Tunçel Gülsoy, yeni kucakladığı Grammy ödülünün yorgunluğunu İstanbul konserinde atmaya gelen Dee Dee Bridgewater ile konuştu.

Tunçel Gülsoy, yeni kucakladığı Grammy ödülünün yorgunluğunu İstanbul konserinde atmaya gelen Dee Dee Bridgewater ile konuştu.

Dinlemekte olduğunuz şarkı Bridgewater`ın Grammy ödüllü albümünden "Lady Sings The Blues"dur.


Cazkolik olarak yeni ve özel bir söyleşi daha gerçekleştirdik. Birazdan okuyacağınız söyleşinin özelliği "Eleanora Fagan" isimli `Billie Holiday Tribute` albümü ve son Grammy ödüllü caz divası titriyle İstanbul`a gelen Dee Dee Bridgewater olması. Bu özel söyleşiyi sevgili Tunçel Gülsoy yaptı. Başlı başına bir tür macera olarak gelişen söyleşide bir çok kişinin katkısı var. 4 Mart Cuma sabahı hızla gelişen trafikle Cuma akşamına ayarlanan telefon randevusu daha önce kendisiyle üç kez söyleşi yapmış olan Tunçel Gülsoy ve Bridgewater`ı telefonda bir kez daha buluşturdu.

Cemal Reşit Rey Konser Salonu`ndan Sümeyra Hn., Cazkolik`te yaptığı birbirinden güzel söyleşileriyle yakından tanıdığınız sevgili Cenk Erdem, Bridgewater`la olan röportajdaki soru portföyünü Gülsoy ile birlikte hazırlayan Cazkolik yazarı sevgili Deniz Türkoğlu ve son olarak da okuduğunuz söyleşiyi haftasonu olanca hızı ve titizliğiyle Türkçeye aktaran çevirmen arkadaşımız Sevgi Demir`e teşekkürlerimizi iletiyoruz.

Cazkolik.com / 08 Mart 201, Salı


Dee Dee Bridgewater: "İnsanlar Billie’yi acı çeken

kadın olarak etiketliyordu ama Billie aslında

İngilizlere özgü espri duygusuna sahip bir kadındı.

Ayrıca, turnedeyken müzisyenleri için yemek

yapmaktan çok hoşlanırdı..."

Tunçel Gülsoy: Merhaba Dee Dee, nasılsın?

Dee Dee Bridgewater: Ah, merhaba. İyiyim teşekkürler.

Tunçel Gülsoy: Daha önce üç kez sizinle röportaj yaptım ve hepsi benim için birer zevkti. Ben de bu yüzden yeniden gönüllü oldum ve işte buradayız. Nasıl gidiyor?

Dee Dee Bridgewater: Harika Çok iyiyim. Polonya konserinden döndüm. Diğer şehirlerle ülkelere devam etmeden önce küçük bir tur oldu.

Tunçel Gülsoy: Perşembe günü Türkiye’ye  geliyorsunuz.

Dee Dee Bridgewater: Evet.

Tunçel Gülsoy: Maalesef ben buralarda olmayacağım ama en azından bir başka arkadaşım (Deniz Türkoğlu) ile ortak hazırladığımız soruları size sormaktan oldukça memnunum. Şunu belirtmeliyim ki en son yaptığınız çalışmanızı dinledim ve merak ettiğim şey Fransa’da da Billie Holiday çaldınız yanlış hatırlamıyorsam?

Dee Dee Bridgewater: Evet, Fransa ve Londra`da. Aslında bu albüm başka bir projenin projesi oldu ve bu da bir tiyatro oyununun New York Broadway’de sergilenmesiydi. Aslında ilk fikir, iki CD’lik bir albüm yapmaktı. İlk CD’de çağdaş yorumlarıyla kaydedilen şarkılar yer alırken diğerinde ise sahnedeki kayıt olacaktı ve bunlar 50’li yılların başındaki performansları, daha doğrusu Billie’nin performansları gibi olacaktı. Bir takım sebeplerden dolayı konser iptal oldu, ancak ben CD’nin bu kısmı için çoktan stüdyoya girmiştim bile. Çünkü buna başladığım zaman teatral bölüm için vaktimin olmayacağını biliyordum. İşte o CD ortaya böyle çıktı. Konser iptal olmuştu ama ben zaten bu kısmı çoktan kaydetmiştim ve benim kendi markam olan DDB Records’ın distribütörü Universal kaydettiğimiz şeyi dinleyince çok beğendi. Biz de bunun bir sonraki albümüm olmasına karar verdik. İşte hepsi bu.

Tunçel Gülsoy: Biz de bu albümü dinlediğimiz için çok mutluyuz.

Dee Dee Bridgewater: Ben de aslında. Açıkçası beni “Ella Fitzgerald Tribute" duruma sokacağını sanıyordum, ama böylesine harika bir müziği yapmak zorunda olduğuma karar verdim. Bunun için Grammy almak Ve “WACP” tarafından verilen Image ödülüne aday gösterilmek gerçekten gurur verici.  Bir caz albümünün bu ödüle aday olması gurur verici.

Tunçel Gülsoy: "Red Earth" gibi bir çok konsept albümünüz var. Peki Billie Holiday size nasıl esin verdi?

Dee Dee Bridgewater: Beni çeken şey onun hayatıydı, bu blues söyleyen kadının otobiyografisini okumuştum, hakkında bir çok materyal topladım. Ve Lady Day oyununda Billie Holiday’den bir şeyler söyledim, Billie’yi araştırdım ve bana çok ilginç gelen şeyler buldum. Amacım bu tek CD de Billie’nin müziğini daha pozitif yönlerle ortaya koymaktı ve biz de bu albümü bir nevi tanıtım albümü olarak piyasaya sürmeye karar verdik. Albüme verdiğim isim amacına uygundu. İnsanlar Billie’yi acı çeken kadın olarak etiketliyordu ama Billie aslında İngilizlere özgü bir espri duygusuna sahip bir kadındı. Ayrıca turnedeyken müzisyenleri için yemek yapmaktan çok hoşlanırdı. Tıpkı bir denizci gibiydi, erkek müzisyenlerle takılmaktan zevk alırdı ve biliyorsunuz oldukça güzel bir kadındı. Sadece bu da değil. Bille’nin hayatıyla kendiminkinde çok fazla ortak nokta buldum. Bana ilham veriyordu. Çok güçlü bir kadındı. Bağımsızdı, azimliydi. Şarkılarını söyleme tarzında kararlıydı. Billie Holiday tarzında bir tuhaflığı vardı. Çok, çok cesurdu. Yani o dönemde yaptığı şey. Irkçılık had safhadaydı ve her şey çok zordu. Siyah insanlar arka kapıdan çıkarılıyordu. Onca harika mekanda konser veriyor ve yine de arka kapıdan çıkması gerekiyordu. Normal sahne kapıları yerine mutfaklardan geçiyordu. Bu gerçekten çok aşağılayıcı değil mi? Sonra, sahnedesin ve muazzam bir kalabalığa şarkı söylüyorsun. Seni alkışlıyorlar ve sen yine de çalışanların kullandığı kapıları kullanmak zorunda kalıyorsun. Bu gerçekten çok kötü ve tüm bunlardan sağ çıkmış olmak bana kalırsa harikulade bir şey. Yani kısaca bu.

Tunçel Gülsoy: Peki bu albümü hazırlarken Billie Holiday hakkında farkına vardığınız en önemli şey neydi?

Dee Dee Bridgewater: Açıkçası bu albümü yaparken benim hayatımda bir şey değişmedi. Demek istediğim, bu albümden önce de, hatta yaklaşık 20 yıl kadar önce Billie’nin eserlerini tiyatroda Billie olarak icra ediyordum.

Tunçel Gülsoy: Sizi Fransız’laştıran şey o oyundu sanırım. Çocuklarınızla orada kalmak istediniz ve yarı Fransız yarı Amerikalı oldunuz. Fransa’da bir Amerikalı şarkıcı. Peki Billie Holiday’den sonraki projeniz nedir?

Dee Dee Bridgewater: Bir sonraki kişisel projem kendi kökenimi araştırmak olacak. Doğduğum yer olan Memphis, Tennessee’ye dönmek istiyorum, oradaki Blues müzisyenlerini dinlemek, Red Earth isimli kişisel projeme devam etmek ve kökenimi araştırmak, anlamak istiyorum. Yani diyebilirim ki bu kesinlikle Blues’la bezeli bir albüm olacak. Ama bundan önceki projem ise DDB Records isimli plak şirketimin ilk sanatçısı olan genç trompetçi Theo’nun albümünü çıkarmak. Theo Coeker. Trompetçi  Doug Cheedam’ın torunu. Kesinlikle ona aşık oldum diyebilirim. Onunla Çin’de, yaşadığı yer olan Şangay’da tanıştık bundan 2 ya da 3 yıl önce. Ve o yaz Fransa’da gerçekleşecek olan konserde benimle çalması için onu ikna ettim. Onun soundunu, trompetini çalışını çok beğeniyordum ve bu yüzden ona bir albüm yapmaya karar verdik. Albümü 24’üne kadar kaydetmeyi düşünüyoruz ve ondan sonra da distribütörlük için Universal’a başvuracağım ya da başka bir firma bulacağım. Bir de opera sanatçısı Jessie Norman’la ilgili bir projem var. Bir düet albümü olacak. Üzerinde çalıştığım bir kaç proje daha var ve kısaca diyebilirim ki oldukça meşgul olacağım.

Tunçel Gülsoy: Red Earth projesi hakkında konuşurken oldukça yorgundunuz ve sizi bunca projenin arasında bu denli enerjik görmek gerçekten harika.
 
Dee Dee Bridgewater:
Çok teşekkürler.

Tunçel Gülsoy: Sizi ayrıca bu küresel kriz içinde bir iyi niyet elçisi olarak da tanıyoruz. Bir iyi niyet elçisi olarak ulaşabildiğiniz hayatların hayatında bir değişiklik gözlemleyebiliyor musunuz?

Dee Dee Bridgewater: Biliyorsunuz ki Birleşmiş Milletler’in SAO projesinde iyi niyet elçisi olarak çalışıyorum. Sömürülmüş ülkelerdeki projelere eş başkanlık yapıyorum ve diyebilirim ki oldukça başarılıydı. Köylerde yapılan bu projelerde, gidip gördüğüm yerler arasında hiç bu kadar cesur hissetmemiştim kendimi. Bu köyler SAO’nun desteğini almak gibi bir şansa sahiptiler. Organizasyondakiler insanlara yardım etmeyi gerçekten istiyorlardı. Sadece götürüp yiyecek bırakmıyorlardı ki genelde yiyecekleri sadece götürüp bırakırlar ve bazen o yiyecekler insanlara ulaşmaz. Hükümet devreye girer, isyancılar devreye girer. İyi bir şey değil bu. SAO gibi organizasyonların insanlara ulaşma konusunda oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Bu masraflı bir olay değil. 3000 ila 5000 dolar gibi bir parayla bunu başardılar ve düzgün bir sistemleri var. Bir şeyler yetiştirmeyi, çiftlik hayvanı beslemeyi, tarım yapmayı öğrenebilecek kadınlar seçildi. Bu kadınlar bunları başardıktan sonra başka kadınlara da bunları öğretiyor. Bu gerçekten çok güzel bir program. Yakında Brezilya’ya gideceğim ve oradaki köyleri ziyaret edeceğim. Dünyanın dört bir yanında SAO’nun belirlediği yerlere gidiyorum. Konuşmalar yapmamı istiyorlar fakat ne yazık ki Birleşmiş Milletler’in ayarlamış olduğu son 2 konuşmaya katılamadım çünkü konserlerle boğuşuyordum ama şu sıralar e-mail üzerinden projelerimize devam ediyoruz, biraz daha vaktim olsaydı SAO ile daha sık çalışabilirdik, işte o zaman gerçek anlamda bir diplomat olabilirdim.

Tunçel Gülsoy: Bence zaten öylesiniz.

Dee Dee Bridgewater: Ah, teşekkürler.

Tunçel Gülsoy: Biliyorsunuzdur Obama Türkiye’de oldukça meşhur ve dünyanın bu bölgesinde ona gerçekten saygı duyuyorlar. Sizce Obama’dan sonra Amerika siyaseti değişti mi ya da Obama bir şeyleri değiştirdi mi?

Dee Dee Bridgewater: Bence Obama’nın harika fikirleri var ama dahil olmak onun için bile çok zordu. Yani, seçim esnasında yapmak istediği o kadar çok şey vardı ki ama Cumhuriyetçi bir parti yönetiyorsunuz ve güvenilir olmaya çalışıyorsunuz. Oyların yüzdesi fazla ve devrilmemek için çaba sarf ediyorsunuz. Başlangıçta yapmak istediğiniz şeylerin çok ötesinde bağlantılar çıkıyor ortaya. Harika bir iş çıkarıyorlar ve propagandaları iyi. Fakat ne yazık ki Amerika’da insanlar yeterince araştırmıyorlar. Televizyonda ne görüyorlarsa, ne duyuyorlarsa inanıyorlar. Amerika’daki okur yazarlık olağanüstü düzeyde azaldı. Televizyonsa propagandalarla dolu. Obama’nın başkanlığı bir çeşit ırkçılık hareketini başlattı Amerika’da ne yazık ki. Gerçekten siyah ve beyaz bir görüntü oluştu. İnsanlarsa onun ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorlar. Bana kalırsa cumhuriyetçi partiyle daha güçlü görünebilirdi ancak iki tarafı da memnun etmek zaten zor bir iş ama bence Obama, muhtemelen şimdiye kadar sahip olduğumuz en akıllı başkan ve Birleşik Devletler dışında da saygı görmesi çok normal. Elbette ondan hoşlanmayan insanlar da var. Mesela Sarkozy bunlardan biri. Ya da Bush. Bush’un tarafında olan herhangi biri. Bence o insanlar pek zeki değiller.

Tunçel Gülsoy: Peki, sizce yeni düzen nasıl? Daha iyi bir dünyada olabilecek miyiz? Daha anlayışlı, empati kurabilen, adaletli?

Dee Dee Bridgewater: Bence dünyadaki çoğu insan, kendi haklarını savunmaya başladı. Artık daha fazla insan diktatör hükümetlere karşı çıkıyor gördüğüm kadarıyla. Bu gerçekten etkileyici. Bunu Birleşik Devletler’de bile yaşıyoruz biz. Çünkü buradaki cumhuriyet rejimi bile kontrolden çıkıyor. İnsanlar hakları için savaşıyorlar, ölüyorlar ve ümid ediyorum ki Amerika’da bile bu eninde sonunda olacak. Bir çeşit devrim. İnsanların ayrı eyaletler kurduğu, eyaletlerin başkentlerini ele geçirdiği, oradan ayrılmayı reddettiği. Tıpkı Wisconsin’de olduğu gibi. Haklarını savundukları ve bana kalırsa hatta ümid ediyorum ki, bu Obama’vari bir etki yaratıp Cumhuriyetçileri gerçekten rahatsız edecektir. Bunca negatif durum varken. Amerikan halkı bunun iyi olmadığının farkına varacaktır.

Tunçel Gülsoy: Görünen tüm bu etkiler Caz’ı nasıl etkileyecek işin Caz kısmını düşünürsek?

Dee Dee Bridgewater: Açıkçası işin Caz boyutu hakkında bir şey söyleyemem. Yani benim açımdan olup bitenleri. Ekonomik sebeplerden dolayı bir çok festival artık yapılmıyor mesela. Çünkü sponsor bulamıyorlar. En son, ulusal bir onur olarak gördüğüm, caz ustalarına verilen ödüllerin de artık verilmediğini duydum. Sanatçılar ulusal çapta bir sıkıntı çekiyorlar, müzik ise çoktan sınıfta kaldı. Eğitimi bile sonlandırmak üzereler. Bu gerçekten ama gerçekten çok saçma. Eğer hükümet sanat eğitiminin geleceği ile böyle ilgilenecekse, bu korkutucu derim. Öğrencilerin eylem yapmaya başladıklarını biliyorum. Zor zamanlar geçiriyoruz. 8 yıllık bir Bush çöküntüsü var. Obama’ya miras kalan bu.

Cazkolik.com / 08 Mart 2011, Salı

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.