Şef Leonard Bernstein
- İlk kondüktör kimdi?
- Baton kullanmaya ne zaman başlandı?
- Orkestraların gerçekten şeflere ihtiyacı var mı?
- İlk kadın şef kimdi?
Mütevazı koro şeflerinden, son teknoloji batonlarını sallayan büyük maestrolara kadar, orkestra şefinin rolü yüzyıllar boyunca tanınmayacak kadar değişti. BBC Music Magazine'den Andrew Green okurları için şefliğin evriminin izini sürdü ve biz de bu önemli çalışmayı Cazkolik için orjinalinden çevirdik.
Toscanini acımasızdı
Karajan kontrol manyağıydı
Beecham esprili biriydi
Kameralar Bernstein'ı severdi
ve herkes Barbirolli'ye hayrandı
Ama, tüm hatalarına ve kendilerine has özelliklerine rağmen çok az kişi orkestra şeflerinin mülayim birileri olduğunu söyleyebilir.
Aslında, opera sanatçıları haricinde, orkestra şefleri yıllar boyu kamuoyunun ilgisini herkesten fazla çekmiştir. Önlerinde çalan müzisyenler ve şarkıcılar ağır işi üstlenirken, afişlerde ve televizyonda gördüğümüz, en yüksek maaşı alarak şöhretin tadını çıkaran kişiler hep orkestra şefleri olmuştur.
Yine de, sanatları genellikle en az anlaşılan ve takdir edilenler de onlardır, hatta bazı şüpheciler şeflerin gerekli olup olmadığını açıkça sorgulamaktadır. Ama yine de varlar ve bu durum uzun yıllardır böyle. Peki, şefler nasıl ortaya çıktı? Zamanda geriye giderek maestroluğun ortaya çıkışını keşfetmenin zamanı geldi.
Orkestra şefliğinin ortaya çıkışına bakacak olursak, korolarla giderek daha karmaşık hale gelen orkestral müziğin icrası sırasında topluluğun düzenini korumak amacıyla sürenin iyi kullanılması gerekliliğiyle başlamak gerek.
Vokal grup performanslarını yönetmek için el işaretlerinin (cheironomy) kullanımı milattan sonra birinci yüzyıla kadar uzanır. Bununla birlikte, genellikle, cheironomy ve time-beating ile ilgili ilk yazılı kayıtlar ve görsel anlatımlar 15. yüzyılda, örneğin Sistine Şapeli'ndeki şapel/katedral koro performanslarıyla ilgilidir.
Hans Richter, Avusturya-Macaristanlı orkestra şefi.
'Koro şefi', ritmi 'yönlendiren' şarkıcılarla beraber çalışabiliyordu, bir koroda belirli şarkıcılar koro şefinin müdahalesine gerek kalmadan tempo tuttukları uygulama, katedral ve kolej şapel korolarında hâlâ görülebilir.
Avrupa'da (özellikle İngiltere'de) 18. yüzyılda halka açık seküler konserler geliştikçe, enstrümantal toplulukların büyüklüğü ve çeşitliliği göreceli olarak artmıştı. Bu topluluklar az ya da çok zaman harcamayı da gerektiriyordu, ancak bazı çalgıcılar bunu meslekî yeterliliklerine karşı küçümseme olarak algılamıştı.
Ayakla yere vurmak yasak değildi
Bu işi yapan genellikle baş kemancı ya da klavyeciydi, kendileri çalmaya devam ederken her türlü ayakla vurma dahil el, kol ve diğer bedensel hareketleri kullanarak eserin icra ediliş biçiminde istenen ayrıntıların aralığını aktarmada 'liderlik' ederlerdi, aslında 'şef' kelimesi 18. yüzyıl kaynaklarında klavyecileri yönlendiren bir kelime olarak da karşımıza çıkmaktadır. Mitsuko Uchida'nın Mozart'ı piyanodan yönettiği bu klipte olduğu gibi, solistin klavye veya keman podyumundan yönetme geleneği günümüzde de devam etmektedir:
Dikkat çekici şekilde müzikal olmayan türden duyulabilir bir ritmik ses çıkararak süre tutma uygulaması 19. yüzyıla kadar tamamen ortadan kalkmamıştı.
Orkestralar ilk ne zaman şeflere sahip oldu?
Beethoven'ın 19. yüzyılın başlarında ve ardından Schumann, Brahms ve Tchaikovsky gibi başarılı romantik bestecilerin gelişiyle birlikte müzik önemli ölçüde karmaşıklaştı ve aynı zamanda büyük ölçüde genişletilmiş orkestra grupları için besteler yazılmaya başlandı. Keman veya klavye bölümünden yönetmek, teknik detaylar, stil ve ruh açısından daha fazla karar verilmesi gerektiği için giderek elverişsiz hale geldi.
Örneğin, müziğin rubato -esnek tempo- unsuruyla geliştirilmesi cazip bir yenilikti ancak bu esnekliğin doğasına tek bir kişinin karar vermesi ise oldukça pratikti.
Böylece, yeni müziğin 'yorumlanmaya' ihtiyaç duyduğu varsayımı şeflik sisteminin kurulması bakımından ikinci önemli gerekçe haline geldi. Bununla birlikte, orkestra şeflerinin konser platformunda, orkestranın önünde ama sırtları seyirciye dönük kaba bir davranış olarak değerlendirilebilecek bir duruştan bugün alıştığımız sırtı dönük pozisyonlarını almaları vakit aldı. 1873 gibi oldukça geç bir tarihte Fransız orkestra şefi Jules Rivière Londra'da orkestranın ön sırasında, seyirciye yüzü dönük ve oturarak şeflik yapmıştı.
İronik olarak, günümüz ünlü orkestra şeflerinin kendine özgü birileri olması bakımından daha az alan var.
Orkestra şefinin imajının ve öneminin hızla gelişmesi esasen ve özellikle uluslararası konser sahnelerinin büyümesi, kayıt endüstrisi ve seyahatin kolaylaşmasıyla 20. yüzyıla ait bir olgudur. Modern maestroların belirli bir eserin spesifik 'yorumunu' dikte ettiği fikrine artık iyice alıştık, ancak ironik bir şekilde, bugün kendine özgülük bakımından bestecinin niyetlerini yansıtması bakımından 19. yüzyıla göre çok daha az alan olduğu gerçektir.
Orkestra şefleri baton kullanmaya ne zaman başladı?
Orkestra şefinin ortaya çıkmasından çok önce, kolun bir şekilde uzatılmasının/sallanmasının performans sırasında tempoyu daha görünür kıldığı fark edilmiş ve modern batonun öncülleri arasında sırıklar, yere vurulabilir asalar veya rulo haline getirilmiş kağıtlar yer almıştı. Erken dönem kilise korolarında hızı iletmek için küçük sopaların kullanıldığına dair referanslar da vardır.
Prototip baton kullanımı 17. yüzyılda Paris Operası'nda dans, ses ve orkestra unsurlarını bir arada tutmak için bir araç olması bakımından öncülük etmişse de bu durum münferit bir örnekti.
18'inci yüzyılda enstrümantal grupları gelişimi söz konusu olduğunda, kemancı şefler yaylarını talimatlarını iletmek için kullandılar ve 1820'ye kadar orkestraları yönetmek için baton kullanımına dair yaygın bir görüntü oluşmadı. O sene besteci Louis Spohr bu uygulamayı Almanya'dan ithal ederek Londralı konser izleyicilerini şaşırtmıştı.
Etkileyici kondüktörlük. 19. yüzyıl illüstrasyonu.
Bu batonlar, alt kısmında oyma olan konik ahşap şeylerdi, dönemin resimleri batonun alt ucundaki topuzun yumrukla kavrandığı gösterir. İlginçtir ki, yüzyıllardır süregelen rulo haline getirilmiş kağıtlarla yönetme uygulaması (bkz. önceki bölüm) 19. yüzyılda hâlâ kullanılmaktaydı.
Batonlar yaygınlaştıkça nispeten uzun ve sivri uçlu olma eğilimine geçildi. Günümüzde baton seçenekleri arasında fiberglas ve karbon fiberden yapılmış olanlar da kullanılıyor.
Maestrolar
On dokuzuncu yüzyıl besteci-şefleri, maestronun büyüsünün tanımlanmasına yardımcı olma konusunda ön plandaydı, örneğin Mendelssohn ve özellikle de şeflik üzerine etkili incelemeler yazan, henüz yeni olan bu sanatı açıklığa kavuşturan ve kodlayan Berlioz ve Wagner. Besteci-şef figürü, dinleyiciler için hem öncü hem icracı olma cazibesini taşıyordu. Richard Strauss ve Mahler ile modern zamanlarda Leonard Bernstein ve Esa-Pekka Salonen diğerlerinin yanı sıra bu ikili rolü seçkin şekilde yerine getirmiştir.
19. yüzyıl boyunca, orkestra şefliği rolünün enstrümantal bir solist veya şarkıcının sergileyebileceği herhangi bir virtüözite kadar yetenek ve teknik gerektirdiği anlaşılmıştı. Hans Richter (1843-1916) ve Felix Mottl (1856-1911) gibi besteci olmayan uzman şefler zamanla ön plana çıktı ve şefler, dramatik jestleri tercih edenlerle daha mütevazı ve zihinsel yaklaşımı benimseyenler olarak ikiye ayrılmaya başladılar.
Uluslararası seyahatlerin hızlı ve kolay olmadığı zamanlarda şefler belli orkestralar ve şehirlerle mistik bir şekilde ilişkilendirilirdi: örneğin Viyana'da Hans Richter, Paris'te Edouard Colonne, Hamburg ve Berlin'de Hans von Bülow ve Manchester'da Charles Hallé. Maestro'nun gizem yaratma gücü 20. yüzyılda yavaş yavaş klasik müzik kayıt endüstrisine aktarılmış, büyük plâk şirketleri Herbert von Karajan ve Carlo Maria Giulini gibi isimlere ikonik statüler bahşetmiştir. Bugün, plâk şirketlerinin daha az nüfuza sahip olmasıyla o günler büyük ölçüde geride kaldı.
İlk kadın orkestra şefi kimdi?
İlk profesyonel kadın orkestra şefinin izini sürmek oldukça zor. Ancak ilk aday, 1847 doğumlu Brezilyalı Chiquinha Gonzaga olabilir. İyi bir piyanist ve üretken bir besteci olan Gonzaga'nın birçok bestesi Brezilya içi ve dışında seslendirilmişti. Ayrıca Rio de Janeiro'da bir tiyatro orkestrası yönetti ama sonra ne oldu? Gonzaga'nın ilk kocası müzik kariyerini onaylamadığı için boşanmak istedi. İkinci evliliği de sona erdi.
Geçmişteki kadın orkestra şeflerine dair örnekler oldukça nadirdir. Madam Marie Schipel 1885'te Londra'da orkestra yönetti ama yönettiği bir kadın grubuydu (Viyana Kadınlar Orkestrası). 20. yüzyılın başlarında İngiltere'den Dame Ethel Smyth ve Fransa'dan Nadia Boulanger (besteci Lili'nin kız kardeşi), kendisi de mükemmel bir müzik öğretmeni ve kendi cinsiyetinde ABD ve Avrupa'da bir dizi önde gelen orkestrayı yöneten ilk kişi idi ama hepsi işte bu kadardı.
Bununla birlikte, son yıllarda, en azından dünya çapında orkestra podyumlarındaki kadın sayısında belirgin artış görüldü. Birleşik Krallık'ta Jane Glover, Sian Edwards ve Andrea Quinn gibi isimler 20. yüzyılın son yıllarına damgalarını vurdular ve bugün Marin Alsop, JoAnn Falletta, Mirga Gražinyte-Tyla ve Dalia Stasevska konser izleyicileri için haklı olarak bilinen isimler olarak nitelenebilir.
Orkestraların şefe ihtiyacı var mı?
1970'lerin sonlarında André Previn, orkestra şefinin rolünü irdeleyen bir televizyon programında Londra Senfoni Orkestrası'nı müzikal olarak harekete geçirdikten sonra seyircilerin arasına geçerek neler olacağını beklemeye bekleyerek başlamıştı. Tabii ki her şey mahvolmadı ama orkestraların başlarında birine ihtiyaç duymalarının daha derin sebeplerinin de incelenmesine yol açtı.
Bir senfoni orkestrasını şeften mahrum bırakmaya yönelik uzun vadeli bir girişimin en ünlü örneği ise 1922 yılında kurulan Sovyet Rus 'Persimfans' orkestrasıdır. Pervïy Simfonicheskiy Ansambl' bez Dirizhyora'dan, ilk şefsiz senfoni topluluğu için türetilmiş bir kısaltmadır. Temel fikir, hiyerarşik olmayan bir Komünist toplumda şef pozisyonunun gereksiz olduğunu kanıtlamaktı.
Bu fikirde başarılı olan müzisyenler birinci keman 'lideri' olmadan (hiyerarşik olmayan) bir topluluk içinde performans sergiledi. Persimfans on yıl kadar sürdü ve dünya çapında benzer girişimlere ilham verdi. Sergey Prokofiev onların hayranıydı ancak tek gerçek sorunun zor tempo değişiklikleri olduğunu belirtmişti.
Şefler çağı sona mı eriyor?
Şefsiz orkestra fikri giderek artan sayıda oda orkestrası tarafından benimsenmiş ve 18. yüzyıl günlerine geri dönülmüştür. Prag Oda Orkestrası (kuruluşu 1951), Orpheus Oda Orkestrası (1972), Avustralya Oda Orkestrası (1975) ve ABD'deki New Century Oda Orkestrası (1992) bunlara örnektir.
Bu tür orkestralar için olumsuzluk prova esnasında detaylara ilişkin kararların alındığı süreçleri geliştirme ihtiyacıdır. En önemli avantaj ise, çalgıcıların birbirlerini doğrudan etkilemesiyle, gerçekten spontane ve heyecan verici müzik yapma olasılığıdır. Bu aynı zamanda çekici bir görsel seyirlik de yaratır. O halde orkestra şefliğinin çağı sona erebilir mi? Bunu istreseniz bir de maestrolara söylemeyi deneyin bakalım.
Andrew Green
Çeviri Cazkolik.com / 08 Şubat 2025, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.