3. İstanbul Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali`ni Leyla Diana yazdı

3. İstanbul Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali`ni Leyla Diana yazdı

3. Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali dün (9 Mart) akşamı gerçekleşen konserle devam etti. Konseri izleyen arkadaşımız Leyla Diana konserle ilgili bilgileri Cazkolik için derledi ve konser öncesi sanatçılarla gerçekleştirdiği söyleşiye aktarıyor.

 

 

CSO Quartet: "Türkiye`nin tüm şehirlerinde çalmayı istiyoruz."

 

3. İstanbul Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali’nde ülkemizin çok sevilen oda müziği topluluklarından CSO Cello Quartet, klasik müzik dışında başka müzik türlerini de içeren çılgın programıyla 9 Mart’ta klasik müzikseverlerle buluştu. Bach’tan Beatles’a Duke Ellington’dan Şostakoviç’e, Goran Bregoviç’ten Mendelssohn’a, Faure’den Ennio Morricone’ye hem topluluk, hem dinleyiciler çağlar ve türler arasında keyifle seyahat ettiler.

 

Konser öncesi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Sanatçıları’ndan oluşan CSO Quartet ile söyleştik. Nasıl kuruldukları, ne tür müzik yaptıkları ve opera ve balelelrin kapatılması konusu ve ileriye dönük planlarını bizere aktardılar. Aşağıda söyleşinin tamamını okuyabilirsiniz.

 

Yaz Irmak: H.Ü. Devlet Konservatuarı‘ndan 2006 yılında mezun oldum, 2007 yılından beri CSO’da çalışıyorum. Çello Quarteti 2008 yılı Mayıs ayında kurduk altı senedir orkestradan bağımsız olarak çalıyoruz. Eserlerin nerdeyse hepsini Onur aranje ediyor. Olan eserlerden kolay dinlenebilen, insanların sıkılmayacağı tarzda popüler müzikler yapmaya çalışıyoruz. Çok klasik ağırlıklı değil. Klasik de var ama, film müzikleri, caz, tango ve latin karışık potpri şeklinde oluyor.

 

Yigit Tan: 2002 yılı Hacettepe Devlet Konservatuarı‘ndan mezun oldum. Almanya’da Detmold’da master yaptıktan sonra, CSO sınavını kazandım. Onur ordaydı, İbrahim‘in orkestraya girmeyle serüven başladı. Kendi zevkimiz için müzik yapıyorduk zaten. Duyulan haz için. Neden geliştirmiyoruz ve başka bir boyuta taşımıyoruz dedik. Bu adımla CSO halk konserinde, ara verdiği sırada çıkıp, üç-dört tane Onur’un yapmış olduğu aranjmanlardan seslendirdik. Olumlu tepkiler gelldi. O günden bu yana Türkiye’nin bir çok kentinde konserler verdik. Bunun dışında Paris ve Budapeşte‘de de konserler oldu. Çok güzel geri dönüşler aldık. Bu şekilde serüvenimiz devam ediyor. Daha çok pop, klasik, film müzikleri ve dünya müziklerinden çalıyoruz. Amacımız da seyirci ile o kontağı kurabilmek ve o geçişi sağlayabilmek.

 

İbrahim Aydoğdu: 2001 yılında Hacettep Devlet Konservatuarı‘ndan mezun oldum. Arkadaşlarımızla buluşmamız daha önceki yıllardan oldu. Öğrencilik yıllarında birlikteydik. Bireysel çalışmalardan sonra mümkün olduğunca dördümüz bir araya geldik. 2008`de quartet kuruldu.

 

Onur Senler: Biz CSO’nun genç viyolonsel sanatçıları olarak, birbirimizi çok yakın zamandan tanıdığımız için bir araya gelerek böyle bir quartet kurma fikri aklımıza geldi. Başlangıcı, 2007 yılında onların girdiği sınavla beraber, bahar konseri yapıldı. O konserle birlikte, hali hazırda yapmış olduğum düzenlemeler vardı. Bu bahar konserinin ortasında sürpriz konser yaparak dördümüz çıkalım, ilk yarının akabinde seyirciler ara verirp, biz arada orkestrayı beklerken, dört tane çellist çıksın diye düşündük. Ve dördümüz çıkıp, benim düzenlemiş olduğum parçaları çaldık. Bu bahar konserine çok güzel bir renk kattı ve quartetin devam ettirilmesi ile ilgili olumlu tepkiler aldık. Bu olumlu tepkiler bizi şevklendirdi ve böylece sayısız konserler yapmaya başladık.

 

 

Türkiye`nin tüm şehirlerinde ve üniversitelerde çalmak istiyoruz

 

 

Yiğit Tan: Türkiye’yi çok fazla dolaştık. Ki ilginçtir oda müziği grupları fazla dayanmıyor. Tabii bir Borusan Quartet`i saymıyorum çünkü onlar artık kurumsallaşmışlar. Çok da güzel şeyler yapıyorlar. Tabii bizim öyle kurumsallaşma durumumuz yok. Tamamen kendi insiyatifimizde, orkestra ve diğer etkinliklerden arta kalan zamanlardan düşündük. Ama tabii bu arada biz de birbirimize alışmaya başladık ve geri dönüşler başladı. İnsanlar soruyorlar. Bu yüzden Ankara’da ufak bir hayran kitlemiz de oluştu. İstiyoruz ki tüm Türkiye’de de tanınalım ve gidelim. Bunu devam ettirmeyi düşünüyoruz ve ama isteğimiz bir sponsor bulmak o zaman daha da rahat olacak.

 

Onur Senler: Türkiye’nin doğusunda çalmak istiyoruz.

 

Yiğit Tan: Türkliye’nin tüm şehirlerinde çalmak istiyoruz.

 

İbrahim Aydoğdu: Üniversitelerde çalmak istiyoruz.

 

Onur Senler: Bizim yaptığımız müzik dalının az yapıldığı yerlere gitmek istiyoruz. Çünkü insanlar buna çok meraklılar. Koskoca bir CSO oraya götüremiyorsunuz, çok maaliyetli oluyor. Ama dört çellistin küçük bir oda müziği ile Türkiye‘yi dolaşması ve insanlara müziği ulaştırması alternetif olarak daha mantıklı daha kolay.

 

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na bakışta Türkiye’de genel şöyle bir kanı var. Bize sorduklarında nerede çalışıyorsunuz diye ve biz CSO sanatçılarıyız dediğimizde, bize şöyle şeyler soruyorlar; ya öyle mi? Cumhurbaşkanı mı izleyebiliyor sadece biz de izleyebiliyor muyuz? Zannediyorlar ki sadece protokole çalıyoruz.

 

 

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası`nı sadece Cumhurbaşkanı`nın dinlediğini zannedenler var

 

 

Yiğit Tan: Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu toplanmış onlara çalınıyor sanıyorlar. Bu aslında Atatürk’ün kendi makamının ismini vererek onurlandırdığı ama halka açık bir orkestra. Riyaseti Cumhur.

 

Onur Senler: İnsanlar bunu soruyorlar ve halka açık olduğunu söyleyince memnun olup gelmek istiyorlar. Bilet nerden temin edilir, ne giymemiz gerekir, şık mı olmamız lazım, frak mı giymek gerekiyor? Gibi sorular soruluyor. Yok değil tabii. Nerede alkış yapmak gerektiğini bilmiyorlar. Tabii ki bu konser salonunda konser izleme kültürü bir şekilde oluşuyor. Ama onun bir adımını atmak lazım. Ve bu Türkiye’de çok güzel yapılmamış bunun alt yapısı. Biz de insanların ayağına giderek bu şekilde sevdirmek istedik. Bir de çalınan şeyler bir Beethoven bir Mozart değil de onların kulağına hoş gelebilecek. Ama daha rahat dinleyebilecekleri eserler.

 

Yiğit Tan: Bizim aslında hedefimiz şu; klasik müzik dinleyicisi zaten hali hazırda var. Onlar geliyorlar, eser takip edip eser seçiyorlar, solist seçiyorlar böyle bir şey var. Bizim asıl amacımız aslında klasik müzik dinlemeyenlere ulaşmak. Onlara bunu götürmek. Bir amacımız bir idealimiz var.

 

Leyla Diana: Peki önemli bir soru; Orkestraların kapanması ile ilgili gündem var. Bunu için ne düşünüyorsunuz. Birincisi siz sanatçılar olarak, ikincisi biz halk ve dinleyiciler olarak ne öngörüyorsunuz ne yapılmalı?

 

Yiğit Tan: Tabii bir şey öngörmek zor. Bildiğimiz ve incelediğimiz kadarıyla tasarının çok bir altyapısının olmadığını farkediyoruz. Bu tasarının gelmesi demek, zaten bütün sanat kurumlarının kapanması demek Türkiye’de.

 

 

Şu anda konuşulan yasa sanatçılara sorularak hazırlanmadı

 

 

Onur Şenler: Bu tasarı hiç bir şekilde sanatçılara sorularak danışılarak yapılmadı. Bunu bilmeyen insanlar tarafından yapılması ve ne sebeple yapıldığı da belli değil. Bunun için bir toplantı yaptılar ve dediler ki bu toplantıda; böyle bir yasa çıkartıyoruz bunu da sizlerle paylaşmak istedik, sizlerin de fikirlerinizi almak istedik dediklerinde bütün sanatçılar, dernekler üyeler bu yasanın ne kadar yanlış olduğunu uşüne basa basa vurgulamalarına rağmen, pek uzlaşamadılar. Bilmiyorum biz de elimizden geleni yapıyoruz tabii.

 

Yiğit Tan: Endişeli bir bekleyiş var açıkçası...

 

İbrahim Aydoğdu: Sivil toplum örgütleriyle daha fazla olması lazım.

 

Onur Şenler: Biz aslında küçük bir azınlığız. Koca türkiye de yetmiş milyonluk bir ülkede çok çok küçük bir azınlığız. Bir araya geldiğimizde bir yürüyüşe çıktığımız zaman bile, eyleme dönüştürdüğünüz sokaklara düştüğünüzde bile, şöyle dışardan baktığınızda çok küçük bir topluluğuz.

 

Yiğit Tan: Üç dört bin kişilik tiyatrolarla birlikte...

 

Leyla Diana: Şöyle bir gözlemim var. Bundan 10-15 yıl önce politikaların getirdiği yaklaşımlarla sanatın daha önemsendiği zamanları biliyoruz. Seksen-doksanlarda AKM’nin olduğu zamanlarda salonlar ful dolardı. Ben çok sık konserlere giden biri olarak salonlar bomboş. Geçen hafta çok az seyirci vardı. Tanıtımın da önemi var. 3. Festivali hasbel kadar duydum ve burda bir sıkıntı var. Neden?

 

Onur Şenler: İnsanlar haberdar değil. Yani siz bir enstrümanla dikkatini çekerek insanların „bu ne ki acaba?“ diye aralarında konuşmalarına sebep oluyoruz. İnsanlar bilmiyorlar.

 

Leyla Diana: İşte dert de bu. İlerleyen zaman içerisine -yıl 2014- hal böyle mi olmalı? Avrupa’da insanlar neler yapıyorlar burada neler oluyor?

 

 

Ankara`da her konserimizi takip eden bir kitlemiz oluştu, aynı dinleyiciyi diğer şehirlerde de bulmayı istiyoruz

 

 

Yiğit Tan: İstanbul’un durumunu bilmiyorum tabii ama, Ankara’da senfoninin konserleri doluyor. Opera ve bale de öyle. Hemen hemen hiç bir boş yer kalmıyor. Belli başlı konserlerde doluyor.

 

Leyla Diana: Evet Kadıköy’de Süreyya Operası’nda da doluyor taşıyor yer yok.

 

Yiğit Tan: Ufak konserlerde sorunlar olabiliyor. Bizim seyircimiz (Ankara) alışkın. Her Salı oda müziği olduğunu biliyor programını ona göre seçiyor. Sanırım ondan kaynaklı. Bir de bazı sanat merkezlerini sanat merkezi haline getirmek bir süreç. İnsanların oraya gerçekten ayağını alıştırmak süreç sanıyorum, onu sağlamak gerekiyor. Onun için de uzun vadeli bir proje çizmek gerekiyor. Hem salonu veren kurum açısından, hem de organizatörler arasında. Bunları düzenli hale getirmek gerekiyor. O zaman çok daha iyi sonuç alınacağını düşünüyorum.

 

Onur Şenler: Şu anda daha bu yasa çıkmadan insanlar bir tiyatroya bir senfoniye opera / baleye izlemeye gitmek istediğinde bilet gişesine gittiğinde, 5-10 TL arasında bir fiyat arşında bir ücret ödüyorlar. Şimdi bu TUŞAK’la beraber tahminimce, eğer ayakta kalabilecek bir orkestra olacaksa, onların fiyatları on sıra arka sıra 40-50-60 diye gidecek, yükselecek.. İnsanlar bunun farkındalar mı acaba? Sosyal medya ortamında bunu kavgasının çok veriyoruz. Fakat baktığımızda hep kendi aramızda bunu paylaşıyormuş gibi hissediyorum. Kamuoyundan pek bir şey göremiyorum ben. Galiba çok da önemsediklerini düşünmüyorum. Bilmiyorum göreceğiz ne olacağını.

 

Sadece klasik müzik değil, tango ve caz gibi renkli türleri de repertuvarımıza dahil ediyoruz

 

Leyla Diana: Gelen seyircinin yaş ortalaması nasıl sizde?

 

Yiğit Tan: Gençler de açıkçası geliyor. Klasik müziği aslında yaşlılar tercih ediyorlar ama, ya da Avrupa’da en azından öyle. Bizde Türkiye’de yine yaş ortalaması yüksek ama quartet konserine gençler ve üniversitelerden gelenler var.

 

Leyla Diana: İleriye dönük projeniz ya da yapmak istedikleriniz ile ilgili söylemek istedikleriniz olursa?

 

Onur Şenler: Ben yine düzenlemelere devam edeceğim. Türk müziklerinden bir şeyler çalmak gerektiğini düşünüyorum. Ama gerçekten güzel şeyler. Bir anda çıkacak şeyler değiller. Hemen de olmayacağı için birazcık sürecek. Bunu dışında albüm çalışması yapmak istiyoruz. Yakın zamanda Selva Erdener ile bir albümümüz oldu. Selva Erdener ve Türkuvaz şarkılar. Türkuvaz Beşlisi grubunun hazırladığı, ‘Nereye Aşkım‘ isminde bir CD’de sadece ilk parçada çaldık. Turgay Erdener’in bestesi olan Nereye Aşkım ve Entarisi Ala Benziyor isimli İstanbul türküsünde Çello Quartet ve Selva Erdener olarak çok güzel bir albümde yer aldık. Bu bizi çok heyecanlandırdı. Kendimize ait bir CD olsun istiyorum. Ve inşallah yaparız. Tabii en önemlisi güzel konser vermek. Ve diğer önemlisi bir oda müziği grubu kurmak gerçekten zor. Hem nüzkal alnlamda hem de karakter olarak da. Bizim en büyük avantajımız hepimiz can ciğer arkadaşız ve hepimiz nerdeyse çocukluktan beri bir aradayız.

 

Leyla Diana: Bu güzel söyleşi için sizlere çok teşekkür ederiz ve Cazkolik adına sizlerin daha fazla kitlelere ulaşabilmeniz için biz de bir araç olalım istedim. Başarılarınızın devamını dilerim.

 

Leyla Diana

 

Cazkolik.com / 10 Mart 2013, Pazartesi

 


 

2 Mart Pazar günü başlayan Opus Amadeus 3. Uluslararası Oda Müziği Festivali`ni bizzat takip eden arkadaşımız Leyla Diana izlediği konserlere ilişkin notlarını Cazkolik okurlarıyla paylaşıyor.

 

 

Festivalin açılış konserinde Berlin Filarmoni Solistleri ve Özgür Aydın`ı dinledik

 

 

Kemanda Allessandro Cappone, viyolada Naoko Shimizu, viyolonselde Knut Weber ve piyanoda genç sanatçı Özgür Aydın`dan oluşan dörtlü festivalin açılış konserinde çaldılar.

 

Festivalin kurucusu ve sanat yönetmeni Mehmet Mestçi yaptığı açılış konuşmasında sözlerine Berlin Filarmoni Orkestrası’ndan çok etkilendiğini belirterek başladı. Yıllar evvel Ankara’da Berlin Filarmoni Orkestrası 12 çellist konserine giderek  Brahms’ın piyano konçertolarını içeren bir albümü tüm sanatçılara imzalatmak istediğinde, bir sanatçı ne yaptığını ve ileriki yıllarda ne yapacağını sorunca Mestçi`de flüt çaldığını ve Berlin Filarmoni’de çalmak istediğini söylemiş. Ancak bugün, filarmoninin içinde olmasa da dışardan hem kendilerini büyük bir hayranlıkla takip ediyor, hem de organizasyonunun açılış konserinde kendilerini dinleyebildiğimiz için büyük mutluluk duyduğumuzu da belirtmek istediğini eklemiş.

 

Gecede seslendirilen Gustav Mahler’in oda müziği için yazdığı tek eserinin de Berlin Filarmoni Solistleri ve Özgür Aydın tarafından seslendirilmiş olması ayrı bir geceye aşrı bir güzellik kattı. Festival, düzenli aralıklarla konserlerine, Fulya Sanat ve Saint Antoine Kilisesi Beyoğlu’nda devam edecek (festival konserlerini Cazkolik`in günlük takviminden takip edebilirsiniz). Opus Amadeus Oda Müziği Festivali çok zengin programı ile daha 7 konser boyunca İstanbullu müzikseverlerle buluşacak.

 

Gecede seslendirilen eserler hakkında kısa bilgilerle açılış konseriyle ilgili izlenimlerimizi sonlandıralım.

 

W. A. Mozart (1756-1791); Piyano, keman, viyola ve viyolonsel icin Quartet, Sol minör KV 478.

 

Eser klasik müzik repertuvarında yaylılar ve piyano için yazılan ilk eserlerden biridir. Viyanalı yayımcı Franz Anton Hoffmeister, Mozart’a bestelemesi için üç quartet sipariş etmiş, bunlardan biri de bu eser olmuştur. Sanatçının sayısı son derece az olan minör tonda yazdığı nadir eserlerden biridir. Üç bölümden oluşan eserin ilk bölümü biraz dramatik olup bir isyan, bir başkaldırı olarak da tanımlanır. İkinci bölümdeki sakinliği son bölümdeki tedirginliğe bırakır ve finalde yükseliş ile biter.

 

Gustav Mahler (1860-1911); Piyano, keman, viyola ve viyolonsel için La Minor Quartet

 

Mahler’in bugün elde kalmış tek oda müziği parçası olan bu eser, tamamlanmamış tek bir bölümden oluşur. Eser, Mahler’in Viyana Konservatuarı’nda henüz ilk yılını doldurduğu 1876 tarihinde bestelenmiştir. Sanatçının eseri öldükten sonra 1960 yılında el yazmaları arasında eserin 24 bari bulunmuş ve 1964’te New York’ta yeniden seslendirilmiştir.

 

Johannes Brahms (1833 – 1897); Piyano, keman, viyola ve viyolonsel icin La minor Quartet Sol minor Op.25.

 

Müzik kariyerinin başlangıcında bir piyano virtiözü olarak ünlenen Brahms, oda müziği eserlerinin büyük çoğunluğunu piyano üzerine bestelemiştir. Piyano quartetin yazımına Clara Schumann ile büyük bir aşk yaşadığı 1850’li yıllarda başlayan sanatçı, eseri 1861 yılında tamamlayabilmiştir. Eserin ilk defa Hamburg’ta aynı yıl seslendirilen piyano partisini de Clara Schumann çalmıştır. Eser klasik sonat formatında başlar ve temalar içi içe geçer. Kemanın doygun ve boğuk sesini duyarız. Daha sonra lirik üsluptaki andante de ilk defa majör tonu duyarız. Presto tempodaki final bölümünü Çingene rondosu ile macar müziğine nasıl bir üslup getirdiği açıkça duyulmaktadır.

 

Haberde kullanılan fotoğraf arkadaşımız Leyla Diana tarafından çekimiştir.

 

Leyla Diana

 

Cazkolik.com / 10 Mart 2014, Pazartesi

 

Yaşadığımız günlerin yarattığı kaos girdaba dönüştükçe gözlerimiz, bedenimiz, ruhumuz müzikten, sanattan uzak kalmasın, zira bir yandan çok güzel konserler ve toplu etkinlik günler geçtikçe hızla hayatımıza girip aynı hızla çıkıyor. Henüz biten Şubat ayında harika caz konserleri izledik, Mart ayıyla birlikte İzmir`de caz festivali başlıyor, güncel popüler konserler-etkinlikler adeta birbiriyle yarışıyor ama maalesef tüm bu güzellikler hakettiği ilgiyi görmüyor. İşte, ilk günlerini yaşamaya başladığımız Mart ayı ilk büyük etkinliği gündemde. 3. Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali 2 Mart Pazar günü başlıyor.

 

 

3. Uluslararası İstanbul Opus Amadeus Oda Müziği Festivali programında hangi konserler var?

 

 

“İstanbul 2010 Chopin Piyano Haftaları” ve “2011 İstanbul Liszt Piyano Haftaları`` organizatörü ve sanat yönetmeni Mehmet Mestçi ve Artisan tarafından üç seneden bu yana düzenleniyor. Polonya Kültür Bakanlığı dünyada Chopin’in müziğini evrensel anlamda yaygınlaştırmak ve Türkiye’de geniş kitleler nezdinde sevdirmek amacı ile yaptığı katkılardan dolayı İstanbul 2010 Chopin Piyano Haftaları organizatörü ve sanat yönetmeni Mehmet Mestçi’yi Kasım 2011’de Polonya Kültür Bakanlığı Chopin Diplomasıyla ödüllendirdi. Her yıl bahar aylarında klasik müzikseverlerle buluşacak olan 3. İstanbul Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali üçüncü yılda birbirinden zengin ve seçkin oda müziği programlarıyla 2 Mart’tan itibaren İstanbullu müzikseverlere yeniden merhaba diyor.

 

2 Mart 2014 Pazar günü başlayacak 3. İstanbul Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali klasik müziğin birbirinden güzel eserlerini 8 konser ile Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat ve Saint Antoine Kilisesi Beyoğlu’nda İstanbullu müzikseverlerle buluşturacak.

 

 

Festival Türkiye ve Avrupa’nın başarılı ve ünlü müzisyenlerinin icraları ile barok, klasik, romantik ve modern müziğin birbirinden seçkin eserlerine yer verecek.

 

 

 

 

Festivalin açılış konserinde Berlin Filarmoni Orkestrası Solistleri ve piyanist Özgür Aydın`ı dinleyeceğiz

 

 

Festivalin açılış konseri 2 Mart 2014 Pazar, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat salonunda dünyanın en iyi topluluklarından efsanevi Berlin Filarmoni Orkestrası Solistleri ve kuşağının en iyi piyanistlerinden Özgür Aydın ile gerçekleşecek.

 

 

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası çello sanatçılarıyla klasiktan tangoya, cazdan film müziklerine uzanan bir gece

 

 

Festival; 9 Mart 2014 Pazar, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta Türkiye’nin en iyi Oda Müziği topluluklarından biri olan CSO Çello Quartet ile devam edecek. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası çello sanatçıları ile klasikten tangoya, cazdan film müziklerine uzanan çok keyifli bir gece yaşanacak.

 

16 Mart 2014 Pazar, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’da Arp Sanatçısı Çağatay Akyol ve Ankara Filarmoni Orkestrası Solistleri baroktan çağdaş müziğe uzanan çok renkli bir konser gerçekleştirecekler.

 

23 Mart 2014 Pazar, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta “Dört ve Altı El” Piyano Konseri; Sanatçılar Gökhan Aybulus, Kandemir Basmacıoğlu ve Özgür Ünaldı, tek piyanoda “Dört ve Altı El” için yazılmış orijinal ve uyarlama eserleri seslendirecek.

 

27 Mart 2014 Perşembe, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta İtalya’nın en iyi müzik topluluklarından biri olan Quintetto Bottesini iddialı bir programla seyirciyle buluşacak.

 

30 Mart 2014 Pazar, Beyoğlu Saint Antuan Kilisesi’nde ünlü Fransız trompetçi Romain Leleu ve Fransız virtüöz orgcu Ghislain Leroy trompet ve orgun büyülü beraberliğini seslendirecek.

 

9 Nisan 2014 Çarşamba, Beyoğlu Saint Antuan Kilisesi’nde Hollanda’nın en iyi Barok topluluklarından Collegium Musicum Den Haag, barok dönemin dahi bestecilerinin birbirinden güzel eserlerini seslendirecek.

 

Festival, 11 Nisan 2014 Cuma Beyoğlu Saint Antuan Kilisesi’nde festivale Macaristan’dan katılan Avrupa’nın en iyi barok topluluklarından Aura Musicale Barok Topluluğu ve Avusturya’nın en ünlü seslerinden bas Wolfgang Bankl’ın birlikte vereceği konser ile sona erecek.

 

Bilet Fiyatları: Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat: 25, 30, 35,40 ve 50 TL., Saint Antuan Kilisesi: 40, 50 ve 60 TL. (Biletleri, Biletix, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Gişeleri ve konser akşamları Saint Antuan Kilisesi`nde temin edebilirsiniz.)

 

Cazkolik.com / 01 Mart 2014, Cumartesi

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Leyla Diana Gücük

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.