Sevgili İlker İsabetli'nin ardından... İlker'den bize kalan her şey

Sevgili İlker İsabetli'nin ardından... İlker'den bize kalan her şey

Müzik dünyamız çok sevilen genç müzisyen İlker İsabetli'nin vakitsiz kaybı ile büyük üzüntü yaşıyor.

 

40 yaşında, gencecik, tutkulu bir müzik ve caz sevdalısıydı İlker İsabetli. Genç yaşta hayatını kaybetmesinin ardından geride büyük bir kalp, unutulmaz anılar ve muhteşem dostluklar bırakarak ayrıldı.

 

İlker İsabetli'nin vefatının ardından Cazkolik olarak sevgili İlker'i anmak istedik ve yakın dostları Herman Artuç ve Cem Nasuoğlu ile temasa geçerek dostları ve yakınlarının aşağıda kaleme aldıkları paylaşımlarını okuyacağınız anlatımları derledik.

 

İlker İsabetli'yi anmak için hazırlanan bu haberin editörlüğünü sevgili Herman Artuç üstlendi ve İlker'in dostlarıyla tek tek temasa geçerek anlattıklarını derledi. Kendisine bu eşsiz çabası için çok teşekkür ediyoruz.

 

Aşağıda, dostlarının paylaştığı anılar, tespitler ve gözlemler belki İlker İsabetli'yi, sahip olduğu tutkuyu ve müzik sevdasını anlamak için birer ipucu olacaktır. Cazkolik olarak kalbi müzikle dolu sevgili İlker İsabetli'yi sevgiyle anıyoruz.

 

Cazkolik.com

 


 

 

Saadet Yediç; "Şimdilerde, özlemin en zor halini yine İlker'den öğreniyorum"

 

 

 

Saadet Yediç İlker İsabetli'nin çocukluk arkadaşı ve nişanlısı. Sekiz sene önce, İlker'in hastalığı henüz ortaya çıkmadığı günlerde biraraya gelerek sevgili oldular. Hastalık süreci boyunca birbirlerine besledikleri sevgi hiç azalmadı. Son üç yıl İlker ve Saadet Kırklareli'de birlikte yaşıyordu ve gelecek yaz evlenmeyi planlıyorlardu. Kısmet olmadı. Saadet Yediç'in İlker'i anlattığı paylaşımı aşağıda okuyabilirsiniz.

 

 

"İlker’i layıkıyla anlatmam çok zor. Belki ondan öğrendiklerimden bahsetmeyi deneyebilirim"

 

 

Doğru zamanda yapılan baba esprilerinin şaşırtıcı etkisini; kedilere, köpeklere uygun isim bulmanın inceliklerini; orman yolunda bir şahinin size eşlik etme ihtimalinin olduğunu İlker’den öğrendim.

 

Bir melodi üzerinde sürekli artan bir heyecanla günlerce, haftalarca çalışılabileceğini; bir işin aynı anda hem ciddiyetle hem de neşeyle yapılabileceğini de. Günün sonunda hayatı (ve kendimi) çok da ciddiye almamam gerektiğini; sessizliğin gücünü, sükunetle direnmeyi,
hayata tüm varlığımla tutunmanın değerini bana İlker öğretti.

 

Flütten nasıl ses çıkarabileceğimi, “salinas dance”ı, Schumann rezonansının detaylarını, Charlie Parker’ın Harbiye sahnesine tuhaf ziyaretini...

 

Şimdilerde ise özlemin en zor halini yine ondan öğreniyorum.

 

Tanıdığım, en sevilen insandı İlker. Hayatında bir yerim olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Bu yoğun sevgiyle varolmaya devam etmenin bir yolunu bulacağına eminim.

 

Saadet Yediç İlker İsabetli'nin nişanlısı, Kırklareli Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. Felsefe Bölümü Araştırma Görevlisi

 


 

 

Herman Artuç; "Senden bize kalan her şey ne kadar anlamlı, sevgi ve emek doluymuş. İyi ki..."

 

 

 

Hani uzun yıllar geçse de tekrar karşılaştığımızda "Bunca zaman neden görüşemedik?" diye serzenişte bulunmayan, aynı samimiyet ve heyecanla kaldığımız yerden hayata devam edebildiğimiz dostlarımız vardır ya, işte İlker onlardandı. İyi ki...

 

İlker'i daha yakından tanıdıkça, hayata ve müziğe bakışımızdaki ortaklıkları keşfettikçe, kişisel tarihimizde yaşadığımız sağlık sorunlarına rağmen yaptığımız devrimlere şahit oldukça, hem birlikte müzik yapmaktan hem de birlikte uzun sohbetler etmekten kaçamaz olduk. Zaten güzel şeyleri paylaşmaktan neden kaçar ki insan? İyi ki...

 

Latin Amerika şarkılarını çalmak, o coğrafyanın enstrümanlarını, kültürünü, insanlarının hikâyesini, latin ve caz müziğinin kesiştiği zamanları keşfetmek ikimiz için de bir tutkuya dönüşmüştü. İzmir'de bir dönem Zuhal Müzik'te çalışıp aynı zamanda Enrique Maestre'nin latin grubunda çaldıktan sonra İstanbul'a geri döndüğünü duyduğumda ne kadar sevindiğimi anlatamam. Cem Abi ve Zafer'le birlikte çaldığımız yeni latin projeyi bir gün sen de gelip aramıza katılırsın diye başlatmıştık, öyle de oldu. Uzun provalarla geçen kısa bir süre sonra 'Los Amigos De Herman' ile sahnede çalarken, enstrümanlarımızla sohbet ederken bulduk kendimizi. Cüneyt, Erdem, Mehmet, Mustafa, Gökhan, Riccardo, Mehmet Ali, Ruben, Duygu ve daha birçok müzisyen arkadaşımız ve dinleyicilerimiz de bu müzikal sohbete dahil oldular. İyi ki...

 

Fungistanbul'da çalmayı kabul ettiğinde bas gitarınla yeniden aramıza dönmekle kalmayıp, yine beni kırmadın ve bizi yıllar önce kendine hayran bıraktığın şişe çalma tekniğini kullanarak Roni'yle birlikte bir parça da kaydettik. İyi ki...

 

Cansun'la cenazenden sonra konuştuk, 2000'lerde seninle birlikte kaydettiğimiz ama bir türlü yayınlamaya cesaret edemediğimiz  'Triobolis' şarkılarını önümüzdeki günlerde dijital ortamda yayınlayacağız. Senden bize kalan her şer ne kadar anlamlı, sevgi ve emek doluymuş. İyi ki...

 

Mi Amigo İlker;

 

Belki bu hayatta seninle olan hikayemiz sona erdi ama bizim dostluğumuzun ve sevgi anlayışımızın boyutu bu fâni dünyaya katlanmak için bize yetti, öteki âlemlerde yeniden karşılaşmamıza da yetecektir. İyi ki vardın, kalbimizin en nadide bir köşesinde hep var olacaksın...

 

Herman Artuç Müzisyen

 


 

 

Cem Nasuhoğlu; "Bir müzik aşığı olarak yaşadı"

 

 

 

İlker'i kısaca anlatmak zor, tanıdığım güzel kalpli insanlardandı. Tamamen bir müzik aşığı olarak yaşadı, yirmili yaşlarda Bebop tarzı çalışmalar ile tekniğini hayli geliştirmişti. Bas dünyası ile ilgili ne varsa hakkını vermeye çalışmıştır. Tuba ile çaldığı projelere katkıda bulunmuştur.

 

Daha sonra yaratıcılık yönü öne çıktı. Bas gitar dışında birçok etnik enstrüman denemeleri oldu, hergün yeni bir şey öğrenme tutkusu ile kendisini geliştirdi.

 

En verimli olacağı dönem aramızdan güzel izler, hatıralar ve her daim güler bir yüz bırakarak ayrıldı.

 

Cem Nasuhoğlu Müzisyen

 


 

 

Genco Arı; "Sen daima varolacak bir müzik oldun artık"

 

 

 

Merhaba dostum İlker;

 

Sen buralardan gideli 1 hafta oldu.
Seninle tanışıklığımız 23 yıl dostluğumuz 22 yıl idi...
Kumbaracı yokuşunda Turgay dayımın stüdyosunda 3 koca yıl 7/24 beraber kaldık.
Müzikler dinledik, sabahlara kadar Bill Evans dinlettim sana. O zamanlar daha çok rock çalıyor ve dinliyordun ama ben senin kanına girdim sanırım :)
Sonra Coltrane’ler, sonra Charlie Parker, Chet Baker derken geldik Jaco’ya...
Jaco Pastorius‘u bu kadar sevmen ve etkilenmen beni çok mutlu etmişti.
Turgay dayım (Basçı Turgay Çelik) çok üst düzey bir müzisyen ve senden iyi olmasın kusursuz bir şahsiyettir, bilirsin seni ne çok sever…
Onun bir perdesiz Jazz bası vardı ve biz seninle blues çalmaya, formları kurcalamaya, harmonic progressions üzerinde çalışmaya başladık.
Hem çok eğlendik, hem çok güldük, hem Bill Evans dinleyip çok ağladık...
Sonra sen sırf groove‘u bedeninde hissetmek için capoeira yapmaya başladın ve Afro cuban ritmleri ile rock ve jazz temelli riffler çalmaya başladın.
Ben her zaman swing çalabilmek için bedenin kullanılması gerektiğini savunurdum.
Ve elbette her türlü groove.
Bedenin ağırlığını yeryüzüne bırakıp mikro ve makro kasların serbestçe kullanılmasını anlattım sana, sen her zaman öğrenmek için yaşadın İlkerim...
Gel zaman git zaman, bir süre sonra kendi gruplarında çaldın, caz çalmaya başladın, latin ve pop caz müziklerinde tecrübeler kazandın.
Her şey bir yana bir de harika bir tuşe yarattın, kontrbas çalmana bayılmıştım.
Su gibi yumuşacık...
İzmir’de 2 bas birlikte çalmıştık.
En son çalışımız o oldu malesef...
Çünkü Tanrı seni bizden almaya karar vermişti...
Müzik için 40 yıl verdin İlkerim.
Ama insanlığın ve hakikatli ruhun 80 yaşında klas bir beyefendiydi sanki...
Sen gideli herkes seni konuşuyor...
Buralardaymış gibisin...
Sıkışıp satmak zorunda kaldığın Upright‘ını ben aldım...
Baş köşemde hatıran, daha az önce ona ve sana bir selam çaktım kahvemi yudumladım, yarın görüşürüz İlkerim dedim ve ışıkları kapatıp eve geldim.
Yarın yine günaydın İlkerim diyerek seni ve emanetini selamlayacağım.
Böyle sürer gider belki oradaymışsın gibi kim bilir?
Müzik, caz ve insan olmak...
Erdemlerin hazların önüne geçmezse, cazcı olamazsın demiştim İlkerim sen de 20 yıl sonra İzmirde hatırlatmış, hatırladığını hatırlatıp beni duygulandırmıştın...
Yoruma açık mı bilmem ama benim müzik evrenimde;
İyi müzik = İyi İnsan
İyi Kalp = İyi Tuşe
Hassasiyet ve merhamet: Jazz
Acı = Sololar

 

Totali yine aynı yere varıyor İlkerim
Herkes kendi niyetini çalacak, niyeti ve görgüsü kadar varolacak.
Müzikte star olmaya gerek var mı bilmem ancak, sen daima varolacak bir müzik oldun artık.
Tüm seslerimiz sana, tüm güzelliğin bizlere sesler olarak dönsün…
Seni seviyorum kardeşim...

 

Devrin daim olsun İlker İsabetli

 

Genco Arı Müzisyen

 


 

 

Can Tutuğ; "Sizde sırf müzik var mı?"

 

 

 

İlker ile hiç unutmayacağım o kadar çok anım var ki. Bunlardan biri 'sırf müzik' anısı. İlker, Lale Plâk'ta çalışırken birgün bir müşteri gelmiş ve İlker'e 'sizde sırf müzik var mı?' diye sormuş, İlker haliyle 'ne demek sırf müzik' diye sorunca işin aslı anlaşılmış ki müşterinin kastettiği enstrümantal müzik, içinde vokal olmayan bir müzik. Müşteri, o müziğe 'sırf müzik' diyormuş. İlker bunu bana ilk anlattığında gerçekten şok olmuştum. Hakikaten çok başka bir insandı, yani, bir müziği dinlerken yaptığı tanımların devliği, çok fazla müzik dinlemenin ve çok yönlülüğün, aynı zamanda, bir müzikal esere birden fazla açıdan aynı anda bakabilmenin verdiği olgunluk keskin sınırların olmayışını da beraberinde getiriyordu, her şeyi kabul eden ama bir yandan da özgün bir damak zevki olduğunu vurguluyordu.

 

Can Tutuğ Müzisyen

 


 

 

Hakan Atala; "İlker İsabetli anısına..."

 

 

 

İlker İsabetli'yi 1990'ların sonlarında komşum olarak tanıdım. 2000'lerin başında emekçim oldu, yine aynı yılın sonunda tekrar komşum oldu ama bu kısa hayatında hep aktif müzikle ilgilendi. Gencecik, pırıl pırıl arkadaşım, kardeşim İlker İsabetli, mekânın müzikle dolsun.

 

Hakan Aktala Lale Plâk

 


 

 

Evren Edler; "Doksanlardan bir kaç anı"

 

 

 

İlker ile Beşiktaşta “Koda Sanat” müzik okulunda tanıştık. 1995 senesinde orada gitar ve bas gitar öğretmeye başlamıştım. İlker ilk öğrencilerimden biriydi, 13 yaşında enstrümanını geliştirme heyecanıyla gitarı ile gelmişti. Gitar derslerinde ve aralarda yaptığımız sohbetlerden bas gitara merak sarmış ve kısa süre sonra bas gitara devam etme kararı vermişti.

 

İlker hem yetenekli hem çok mütevazi bir çocuktu, hepimiz çok severdik onu.

 

O dönemlerde çok çalışıp tekniğini ilerlettiği için Weather Report, Jaco ve John Patitucci albümlerinden groove'lar çalışırdık. Hatta, Bach'ın Viyolonsel Suite'ini bir resitalde çalmış, seneler sonra da bana o performansın link'ini göndermişti:

 

 

Ben 1999 senesinde Los Angeles'a taşındığımda ilk bir kaç sene mektuplaşmış, onun ilk profesyonel deneyimlerini gönderdiği resimlerden takip etmiştim. Daha sonra da sosyal medyadan ve başarılarından hep gurur duydum.

 

2020 senesinin yaz aylarında bir gün Zoom üzerinden görüşmüştük ve o gün birbirimizi son görüşümüz oldu.

 

Işıklar içinde uyusun, çok değerli bir arkadaşımızdı.

 

Evren Edler İlker İsabetli'nin Los Angeles'da yaşayan bas hocası

 


 


Enrique Maestre; "Öğrencim ve müzisyenim oldu"

 

 

 

'İlker bizim için önemli bir grup elemanıydı. İstanbul'a gittiğinde çok üzülmüştüm. Bir yılı aşkın süre öğrencim oldu ve yaklaşık iki  yıl beraber 'Sabor Latino TR'de çaldık.

 

Enrique Maestre Perküsyonist ve Latin Müziği Tarihi Araştırmacısı

 


 

 

İlker İsabetli biyografi

 

 

 

19 Şubat 1982 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında babasının demir atölyesinde vakit geçirmeye başlayan İlker İsabetli, bu doğrultuda mesleki eğitim almak üzere Şişli Endüstri Meslek Lisesi’ne devam etti. Ortaokul yıllarında başlayan müzik sevdası lise yıllarında bas gitarla tanışmasıyla yön kazanarak, henüz okul bitmeden profesyonel bir müzisyen olarak hayatına devam etmeye karar vermesini sağladı.

 

 

1997-98 senelerinde ilk bas gitar öğretmeni Evren Edler (Los Angeles Music Academy) ile İstanbul’da çalışmalara başladı. Aynı dönemde müzik teorisi, armoni ve solfej çalışmalarına Deniz Baysal (Robert Koleji) ile devam etti. İstanbul’da farklı amatör müzik gruplarıyla klüp sahneleri ve konser tecrübelerinden sonra 17 yaşında Anadolu Rock türünün temsilcilerinden "Yırtık Uçurtma" ile profesyonel sahnelere adım attı. 1999 yılında Vedat Sakman’ın prodüksiyonunu yaptığı Banu Akın’ın "Kırmızı Leke" adlı projesine yer alarak, tüm zamanını müziğe ve müzik eğitimine ayırmaya başladı.

 

 

Takip eden yıllarda Cem Nasuhoğlu ile tanıştı ve onunla çalışma fırsatı buldu. Aynı zamanda kendisinden, ilgi duyduğu caz ve modern müzik üzerine dersler almaya başladı. Bu çalışmalar devam ederken, bas gitar dışında çeşitli nefesli ve vurmalı çalgılarla ilgilenerek farklı müzik formları ve enstrüman disiplinlerine merak saldı. Bir çok farklı hocadan farklı enstrüman eğitimi alırken, diğer yandan bas gitar öğretmenliği, stüdyo müzisyenliği, müzik dershaneciliği, TV ve popüler müzik piyasasında müzisyenlik, radyo sunuculuğu gibi alanlarda, yaklaşık on yıl boyunca birçok farklı müzisyenle çalışmalarda bulundu. Batı müziği formlarıyla olduğu kadar, dünya müzikleriyle de meşgul olan İsabetli, sahne ve stüdyo kayıt çalışmalarında bulundu. Kontrbas, klarnet, ney, berimbao, jawarp, perküsyon, Türk lavtası, tuba/euphonium, klasik gitar, bağlama gibi enstrumanlar üzerine eğitimler alarak stüdyo ve sahne çalışmalarında bulundu.

 

 

2009 yılında İzmir’e taşındı. Bu süreç müzik hayatının akademik çalışmalara yönelmesini de mümkün kıldı. Enrique Maestre ile Latin Amerikan ve Afrika müziği üzerine hem perküsyon hem bas gitar eğitimi alırken, aynı zamanda orkestrasında çalışma fırsatı da buldu. Doç. Dr. Ali Cenk Gedik (9 Eylül Üniversitesi) ile müzikoloji üzerine çalıştı. Etno müzikolog Doç. Dr. Peter Gauthier ile antropoloji ve müzikoloji hakkında çalışmalarda bulundu. 2012 yılında West London University aracılığı ile önce kolej seviyesinde diploma, ardından lisans seviyesinde müzik öğretmenliği diplomalarına hak kazandı. İcracılık konusunda kendisine ilham kaynağı olan Remzi Emek sayesinde ana enstrümanı bas gitar üzerinde teknik yeterliliğinin sınırlarını yukarı taşıma çabasından vazgeçmedi. Bas gitar ve müzik öğretmenliği konusunda çalışmalarına devam ederken, uzun yıllardır ilgi duyduğu müzik terapi ve psikoterapi alanlarında İsveç Riccon Academy “music therapist” ve Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi Tıp Fakültesi aracılığı ile “Müzik Terapi Öğretmenliği” diplomalarını aldı.

 

 

Bilişsel-Davranışçı Müzik Terapi, Analitik Müzik Terapi (Mary Priestley) ve Serbest Doğaçlama Müzik Terapi (Juliette Alvin) gibi modeller üzerinde terapi inceleme/uygulamalarına devam eden İlker İsabetli serbest doğaçlama, tasarlanmış ve yarı tasarlanmış beste ve primitif müzik gibi alanlarda enstrümanistlik çalışmalarını sürdürdü. Geleneksel Türk Musikisi, Erken Dönem Klasik Batı Müziği, Barok Dönem Klasik Batı Müziği üzerine hem müzikoterapi geleneksel enstrüman disiplinleri (Klasik gitar, Türk Lavtası) ile ilgilendi.

 

Cazkolik.com / 11 Nisan 2022, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.