12 Çellist: Şefsiz bir topluluk ne demek?

12 Çellist: Şefsiz bir topluluk ne demek?

11- 29 Eylül 2019 tarihleri arasında Zorlu PSM’de müzikseverleri sonbahar festivali Neue! Step bekliyor. 1972’den bu yana Berlin’de ve dünyanın pek çok şehrinde konserler veren klasik müziğin güçlü topluluklarından olan Berlin Filarmoni’nin 12 çellisti de festival kapsamında 29 Eylül akşamı İstanbul Zorlu PSM Turkcell sahnesinde müzikseverlerle buluşacak.

 

Arkadaşımız Nazlı Toprak, festivalin beklenen konserlerden “Berlin Filarmoni Orkestrası’nın 12 Çellist’inin” yöneticisi ve 12 çellistten biri olan Martin Menking ile görüştü.

 

Cazkolik.com

 

 


 

 

Çello, orkestrada enstrümanlar arasında evrenselliği temsil eder

 

Nazlı Toprak: Öncelikle, 12 çellist grubunun bu kadar uzun zamandır devam etmesinin sırrı ne?

 

Martin Menking: Grubumuz neredeyse 50 yaşında ve bu nedenle biz grubu daha da geliştirmek ve sürdürmek için müzik tarihine karşı zorunluluğumuz olduğunu hissediyoruz. Sırlarımızdan birisi, hepimizin birbirimizle çok iyi anlaşması. Birlikte seyahat ediyoruz ve bu bazen çok yorucu olabiliyor. Bu gibi durumlarda birbirinizi iyi tanımanız ve sevmeniz gerekir, aksi takdirde işe yaramaz. Grubumuzla ilgili en önemli şey hepimizin yaptığı işten keyif alması. Burada her zaman, daha fazla konser vermeye hazır ve çalmaya istekli olması gereken 12 müzisyene ihtiyacımız var. Bu, ancak herkes gerçekten isterse ve işten keyif alırsa mümkündür. Ve bugün de öyle!

 

 

Nazlı Toprak: Grubunuzun kuruluşu nasıl gerçekleşti 1972 yılında?

 

Martin Menking: Çağdaş çellocuların babası olarak kabul edilen Pablo Casals`ın sadece çellolardan oluşan bir orkestrayı hayal ettiği söylenir - yani bu alışılmadık bir fikir, ama tamamen yeni bir fikir değil. Çello, orkestrada enstrümanların arasındaki evrenselliği temsil eder. En güzel tondan en boğuk vuruşa, en soylu parçadan en rahatsız edici gürültülü sese, çellolar için her şey mümkündür ve iyi biçimlendirilirse çok çeşitli müzik efektleri için mükemmel rezonans sağlarlar. Bugün “Erken Müzik” olarak adlandırdığımız dönemde, yani üç - dört yüz yıl önce, “consorts of gambas” denilen, sadece viyolonselin şefkatli sese sahip kuzeni ve çalınırken gitar gibi değil bacakların arasına dikey tutulan viol olan viola da gamba’dan oluşan küçük topluluklar varmış.

 

1972’de Filarmoni üyelerinin Alman çellist Julius Klengel’in on iki çello için yaptığı Hymnus bestesine yaptığı radyo prodüksiyonu, böyle bir solo topluluğu kurulmasının itici gücü oldu.

 

Berlin Filarmoni`nin avantajı

 

Nazlı Toprak: 12 Çellistin, Berlin Filarmoni Orkestrası’nın bir parçası olmasının avantajlı olduğunu düşünüyor musunuz?

 

Martin Menking: Tabi bunun bir çok avantajı var! Berlin Filarmoni Orkestrası olmasaydı, biz de "Berlin Filarmoni Orkestrası’nın 12 Çellist’i," olmazdık :-)

 

Ancak, hepimiz orkestrayla aynı görev listesine sahibiz, bu da orkestra ile aynı zamanlarda serbest ya da serbest olmadığımız geliyor. Bu yüzden bir konser için bize istek geldiğinde, yaptığımız ilk şey orkestranın zaman planınına bakmak: Orada çalmak zorunda olduğumuz için tartışacak bir şey kalmaz: orkestra tabi ki her zaman önce gelir!

 

Orkestrada bir grup olarak çok yoğun bir şekilde birlikte çalışmamızın büyük avantajları var: birbirimizi tanıyoruz, iyi koordine ediliyoruz ve bu yüzden de grubumuz orkestrada homojen kalıyor. Berlin Filarmoni’nin içinde çok sayıda farklı oda müziği grubunun bulunması, orkestranın kalitesi için de son derece önemli.

 

Şefsiz bir topluluk ne demek?

 

Nazlı Toprak: Orkestranın aksine, bir şef olmadan uyum içinde çalmayı nasıl başarıyorsunuz?

 

Martin Menking: Bir şef olmadan çaldığımız gerçeği, grubun güzelliği! Ve ayrıca ilk önce öğrenmeniz gereken zorluk. Kimin neyi çalacağı, kiminle ne zaman tepki vermeniz gerektiği, herkesin birlikte çaldığı zamana kimin karar vereceği ... provalarda açıklığa kavuşturmaya çalıştığımız sorulardır bunlar.

 

Nazlı Toprak: Sizin toplulukta yönetici olarak göreviniz nedir?

 

Martin Menking: "Yönetici direktör" olarak görevim çok çeşitli. Bizim için çalışan bir ajansımız yok, kendi kendimizi organize ediyoruz. Bunun birçok avantajı var, ancak bazen de çok fazla iş var (örneğin, böyle röportajları cevaplarsınız :-)). İşi paylaşıyoruz, yani ben yalnız başıma yapmıyorum! Herkes çalışmalara katılıyor, yoksa işe yaramaz. Almanya`da okullarda “sınıf temsilcileri” denir: başkaları tarafından herkesi temsil etmek üzere seçilen bir çocuk. Rolümü böyle anlıyorum.

 

Farklı tarzlar arası dengeler

 

Nazlı Toprak: Caz, tango ve avangard parçaları klasik müzik ile yorumluyorsunuz. Repertuvarınıza tür seçerken dengeyi koruyor musunuz?

 

Martin Menking: Farklı stiller arasındaki dengeyi bulmak çok zor. Bazı dinleyiciler sadece "klasik müzik", bazıları ise sadece caz, tango, film müziği vb. istiyorlar. Herkesi memnun etmeye çalışıyoruz ve bazen organizatörün isteklerini de göz önüne alıyoruz. Sonunda her şey doğru karışıma bağlı.

 

 

Albüm projeleri nasıl gelişiyor?

 

Nazlı Toprak: O halde, bir sonraki projeniz/albümünüz ne üzerine olacak?

 

Martin Menking: Genellikle bir repertuvardan emin olduğumuzda yeni bir albüm kaydederiz. 12 çellistin problemi, 50 yıl önce bu enstrümantasyon için neredeyse tek bir parçanın bulunmaması. Bu yüzden bestecileri ve aranjörleri bizim için eser yazmaya veya düzenlemeye ikna etmek zorunda kaldık. Yeni bir repertuvar ile bir albüm kaydetmek istiyorsak, her bir parçanın önceden düzenlenmesi gerekir. Ve kayıt yapmadan önce mutlaka konserde çalmış olmalıyız. Bu da, zaten çok az olan zamanımızı iyice alıyor. 12 çello için iyi düzenleyiciler nadirdir, bu çok özeldir. Neyse ki, bazı meslektaşlarımız bir kaç yıldır bizim için mükemmel düzenlemeler yapıyorlar, örneğin David Riniker.

 

Bir sonraki albümümüz muhtemelen Berlin`deki 50. yıldönümü konserimizin canlı bir kaydı olacak. Bu konser aslında 2022 Ocak`ında olacak ama şimdiden organizasyonla başlıyoruz.

 

Nazlı Toprak: Müzikal olarak “toplulukta bireysel” olabilmeyi nasıl sağlıyorsunuz?

 

Martin Menking: Orkestrada yaylılarda bireysel sanatçılar aslında nadiren duyulur. Mesele şu ki, bir grup mümkün olduğunca homojen ses çıkarmalı. 12 çellist grubunda ise, bazıları diğerlerinden daha çok olabilir ama herkes zaman zaman da olsa solo yapar.

 

Ya doğaçlama?

 

Nazlı Toprak: 12 çellist grubu repertuvar üzerinde çalışırken en çok neye önem verir; orjinal haliyle çalmaya mı, yeniden yorumlamaya mı? Siz ve grup üyeleri, özellikle bazı türleri çalarken doğaçlama alanı buluyor musunuz?

 

Martin Menking: Doğaçlama için fazla yerimiz yok. Klasik bir müzisyen olarak, örneğin bir caz müzisyeninden farklı bir eğitim almışsınızdır. Caz ve tango gibi düzenlemeleri yaptığımızda, kulağa orjinalden farklı gelir. Biz çaldığımız parçalara yeni renkler vermeye çalışıyoruz. Daha iyi ya da daha kötü olsun diye değil, farklı olmaları için. Bazen bir parçanın grubumuz için pek uygun olmadığını fark ederiz, yorumlamamız orjinalden daha kötü olur. Bu durumda repertuvarımızdaki parçalara yer veririz.

 

 

Nazlı Toprak: 12 çellist topluluğunun izleyicisi kimdir? Genç kuşak izleyicilerin topluluğunuza ve müziğinize karşı tutumunu nasıl buluyorsunuz?

 

Martin Menking: Hedef kitlemiz ülkeden ülkeye bile çok farklı. Düzenli olarak yaptığımız çocuklara yönelik ve eğitim konserlerimiz sayesinde pek çok gence ulaşıyoruz, ama aslında dinleyicilerimiz her yaş grubundan.

 

"Ekmeksiz bir sanat" olarak müzik

 

Nazlı Toprak: Müzik sizin hayatınıza nasıl ve ne zaman girdi? Müziğin yaşam merkeziniz olacağını anladığınızda kaç yaşındaydınız?

 

Martin Menking: Annem her zaman bir aile yaylı dörtlüsü istemiş! Dört çocuktan ikincisi olarak doğumumu, daha sonra Münih`deki çocuk kliniğinin başı olacak büyük amcam gerçekleştirmiş. Kendisi keman ve viola çalıyordu. Doğduğumda benim büyük ellerimi gördüğünde, şöyle demiş: “Bu oğlan çello çalmalı!” Annem benim her zaman bir dişçi olmamı istedi, neyse ki bu gerçekleşmedi. Babam müziğin "ekmeksiz sanat" ve "dünyadaki en güzel HOBİ (!)" olduğunu söylerdi.

 

 

12 yaşımdayken yeni bir viyolonsel öğretmeniyle çalışmaya başladım. Şehrimizin operasında çello sanatçısıydı, hızlı bir arabası, güzel bir karısı, evinin bodrum katında bir masa tenisi masası vardı, dondurma yemeye, sinemaya giderdik ve Yılbaşı Gecesi her zaman havai fişek patlatırdı. Ne istediğimi böylece anladım.

 

Nazlı Toprak: Çalmak ve prova yapmak dışında siz kişisel olarak nasıl vakit geçiriyorsunuz?

 

Martin Menking: Doğayı ve açık havayı çok severim, göle çok giderim, yüzerim, bisikletimi ve teknemi kullanırım, koşarım, ava gider, elma ve mantar toplarım.

 

Nazlı Toprak: Berlin`de ve diğer ülkelerde çalarken farklı hissediyor musunuz?

 

Martin Menking: Berlin`de çalmak hâlâ en güzel şey, çünkü Berlin Filarmoni hiç şüphesiz dünyanın en iyi salonu!

 

İstanbul konseri?

 

Nazlı Toprak: Teşekkür ederim, sorularıma vakit ayırdığınız için. Bir cazsever olarak konserinizi merakla bekliyorum. Müzikseverleri İstanbul`daki performansınızda neler bekliyor?

 

Martin Menking: İstanbul`a renkli bir programla geliyoruz. Türkiye`de de çalmayı dört gözle bekliyoruz, bu bizim için çok özel bir şey! Umarız herkese göre bir şeyler olur. Türkleri özellikle sıcak ve samimi insanlar olarak biliyoruz ve onlar için güzel bir akşam hazırlamaya çalışacağız. Dileyen okuyucularımız 12 çellist ile daha fazla bilgiyi http://www.die12cellisten.de/ sayfasından okuyabilir. En iyi dileklerimle.

 

Nazlı Toprak

 

Cazkolik.com / 11 Eylül 2019, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Nazlı Toprak

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.