Dinlediğiniz müzik Charles Lloyd`un sondan bir önceki kaydı Mirror`dan alınan ve albüme adını veren parçadır.
< (Yazının baş tarafı ana sayfadadır) > Bu notu düşerek tasnifin sınıflamasının kavramsal genişliğinden söz etmek doğru olur. Yani bu bir genellemedir...
Türkiye de azımsanmayacak sayıda caz dinleyicisi arasında bir araştırma yapma imkanı olsa ve burada izlemeyi en çok sevdiğiniz isimler kimler diye sorulsa sayılacakların içinde Charles Lloyd`un mutlaka yer alacağına inanıyoruz. Özellikle son yıllarda düzenli çaldığı dörtlüsüyle bir başka yazıda Wayne Shorter için sözünü ettiğimiz geç dönem yeniden doğuşu yaşamış ustalardan biridir. Piyanoda Jason Moran, kontrbasta Reuben Rogers ve davulda Eric Harland`dan oluşan grubuyla ustalıkla geçen son döneminin albümlerini güçlü ve gelecekte çok sık başvurulacak müziklerle doldurmayı başardı. Bu grup arasında Lloyd haricinde öne çıkan en önemli isim kuşkusuz piyanist Jason Moran. Charles Lloyd ile Moran`ın duygusal eşgüdümleri çok yüksek duyarlılıkta. Moran`ın piyanosu olmasaydı tüm bu son dönem albümler nasıl olurdu bunu bilmeyelim bile ama Moran`ın önemini vurgulamak için değinmiş olalım.
Bazı müzisyenler için aklınızda ona yakıştırdığınız terimler vardır ama yapmayı istediğiniz tanımlamaya bir türlü tam oturmaz, Charles Lloyd için muhtemeldir ki söylenebilecek çok şey vardır, zaten biz de birazdan bir kaçını sıralayacağız ama en başa koymamız gereken bir terim var ki, Lloyd’un müziğini ve kişiliğini iyi tarif eden bir tabir olarak bu kelimeyle başlamak belki de en iyisi olacaktır; “Charles Lloyd kendisi ve müziği ‘zarif’ ve `duyarlı` bir adamdır.”
Gelin bu tanımlamanın yanına bir tane daha ekleyelim; “Anlatımcı şiirsellik.” İşte size bir tane daha; “Müziğinin içine duygusal serüven eklemeyi çok iyi başaran biri!” ve bunların hepsi de gerçekten bir Charles Lloyd müziğini başından sonuna doğru olarak ifade edebilecek tanımlamalardır.
Charles Lloyd, Coltrane sonrası dönemin müzikte kendi dilini en ‘sarih’ oluşturabilmiş müzisyenlerindendir, hem de bunu, müziğinin Coltrane etkisiyle sarmalandığı geniş bir dönemin içinden çıkarmayı başararak yapmıştır.
15 Mart 1938 Tenessee doğumlu olan Lloyd eczacı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Özellikle babasıyla iletişim kurmakta zorlanarak geçen içine kapanık bir çocukluğun sıkıntılarla dolu izlerini müziğinde de bulmak mümkün. Buna rağmen neredeyse tümüyle müzikle çevrelenen bir çocukluğu oldu Lloyd’un. Yaşadığı sosyal çevre sürekli country-blues dinlemesine vesile oluyordu, bunların yanında gittiği baptist kilisesinin müziğini ve büyükannesinden dinlediği Amerikan yerli müziğini de katarsanız kendisi için nasıl ‘besleyici’ bir kaynağın içinde yetiştiğini daha iyi anlayabilirsiniz.
Aslında daha henüz küçük bir çocukken başladığı müzik yaşamı apayrı bir öyküdür. Bu kısmı atlayıp yetişkinliğine geçtiğinizde karşınızda Güney Kaliforniya Üniversitesinde flüt ve klarnet okuyan, okurkende küçük gruplarla çalışan biriyle karşılaşırsınız. Mezun olduktan sonra ilk önemli çalışmasını Eric Dolphy ve Chico Hamilton ile birlikte yapar. Birlikte 2 albüm kaydederler. “Selections from Irma La Douce and Bye Bye Birdie” ve “The Chico Hamilton Special”. Bu dönemde Hamilton, Lloyd’a grubun müzikal direktörü olmak isteyip istemediğini sorar, Lloyd için zor bir durumdur ve 1962’de ayrılmaya karar verir. Bunun yerine farklı bir ekip kurarak daha ‘progressive’ müzik yapmayı istemektedir. Aklındaki Coleman ve Coltrane’nin yaptığı şeylere benzer yeni bir iz bulup onun peşinden gitmektir. Bu düşüncesini oturup Hamilton’la konuşurlar ve aralarına gitarist Gabor Szabo’yu da alarak yine birlikte ama farklı bir şey yapmaya karar verirler ve ortaya “Drumfusion”, “Transfusion”, “Passing Thru”, “A Different Journey” ve “Man From Two Worlds” gibi albümler çıkar. Grubun adı yine “The Chico Hamilton Quartet”tir ama tüm müzikal direktörlük Lloyd’a aittir bu sefer. Bu müziğin içinde yalnızca avant-garde yaklaşımlar yoktur üstelik klasik ve ‘indian’ müziğin etkileri de işin içine girmiştir.
Charles Lloyd kendi adına ilk albümünü 1963 yılında kaydeder. Albümün prodüktörü geçtiğimiz günlerde 90. yaşını dostlarıyla kutlayan George Avakian’dır ve albüm Mayıs 1963’de “Discovery!” adıyla piyanist Don Friedman, basçı Richard Davis ve Eddie Khan, davulcu J.C.Moses ve Roy Haynes ile birlikte kaydedilir.
1964’de Hamilton’la birlikte kurdukları grubu terkeden Llyod cazın bir başka büyük ismi Cannonball Adderley’nin sextet’inde Yusef Lateef’in yerine geçer ve bu ekiple 3 albüm kaydederler; “Live!”, “Fiddler on the Roof” ve “Radio Nights”. Özellikle “Fiedler on the Roof”ta ki Coltrane tarzı doğaçlamaları Adderley’nin grubuna yeni bir boyut gibi eklemlenmiştir.
1966 yılına geldiğimizde kariyerinin en önemli albümlerinden “Forest Flower”a rastlarız. Bu albüm ki 1966 Monterey Caz Festivali’ndeki konserinin canlı kaydıdır ve Lloyd’un burada çaldığı parçalardan oluşan albüm caz ve rock radyo istasyonlarının birlikte çaldığı ilk en popüler hitleri olmuştur. 60’lı yılların ikinci yarısı dönemin ruhunun da etisiyle saçlar, giysiler, davranışlar herşeyiyle tümüyle değişmiştir. Charles Lloyd açıkçası bir hippidir! Yine aynı dönemde sahnesini Grateful Dead, Big Brother, Paul Butterfield Blues Band gibi dönemin psychedelic rock yapan gruplarıyla paylaşmaya başlar. Tümüyle eklektik bir sounddur bu.
1970’ler ‘transcendental meditation’ ve ‘spiritual’ etkilerle dolu yıllardır. 1972’de bu etkilerle “Waves”i kaydeder, 74’de “Geeta”yı kaydeder. Bu dönemi hızlıca geçelim ve 1981’de tümüyle Michel Petrucciani’nin medeni cesareti sonucu tanışmaları sonrasında bu ufacık ama inanılmaz yetenekli piyanistin kahramanca, adeta cesaret isteyen performansıyla yeni bir dönem gelir Lloyd için. 1980’lerin ortaları geçirdiği hastalıklar neticesinde kesilmelere uğramıştır. Uzun yıllar barlar, kulüpler ve yoğun sigaralı ortamlar boğaz yollarında derin sorunlara yol açar ama tümüyle tedavi sonrası doktorların izin vermesiyle 1989’da tekrar saksafonuna kavuşur. ECM şirketiyle anlaşır, “Fish Out of Water”, “Notes From Big Sur”, “The Call” gibi albümleri kaydeder ve bu albümlerde de Bobo Stenson, Brad Mehldau, Geri Allen gibi isimlerle çalışmıştır.
Bu yolculuğu ancak bu kadar kısa özetleyebiliriz, ve işte şimdi bu büyük usta 1 Nisan’da İş Sanat’a son albümü “Rabo De Nube”nin Avrupa turnesi kapsamında geliyor. Size bir beş söyliyelim mi; kaçırırsanız gerçekten yazık edersiniz!
Cazkolik.com / 21 Ekim 2011, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.