"Time Out"un yayınlanışının üzerinden 50 yıl geçti

"Time Out"un yayınlanışının üzerinden 50 yıl geçti

2009 Dave Brubeck’in modern cazın kurallarını koyan klasiklerinden biri olarak bilinen efsanevi albümü “Time Out”un ilk yayınlanışının 50. yılı olacak. Albüm geçen zaman içinde ticari olarak da tüm zamanların en başarılı albümlerinden biri oldu . 1961’in Billboard pop albümleri listesinde 2 numaraya kadar yükselen “Time Out”un içindeki ünlü “Take Five” ise ayın yıl pop parçaları listesinde 25 numaraya yerleşti. Türk cazseverler tarafından da çok sevilen albümün iki ünlü parçası “Blue Rondo A La Turk” ve “Take Five” günümüzün klasik caz standartları arasında, repertuvarlardaki yerini çoktan aldı bile. “Time Out” albüm olarak kendisine ’cool jazz’ albümleri arasında da bir ‘caz geleneği’ olarak erişilmez yerini aldı. Bir eleştirmen, “Take Five” için ‘ilk yayınlandığından bu yana caza binlerce yeni dinleyici kazandırmış bir parçadır’ diyerek bize önemini anlattı.


Her ne kadar, ticari açıdan çok büyük bir başarı kazansa da “Time Out” aynı yıl birlikte yayınlanmış olan diğer büyük albümlerin yanında bir kısım eleştirmenler tarafından halen görmezlikten gelinen albüm olmanın sıkıntısını da çekmektedir. 1959 yılı caz için en bereketli yıllardan biriydi. Miles Davis’in ”Kind of Blue”su, Ornette Coleman’ın “The Shape of Jazz to Come”ı, John Coltrane’in “Giant Steps”i, hatta aynı yıl yayınlanan ve daha az klasik sıfatıyla anılan örneğin Charlie Mingus’un “Blues and Roots” gibi albümlerin hepsi aynı yıl yayınlandılar. Bu albümlerin tamamı cazın gelişimi içindeki önemli konumlarını saygıdeğer bir yer olarak efsanevi caz albümlerinin ‘pantheon’un da ki yerlerini aldılar. Buna nazaran “Time Out” gibi diğer albümler bu sevginin içinde kendilerine daha ufak yerler edinebildiler, hatta kimi zaman görmezlikten gelindiler.


Bu durumun sorumlusu elbette ki Dave Brubeck’in kendisi değildir. Ünlü caz eleştirmeni ve gazete yazarı Stanley Crouch şöyle anımsatır; “Benim yetişme çağlarımda insanlar Dave Brubeck’i ya severler ya da hiç sevmezlerdi. Ondan hoşlanmayanların kendince çeşitli sebepleri vardı tabii; Birincisi, Brubeck’in müziğinin swing olmaması, ikincisi; Bir çok müzisyen Brubeck’in sahip olduğu müzikal konsepti değersiz buluyorlardı, sonuncusu da; “Beyaz” olmasıydı. Burada Crouch çok önemli bir noktaya parmak basmaktadır. 1950’li yıllarda “Cool Jazz” kavramı medyaya çok çekici geldi, Life, Time hatta Good Housekeeping gibi dergiler bile Bebop’un uyuşturucu ve alkole bulanmış aşırılıklarından kurtulmak için West Coast’un (Batı Yakasının) göze hoş gelen, iç açıcı “beyaz” müzisyenlerini heyecanla ve övgüyle karşıladılar. Siyah müzisyenler için bu bir çeşit apaçık yenilgiydi ve pek çok müzisyenin sinirini bozdu, keyfini kaçırdı. Medyanın Brubeck ve diğer beyaz müzisyenlere olan takıntısı, siyah müzisyenlerin yaratıcılığını açıkça ihmal edip, ilgisiz bıraktı. Brubeck siyah müzisyenlerin açık hedefi haline geldi, dönemin DownBeat dergilerinin Blinfold testlerinde sıkça rastlanılan bir durumdur bu. Sonradan pek çok müzisyen bu durumu yumuşatmış olsa bile Brubeck’e ve müziğine karşı duyulan bu reaksiyon ısrarlı bir şekilde uzun süre sürdürüldü. Aynı zamanda caz müziğinin mimarları sayılan büyük müzisyenlerin de bu durum karşısında ilgisiz ve sessiz kalmaları Brubeck’in durumunu da etkileyen bir diğer unsurdu.


Crouch devam eder; “Time Out” albümünü ilk dinlediğimde lisedeydim. Kendi caz koleksiyonumu oluşturmaya çalışıyordum. Albümü aldığımda düzenli dinleme listemin içine dahil etmiştim. Bu albümden önce 1950’lerin cool school ekolünün müzisyenlerinden ne Brubeck’i ne de Paul Desmond dinlemişliğim vardı. Desmond’un saksafonunu, Brubeck’in piyanosunu dinleyince elim ayağım kesilir gibi oldu bir anda, daha önce böyle bir şeyi hiç duymamıştım. Her neyse... tabii zamanla benim caz koleksiyonum genişledikçe genişledi, tabii “Time Out"ta dinleme listelerimde zaman içinde aşağılara geriledi.


Daha az dinlemeye başlamamın sebebi Brubeck’i artık daha az seviyor olmam değil, dinlediğim müzik yelpazemin genişlemiş olmasındandı. Albümü ilk dinlediğimde bana oldukça gözüpek görünmüştü. Albüm ünlü “Blue Rondo A La Turk” ile açılır. Parça 9/8’lik olarak yazılmıştır, sonra 4/4’lük standart kısımla devam eder, solonunda büyük bir kısmı 4/4’lüktür. Solo iyi bestelenmiş, iyi yazılmış güzel duygusu olan harika bir Paul Desmond solosudur. Parçanın ana melodisi benim ergen çağımdaki kulaklarımı adeta büyülemişti. Hatta bazen sadece ana melodi kısmını dinlerim. Bu parça benim için bir nostalji duygusu oluşturmaktadır artık.


Bende bu albüme karşı zaman içinde kayıtsızlık, aldırışsızlık duygusunun geliştiği bir gerçek olmakla birlikte şimdilerdeki geçmişe dönük bakış şaşırtıcı değil. Ben “Time Out”u ilk dinlediğimde henüz Ornette Coleman’ı, Miles’ın ‘fusion’ dönemini, Pat Metheny’i, Keith Jarrett, Charles Lloyd ve diğer caz kaşiflerini, avantgarde müzisyenleri dinlememiştim. Onlar Brubeck’in cazın sınırlarını “Time Out”ta yaptığından çok daha uzak noktalara taşımışlardı. Ornette Coleman’ın “The Shape of Jazz to Come”ı dinledikten sonra “Time Out” size daha fazla radikalmiş gibi gelemez. Tabii bütün bu saydıklarım “Time Out”u dinlememek için bir sebep değil. Şimdi geriye baktığımda “Time Out” o zamanlar bana lisedeyken yeni bir sevgili bulmak gibi bir şeydi, oysa şimdi geriye baktığımda hissettiğim ise uzun yıllar önce birlikte olduğum bir eski sevgiliye karşı hissedilen bir his gibi."


Dave Brubeck ve Paul Desmond birlikte caz dünyasındaki en büyük müzikal ortaklıklardan birini yaşamışlardır. Tıpkı Miles Davis ile Gil Evans ya da Charles Mingus ile Dannie Richmond gibi. Brubeck’in bestelerini layıkıyla taşıyan şık ve lüks bir araba gibidir Paul Desmond. Stanley Crouch’un sözleriyle aktarırsak; “ikilinin uyumu birbirlerinin kariyerini ve dinleyicinin iyi müzik işitme, dinleme zevkini yukarıya taşıyordu.”


“Blue Rondo A La Turk” albümün en maceraperest parçasıdır. 4/4’lük ile 9/8’lik ölçü arasında nöbetleşe değişen düz bir yapısı vardır. Ancak bu parçanın swing yapısının olmaması nedeniyle Brubeck’e karşı ithamların yükselmesi için yeterli nedeni vermiştir. Melodinin ardından parça 9/8lik ölçü içinde bir kaç sapakdan sonra standart blues formundaki solo kısmına geçer. Ardından Desmond’ın düşük tonlu ama hayli keyifli solosu gelir, Brubeck girer ve Desmond ile benzeş bir ruh haliyle parça devam eder.


Ardından “Strange Meadow Lark” gelir. Bir rubato girişin ardından düz bir 4/4’lük çalınışı vardır ve albümün en ‘konvansiyonel’ parçalarından biridir.

Albümün üçüncü ve en dikkat çeken parçası, caz tarihinin gelmiş geçmiş en tanınan parçalarından biri olan “Take Five”tır. 5/4’lük ölçüde bluesvari yapısı olan ışıl ışıl bir parçadır. Albümde Paul Desmond’un yazdığı tek parçadır aynı zamanda "Take Five".


Dördüncü sırada albümün en az tanınan ya da en az dikkat çeken parçası diyelim “Three To Get Ready” vardır. 3/4 ve 4/4’lük ölçüler arasında değişken bir yapısı olan neşeli ve keyifli bir parçadır bu. Neredeyse Desmond’un sound’u için yazılmış bir parçadır adeta.


Ardından “Kathy’s Waltz” gelir ve Desmond yine günün adamıdır...


Sondan bir önceki parça olan “Everybody’s Jumpin” tatmin edici. Albümün tümü gibi bu parçada yeni şeyler öneren ama parlak bir ışık yakmayı tercih etmeyen bir parça.


“Pick Up Sticks” albümün son parçası. “Blue Rondo A La Turk”, “Take Five” gibi albümün ilk yarısı ortalığı yıkıcı etkilere sahipken aynı etkiyi son parçalarda görmek kolay değil.


“Time Out” albümü bize verdikleriyle, Miles Davis’in ‘modal’ deneyimleri uç noktalara taşıyan “Kind of Blue” ya da Ornette Coleman’ın armonik bariyerleri yıkıp geçen “The Shape of Jazz to Come” gibi albümlerinin verdikleri benzer sonuçlara varmıyorlar. Her ne kadar Miles, Ornette, Coltrane gibi isimlerle aynı dönemde aynı işi yapıyor olmaları ağır bir mukayese ve şanssızlık gibi görünse de aynı sonuca farklı yollardan varıyor olmaları yanında Brubeck’in kendisi için çizdiği yolun hiç de kolay taşlarla döşeli olmadığını, yaşınılan zorlukların beraberinde daha büyük bir mutluluk ve başarı getirdiğini de unutmayalım.


Cazkolik.com / 27 Aralık 2008, Cumartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

  • Kenan Mirzen
    24 Ocak 2009 Cumartesi 06:52

    Yazidada dediği gibi Take 5 hakikaten bende dahil pek çok kişiye caz müziğini sevdirmiş acayip bir parçadır. Ben bu parçayı ilk olarak karışıkı bir kasetin içinde dinlemiştim, kim çalıyor, hangi kaset bilmiyordum sonradan öğrendim. ALbüm çıkalı 50 yıl olmuş. Bir klasik.

    Bu Yoruma Cevap Yazın »

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.