Chick Corea Trio bu akşam İstanbul dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor

Chick Corea Trio bu akşam İstanbul dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor

Sonbaharda birbirinden güzel konserler izliyoruz. Uzun zamandır beklenen isimlerden biri de Chick Corea Trio idi. Bu akşam (27 Kasım) İstanbul Cemal Reşit Rey salonunda eminiz ki son yılların en güzel konserlerinden birine imza atacaklar. Konserdeki üçlünün, yani Corea, McBride ve Blade üçlüsünün bir arada olması yeterince önemli bir referans. Sevgili Sevin Okyay da konseri heyecanla bekleyenler arasında ama önce Cazkolik okurları için konser öncesi yazısını yazdı. İnşallah devamında konser izlenimlerini de paylaşmak üzere.

 


 

 

Chick Corea'nın piyanoyla yapamadığı bir şey var mı?

 

 

Piyano ve klavyede yapmadığı şey var mı acaba? Chick Corea caz piyanosunun her imkânından yararlandı, hatta klasik repertuvara, özellikle de Mozart’ın piyano konçertolarına el attı. Hatırı sayılır bir bestecidir, aralarında meşhur parçası “Spain”in de olduğu birkaç standart bestelemiştir. Füzyonun da başını çeken, öncülüğünü yapanlardan oldu. Latin müzikten hep etkilendi. İki grubunun isimlerinin de tanıklık ettiği gibi, hem ‘Akoustic’ çalıştı, hem ‘Elektric’.

 

Corea, triosuyla bu akşam Cemal Reşit Rey’de karşımızda. Gerçi her seferinde, “Bilet kaldığını sanmam,” gibi şeyler söylemek hoş değil ama, bir yandan da, tıpkı David Murray ve Macy Gray konserinde olduğu gibi, Chick Corea Trio konserinin biletlerinin de tamamen satılmış olmasına memnun olmamak elden gelmiyor.

 

Ona sahnede cazın kendi enstrümanlarının en iyileri arasında yer alan iki ismi eşlik edecek: basta Christian McBride, davulda Brian Blade. İkincisini Wayne Shorter ile geldiğinde dinleyemediğim için çok üzülmüştüm, bir aksilik olmazsa bu akşam dinleyeceğiz.

 

Corea bundan iki yıl önce, en beğendiği müzisyenlerden biri olan John Mclaughlin ile birlikte kurduğu Five Peace Band ile birlikte Asya ve Kuzey Amerika turnelerine çıkmıştı. O grupta, Christian Mc Bride, Kenny Garrett ve Brian Blade vardı. Corea-McBride-Blake birlikteliği de, böyle doğdu işte. Trio oluşumunu seven Corea, bu yetenekli müzisyenlerle birlikte o oluşuma döndü. Basta Miroslav Vitous, davulda Roy Haynes ile başlamıştı. Sonra arada, davulda önce Adam Cruz, sonra Jeff Ballard, basta da ortaya çıkmasına yardımcı olduğu pek çok genç müzisyenden birinin, Avishai Cohen’in yer aldığı trio ile çalıştı.

 

Ama hepimiz biliyoruz ki Chick Corea hikâyesi bundan ibaret değil. Babası Armando J. Corea trompetçiydi, oğluna dört yaşındayken bir piyano aldı, çalmayı öğrenmesine yardımcı oldu. Annesiyle ikisi her yaptığını desteklediler. Onun için Corea, kendisine “sınırları aşmak”tan söz edilince, sınır diye bir şey bilmediğini, annesiyle babası ona karışmadığı için asla “Bu müziği çalabilir miyim?” diye kimseye danışma gereği duymadığını söyler.

 

 

Müziğe küçük yaşta başladı, yeteneği erkenden filizlendi. Yirmili yaşlarında New York’ta Blue Mitchell ve Stan Getz ile çalıştıktan sonra, 1968’de Miles Davis grubunda Herbie Hancock’un yerini aldı, yani çoğu kişinin başarılı ilk rock-füzyon albümü saydığı “Bitches Brew”u ile ardından gelen “In A Silent Way”i yaratanlardan biriydi. Davis’in grubunda hem elektronik müzikle tanıştı, hem de Dave Holland ile ikisi ‘Free Jazz’in sınırlarını zorladılar. 1970’te de gruptan ayrılıp, bu yıl The Seed’de dinlediğimiz Anthony Braxton ve Barry Altschul ile Circle grubunu kurdular.

 

Corea, bu avant-garde oluşumun ardından, Stanley Clarke ile Return To Forever’i kurdu. Aslında tek gruptan ziyade iki grup gibidir. Başlangıçta, Brezilyalı vurma çalgı ustası Airto Moreira ve eşi şarkıcı Flora Purim ile nefeslilerde Joe Farrell varken, odakları Latin müziğiydi. Derken gruba gitarist Bill Conners ile davulda Lenny White katıldı. Sonra, Conners’ın yerini Al Di Meola aldı. Return To Forever, biraz da John McLaughlin’in Mahavishnu Orchestra’sından esinlenmiş bir füzyon grubu oldu. 1980`li yılların başında dağıldılar.

 

Chick Corea da akustik caza döndü ama, füzyonla gene de ilgileniyordu. Herbie Hancock düosu bu dönemdedir, tabii Gary Burton düosu da. Chick, Return To Forever’ı gene bir araya getirse, hatta elli şehirlik bir turneye çıksa da, eski grupları bir araya getirmekten hazetmez pek. Gary Burton’la nasıl hep yeniden bir araya geldiği sorulunca, bunun hiç bitmeyen ve devam eden bir beraberlik olduğunu söylüyor. Cemal Reşit Rey’de bir önceki konserinde gene Burton’la çalmıştı. Konseri izleyen kimi Corea hayranları, piyanistin hep geriye çekilip Burton’ı öne çıkarmasından pek de hoşnut kalmamışlardı.

 

1980’lerin sonunda birbirini izleyen Elektric Band ile Akoustic Band geldi. İkincisi de bir trioydu. Piyanoda Chick Corea, basta John Patitucci ve davulda Dave Weckl. Corea gruplarıyla dikkati çeken iki genç (o sıralar) müzisyen daha... Patitucci ve Weckl, yıllar içinde kadrosu hayli değişen Elektric Band’in de üyeleri arasındaydı. 1998’de ise Origin seksteti geldi. Corea ile Avishai Cohen, Adam Cruz, Steve Davis, Bob Sheppard ve Steve Wilson’dan oluşan grup iki yıl süreyle kayıt yaptı. Bu gruptan ise Cohen ve Cruz (sonra Ballard) ile yeni trio doğdu.

 

Parlak meslek hayatı 1962’de, Mongo Santamaria ve Willie Bobo’un Latin caz gruplarında başladı. Etkilendiği hayli müzisyen vardı ama bir numarası Bud Powell’dır. Caz, füzyon, avant-garde, elektrik-akustik demedi, sınır tanımadan hepsini denedi. Klasik müzikte de besteleri ve kayıtları var. Londra Filarmoni Orkestrası ve Origin’ın oluşturduğu seksen kişilik orkestrayla çaldı. Pek çok Downbeat ödülü, 16 tane de Grammy aldı. Chick Corea, bu akşam Christian McBride ve Brian Blade ile Cemal Reşit Rey sahnesinde. Bakalım bu trio diğerlerinden uzun ömürlü olacak mı? Keşke ama üstat gene kendini tutamaz, yeni ufuklara doğru açılır diyoruz.

 

Sevin Okyay

 

Cazkolik.com / 27 Kasım 2012, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sevin Okyay

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.