Cenk Erdem hafta başı üst üste iki güzel konsere imza atan Pink Martini konser izlenimlerini Cazkolik için kaleme aldı, bu gözlemler ve tümüyle içerden gelen ilk el bilgilerle konseri ve yaşananları öğrenmemizi sağlıyor. Bu konserler için Passion Turca ekibi çok uğraşıyor ve emek veriyor ama çoğunlukla da emeklerinin karşılığını alıyor, hafızalara kazınan konserler müzikseverin gönlünde yer ediyor.
Cazkolik olarak biz da bundan böyle sadece konser öncesini değil, yaşanan konserleri de daha sık yazacağız, hatta belki bir çok yazarımız bunu gerçek bir müzik, konser eleştirisi olarak kaleme alacak, zira müzik ortamımızın buna ihtiyacı var ve sevgili Cenk gibi hem mutfağın içinde hem de müziğin ruhunun, duygusunun içinde olan insanların yakın gözlemleri, ilk el bilgileri müziksever olarak bizleri bundan sonraki konserler içinde ufkumuzu aydınlatıcı bilgilere, etkilere sahip olacaktır.
Pink Martini forever
Pasion Turca’nın 10.yaşını kutlamak üzere Türkiye’ye yeniden gelen Pink Martini, 5 Temmuz 2010 gecesi Kuruçeşme Arena’da rüya gibi bir geceye imza atmış oldu.
Yıllardır Çeşme’den, Bodrum’a, İstanbul’dan Ankara’ya defalarca birbirinden güzel şarkılarını konserlerle Türkiye’deki hayranlarıyla sahnede paylaşan Pink Martini’nin dinleyicileri artık birçok şarkılarını sanki çok iyi ezberlemiş ve gelmiş gibiydi.
6 Temmuz Ankara konseri öncesinde İstanbul konseriyle görkemli bir başlangıç yapan grup son hız Avrupa’yı gezmeye devam ediyor. Barcelona’dan, Atina’ya tüm Avrupa şehirlerini son albümleri “Splendor in the Grass” için çıktıkları turneyle gezen Pink Martini’yi Kuruçeşme Arena 4000’den fazla seyirci ile karşıladı ve üstelik konser tüm dinleyiciler için oturmalı bir konser olarak son derece şık planlanmıştı.
Güzel bir konser için herkes çoktan yerini almıştı ki beklenen misafir süperstar protokolün birinci sırasındaki yerini almak üzere son dakikada içeri girdiğinde, tüm kameralar Ajda Pekkan’ın başına üşüştü. Bu sırada tam da grup sahneye çıkmak üzere olduğundan, Ajda Pekkan ani bir hamle ile kulise yöneldi. İlgiyi üzerine çekmek istemeyen süperstar, Pink Martini’ye ayıp olsun istemiyordu ve bir kez daha ekranın önünden hiç inmek istemeyen diğerlerine göre ne kadar nezaketli ve ne kadar star olduğunu göstermiş oluyordu. Ancak ne var ki konser sırasında da VIP konuklar bile yandan yandan i-phone’larıyla Ajda’yı fotoğraflamaya devam ettiler. Acaba bundan mı rahatsız oldu yoksa sonradan öğrendiğimize göre Nahide’ye yetişmek mi için mi kalktı?, bilemiyorum ama Ajda onca patırtıya rağmen birkaç şarkı sonra konseri terk eyledi.
Geceye benim her zaman röportajlar için konuştuğum ve pek kaynaştığım grubun kurucusu, şarkı yazarı ve piyanisti hatta yaramaz çocuğu Thomas Lauderdale sempatik Türkçe bir konuşma yaparak başladı. ”Hang on little tomato“ albümlerinin açılış şarkısı, “Let’s never stop falling in love” ile başlayan konser sanki bize gece için ipucu veriyordu çünkü gece boyunca China’nın sesine ve şarkılara aşık olmaya devam ettik. Ama özellikle “ilk albümlerinden ezberlediğimiz geleneksel İspanyol şarkısı “Donde estas, Yolanda?“ izleyicilerden oluşan binlerce kişilik bir koro ile söylendi.
Yeni albümlerindeki “And Then You’re gone” şarkısı için “Franz Schubert’ten ilham alan piyano girişine, Gloria Gaynor’ın disko marşı “I will survive”daki güçlü sözlerden ilham alan sözler ekledik” diyen Lauderdale, gece boyunca sahnenin sempati güzeli oldu. Bir deniz kızının bir denizciye aşkını anlattığını Napolitan şarkı “Ninna Nanna” koca arenada China’nın sesiyle güzel bir aşk büyüsü gerçekleştiriyordu. ”Splendor in the grass“ albümünün bu en güzel şarkısı izleyiciden kıyamet alkış aldı.
Gecenin şaşırtan anlarından biri genç bir kızın sahneye koşup, China’ya peçete uzattığı an oldu. Ne olduğunu çözmeye çalıştığımız saniyeler henüz geçmeden, genç kız koca bir sandalyeyi kapıp sahneye tırmanmaya kalkıştı. On beş gün aç kalmış bir maymun, muz ağacına tırmanır gibi genç kızın “bu son derece estetik olmayan” haline güvenlik müdahale etti. China’nın izniyle sahneye güvenlik tarafından eşlik edilerek çıkartılan genç kız, erkek arkadaşına evlenme teklifi etti ama ben böyle çirkin teklif görmedim. Geçen sene Açıkhava’da Ajda konserinde de bir delikanlı, sahneden evlenme teklifi etmişti ancak bunu son derece zarif bir şekilde yapmıştı. Langır lungur sahneye fırlayan, yaz ortasında çizme giyen bu genç kızın teklifi herhangi bir izleyiciyi etkiledi mi? Bilemiyorum ancak bu teklif üzerine sahneye gelen erkek arkadaşından mikrofona çarpan cılız bir “evet“ sesi de ayrıca bombaydı. Sahnenin bu sürprizine bakacak olursak, bir kere bizim kültürümüzde kızlar evlenme teklifi etmezler bir.
Hadi bunu geçtim, diyelim ki bir genç kız böyle orijinal bir teklifte bulunacak , en azından daha zarif olabilirdi. Televizyonda canlı yayında evlenme enflasyonuna bir de konserlerde evlilik teklifi modası eklenmiş oldu ve böylelikle gittikçe kaybolan incelikler yerine toplu histerilere devam.
Pink Martini’nin her şarkısında izleyicilerin gözünden keyif akarken, China meşhur “Katibim” şarkısını söylerken Türkçe şarkı söyleyişindeki aksanıyla hafif dalga geçerek: ”Bilemiyorum acaba şaşkınlıktan mı yoksa keyiften mi bu kadar gülüyorsunuz” diye espri yapmayı da ihmal etmedi. 70’lerin televizyon yıldızı Rafaella Cara’nın şarkısı “Tuca Tuca” için China ve Thomas’ın özel dansları ayrıca pek sempatikti… Pink Martini veda ettikten sonra delice alkışlar ve bisle sahneye “Amado Mio” şarkısını söyleyerek geri döndüğünde yer gök Pink Martini oldu…
Son şarkılarında şu yeni çift adayı en önde dans ederken, Pasion Turca ekibini sahneye çağırınca hiç olmadığım kadar mahcup ve Britney hallerimi bırakarak kulisten sahnenin en arkasına geçtim. Tüm Pasion Turca ekibi olarak mahcup ama mutlu bir halde elimizde zillerle son şarkıya eşlik ettik… Tüm konser boyunca binlerce kişiyle ve Pink Martini ile hepimiz tek bir şarkıydık: Pink Martini forever.
Cenk Erdem
Cazkolik.com / 09 Temmuz 2010, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.