzel bir konser bekliyor.
Zekeriya S. Şen
Cazkolik.com / 12 Haziran 2014, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.