Joshua Redman üçgenleri

Joshua Redman üçgenleri

Amerikalı tarih profesörü Ruth Harris, bir üçgenin varolabilmek için birbirini tamamlayan üç unsura gereksinim duyduğunu yazar: sevgi, kudret ve tehlike.

 

“Hesapsızca, rasgele harmanlanmış bu üç unsur -tıpkı fizikte olduğu gibi- gerektiğinde patlamaya hazır bir halde, değişken bir kararsızlık durumunda yaşar.”

 

Bir aşk üçgeninin tarifiymiş gibi duran ve muğlaklığın sınırında olduğu su götürmez bu önerme, bana çoğu zaman, modern cazdaki ‘saksofon üçlüsü’ formunun ve tabii ki cazdaki diğer trio formlarının da şiirsel bir izahatı gibi gözükür.

 

Dilediğini dilediği şekilde çalabilme kudretiyle donanmış üç müzisyen bir araya geldiğinde ‘güzel’ müzik yapabilmeleri için herşeyden önce birbirlerine sevgiyle, saygıyla yaklaşmaları gerekiyor. Güzeli ‘mükemmel’ haline getirmek ise bu zanaatın istisnasi bir hali. Bu çoğunlukla, birinin diğerini hesapsızca, farklı ve tehlikeli yollara itelemesiyle, konfor halinin bozulmasıyla, dengenin sürekli değişmesiyle mümkün oluyor. Üçüncü Adam’da Orson Welles’in dediği gibi; sınırları yüzyıllarca değişmemiş, savaş yüzü görmemiş İsviçre ancak guguklu saat üretirken, Rönesans savaşın, kanın bataklığından, İtalya’dan çıkar.

 

Performans ilerledikçe sevgi, kudret ve tehlike üçlüsünden birisi (hatta bazen daha fazlası) müzisyenlerin hesapsızca kararlarıyla öne çıkar. Hangisinin daha etken olduğu sürekli değişkenlik gösterebilir; hesapsızdır, kendiliğindendir. Öylesine yapmacıktan uzak, doğal ve sahici bir şekilde kendini gösterir ki, bazen icra patlayıp paramparça olacakmış gibi düşünürsünüz. Oysa sadece denge bir başka dengeye dönüşmek üzere değişmiştir. Üç birin içinde erir, geriye sadece üçgen kalır.

 

Son yirmi küsür yılın en önemli caz müzisyenlerinden Joshua Redman’ın yeni albümü, işte tam da yukarıda tarif etmeye çalıştığım türden bir üçgeni, anaakım modern cazın erişmiş olduğu hali mükemmele yakın bir şekilde yansıtıyor.

 

Trios Live adını taşıyan albüm, Redman’ın 2005’den beri yayınladığı diğerleri gibi Nonesuch Records etiketini taşıyor. Toplam 7 icranın yeraldığı albümün kayıtları iki farklı tarihte iki farklı trio ile gerçekleştirilmiş. 2009’da New York’un Jazz Standard kulübünde yapılmış olan kayıtlarda basta Matt Penman; 2013’de Washington’da Blues Alley kulübünde yapılmış kayıtlarda ise basta Reuben Rogers ve her iki konserde de davulda Gregory Hutchinson eşlik ediyor. Doğru takip ettiysek Trios Live, 1995’de Village Vanguard kulübünde yapılmış kayıtlardan derlenen Spirit of the Moment albümünden sonra Redman’ın yayınladığı ikinci canlı kayıt.

 

Kariyeri ve başarıları hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenlere Feridun Ertaşkan’ın Cazkolik’de yayınlanmış olan güzel yazısını öneriyorum ve bu yazıda geçmişi hakkında birkaç kelam etmenin ötesine geçmemeyi tercih ediyorum.

 

Serbest cazın efsanevi ismi Dewey Redman’ın oğlu olan Joshua Redman, babasının 1992 tarihli African Venus ve Choices albümlerinde konuk olarak yeraldığı günlerden bu yana caz dünyasının en popüler isimlerinden birisi haline geldi ve olağanüstü düzeydeki yetkinliğiyle, dinleyiciyle kurduğu özel bağla olduğu kadar yayınladığı albümlerle, verdiği konserlerle ve üslubunu sürekli olarak geliştirmesiyle dikkatleri hep üzerine çekebilmeyi başardı.

 

Canlı performansına şahit olanlar bunu doğrulayacaktır, Joshua Redman başlangıçtan bu yana kalabalığı coşturmayı seven bir müzisyen olageldi. Özellikle kariyerinin başlangıcında, Gene Ammons ya da Illinois Jacquet gibi 50’lı yılların RB stilinde çalan tenorcularının mimiklerine, haykırışlarına, sıçramalarına, ses varyetelerine stilinde cömertçe yer veriyorken, zamanla bu tip dışadönük nüansları daha dengeli kullanmaya başladı. Buna mukabil, çalışı kirli tonlarla, çirkin seslerle renklendi ve zaman zaman tonalitenin sınırlarında dolaşan serbest bop diye nitelendirebileceğimiz kendine has bir stile kavuştu. Tüm bu gelişim sürecinde dizginlenemezmiş gibi gözüken yetkin çalışı ve bir parça beyazlaşmış olsa da blues etkisi hep yerli yerinde kaldı.

 

Trios Live albümünün -araya giren 2013 tarihli ve yaylıların eşliğinde kaydedilmiş Walking Shadows albümünü bir kenara bırakırsak- Redman’ın 2007 tarihli Back East’le birlikte başlayan, 2009 tarihli Compass ile devam eden kristalleşme sürecinin yeni bir adımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Redman ilkiyle birlikte Sonny Rollins ile olan yakın ilintisini de apaçık gözler önüne seriyordu. Albümün adı Sonny Rollins’in 1957 tarihli efsanevi albümü Way Out West’e bir gönderme olduğu gibi, her ikisi de trio formatta kaydedilmişti ve Redman, Rollins’in albümünde yeralmış I’m an Old Cowhand ve Wagon Wheels şarkılarını yorumlamıştı. Ancak bu albümde Rollins’i taklit ettiğini söylemek haksızlığın dik alası olur, aksine Redman sadece, gelenekle ve bu geleneğin en önemli müzisyenlerinden birisiyle olan derin bağını dile getirmeyi istemişti. Zaten takip eden albüm Compass’ı çift bas ve çift davul kullanarak kaydetmişti ve çalışı, Rollins ya da başka bir saksofoncuyla doğrudan etkileşim içerdiğini söylemenin mümkün olmayacağı denli özgün duruyordu.

 

Trios Live albümünde üç orijinal bestenin yanısıra bir rock klasiği, bir caz klasiği ve 2 standard yeralıyor. Albümün girişinde yeralan Kurt Weill ve Bertold Brecht imzalı Moritat’ın (ya da daha bilinen adıyla Mack the Knife) Sonny Rollins’in imza şarkılarından birisi olduğunu söylersek şaşırmazsınız sanıyorum.

 

Bazı icraların üzerinde durmak gerekiyor ancak performansların istisnasız tamamının üçgen metaforunu mükemmel bir şekilde yaşattığını söylemeliyim. Esrik bir biçimde doğaçlayan müzisyenler arasındaki denge zaman zaman konfor çizgisine iniyor olsa da icralar çoğunlukla tehlikeli noktalara doğru çekiştiriliyor, üç ayrı köşeye çekiliyorlar ancak üçgenin var olabilmesi için üç kenara ihtiyaç olduğunu hatırlarcasına, farklılıkların ayrışmayı değil aksine birleşmeyi doğuracağını kanıtlar gibi; tekrardan bir araya geliyorlar.

 

Albümde yeralan yegane balad Never Let Me Go, basta Reuben Rogers’ın ve davulda Hutchinson’ın geriye yaslanan eşliğiyle ve Redman’ın güzel tonuyla, titizlikle inşa ettiği solosuyla albümün en başarılı icralardan birisi. Hele Redman’ın eşliksiz çaldığı ikinci bölüm, adına caz dediğimiz bu sanatın küçük doruklarından biri olmaya aday.

 

Blues formundaki Redman orijinali Soul Dance liderin soprano saksofondaki otoriteryen doğaçlaması ve eşlikçilerin derece derece yükselttiği gerilimle; solo soprano introsuyla başlayan ve yine bestesi lidere ait Mantra #5 ise öncelikle eşlikçilerin sergilediği ritmik nüanslarla ve Penman’ın usta işi sololarıyla dikkati çekiyor. Ancak her üç müzisyenin aynı anda farklı çizgilere yöneldikleri bölümler konseri canlı izleyen dinleyicileri ve tabii ki bu albümü dinleyen biz cazseverleri vecde ulaştıran cinsten esrik bir ruh hali sergiliyor.

 

Bu coşku hali Hutchinson’ın davulda Redman’la atıştığı Thelonious Monk mücevheri Trinkle, Tinkle ile devam ediyor ve albümün kapanışında kelimenin tam anlamıyla patlama noktasına geliyor. Redman Momentum albümünde The Crunge’a yaptığının benzerini konserin sonunda tekrar ediyor ve müzikal vizyonunun oluşmasına büyük katkı sağladığını sıklıkla söylediği Led Zeppelin’in ünlü şarkısı The Ocean orijinaline sadık bir şekilde, rock müziğin asabiyetiyle ancak senkopun ve swing’in böyle bir rock şarkısında da varolabileceğini kanıtlayarak icra ediliyor.

 

Ülkemizin usta tenorcularından Yahya Dai’nin bir süre önce sosyal medyada denk geldiğim bir yorumunda işaret ettiği gibi; caz sadece albümlerden dinlemekle yetinilmesi gereken bir müzik türü değil. Caz canlı yapıldığında, stüdyonun konserve ortamının dışına çıkılıp seyirciyle içiçe icra edildiğinde hakiki hüviyetini daha doğru bir şekilde sergileyebiliyor.

 

Tribüne oynama kolaycılığına kaçmadan kalabalıkları nasıl memnun edeceğini çok iyi bilen, müziğin herşeyden önce dinleyiciye keyif vermesi gerektiğinin farkında, hata yapmaktan, tehlikeye girmekten korkmayan, yetkinliğinin doruğuna tırmanan bir müzisyen ve onun denk yetkinliğe ve vizyona sahip arkadaşlarından mükemmele yakın bir üçgen performansı.

 

Sevginin, kudretin ve tehlikenin, yani aşkın müzikal üçgeni.

 

Saksofon tutkunlarının başucuna yerleştireceği nitelikte bir canlı kayıt.

 

Ya da daha basit bir ifadeyle: caz!

 

Turgay Yalçın

 

Cazkolik.com / 18 Şubat 2016, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.