Yalnızlık mı sızıyor
Düşüncelerinin arasından
Nefesin tavana vurdukça
Kelimeler anlamını yitiriyor
Şarkılara böyle de bakabilir miyiz? "Bin sayfalık bir roman kısa bir öyküden daha iyi olmak zorunda değil".
Şarkılarında, söz ve müzik arasındaki dengeyi kuyumcu hassasiyetiyle kurgulayan bir sanatçı Patrick Watson. Böyle düşününce, haliyle mısraları mercek altına almaya başlıyorsunuz;
Eğer bu kadar doğru olsaydı
Dün geceki gibi yatağında oturuyor olurdum
Eğer bu kadar gerçek olsaydı
Dün gece sana hissettirdiği
Şekilde sarhoş olurdum
Edebiyat, müzik için sıklıkla ilham kaynağı olmuştur: David Bowie'nin George Orwell'in 1984'üne getirdiği farklı yorumu (Diamond Dogs) ya da Neutral Milk Hotel'in Anne Frank'ın Günlüğü'nü (In the Aeroplane over the Sea) didiklediğini düşünün. Yedinci albümünde Patrick Watson, Virginia Woolf ve Denis Johnson'ın sözlerinden yola çıkarak kısa öyküler gibi kısa ama içten bir şarkı koleksiyonu ortaya koymuş.
2019 yılı albümü Wave'in açılış parçası "Dream for Dreaming 13 milyon kez dinlenmesiyle son albüm Better in Shade'deki tarzının kökenini merak edenleri biraz daha geriye gitmeye zorluyor.
Bu şiirsel keder acaba sanatçının müziğinin tümünde olan bir şey mi yoksa Better in the Shade albümünün sanatçının hayatının zor bir dönemine ait olmasıyla mı ilgiliydi?
Şöyle söylemek doğru olacak; Wave albümü melankolik neşesiyle Watson'ın son çalışması Better in the Shade ile duygusal yelpazeyi genişlettiği bir çalışma idi.
Pop şarkılarının şeker pembe etkisini göz önünde bulundurunca, Patrick Watson, dileyen müziksever tarafından pop kulvarında kabul edilse de melankolik hüzünlü romantizmi, müziğindeki sinematik etki ve içten neşesiyle hassas şekilde dengelenen orijinal bir kurguya sahip. Başka türlü 46 yaşındaki şarkıcı Polaris ödülünü kazanamazdı. 2010 yılında "Mères et Filles" filmi için bestelediği ve piyano eşliğinde yumuşak bir balad olan "Je te laisserai des mots" şarkısıyla yukarı çıkan ivmesi başka türlü sonlanmaz, şarkıları yüzbinlerce dinleyicinin dudağında viral hale gelmezdi.
Çığır açan albümü Close to Paradise'ı (2006) yayınlamasının üzerinden 15 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen Watson, Montreal indie sahnesinin önemli figürlerinden biri olmayı sürdürüyor. Diğerleri gibi o da önemli miktarda uluslararası başarı elde etti, ancak onu uzun süredir yerel bir favori haline getiren, özellikle Anglo ve Franco sahneleri arasında kurduğu köprü ile şehrin kültürünü somutlaştırma becerisidir. Karkwa (Karkwatson olarak) ile 2008'de çıktığı ilk turne, iki topluluğu bir araya getirme çabaları açısından özellikle etkili oldu, çünkü bu turne her iki topluluğun repertuvarlarının kaynaşmasını içeriyordu.
Duygularınızdan yakalayıp sarsan bir müzik
Wave albümünün temaları kayıp, keder ve dayanıklılık açısından son derece samimi bir kayıt olsa da son çalışması Better in the Shade albümü müzikal açıdan daha samimi hissettiriyor.
Bu durum sanatçının elektroniklere daha keskin şekilde odaklanmasından kaynaklanıyor, ancak aynı zamanda Barr Brothers'tan Andrew Barr'ın albümde yer alan “Blue” gibi hassas bir parçada mükemmel şekilde çalışan ince ve caz tınılı davulundan da kaynaklanıyor.
Sanatçının son albümü Better in the Shade aslında kısa bir albüm. 21 dakikadan oluşan yedi parçaya sahip ama dinleyen uzun bir hikâyenin sayfalarını hızla çeviryormuş gibi hissediyor. Dijital platformlar çağında müzisyenlerin, şarkı yazanların giderek single çıkmazında biriktiğini düşünürsek Watson'ın klasik albüm formatında ısrar etmesi, dahası, müziğini albüm toplamında oluşan ortak bir duygu yönünde tercih etmesi dinleyende saygı uyandırıyor.
"Little Moments" parçasıyla albümün zirvesi belirirken, bir sonraki "Blue" ile yukarda sözünü ettiğim caz tınılı incelikli davulla beraber albümde zirvenin ortak paydasını oluşturuyor.
Huzursuz bir çağın sanatçısı; Patrick Watson
Sputnik yazarı albüm hakkında yayınladığı makalede ilginç bir tanımlamaya yer vermiş, diyor ki; "melodiler yaşayan, nefes alan, insan sıcaklığının sonik eşdeğeridir".
Bu cümleye kim itiraz edebilir ki?
Bu eşdeğeri en iyi yakalayan olmak adına müzik ve söz yazarları günler gecelerce ne cümleler karalayıp sonra da bozup duruyor değil mi?
Pandeminin insanları gönüllü sürgünlüğe gönderdiği günlerin ardından patlayan savaş zaten karamsar doğamızın üzerine kalın bir örtü örtmeyi başardı. Patrik Watson gibi hassas ruhların karmaşık duygu durumu onlar için verimli bir 'sanat alanı' iken, duygusal çöküntüleri ise kişisel kederlerinin şarkı alanlarına dönüştü.
Das Das'ın internet sayfasında yer alan Patrick Watson fotoğrafı bana düşündürücü ve ironik geldi. Elinde bir demet çiçekle merdivenlerden yuvarlanan orta yaşlarındaki bir adamın hali sizce de dramatik ama yine de güldüren ironik bir hâl değil mi?
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 03 Mart 2025, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.