İçinde yaşadığımız toplumun dokusunda yüzyıllardır barınan açmazlara, yeryüzünde sanki sadece bizim toplumumuza aitmiş gibi duran kimi sorulara müzikal cümlelerle cevaplar arayan müzisyenlere her zaman imrenmişimdir. Yazarlar, ressamlar da öyle kuşkusuz ama müzik başka, her dinlediğinizde yeniden yorumladığınız müzikal cümleler kendi kendini sürekli üretir, bir sonraki dinleyişinizde yeni ipuçları yakalarsınız. Müziğin böyle bir avantajı var!
Tuluğ Tırpanın yeni albümü My Green Color 2009un son sıralarında çıkıp geldi. Dinlemelerinde referans noktası arayan bir dinleyici için işin içinden çıkılmasına yarayan ipuçları bazen en olmadık yerlerde karşınıza çıkar, şahsen bu kez ben bu anahtar cümleyi Larry Lashin iç kısma yazdığı yazının içindeki ...ve umalım ki keşfedecek renkleri hiç bir zaman tükenmesin cümlesinde buldum. Basın bülteninde klasikten caza, yerel ezgilerden farklı etnik tınılara denilerek yapılan tanımlamanın içindeki hayli geniş spektrumu bence keşfedecek renkler gibi daha minimal hale getirmekte fayda var.
Müzisyenin keşfedecek renkleri öncelikle kendi hayatının izdüşümlerinde yatar, yaşadığı toplumun kimliği, müzisyeni yetiştiren kültürel renklilik ve iklim, sahip olduğu müzikal ifade biçimi, hatta enstrümanı...
Eğer ki bu kadar geniş bir müzikal paletin içinden kendinize sadece size ait olan bir yol açmaya çalışıyorsanız mutlaka Tırpanın albümündeki gibi soru ve cevapların peşinden koşmak zorundasınız ama bu cevapları her zaman bulabilir misiniz? Kimbilir! Müzikseverler olarak bu cevapların peşinden koşmayı dahi cesaretle tercih ettiği için Tuluğ Tırpana teşekkür etmeliyiz, çünkü eğer teşekkür etmezsek Abdülkâdir Merâgi ile klasik müziğin ve cazın kendi evrenlerindeki olası kesişim noktalarını merak eden müzisyenleri gücendirmiş oluruz.
Bu söylediğimi belki farklı bir düzlemde ünlü müzisyen Trilok Gurtu'da Tırpan için dile getirmiş. Albümün dördüncü parçasını Gurtuya ithaf eden Tırpana Gurtunun yanıtı müzisyene şık bir reveransa dönüşmüş; Son zamanlarda dinlediğim en göze çarpan besteci-piyanistlerden. Müziği doğu veya batı ile ilgili değil çok daha yukarıdan yüce bir ruhla ilgili.
Albümde iki parçaya sesiyle katılan Sertab Erenere de mutlaka bir not düşmemiz lazım, böylesi albümlerde egosu yüksek seslerin sıkça sorun yarattığı bilinmeyen bir şey değil ama ne kadar güzel ki buradaki işbirliğinin müzikal amaca giden yolda hayli kontrollü ve saygıder bir çabaya dönüştüğünü belirtmeliyim.
Özel bir notta A Little Painde ki değilse de Turco Latinoda ki Antonio Sanchez davuluna. Yanlış hatırlamıyorsam tecrübeli müzisyenin son albümü Migration idi. Sanchezin, dinlemeye uzun aralar verdiğinizde kendini özleten bir stili var, tıpkı Eric Harland ya da Joe Farnsworth davulu gibi. Bu parçadaki davulun izini sürmek istiyorsanız Migrationı dinlemenizde yarar var, özellikle bir Miles parçası olan Soları... Keşke Tuluğ Tırpan bu albümde Sanchezin davuluna daha sık yol verseymiş diye bencilce şeyler geçmedi değil aklımdan doğrusu.
Feridun Ertaşkan
10 Ocak 2010, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.