Geçtiğimiz günlerde bir grup cazsever kendi aramızda konuşurken içimizden biri Türkiye de cazın ikibinli yıllardan itibaren görece ivme kazandığını ama geleceğinin nasıl olacağını merak etmekten kendini alamadığını söyledi. Son yılların cazda en çok konuşulan konularından biri hiç kuşkusuz başta İstanbul olmak üzere caza olan ilginin artışı konusu oldu hep. Bu durumun abartıldığını iddia edenler olduğu gibi gelecek yıllarda sözü edilen ilginin daha da artacağına inananlar da az değil. Kuşkusuz, bu faydalı bir tartışma. En azından moral olarak. Şunu unutmamak lazım, ikibinli yılların başında sadece Bilgi Üniversitesi caz bölümünün etkisiyle nasıl güçlü bir müzisyen nesli ortaya çıktı ve şimdi bu nesil caz sahnemizin lokomotifi oldu. Yurtdışında festivallere katılmaktan tutun da yayınladıkları albümlerde dünyaca ünlü isimlerle kayıtlar yapmak artık hiç de şaşılacak şeyler değil. Belki bir o kadar isim de Amerika da, Avrupa da caz ve müzik eğitimi almaya halen devam ediyor. Üstelik bunu sadece biz burada kendi kendimize söylemiyoruz. Son 30 Nisan Dünya Caz Günü`nün İstanbul da kutlanması İstanbul`dan dünyaya verilen açık bir mesajdı. Gelin, burada caz müziğini seven, daha da yakından tanımak isteyen ve üstelik meraklı ve genç bir dinleyici var. Cazkolik`te röportaj yaptığımız ünlü isimlerin çoğu İstanbul`un dünya caz sahnesinde daha önemli bir rolü hakettiğinin ısrarla altını çiziyorlardı. Şimdi önümüzdeki hedef ise şu anda varolan 20 ila 40 yaş arası verimli neslin müzikleriyle profesyonel yaşamlarını sürdürmeyi başarmaları ve arkalarından gelen daha kalabalık yeni bir nesle öncü olmaları. Bunu maalesef daha önce yapamadık. Daha doğrusu istediğimiz verimde yapamadık. Yaşı 45 ve üstü olup da hala diskografisine yeni albümler ekleyen kaç müzisyen sayabilirsiniz?
Bu tanımlamaları yaparken varolan sorunları gözardı ediyor değiliz. Cazın İstanbul dışında fazla yaşama şansı bulamadığından tutun da, caz klüpleri sayısının bir türlü artmadığına, albüm satışlarının hala yerinde saydığından tutun, konserlerin bir türlü arzuladığımız kadar dolmadığına değin sayısız sorun yerli yerinde duruyor. Evet, belki öyle ama bizim dün Genç Caz seçmelerinde gördüğümüz genç insanların caz müziği yapma / söyleme iştahı bizlerin ihtiyacı olan morali fazlasıyla veriyor. İhtiyacımız olan da bu moral zaten...
Kendi içinde elenerek son sekiz grup ve isme düşen Genç Caz katılımcıları dün nihai, canlı performanslarla Nardis`i dolduran müzikseverlere heyecan verici anlar yaşattı. Dün yapılan bir sıralama çalışması değildi zira hepsi tıpkı Önden Focan`ın da son konuşmada belirttiği gibi kendi içinde son derece başarılı isimlerdi ama İKSV`nin 20. İstanbul Caz Festivali`nde konser vermeleri için ayırdığı kontenjan gereği dört grup ve isme yer verme zorunluluğu vardı ve nihai değerlendirmeler bu amaçla yapıldı.
Sonuçta katılımcılar; Mika Quartet, Turan Manafzade, Jazz Square, Can Ercan Quintet, Elif Çakmut Quintet, Tolga Erzurumlu Trio, Deniz Taşar Quartet ve Ezgi Bıcılı gibi isimlerin içinden bu yaz Tünel Şenliği`nde izleyeceğimiz isimler ise Can Ercan Quintet, Tolga Erzurumlu Trio, Deniz Taşar Quartet ve Ezgi Bıcılı olarak belirlendi.
Elemelerin ilk sırasında sahneyi alan Mika Quartet sahneye Ege Cengiz (trmp), Ahmet Demirkol (bas gitar) ve Emre Uyar (d) isimleriyle çıktı. Tabii grubun quartet değil trio olduğunu farkettiniz zira son anda katılamayan gitarist Tümer Uluçınar olmayınca grubun trompetçisi Ege Cengiz`i ayrı bir gözle dinleme imkanımız oldu.
Günün piyano - vokal tek kişilik ismi genç Azeri piyanist Turan Manafzade oldu. Manafzade kendi bestelerini seslendirdiği performansında caz standartlarına yer vermediği için değerlendirme yapma imkanı ister istemez kısıtlı oldu ama farklı bir ses ve renk kattı.
Günün üçüncü grubu Jazz Square`in hoş bir ismi var. Akılda kalıcı, cezbedici. Dörtlünün solisti Seda Erciyes (v), Baran Ökmen (g), Eren Turgut (b) ve Can Kalyoncu (d) çalıyordu. Üç şarkılık performanslarında standartlara seslendiren ekipten Beautiful Love öne çıkan çalışma olarak göründü. Eğer genç topluluk bir arada kalmaya devam ederse önümüzde yıldan itibaren caz sahnelerinde adlarını sık sık işiteceğimiz isimlerden olacağına inanıyoruz.
Sırada bu kez, elemeleri geçen ilk grup Can Ercan Quintet vardı. İlan edilene göre iki farklı isimle katılan toplulukta iki ayrı grubun içinde yer alan tek isim olan gitarist Can Ercan, Tolga Demirtaş (p), Ekin Bilgin (b), Olgun Acar (d) ve konuk olarak da klarnetçi Coşkun Ekşi`yi dinledik. Nardis`te güçlü alkışlar alan performanslarında dörtlü tanınmış caz yorumları yanında Coşkun Ekşi`nin klarneti doğu sounduyla farklı bir ton yaratsa da grubun en dikkat çeken yorumu Aşık Veysel`in Uzun İnce Bir Yoldayım düzenlemesinin hayli beğenildiğini özellikle belirtelim. Coşkun Ekşi`nin yer yer Yunan klarnet ustası Vasili Saleas`ı andıran çalımının içe dokunan notalara sahip olduğu kesin.
Günün beşinci topluluğu ise bu yaz konser verme hakkı elde edemese dahi isimlerini sıkça duyacağımız başarılı genç isimlerden oluşuyordu; Vokalde Elif Çakmut`a (ki gerçekten başarılı bir ses) piynoda çok genç ve naif bir piyanist Bilge Günaydın, saksofonda Bora Tanyeli (ki günün tek saksofon sanatçısıydı ve Genç Caz kategorisinin üstünde bir tecrübe ve tekniğe sahipti, hakkını teslim etmemiz lazım, umarız kendisini çok daha sık dinleme imkanımız olur), Pelin Yıldırım bas gitar ve Necmi Taşkıran davulda yer alıyordu. Grubun performansının ardından Kerem Görsev`in genç piyanist Bilge Günaydın`a özel notlar iletmesi çok hoştu. Genç sanatçının da ilgiyle dinlemesi ayrıca dikkate değerdi.
Gerek yorumları, gerek sahip oldukları teknik ve gerek trio uyumlarıyla günün en çok dikkat çeken isimlerinin başında geliyordu Tolga Erzurumlu Trio. Tolga Erzurumlu piyano ve klavye, Cemal Sönmezkale bas gitar ve Ahmet Zilci`nin davul çaldığı trionun Summertime yorumu öncelikle düzenlemesindeki farklılık ve başarısıyla dikkat çekti, ardından gelen Things About ve piyanistin kendi bestesi olan T`s Blues grubun performansının zirvesini simgeliyordu. En önemli detayı eklemeyi unuttuk, trio üyeleri yarışma için Kıbrıs`tan gelmiş müzisyen kardeşlerimizdi ve hemen orada bağlantılar kuruldu... Tolga Erzurumlu Trio`yu bundan böyle sık sık İstanbul da izleme imkanımız olacağından emin olabilirsiniz ve doğrusu iyi de olur. Biz sadece üç parça dinledik ama eminiz repertuvarlarından başka mücevherler de çıkacaktır. Sevgili Kerem`in `sanki West Coast Jazz`, LA soundu dinliyormuşum gibi geldi` tanımlaması son derece doğruydu...
Günün sondan bir önceki ekibi ise Deniz Taşar Quartet oldu. Solist Deniz Taşar`ın yer yer Amy Winehouse`u andıran R&B, soul sesi oldukça dikkat çekiciydi. Seçtikleri parçalar da öyle... Bize Honeysuckle Rose, Misty, All Of Me gibi önemli standartları dinlettiler. Deniz Taşar`ın vokaline piyanoda Miraç Çelenk, bas gitarda Şentürk Öztaş ve davulda Hakan Kılıçoğlu eşlik ettiği performanslarda dikkat çeken husus ise önde R&B vokal ile arkadaki caz trionun giderek aradaki uyumu daha da artıracağına olan inancımızdı.
Günün son ismi ise başarılı ve genç yaşında aslında tecrübeli bir ses olan Ezgi Bıcılı oldu. Zaten bir konserden çıkıp yetişen Nardis`e yetişen toplulukta Ezgi Bıcılı`nın sesine Can Ercan gitarda, Emin İnal piyanoda ve Semih Burcu bas gitarda eşlik ediyordu. Performansına The Man I Love ile başlayan grup What Are You Doing The Rest Of Your Life ile performanslarını tamamladı. Ezgi Bıcılı`nın sesi ve yorumu genç yaşta oturmuş ve yerli yerinde görünüyor ama bunun genç sanatçının kendisi için yeterli olmaması gerektiğini buradan nacizane hatırlatmış olalım. Sesinin henüz keşfedilmemiş derinliklere sahip olduğuna inanıyoruz.
* * *
Tabii bize tüm bu isimleri izleme, dinleme ve yazma fırsatı yanında caz ortamımıza dahil etme imkanı yarattıkları için İKSV`ye ve ev sahiplikleri ve konukseverlikleri için Nardis`e teşekkürlerimizi iletmemiz lazım.
Resimler için Ali Güler`e teşekkür ediyoruz.
Cazkolik.com / 27 Mayıs 2013, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Şenay Cengiz
Değerli sanatçılar&jüri üyeleri sanatın ve sanatçının önemsenmediği şu günlerde pırıl pırıl çocuklarımıza(aynı zamanda trompetist Ege Cengiz"in de annesiyim)ve gençlerimize verdiğiniz değerden dolayı onları onore ettiğiniz morâl bulmalarını sağladığınız için sizlere teşekkür etmek istedim.Teşekkürler.
Bu Yoruma Cevap Yazın »Halûk Cengiz
Merhaba. Mika Quartet (Trio?) grubundan trompetçi Ege Cengiz"in babasıyım. Bununla gurur duyuyorum. Günümüzde, ülkemizin her geçen gün biraz daha değer yitiren sanat-müzik ortamında gençlere verdiğiniz değer, emek için sizlere sonsuz teşekkür ediyorum. Dilerim çabalarınız karşılıksız kalmaz. Başarı dileklerimle.
Bu Yoruma Cevap Yazın »