Çoğumuz E=MC2 denklemini duymuşuzdur ama Einstein'ın hayatı boyunca müziğe olan tutkusu hakkında ne biliyoruz?
Birçok önemli bilim insanı gibi Albert Einstein da olağanüstü bir fizikçi ve matematikçi olmasının yanında zamanının büyük sanatçılarıyla birlikte çalan iyi bir amatör müzisyendi. Müzik hayatı bilimsel hayatıyla birlikte ilerlemiş ve çoğunlukla ayrılmaz bütün olmuştur.
Einstein için müzik yalnızca teorilerine yardımcı olmakla kalmamış, tıpkı ikinci eşinde olduğu gibi kadınları da kendine çekmiştir.
Einstein, sevdiği ve sevmediği besteciler olduğunda seçici olmuştur. Büyük bir Mozart hayranı olduğunu biliyoruz. Mozart'a tutkusu on üç yaşında başladı. Mozart'ın keman sonatları Einstein'ın hayatı boyunca çaldığı favori eserler olmuştur. Mi minör K. 301 Sonatı'nın en sevdiği eser olduğu bilinir.
Einstein'ın Mozart hakkındaki sözleri duygularını özetlemektedir: "Mozart'ın müziği öylesine saftır ki, insan onu sadece kendisinin keşfettiğini zanneder ve evrenin iç güzelliğinin ortaya çıkmayı bekleyen bir parçası olarak her zaman var olduğunu hisseder".
Einstein henüz altı yaşında bile geleneklere bağlı kalmaktan hoşlanmayan bir çocuktu. (Bazı kaynaklarda, not sistemini tersine çevirdiği, 6'nın aslında en yüksek not olduğu, daha önce 6'nın en düşük notu temsil ettiği iddia edilmektedir). Bunun bize anlattığı şey, Einstein'ın otoriter öğretmenlere boyun eğmekte sıkıntı çektiği ve onları sevmediğidir.
Altı yaşında keman çalmaya başladı. On dört yaşına kadar farklı öğretmenlerle çalıştı ancak öğretmenlerin çoğu Einstein'ın arzuladığı kıvılcımdan yoksundu, müziğin özünden ziyade teknik egzersizlere odaklanıyorlardı. A. Miller, 2006 yılında New York Times'daki makalesinde, 'küçük Einstein bitmek bilmeyen etüdlerden sıkıldığı için hocasına sandalye fırlattı' diye iddia etmişti. Keman derslerindeki iniş çıkışlara rağmen hayatı boyunca enstrüman çalmaya devam etti ve "hayatta en büyük keyfi kemanımdan alıyorum" dedi.
Annesi Pauline Koch Einstein iyi bir piyanistti ve küçük Einstein'ın ilk müzikal keşifleri sırasında ona ders veren de zaten annesiydi. Einstein'ın görelilik teorisini piyanoyla doğaçlama yaparken bulduğu iddia edilir ama bu yorum abartılı bir spekülasyondur. Başlarda piyanoda, kemanda olduğundan daha fazla umut vaat ediyordu ama nihayetinde keman kalbinde birinci sıraya yerleşti.
Berlin'de yaşarken Bechstein kuyruklu piyano aldı. Belli ki bu enstrümanı seviyordu ve 1933 yılında Amerika'ya taşındığında piyanosunun da nakledilmesini sağladı. ABD'ye yerleşmesi, Almanya'da artan Hitler faşizminin ayak sesleriyle ilgiliydi.
J. S. Bach
Listenin tepesinde Mozart var ama Bach'a da saygı duyardı. Bach hakkında şunları söylemişti; "Bach'ın mı yoksa Mozart'ın mı daha çok şey ifade ettiğini söylemek benim için imkansız. Müzikte mantık aramıyorum. Genel olarak sezgilerim güçlüdür ve teori bilmem. İçsel bütünlüğünü sezgisel olarak kavrayamadığım bir eseri asla sevemem". Bach'ın eserlerinin karmaşık biçimsel doğası Einstein'ın zihnine hitap ediyordu.
Schubert
Schubert, duyguları ifade etmedeki üstün yeteneği ve melodi gücü nedeniyle en sevdiklerindendi ama büyük bestelerindeki mimari yoksunluğundan rahatsız oluyordu. Einstein'ın, büyük ustaların eserlerinde aradığı şeyin sadece yapısal bütünlük değil, melodi aracılığıyla duygusal ifade olduğunu görebiliriz. Einstein mimariden bahsederken, Schubert'in eserlerindeki tonalite hakkındaki düşüncelerini ifade ediyordu. Schubert'i nasıl gördüğünüze bağlı olarak, Einstein'ın geçerli bir noktaya değindiği söylenebilir çünkü Schubert belki de öncelikle bir senfonistten ziyade ünlü bir Leider yani şarkı bestecisi olarak kabul edilir.
Schumann ve Mendelssohn
Şu alıntıda Einstein, Schumann ve Mendelssohn hakkında konuşmuş. Schumann'ı eleştirenler onun piyano eserlerinde ve şarkılarında en iyi halini gördüğümüzü ama büyük eserlerindeki bütünlüğün ikna edici olmadığına dair Einstein ile hemfikirdir. Mendelssohn hakkındaki yorum haksız görünüyor, özellikle de onun eserlerine dair kullandığı 'sıradanlık' kelimesi doğru durmuyor.
"Schumann, özgünlüğü ve duygusal zenginliği nedeniyle küçük eserlerinde benim açımdan ilgi çekici. Mendelssohn'un yeteneği var ama derinlik eksikliği görüyorum".
Handel
Einstein, Handel hakkında "iyi, hatta mükemmel ama belli bir sığlığa sahip" dediği düşünülür. Einstein'ın Mendelsohn hakkındaki sözleri gibi, bu yorum da Handel'i sempatik olmayan bir kulvara yerleştiriyor, belki de Bach ile karşılaştırılamayacağını hissetmiştir.
Brahms
İsviçre'de okulda iken Brahms'ın Sol Majör Keman Sonatı'nı öğrenmek için çok çalıştığı belirtilir. Bunun nedeni, ünlü Macar kemancısı Joseph Joachim'in genç Einstein'a yakın bir yerde verdiği resitallerin birinde sonatını seslendirmiş olmasıydı. Joachim, Brahms'ın önde gelen bir temsilcisiydi ve aslında onu, kocasının zamansız ölümünün ardından eşi Clara'nın müziğini savunduğu Schumann'a tavsiye etmiş olmasıyla tanınır.
Einstein'ın; "Brahms'ın birkaç lieder (şarkı) ve oda müziği eserini yapıları bakımından da önemli buluyorum ancak eserlerinin çoğunun benim açımdan içsel bir ikna ediciliği yok. Onları yazmanın neden gerekli olduğunu anlamıyorum". Burada müzikal açıdan ilgi çekici olan, Einstein'ın besteci seçiminde önemli bir rol oynayan yapıya atfıdır. Tepkisi hep sezgiseldi ve öyle çalmayı severdi.
Beethoven
Beethoven'ın müzikal malzemeyi ekonomik kullanmasını aydınlanmış ve mimarisini sağlam bulmuştur. Beethoven'ın "fazla kişisel, neredeyse çıplak" olduğunu düşünmüş ve belki de Beethoven'ın müziğini anlayışla çaldığını bildiren bir bilim adamına çok daha yakın bir akor yakaladığını ima etmiştir.
Wagner
Einstein, Wagner'e dair yorumlarında sivri dillidir. Nazilerin elinden kıl payı kurtulduğunu hatırlayınca, Wagner'in kişiliğini saldırgan bulduğu için 'iğrenerek dinleyebiliyorum' demesi mantıksız sayılmaz. Einstein, Wagner'e yönelik müzikal eleştirisini onun yaratıcılığına hayranlık duyabilse dahi "mimari yoksunluğunun" çöküşten fazlası olduğunu söyler. Wagner Yahudi karşıtıdır, romantik müzikler yazmış olsa da görüşleri kolay göz ardı edilemez.
Bohuslav Martinu
Martinu geniş yelpazede senfoniler, operalar ve bale müzikleri yazan bir Çek besteciydi. Besteleri arasında "5 Madrigal Stanzas" adlı eserini Einstein'a ithaf etmiştir. Martinu ve Einstein Princeton Üniversitesi'nde ders veriyordu ve Martinu, Einstein'ın bazı Mozart keman sonatlarını yetkin şekilde yorumlayabildiğini keşfedince bu beş parçayı onun için yazdı.
Madrigallerin hızları, Einstein'ın müzikal yeteneğine olanak tanıyacak şekilde yavaştan orta dereceye kadardır. Buna karşılık piyano oldukça iddialı ve piyanist Robert Casadesus düşünülerek tasarlanmıştır. Bu parçaların en keyifli yönlerinden biri, bu kadar farklı yeterlilik seviyelerine sahip icracıların birlikte sorunsuz şekilde performans sergileyebilmesidir. Çek halk şarkılarının kattığı lezzet, madrigallere sıcaklık katar.
Einstein’ın kemanları
Einstein'ın her biri Lina takma adını alan yaklaşık on farklı kemanı olmuştur. İkinci eşi Elsa'nın çok güzel keman çaldığı için Einstein'a aşık olduğunu söylediği rivayet edilir.
Rivayete göre Einstein'a bir Guarneri kemanına sahip olma ve çalma fırsatı sunulmuş ancak o bunun yerine daha mütevazı, daha az seçkin bir markayı seçmiş. (Guarnerius kemanları Stradivarius ile birlikte dünyanın en iyileri arasında sayılmaktadır).
Einstein hayatının sonlarına doğru kemanıyla çıkardığı tonun artık kendisini tatmin etmediğini fark etmiş ve son yıllarında keman çalmayı bırakarak piyanoda doğaçlama yapmayı tercih etmiştir. Son kemanı torunu Bernhard Caesar'a verilmiş, o da 2008'deki ölümüne kadar bu kemanı saklamıştır.
Einstein turneye de çıktı
Einstein dünya çapında konferanslar vermek üzere sayısız davet aldı. Kariyerinin başında, 1923-33 yılları arası tüm uzakdoğuyu gezdi. Geleneksel Japon müziğini ilk Japonya'da duydu, günlüğüne, "Japon müziği ilgimi çekti" notunu düşmüştü. Özellikle, dramatik ve dans unsurları içeren, geçmişi 14. yüzyıla uzanan Japon Noh müziğini dinlediğinden bahsediyordu.
Arthur Rubenstein
Böyle seçkin bir kariyer boyunca Einstein'ın tarihi öneme sahip kişilerle arkadaş olması şaşırtıcı değildir. Ünlüler arasında en dikkat çekici müzikal bağlantılardan biri Arthur Rubenstein ile olanıydı. Rubenstein 1887 Polonya doğumlu bir piyanistti ve Chopin'in müziğinin en ünlü yorumcularından biri olarak tanınıyordu. Einstein ve Rubenstein birlikte çalıyorlardı. Bu durumlardan birinde Rubenstein'ın "Tanrı aşkına profesör, dörde kadar sayamaz mısınız?" yorumunu yaptığı söylenir. Einstein'ın müzikal sayma konusunda zorluk yaşadığı varsayılırdı.
Artur Schnabel
Bir diğer saygın konser piyanisti Artur Schnabel (1882-1951) de Einstein ile çalmıştır. Rubenstein'ın yukarıdaki yorumunda olduğu gibi, bu iki adam da birlikte çaldıklarında bazı ritmik uyumsuzluklar yaşar. Bir Mozart sonatının ikinci bölümünü prova ederken Einstein'ın kaybolduğu ve Schnabel'in "Albert, sayamıyor musun?" demesine neden olduğu anlaşılıyor.
Fitz Kreisler
Dönemin en saygın kemancılarından biri Fritz Kreisler (1875-1962) idi. Tekniği ve tonu mükemmeldi ve Einstein'ın çalmayı istemediği marka kemanla çalıyordu: Guarneri. Einstein ve Kreisler'in birçok kez birlikte çaldığı ve prova yaptığı bilinmektedir.
Max Planck
Bu da birçoğunuzda yankı uyandıracak bir başka bilimsel isim. Max Planck (1858-1912) günümüzde 'Planck sabiti'ni geliştiren kişi olarak hatırlanmaktadır. Einstein gibi Planck da şarkı söyleyen, piyano ve org çalan yetenekli, amatör bir müzisyendi. Planck ve Einstein profesyonel yaşamları boyunca birlikte çalmışlar ve sadece temel bilimsel, hatta evrensel hakikat için ortak bir arzu değil, aynı zamanda muazzam bir müzik sevgisi de bulmuşlardır.
Werner Heisenberg
Heisenberg belirsizlik ilkesiyle tanınır. İki fizikçinin birbirlerinden pek hoşlanmadığı ama müzik sevgisini paylaştığı, zaman zaman da beraber çaldıkları iddia edilir.
John Coltrane ve Einstein
Nobel ödüllü bir bilim insanı ile caz saksafoncusunun ortak noktası ne olabilir diye sormak mantıklı olacaktır. Cevap, teknik becerinin yanı sıra doğaçlama ve sezginin kullanılmasıdır. Coltrane cazın sınırlarını aşan büyük bir yenilikçiydi. Cazın birçok yapısal ve armonik unsurunu yeniden tanımladı, tıpkı Einstein'ın evrenimize dair yeni bir vizyon yaratması gibi. Her iki adam da müzisyendi ve her ikisi de sezgilerine güvenerek ve Stephen Alexander'ın "The Jazz of Physics" başlıklı eserini çalarak bunu biliyorlardı.
Philip Glass ve Einstein
Dünyaca ünlü Amerikalı minimalist besteci Philip Glass 1976 yılında "Einstein Sahilde" adlı bir opera yazdı. Tahmin edeceğiniz gibi Einstein'ın hayatını anlatan bir hikâye değildi, ancak ünlü bilim adamına belli belirsiz benzeyen bir keman sanatçısı ve bir kumsal içeriyordu. Eser, sahnelenen aktiviteyi destekleyen bir dizi synthesizer, nefesli çalgı ve ses için bestelenmişti. Opera yaklaşık beş saat sürdüğü için maraton gibiydi. Dans içeren birbirine bağlı dört bölümden oluşur. Esasen bir anlatı değildir ve izlemesi zordur. Glass belki de bu yüzden seyirciyi performans sırasında istedikleri gibi girip çıkmaya davet ediyordu. Einstein'ın müzik tercihleri dikkate alındığında, bu operanın onu şaşkın hale getireceğinden şüpheleniyorum.
Ernest Bloch
Bloch, birçok kez Beethoven'a benzetilen İsviçre doğumlu bir besteciydi (1880-1959). 1937 yılında Londra'da kurulmuş ve Albert Einstein da onursal üye olmuştur. Bu onurlar Sir Arthur Bliss ve Sir Thomas Beecham gibi önemli kişilere de verilmişti.
Princeton başkanı
Einstein, 1952-55 arasında Princeton Senfoni'nin başkanlığını yapmıştı. Öldüğünde, Bach'ın 106 numaralı kantatını içeren, Einstein'ın da çok beğeneceği bir anma konseri yaptılar.
Einstein, muhtemelen Newton hariç, yaşamış en ünlü bilim insanıdır. Bu makalenin amacı Einstein hakkındaki filmleri ele almak olmasa da dikkate değer birkaçını not edelim.
Einstein ve Eddington (2008)
Einstein'ın Zihninin İçinde: Uzay ve Zamanın Gizemi (BBC4: 2017)
Deha: Einstein (2017 - National Geographic)
Einstein'ın müzikal sözleri
Einstein, Mark Twain hariç kendisinden en fazla alıntı yapılanlardan biridir. Einstein'ın müzik hislerine dair gerçek bir içgörü sağladıkları için en ilgi çekici bulduğum bazı alıntılar.
"Müziksiz bir hayat benim için düşünülemez."
"Hayallerimi müzikte yaşıyorum, hayatımı müzik açısından görüyorum."
"Eğer fizikçi olmasaydım muhtemelen müzisyen olurdum."
"Hayat bir piyano gibidir, ondan ne elde edeceğiniz onu nasıl çaldığınıza bağlıdır."
Eşi Elsa diyor ku; "Teorileri hakkında düşünürken müzik ona yardımcı oluyor. Çalışma odasına gider, geri gelir, piyanoda birkaç nota çalar, bir şeyleri daha not eder ve çalışma odasına tekrar geri döner".
Bu makalenin orijinali 25 Kasım 2017 günü cmuse isimli portalde Dr. Justin Wildridge imzasıyla yayınlanmıştır.
Dr. Justin Wildridge
Cazkolik.com / 24 Mart 2024, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.