5 Ağustos cumartesi günüydü. Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin günlerdir duyuruları yapılan Retro Day şenliği için üniversitenin yollarına çıkarken yanımda en yakın arkadaşım Deniz’le meğer nelerle karşılacağımızı tahmin bile edemezmişiz. Hisar Kampüsü’nün içinden aşağıya BÜMED’e doğru yürür ve kurulan pazarın içinden geçerken meğer Alice’in aksine karanlık bir kuyuya değil rüya gibi aydınlık bir güne düşüyormuşuz.
Parti alanına vardığımızda BÜMED ekibinin çiçek gibi hanımefendileri ile sevinçli bir kavuşmanın ardından yükselen müzikler içine çekti önce. 70’ler, 80’ler ve 90’lar çalıyordu. Kent FM DJ’leri canlı performanslarla Modern Talking, Laura Branigan, Michael Jackson ve Madonna şarkılarıyla 80’lerin; eski 45’liklerimizle 70’lerin ve en ünlü şarkılarıyla 90’ların içine çekerken baş döndürüyordu.
Jaws filmiyle aynı yaşta olduğum için zaten müziklerle sarhoş olmuş halde her köşesinde ödüllü yarışmalar, oyunlar ve retro etkinliklerle hediyeler sunan festival alanının içinde kaybolmuştum. O güzel yıllar. Hani şu son 15 yıl değil. Büyüleyici bir atmosferin içinde BÜMED lokalinin ağaçlıklı alanında aslında tam anlamıyla bir dünya kurulmuştu. Alanın her tarafı fantastik bir retro. Tıpkı bir lunapark ya da Disneyland atmosferi gibi bir yanda grafiklerle süslenen fotoğraflarınız çekiliyor; öte yanda etrafta elma şekerler, patlayan şekerler ve sponsorların rengarenk sürprizlerle zenginleştirdiği eğlence atmosferi.
80’li yılların abajurları ve koltukları ile oturma köşeleri; 70’lerin o kalın yeşil camlı vazoları, 90’ların çarkıfelek köşesi ve hediyeleri, dev bir jukebox, plaklar, pikaplar, etrafta Ajda’dan tutun Adile Naşit’e kadar bir sürü imaj. Günün MC’liğini yürüten Levent Erim’in eğlendirdiği yarışmalardan biri kulaklığı takıp şarkıları intro kısmından tanımak üzerine kuruluydu. Ödül dev bir kulaklık olacaktı. Nostaljik ve renkli buzdolabından tutun, kocaman pikaplara ve tetrislere kadar dolu hediyeler dağıtılırken hepimiz çocuk olduk.
Deniz’in ısrarlarıyla yarışmaya katılarak belki bir DJ olarak mızıkçı bir çocuk olmuştum ama adaleti sağlayan bana özel antik dönemlerden zor sorular oldu. Ancak yarışmayı kazanırken bildiğim zorlayıcı sorular içinde hiç değilse son soru kolaydı. Mikrofonla avaz avaz “Coco Jambo” çığlığımla yarışma bitirdim ve o kulaklığı kaptım. Parti sadece Boğaziçililere değil herkese açıktı ve saatler ilerledikçe bir festival ortamı yaşanıyordu.
Lokalin havuz kısmında DJ kabininden yükselen müziklerle güneşlenip, serin içeceklerini yudumlayıp, dans edenler mi istersiniz, Gloria Estefan’ın o meşhur “Oye mi Canto” şarkısı çalarken dans eden profesyonel dansçılar mı istersiniz... Her yer müzik ve her yer mutluluk dolmuştu. Havuz parti DJ setinde Kent FM DJ’lerinden Serdar Gülmez, Metehan Mert Çakır ve Levent Erim’in özel setlerinden sonra sıra bana gelmişti. Günün DJ’lerinden biri olarak mezun olduğum okulda 80’ler, 90’lar özel setini çalarken aynı bölümden arkadaşım Fulya ve bizim Deniz’le uçtuğumu hatırlıyorum. Zevkten dört köşeyken aynı üniversiteden tıpkı mezunlar gününde olduğu farklı bölümlerden hatırladığım ve hiç bilmediğim onlarca mutlu yüz mutluğuma eşlik ediyordu.
DJ kabininde tüm zamanların en basit ama eğlenceli koreografisine sahip “Macarena” şarkısını çaldığımda mikrofonu elime aldım. Neredeyse havuzdaki herkesi dansa davet edip şarkıyı yeniden başlattığımda o şamata koreografi ile hepimiz dans ediyorduk. Sevgili Hakan Eren’in alana taşıdığı yıldızlar geçidi İskender Doğan, Gülden Karaböcek, Işıl Yücesoy, Ferda Anıl Yarkın, Funda, Semiha Yankı, Reyhan Karaca, Nazan Şoray, Nil Burak, Ah Canım Ahmet, Sibel Alaş ve Seyyal Taner’le binlerce kişiyi coşturdu. Hele hele retro sahnesindeki muhabbetler şiir gibiydi; şarkılar da ayrı şahane. Işıl Yücesoy’un sımsıcak muhabbetini mi?, eşlik ettiğimiz Sibel Alaş ve Gülden Karaböcek şarkılarını mı, hangi birini yazayım?
Seyyal Taner sahneye çıktığında arkadaki dev ekranda gökkuşağı bayrağı yansıtılırken “Hepimiz bütün bu renklerin içindeyiz” diyordu. Tıpkı günün sloganı gibi #birliktegüzeliz hissi gökyüzüne ulaşmıştı. Sevdiğimiz şarkılarla, muhabbetlerle ve müzikle birlikte güzeliz. Hatta bana göre politikacılarla, canımızı sıkan gündemlerle değil sadece şarkılarla ve hoşgörülü, aydınlık insanlarla.
Konserlerin ardından düzenlenen yarışmada en başarılı retro kıyafetler seçilirken omuzuna bir kasetçalar (boombox) sırtlanmış, cebine walkman takmış, kot pantoluna kadar 80’lerden gelmiş Ahsen ve kıyafetinde tüm ayrıntılarla adeta o yıllardan fırlamış İlknur iki arkadaş alkış tezahürat birinci oldular. Seyyal Taner, Nazan Şoray ve Nil Burak’ın D&R standında imza günü büyük şenliğin en samimi etkinliklerinde biri olarak görülmeye değerdi.
1.500 kişi hatta belki daha fazlası ülke gerçeklerini kapının dışında bırakmıştık. Sadece müzik vardı; belki de herkesi birleştiren en büyük güç. Gecenin ilerleyen saatlerinde havuzun loş ışığında hep birlikte medeni bir kalabalık olabilmeyi ne kadar özlemişiz ve ne kadar bozuldu Ortaköy, Taksim gibi eğlendiğimiz tüm kaçamak yerlerimizin dokusu. Mutluyduk. Dışarıdan her yaştan misafirler, Boğaziçililer ve hepimiz.
Kapanışın DJ performansı Anadolu-pop funk ve Türk halk müziği eserlerini elektronik müzikle buluşturan Kozmonotosman ile bozulan dokumuzun güzel müziklerine yepyeni bir makyaj yapıyordu. Rüya müzikti ve artık bizleri birleştirebilecek tek dayanağımız.
Cenk Erdem
Cazkolik.com / 11 Ağustos 2017, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.