Turgay Yalçın: Direkt sorayım. Neden gittin?
Burak Bedikyan: Direkt cevap vereyim: Çok bunaldım. Sanatımı hakettiğimi düşündüğüm standartlarda icra edememenin verdiği sıkışmışlık hissi, bilgi ve tecrübemin neredeyse hiçbir eğitim kurumu, festival veya konser salonu tarafından kayda değer bulunmaması, özetle işimi yapamamam temel sebepler arasında gösterilebilir. Vasatlığı esas alıp yücelten yoz yapı, fırsat eşitsizliği ve etnik ayrımcılık da cabası. İlk albümden bu yana, özellikle de son beş yıl içerisinde kendi memleketimden ziyade Avrupa ve Amerika`da konser verme imkanı sunulması biraz da kendiliğinden ivme kazanan bir yol ayırımına gelmemi sağladı.
Turgay Yalçın: Yeni şehrinde kendini göçmen gibi mi hissediyor musun, yoksa aidiyet hissi oluşmaya başladı mı?
Burak Bedikyan: Bu soru sen bana sorana kadar aklıma dahi gelmedi. Aidiyet arayışında değilim ve öyle bir güdüyle yola çıkmadım. Üzerine düşünme ihtiyacı hissetmediğim soyut bir kavram aidiyet. Daha somut konuşmak gerekirse, burada kurumsal veya resmi işler söz konusu olduğunda elbette göçmen olduğum hissi değil gerçeğiyle karşı karşıyayım. Bir besteci, piyanist ve eğitimci vasfıyla ise neysem oyum. Bu oluşun gerektirdiği ilişki ve çalışmalar içerisinde buradaki sistemin sunduğu standart dahilinde bir yabancılık durumum yok.
Turgay Yalçın: Yine direk. Geçinebiliyor musun? New York’ta taviz vermeksizin yaşayıp ‘iyi’ bir yaşam kurabilmek mümkün mü?
Burak Bedikyan: "İyi bir yaşam"dan ne kastettiğine, beklentilerine göre sorunun cevabı değişebilir. NY`un şartları bir caz müzisyeni için hayli sert; Istanbul ve hatta Avrupa`nın belli başlı caz başkentleriyle dahi kıyas kabul etmez. Henüz şehirde onsekiz ayı geride bırakmama rağmen halimden şikayetçi değilim. Çok şükür, yoğun bir çalışma temposuyla tek başıma aileyi geçindirebiliyorum şu an için. Belli dönemlerde kemerleri biraz daha sıkmak icap edebiliyor elbette. Fakat uzun vadede daha rahat bir hayat kurabileceğime dair umutluyum.
Turgay Yalçın: New York’ta eskilerin anlattığı gibi, müzisyenler arasında samimi bir iletişim hala mevcut mu?
Burak Bedikyan: Birçok yerde olduğu üzere burada da, daha ziyade farklı kuşaklar arasında, biraz da sadakatle, bazen de şaşırtıcı bir tutuculukla bağlı oldukları ekollere dayalı bir takım gruplaşmalar olabiliyor. Fakat buna rağmen müzisyenler genelinde samimi bir iletişim ve yüksek seviyede bilgi paylaşımıyla tecrübe aktarımı olduğunu, hem gözlemlerime hem de kişisel tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim. New York`u zor şartlarına rağmen bu denli cezbedici bulmamızın başlıca sebebi bu muazzam devinim.
Turgay Yalçın: Geride bıraktığın süre içinde canlı olarak nerelerde sahne aldın? New York’daki kulüp ortamını ve seyirciyi nasıl buldun?
Burak Bedikyan: Açıkçası son dönem New York`un hatırı sayılır özel müzik okullarından birinde program direktörlüğüne getirilmem sebebiyle, çalışmalarımı bir süreliğine eğitim alanına kaydırmak durumunda kaldım. Şu ana kadar 55 Bar, Club 75, Fat Cat, Cornelia Street Cafe, Trumpets, ShapeShifter Lab, Rockwood Music Hall, Queens Library, Cafe Noctambulo ve Flushing Town Hall gerek kendi gruplarım, gerekse "sideman" kimliğiyle yer aldığım oluşumlarda sahne aldığım yerler. Bu mekanların neredeyse her birinin ayrı, kendine has bir ambiyansı ve sistemi, dolayısıyla farklı bir dinleyici kitlesi var. Lokasyon ve muhit de çok belirleyici olabiliyor. Müdavimleri olan bir caz kulübüyle sizin kendi dinleyicilerinizi beraberinizde sürüklemeniz gereken performans sahneleri arasında belirgin farklar var. Neticede elbette sizi tanıyarak veya tanımayarak konserinize katılan dinleyiciler genelinde ilgili, meraklı ve donanımlı. Benim onları nasıl bulduğumdan ziyade onların beni nasıl bulduğu, müziğim hakkındaki izlenimleri çok daha önemli. Bugüne kadar cesaretimi kıran bir konser deneyimim olmadı burada. Dinleyicisinden müzisyenine pek alışık olmadığım bir saygı ve ilgiyle karşılanmaktan hoşnutum. Sadece düzenli performans imkanı yakalayabilmek için bazen insanüstü bir çaba sarfetmeniz gerekebiliyor. Ister istemez, kendinizi bir anda, sadece Amerika`nın değil dünyanın dört bir yanından gelen sayısız üst düzey müzisyenle aynı "rekabet" ortamında buluyorsunuz.
Turgay Yalçın: Başkalarını canlı izleme fırsatı bulabiliyor musun?
Burak Bedikyan: Elbette. Ilk geldiğim aylardaki sıklıkta olmasa da ara ara kulüp veya salon konserlerine gidiyorum. Aynı anda hem caz hem klasik dünyayı takip etmeye ve her iki dünyanın sunduğu nimetlerden de elimden geldiğince beslenmeye gayret ediyorum.
Geldiğimden bu yana çok fazla müzisyenle tanıştım. Kimileri eskiden beri hayran olduğum isimler, diğerleri New York caz sahnesinin yeni yüzleri. Diğer yandan çalışma arkadaşlarım arasında çok kıymetli klasik konsertistler var. Dolayısıyla keyifli müzik sohbetleri hiç eksik olmuyor.
Turgay Yalçın: Bir kanaatim var, bilmem katılır mısın? Bir müzisyenin ortamda kabul görmesinin ilk aşaması, çalması için grubuna davet ettiklerinin kabul etmesi ise, ikinci aşaması başkaları tarafından davet edilmeye başlamasıdır.
Burak Bedikyan: Güzel bir tespit fakat tek başına bir kıstas değil. Tam olarak objektif bir durum hiç değil. Öncelikle soruna net bir yanıt vereyim, devamında müsadenle gözlem ve deneyimlerimle vardığım çıkarımları paylaşayım.
Evet, henüz herkesçe tanınıp bilinen bir isim olmama rağmen buraya yerleşmeden evvel tanışıklığımız olmayan bir çok müzisyen tarafından aranmaya başladım. Bunlar arasında Jed Levy, Tim Horner, Peter Leitch, Duane Eubanks, Jamie Baum, Igor Lumpert, Jeff Brillinger, Rez Abbasi, Peter Brendler ve Sam Bevan gibi isimleri sayabilirim.
New York gibi dev bir yapımda, oyunda figüran olabilmek için dahi, yeri geldiğinde büyük oyuncuların arasından sıyrılabilmen gerekebiliyor. Kalifiye müzisyen sayısına kıyasla mevcut mekân, kulüp ve barlar yeterli sayıda değil. Sonuç olarak şans yüzüne gülmediği veya belirli "öncelikli" grup ya da oluşumlara mensup/yakın olmadığın taktirde, insanların varlığından haberdar olmasını sağlamak bile çok güç. Sen sormadan cevap vereyim: Evet, burada da "ayrıcalıklı" bir kısım topluluklar ve nispeten rağbet gören bir takım müzisyen prototipleri var diyebilirim.
Ben bu grup ve prototiplerin tamamen dışında kaldığımdan belki de işim daha zor, bilemiyorum. Henüz şehirde iki yılı dahi tamamlamadığım düşünüldüğünde gidişattan memnun olmam gerekir. Kaldı ki ne kimseyle ne de zamanla bir yarışım var.
Turgay Yalçın: Patlıcan musakkayı özlüyor musun?
Burak Bedikyan: Eşim mutfakta çok başarılı, o konuda sıkıntı yok. Bir de burada Ermeni, Türk, Rum market ve restoranları var birçok yerde; güvenilir ellerdeyiz.
Turgay Yalçın: Nussbaum ve Anderson stüdyoda ve sahnede sıklıkla yan yana çalışan müzisyenler. Aralarında organik bir uyum olduğu aşikar. Bir araya nasıl geldiniz? Prova imkanı oldu mu?
Burak Bedikyan: Prova talep etmedim. SteepleChase karar verdi ekibe. Üç bestem hariç hiçbir yazılı materyel götürmedim stüdyoya. Jay ve Adam`la da kayıda girmeden yarım veya bir saat önce tanıştık. Herşeyi doğal akışına bıraktık. Ismini koymadan, yazıya çiziye takılmadan startı verip aralıksız iki set çaldık; aynı sahnede çalar misali. Hazırlıksız, plansız, gerçek doğaçlama; ezber yok. Adam ve Jay gibi iki büyük ustayla birlikte olmanın konforunu sonuna kadar yaşamaya çalıştım. Gelenek ve modernite arasında çok dengeli bir yer yakaladığımızı düşünüyorum.
Turgay Yalçın: Peki nefeslilerin olduğu bir grupla klasik piyano trio formatını kıyaslasak, icra olarak hangisinde daha rahatsın?
Burak Bedikyan: Bu sorunun cevabı çok değişken. Her birinin keyfi ayrı. Çaldığım müzisyenlerden çalınan stile birden fazla belirleyici var. Nefesli sayısı arttıkça yazı yoğunlaştığından, doğaçlamalar kimi zaman aynı yönde ilerlediğinden biraz daha kısıtlayıcı olabiliyor. Dörtlü veya beşli daha ilginç, özellikle fikir alış verişi ve ilham alma açısından. Fakat ne olursa olsun piyano üçlüsünde farklı bir büyü ve daha sınırları belirsiz bir oyun alanı var.
Turgay Yalçın: Tuşende zarif bir yumuşama hissettiğimi söylesem? Önceki albümlere göre zamanı ve sessizlikleri kullanmada daha da ustalaştığını?
Burak Bedikyan: Çok teşekkür ederim, o senin teveccühün. Kayıt aslen bir yıl öncesine ait. Şu anda iyisini kötüsünü bilemem ama daha farklı bir noktadayım; sürekli değişim, dönüşüm, bol emek ve bitmez tükenmez merak... New Beginning`deki duruş ve tavrımdan, fikirlerimin izlediği yoldan ve dokunuşumdan ilk kez ben de memnunum. Ilerleyen süreç nelere gebe ben de merakla bekliyorum.
Turgay Yalçın: Albümü tek kelimeyle tarif etsem, bu şüphesiz ‘şairane’ olur. Gerçi yayınlanmasından bu yana kısa süre geçti ama sence caz kamuoyu tarafından fark ediliyor musun?
Burak Bedikyan: Nazik iltifatların için çok teşekkür ederim. Evet albüm henüz yeni sayılır. Ne firmam ne kendim işin pazarlama boyutuyla ilgilenemesek de, çalışmalarımı takip eden belli bir kesim hem dinleyenler hem de uluslararası caz medyası arasında oluşmaya başladı. Ingiltere, Amerika, Japonya, Ispanya ve pek tabii Türkiye`den güzel yorumlar geldi. Yine ABD, Kanada ve Fransa`da çeşitli radyolarda albümden müziklerim çalındı. Büyük beklentiler içinde olmadığım için tüm bunlar benim için yeterli mutluluk kaynağı oluyor. Şu anda resmi yükümlülüklerim dolayısıyla hareket alanım bir süreliğine kısıtlı. Ilk fırsatta tekrar bir Avrupa turnesi fikrimiz var.
Turgay Yalçın: SteepleChase, bildiğim kadarıyla, ABD’de dağıtımı çok iyi olmayan bir firma. Hangi labella devam etmeyi planlıyorsun?
Burak Bedikyan: Bilgi doğru değil maalesef, tam tersi Avrupa`nın belli bir bölümünde eski dağıtım kanallarına sahip değiller. ABD, Ingiltere, Uzak Doğu, Ispanya ve Kuzey Avrupa nispeten ellerinin ulaştığı bölgeler. Özellikle geçtiğimiz son on yıl içerisinde New York sahnesindeki aktif oyuncuları da kataloğa ekleyerek yeniden bir canlanma yakaladıklarını söyleyebiliriz. Fakat maalesef modern pazarlama teknik ve stratejileri yönünden çok eksikleri var. Herşeye rağmen şu an için solo çalışmalarım için henüz farklı bir şirket düşünmüyorum. Aksine tek bir şirket yerine birden fazla markayla birlikte ilerlemek dahi mümkün olabilir ileride.
Turgay Yalçın: Planlardan bahsedebilir misin? Beklentimi biliyorsun, tek başına, kendi kendisiyle konuşan bir Bedikyan albümü bekliyorum.
Burak Bedikyan: Evet, ben de bekliyorum. Bir yandan da hazırlanıyorum. Bu denemeleri Leap of Faith, New Beginning ve bundan sonra çıkacak (aslen daha da evvel Türkiye`den ayrılmadan kaydettiğimiz) Istanbul Junction albümlerinde çaldığım solo kesitlerde duyabilirsin. Kafamda henüz şekillenmekte olan bir örgü ve tını var. Klasik bir solo caz piyano albümü kaydetmek gibi bir düşüncem yok. Dolayısıyla biraz daha zamana ihtiyacım var. Özellikle son dönem duyumumu ve dokunuşumu etkileyen çok çeşitli müzikler oldu. Klasik piyano literatürünü bilgi ve becerim dahilinde hiç bu kadar didiklememiştim örneğin. Kıymeti gereği kadar bilinememiş çok büyük ustalar girdi hayatıma. Yoğun bir inceleme ve hazırlık sürecinin ardından bu bestecilerin de eserlerini naçizane kaydederek belgelemek niyetindeyim. Tahminen önümüzdeki sonbahar veya kış tekrar Jay ve Adam` la stüdyoya girme niyetim de var.
Turgay Yalçın: Moda olduğu için sormuyorum; benim gibi iflah olmaz plak dostları adına soruyorum. Gerçi SteepleChase sanki plak basımına çok yakın durmuyor şimdilerde ama albümün plak olarak yayınlanması gibi bir plan var mı?
Burak Bedikyan: Bu soru çok soruluyor. Dediğin gibi SteepleChase ancak eski klasik kayıtlarını plak olarak yayınlıyor. Yeni kataloglarla ilgili böyle bir çalışması yok. Benzer analog kayıt almak niyetinde olan birkaç Avrupalı şirket var aslında iletişimde olduğumuz, ama ne yazık ki şu günlerde benim pek kafamı kaşıyacak vaktim olmuyor.
Turgay Yalçın: Albüm Türkiye’de satışa çıktı mı?
Burak Bedikyan: Maalesef hayır. Önceki albümlerde de olduğu gibi ancak dijital platformlar üzerinden albüme ulaşmak mümkün. Onca ülkede dağıtım ve satışı yapılırken Türkiye`de bunun başarılamaması üzücü.
Turgay Yalçın: Hem ziyaret hem ticaret :), albümün tanıtımı için Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor musun?
Burak Bedikyan: Yakın gelecekte bir Türkiye seyahati görünmüyor, en azından konser amaçlı. Anavatanımda geçirdiğim 39 yıl zarfında, 20 yılı aşan profesyonel müzik hayatımın bana gösterdikleri ışığında, köklü bir değişim gerçekleşmeksizin sürpriz bir konser daveti alacağımı hiç zannetmiyorum.
Turgay Yalçın: Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz. Şu ana kadar olduğu gibi, seni ve yolculuğunun bundan sonraki duraklarını dinlemek, izlemek biz dinleyicilerin açısından çok keyifli ve gurur verici. Senin eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Burak Bedikyan: Bu keyifli sohbet için ben teşekkür ederim. Türkiye`deki tüm dostlara sevgi ve selamlarımı yolluyorum.
Turgay Yalçın
Cazkolik.com / 07 Mart 2019, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.