Tomasz Stanko`nun başka notalarla kardeşçe buluşabilen yalnız notaları

Tomasz Stanko`nun başka notalarla kardeşçe buluşabilen yalnız notaları

Nedense Tomasz Stanko deyince aklıma hep bir ‘tek başına oluş’ durumu gelir. Onu hep sahnede tek başına hatırlarım. Mesela, konseri hevesle beklenen bir gruptan önce C.R.R.’de tek başına (trompeti saymazsak) sahneye çıkışı gibi... Ama kendini ön grup da saymadığı, yalnız başına çalmaktan rahatsız da olmadığı her halinden bellidir. Öte yandan, onu trompetinden ayrı bir varlık olarak düşünmek yanlış olur.

 

Ama belki de arkadaşların hatırladığı gibi yalnız değildi de sahnede yanında genç bir grup vardı. Tıpkı kariyerinin ikinci parlak döneminde, yeniden eşsiz bir Tomasz Stanko olmaya başladığında, 2002’de ona eşlik eden ve aralarında olağanüstü piyanist Marcin Wasilevski’nin de bulunduğu genç Polonyalı cazcılar gibi. Simple Acoustic Trio’nun diğer iki elemanı, kontrbasta Slawomir Kurkiewicz ile davulda Michal Miskiewicz’di. Onlarla “Soul of Things” (2002), “Suspended Night” (2004) ve müthiş “Lontano”da (2006) birlikte çalışmıştı. Stanko sayesinde, hem Wasilewski, hem de daha sonra New York Quartet’in piyanisti David Virelles, ECM sanatçısı olmuştu. New York Quartet ile son albümleri “Wislawa” (2013) ve “December Avenue” (2017) cidden harikuladeydi.

 

Avrupa cazında devrim yarattılar

 

Ancak bir vakittir bizim bildiğimiz Stanko değildi artık. Nispeten az sayıda ama çok tutkun hayranları olan cazcı olmaktan çıkmıştı. Yani, popüler değildi elbette (bu kelimeyi kullanınca editörüm Feridun, ancak bir es verdikten sonra, “Evet” demişti. Sonundaki soru işareti havada asılı kalmış bir “Evet”. Haklıydı, çünkü yeni Stanko’ya olsa olsa “daha kolay anlaşılır” denilebilirdi).

 

 

Tomasz Stanko 1942 yılında (yaşıtız) Polonya’nın güneydoğusundaki Rzeszów’da doğdu. Müziğe erken başladı. Yedi yaşında piyano ve keman öğrenmeye çalışıyordu. Trompette kendine örnek alacağı Chet Baker ve Miles Davis’i ilk kez radyoda dinledi. Kendisi ise ilk olarak 1950’li yıllarda Krakow’da çaldı. On yıl kadar sonra, Roman Polanski’nin filmi “Rosemary’s Baby”nin müziğini yapan Polonyalı piyanist, besteci ve aranjör Krzysztof Komeda, genç Stanko’yu duydu. İlk idolü Ornette Coleman olan Stanko, çok geçmeden film müzikleri yapmaya ve Komeda ile turnelere çıkmaya başladı. Kısa süre sonra kendisi de turnelere çıkan, dünyanın her yerinde konserler veren bir cazcı olmuştu. Zaman zaman tiyatroya da müzik yapıyordu. 1960’ların başında Adam Makowicz, sonra da Krzysztof Komeda ile, Avrupa cazında devrim yarattılar, etkileri yeni dünyada da hissedildi.

 

Bütün o uzun tonlar, uzun tonlar

 

50’li yaşlarındayken bir takım takma diş aldı ve işitir işitmez tanınan tonunu kaybetmeden, yeni bir ağız formasyonu geliştirdi. Pek çok hayranına göre, daha güçlü olarak geri döndü. Uzun notalar çalmak böyle zorluklara ayak uyduran biri için daha kolaydı. Bir keresinde Jazz Times’dan bir gazeteciye, “Bütün o uzun tonlar, uzun tonlar,” diyordu. “Onları televizyon izlerken bile çalıyordum -aptal pembe diziler, futbol, Tour de France izlerken- en iyisi tenisti ama!”

 

Gene 50’li yaşlarda içkiyi, sigarayı ve uyuşturucuyu bıraktı. “Sorun yok,” diyordu. “Çok pahalıydı. Bırakmaya karar verdim ve bıraktım.” ‘Cazcı hayat tarzı’nı bıraktığından beri çok vakti de olmuştu. “Her sabah erkenden kalkıyorum, biraz egzersiz yapıyor, sonra da çalmaya başlıyorum. Buna alıştırma diyemezsiniz, daha çok meditasyona benziyor.”

 

Son yıllarda Stanko hayatını Varşova ile New York arasında bölmüştü. Son stüdyo albümü “December Avenue” de New York’ta kaydedilmişti nasılsa. Nobel ödüllü şair Wislawa Szymborska’nın adını taşıyan ve çok sevilen albümü “Wislawa“da ise, ona ilham kaynağı olan şaire saygılarını sunuyordu. “December Avenue”de (2017) piyanoda David Virelles, basta Reuben Rogers ve davulda Gerald Cleaver vardı. Üstadın ilkelerine bağlı, pırıl pırıl bir albümdü. Stanko, doğaçlamayı teşvik etmiş ve vurgulamıştı.

 

 

New York Times bir seferinde Tomasz Stanko’yu “Avrupa doğaçlama yapan müzisyenlerin en başarılılarından biri” diye tanımlamıştı. Eski kıtanın bu free jazz öncüsü ve avantgard cazcısı, hayatın zorluklarını, değişimlerini yüreklice ve sabırla yıllarca anlattıktan sonra bir tür hoşgörü ve anlayış geliştirmiş gibiydi. Bir besteye ya da performansa özenle yerleştirilmiş yalnızlık havasının ona nasıl da kalıcı bir rezonans getireceğini sezgisel olarak biliyor gibiydi.

 

Dünyayı tanımış bir yalnızlık

 

"Suspended Night Variation VIII," ise, üstadın kalıcılığını bize hatırlatırcasına, Smithsonian Folkways`in 2010’daki altı-CD’lik kutusunda, ragtime’dan 21’inci yüzyıla uzanan bu kusursuz caz antolojisinde yerini almıştı.

 

Trompeti dünyanın en seçkin mekânlarından ve merkezi Münih’teki ECM Records’ın yapımını üstlendiği ve çıkardığı albümlerden bize seslenir. O uzun ve yalnız nota... Yalnız ama örneğin ressam Edward Hopper’ın yalnızlığı gibi karşı konulmaz, umutsuz bir yalnızlık değil de, dünyayı tanımış bir yalnızlık. Başka notalarla kardeşçe buluşabilen yalnız notalar...

 

Polonya’nın ve Avrupa’nın emsalsiz trompetçisi Tomasz Stanko giderken bize müziğini bıraktı. Ama bu onunla, hele hele tek başına olduğu bir sahnede onun upuzun, yalnız tonlarıyla karşı karşıya kalmakla aynı şey değil. Ne yazık!

 

Sevin Okyay

 

Cazkolik.com / 03 Ağustos 2018, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sevin Okyay

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.