Ankara Caz Festivali`ndeki konseri öncesi Alper Yılmaz ile konseri, festivali, albümlerini, müziğini konuştuk ama çok daha ötelere uzandık...

Ankara Caz Festivali`ndeki konseri öncesi Alper Yılmaz ile konseri, festivali, albümlerini, müziğini konuştuk ama çok daha ötelere uzandık...

Dinlemeye başladığınız müzik Alper Yılmaz`ın "Mısır with Grandma" isimli çalışmasıdır.


Cazkolik: Türkiye’ye yeni geldiniz, Ankara Caz Festivali konserine mi hazırlanıyorsunuz?

Alper Yılmaz: Şu anda İstanbul’dayız. Dün akşam burada konserim vardı, yarın Antalya’ya gidiyoruz. Antalya Üniversitesi’nde çalacağız, Çarşamba Ankara’da festivalde çalacağız, Perşembe ise yine burada Nublu’da çalıyoruz.

Cazkolik: Yoğun bir trafik olacak. Amerika’da yaşıyorsunuz ama buraya sürekli gidip geliyorsunuz...

Alper Yılmaz: Evet, New York’ta yaşıyorum ama Mayıs itibariyle Türkiye’ye döneceğim.

Cazkolik: Peki, Ankara Caz Festivali konserinizden bahseder misiniz? Söyleşiye öyle girmiş olalım, neler çalacaksınız?

Alper Yılmaz: Bu konser aslında benim ikinci albümümün Türkçe lansmanının bir parçası.

Cazkolik: “Over The Clouds”un mu?

Alper Yılmaz: Evet, özellikle Ankara Caz Festivali dönemine denk getirdik. Aslında albüm 2010’un Nisan ayında Amerika’da çıktı fakat burada sanıyorum yapımcı belgesi almak gibi bir sürü detaydan dolayı yeni yayınlayabileceğiz.

Cazkolik: Kim yayınlayacak?

Alper Yılmaz: Lin’den çıkarıyoruz. Ediz Hafızoğlu ve eşinin kurduğu firma var “Lin” isminde, aynı zamanda Drum’n Bass” dergisini de yayınlıyorlar..

Cazkolik: Amerika’da kimden çıktı?

Alper Yılmaz: Benim kendi firmamdan; Kayique Records. Amerika’da albüm çıkarmak çok kolay. Herhangi bir firmaya gerek yok, baskıya yolluyorsunuz, istediğiniz şekilde satıyorsunuz.

Cazkolik: Yapımcı belgesi gerekmiyor mu?

Alper Yılmaz: Orada öyle bürokrasiler yok. Ankara Caz Festivali konseri için de 10 parçalık bir repertuvarla geldim. İçlerinde birkaç yeni parça da var.

Cazkolik: Bunları ilk defa mı dinleyeceğiz Türkiye’de?

Alper Yılmaz: Bir kısmını burada daha önce çaldık ama şimdi biraz daha orijinal formatına uygun bir enstrümantasyonla çalacağız, yeni bazı parçalar var ve ayrıca ilk albümüm “Clashes”dan da parçalar çalmayı planlıyoruz. Kadro olarak ise alto saksafonda Nick Kadajlsky var. Bu müzisyen benim ilk albümümde de yer aldı. İkinci albümümde yok ama benim en çok çalıştığım alto saksafoncudur.

Cazkolik: Avrupa kökenli bir müzisyen mi?

Alper Yılmaz: Hayır. Ailesi Polonya kökenli ama kendisi Amerika doğumlu ve benim de kapı komşum, çok yakın arkadaşım. Müzisyen dostluğumuzun dışında çok yakın arkadaşlığımız da var. Gitarda Nir Selder var, New York’un son dönem en çok aranan gitaristlerinden biri. Davulda Volkan Öktem var ve kompozisyonların tümü bana ait.

Cazkolik: Peki, Ankara Caz Festivali’ne düzenli katılıyor musunuz?

Alper Yılmaz: Hayır, tam tersine ilk defa katılıyorum. Türkiye’deki organizatörlerle yıldızımız bir türlü barışmadı. Anladığım kadarıyla burada Türk müzisyenle yabancı müzisyen arasında belirgin bir ayrım gözetiliyor, beni de ismimden dolayı orada yaşıyor olmama, erişim kabiliyetim buradaki gibi olmamasına rağmen yerli kabul ediyorlar. Bu kez Ankara Caz Festivali bir jest yapıp beni sonradan programına dâhil etti.

Cazkolik: Ankara Caz Festivali yöneticisi Özlem hanımla konuşurken bundan böyle Ankaralı caz müzisyenlerine özel yer vermek istediklerini belirtmişti.

Alper Yılmaz: Evet, ben de kendimi öyle görmek istiyorum ama bir şekilde öyle olmuyor. İşin kötüsü New York’ta da New Yorklu kabul edilmiyorum. Dolayısıyla şu ana kadar Akbank Caz Festivali olsun, İstanbul Caz Festivali olsun hiçbiri tarafından davet edilmedim. İşin bir başka ilginç yanı sanırım Türkiye’de bas albümü çıkaran dördüncü müzisyenim. Benden önce İlkin Deniz var, Birol Ağırbaş, Kamil Erdem var. Ankara’dan da dördüncü kişi benimdir. İki tane de albümüm var ama şu ana kadar enteresan bir şekilde hiçbir festivale davet edilmedim. Albümün ikisi de Amerika’da çok çok iyi yorumlar aldı. Ünlü Jazz Times dergisi gibi yerlerde çok iyi yorumlar aldı.

Cazkolik: Evet, biliyorum. Hem kişisel olarak merak ettiğim hem de haber nedeniyle yurtdışındaki caz gündemini yakından takip ettiğim için biliyorum, o yüzden albümle ilgili yazıların, yorumların hepsini okudum ama festivaller bakımından burada işler farklı gelişiyor demek ki, yönetimlerin kendi gündemleri var mutlaka.

Alper Yılmaz: Yurtdışından müzisyen getirmek masraflı olduğu için getirecekleri müzisyenleri de ona göre tayin etmek istiyorlar. Ben bu işten para kazanan biri değilim. Esasen mühendislik ve ekonomi okudum, doktora yaptım, müzisyenlikten kazanmıyorum. Gündüzleri yaptığım ayrı bir işim var. Dolayısıyla bu benim maddi olarak zararına yaptığım bir iş aslına bakarsanız. Bu turne de böyle, birlikte çalacağım müzisyenlerin masraflarını ben karşılıyorum.

Cazkolik: Çarşamba günkü Ankara konseriniz de mi bu şartlarda gerçekleşecek?

Alper Yılmaz: Kısmen bu şartlarda evet. Maalesef yönetimin fazla imkânı yoktu ama işin güzel yanı Ankara konserimin biletleri çoktan bitti. Ankara dinleyicisi beni iyi tanır. Tuna (Ötenel) Ağabeyle eski çalışmalarım bilinir, yanısıra bas gitarist olarak yürütmeye çalıştığımı bassguitarist.com isimli sitemiz var, oraya yazıyorum, ayrıca Drum’n Bass dergisine yazmaya çalışıyorum.

Cazkolik: Türkiye’de ne kadar kalacaksınız?

Alper Yılmaz: Bu sefer 28 Şubat pazartesi gününe kadar buradayım ama burada iki ayrı işim olacak, gündüz çalıştığım iş nedeniyle hayatımda yeni bir düzenleme oldu. 1 Mayıs’tan itibaren artık Türkiye’ye yerleşmiş olacağım.

Cazkolik: Kesin dönüş mü yapıyorsunuz?

Alper Yılmaz: Tam öyle sayılmaz. New York’taki evimi kapatmıyorum. Eşimle birlikte buraya geliyoruz.

Cazkolik: İstanbul`a mı?

Alper Yılmaz: Evet. İstanbul’a döneceğiz. Burada Ernst And Young firmasının bir bölümünün yöneticiliğini üstleniyorum. İstanbul’un müzik hayatı içinde daha sık görünmeye başlayacağım. İstanbul’un benim bıraktığımdan beri daha canlı bir müzik hayatı var. Tabii New York ile yine de mukayese edilmez.

Cazkolik: Evet, buna katılıyorum. İstanbul’un müzik hayatına uzunca süreden beri tanıklık eden biri olarak nereden nereye geldiğini iyi biliyorum. Bu yüzden yaşadığı günlerden memnun olmayanların iyimser bakış açısıyla geriye çekilip fotoğrafın tamamını görmelerinde fayda var.

Alper Yılmaz: Bir de tabii New York gibi yerlerde müzisyen arzından dolayı her ne kadar talep ve çalınacak mekan sayısı çok olsa da yine de insanlar komik sayılabilecek rakamlara dahi çalabiliyorlar. Yanlış anlaşılmasın İstanbul’da da bir caz müzisyeninin yaşamı kolay değil burada da çok zor ama orası bu işin anavatanı olmasına rağmen New York’ta bir caz müzisyeninin yaşamı buraya göre çok daha zor. New York’ta bir çok müzisyen orayı üretim platformu olarak görüyor. Çünkü New York insanı müzikal olarak fevkalade besleyen bir yer ama para kazanmak zorundaysanız başka bir iş de yapmalısınız. Pek çok iyi caz müzisyeni geçimini öğretmenlikten sağlıyor. New York’ta önde gelen müzisyenler arasında dahi telaffuz edilen gelirlere bakarsanız aslında son derece düşük. Çok çok büyük isimleri bunlardan ayrı tutmak lazım. Türkiye’nin bir avantajı da sektörün küçüklüğünden dolayı müzisyenlerin farklı platformlara atlaması kolay. Bir caz müzisyeni pop işlerine, farklı müzik işlerine atlayabiliyor. Bu New York’ta çok zor. Daha doğrusu Amerika’da çok zor. New York’ta bu açıdan elverişli bir pop piyasası yok. Olan da belli grupların tekelinde. Bu yüzden birbirleri arasında çok fazla gidip gelme yaşanmıyor orada.

Cazkolik: Epey dikkat çekici tespitlerde bulunuyorsunuz. Bu tip şeylerin seslendirilmesine bizde pek sık rastlamıyoruz. Bizde çoğunlukla New York, Amerika bir rüya gibi algılanabiliyor, oysa söylediğiniz bize işin başka yüzünü gösteriyor. Peki, isterseniz biraz da müziğinizden bahsedelim. Son albümünüz burada yayınlanmadığı için dinleme şansımız olmadı.

Alper Yılmaz: Müzikler tamamen bana ait. New York kokan bir stile sahip diyebilirim besteler için. En etkilendiğim isimler arasında ise Dave Binney var. Kendim basçı olmama rağmen müziğimi nefesliler etrafında şekillendirmeye çalışırım. Bas pek ön planda sayılmaz. Kayıt stili olarak da elektrik bir grubun yaptığı akustik kayıt diyebiliriz. Sonradan pek çok işleme tabi tutulmuş bir kayıt değil. Stüdyoya girip bir günde tamamlanmış bir çalışma. İlk albüm, iki üflemeli soprano ve alto saksafon, klavye Fender Rhodes, elektrik bas ve davul vardı. Bu albümde ise alto saksafon, gitar, davul ve bas gitar var. Birkaç parçada elektronik olarak ses tasarımı var. Bu ses tasarımlarından birini Tolga Tüzün yaptı. Aynı parçada eşim de sözsüz vokalle katkıda bulundu. Konsept olarak yeni dönem çağdaş klasik müzikle etkileşimi olan, caz unsurlarıyla dolu bir albüm olduğunu söyleyebilirim.

Cazkolik: Bir müzisyen olarak son dönem dünyada işlerini takip ettiğiniz isimler kim?

Alper Yılmaz: New York’ta yaşayan ve çalan müzisyenleri takip ediyorum. Cazdan ziyade klasik, modern çağdaş müzik dinlediğimi söyleyebilirim. Yirminci yüzyıl çağdaş klasikleri diyebilirim. Büyük ölçüde o yöne yönelmeye başladım. Caz açısından da New York’taki küçük bir grubun ürettiği müzikleri söyleyebilirim. Bunların içinde az önce sözünü ettiğim David Binney, Donny McCaslin, Ben Wise, Wayne Krantz. Genellikle bu isimlerin işlerini takip ediyorum. Bana kalırsa New York`un underground tabir edilen caz soundunu oluşturanlar bu kişiler. Bundan 15 sene sonra New York’ta çalınan baskın müziğin bu isimlerin etrafında şekilleneceğini söyleyebilirim. Bunların dışında üretilenlerin bir çoğunu eski dönem işlerin taklidi olarak görüyorum.

Cazkolik: Caz sizce bir kısır döngüde mi?

Alper Yılmaz: Sanıyorum 90’ların ortasında büyük müzik şirketlerinin aldığı bir kararla eski tarzın yeniden üretilmesine dönük yeni bir döneme girildi. O dönem oluşan sound enteresan bir şekilde mainstream’e dönüştü ve bu müziğin içerisinde çok az yeni unsur kendine yer bulabildi.

Cazkolik: Peki, söylediklerinizin seksenlerde bir grup müzisyenin fusion’a tepki olarak kökenlere geri dönüp geleneği yeniden toparlayalım kaygısıyla hareket etmesinin payı var mı?

Alper Yılmaz: Bana kalırsa var. New York’un geneli aslında bu tip müzisyenleri fazla sevmese de yine de birçok kişi bu hataya düştü. Bana göre bunun altında yatan neden ise New York’un esasen bir Bebop şehri olmasıdır. Çalım stilinde bunu görmek mümkün. Bana kalırsa bir başka sıkıntı da caz okullarının çok tekdüze eğitim vermesinden kaynaklanan bir durum. Okullar bir yandan cazın kurumsallaşması çok iyi bir şey iken öte yanda çalıştıkları hocanın çıkardığı soundun aynısını çalan pek çok müzisyen yetişmiş oluyor. Örneğin, benim de birlikte çalıştığım Matt Garisson uzun süre Berkeley’de ders verdi. O dönem mezun olan tüm basçılar enstrümanlarına kadar aynen Matt Garisson’u andırıyordu. Bu hoş bir durum değil. Yine örnek vermek gerekirse, New York’taki saksafoncuların birçoğu uzun süre Michael Brecker gibi çaldı. Özgün sesler artık görülmemeye başlandı.

Cazkolik: Yaratıcı kısırlık dönemi olarak mı değerlendiriyorsunuz?

Alper Yılmaz: Bir çok müzisyenin, buna ben de dahil düştüğümüz handikap enstrüman etrafında yoğunlaşmak adı altında müzikaliteyi yitirmeye başladık. Özellikle bas, davul gibi bir takım enstrümanlarda bu daha çok göze çarpıyor. Müzik daha geri planda kalıp, enstrümanı öne çıkarmaya, enstrümanın sınırlarını zorlamaya başladığınız zaman müzik adına çok şey yitmeye başlıyorsunuz. Müziğin tıkanması gibi bir şey bence söz konusu değil. Tonlarca hatta çok daha fazla araç var. Elektronik bir takım seslerin ya da hiç olmayan seslerin yaratılması mesela. Bir takım sentezler ve onun müziğe dahil edilmesi bana kalırsa büyük olanaklar yaratıyor. Çok kişinin sevmediği bir şey olabilir ama sonuçta çağdaş müziğin gereksinimi bu. Yeni bir enstrüman olarak düşünmek lazım bunu öte yandan müzik üretiminin demokratikleşmesi, bilgi teknolojisi sayesinde ucuzlaması ve bayağı bir tabana yayılmasının da etkisi olması beklenir ama bu durum bir yandan da ‘ben yaptım oldu’ müzik tarzının ortaya çıkmasına yol açtı. Dolayısıyla iyi ile kötüyü ayırmak zorlaştı.

Cazkolik: Star tavırlı bir şey mi?

Alper Yılmaz: Aynen. Bir devir çok herkesin olduğu bir dönem. Bu örneği veriyorum. Benim çocukluğumda arşivinde elli tane doksan dakikalık kaseti olan bir adamın ne kadar iyi koleksiyonu varmış gibi bir olaydı. Elli tane kaset demek aslında beş yüz tane şarkı demek. Biz bu beş yüz tane şarkıya hangi tarzda olursa olsun sözünden basına, davulundan gitarına kadar ezbere bilirdik. Şimdi ufacık bir iPod’da beş bin şarkı olabiliyor. Yani herkesin dikkati bayağı bir bozulmaya başladı. Müziğin tüketimi, üretimi çok farklı bir platforma yayıldı. ama yanısıra tüketimi de değişmeye başladı. Dolayısıyla bu durum içinde yaratıcılığı öne çıkaran fazla bir şey yok. Araçların genişlemesi ama bir yandan da tüketilmeyecek bir şeyi üretmek de çok zor. Motivasyon olmayabiliyor, kesin şeyler söylemek zor. İki gün sonra konuşsak başka şeyler de söyleyebiliriz. Çok belirsiz gerçekten benim gözümde.

Cazkolik: Kimi eleştirmenler sadece müzik için değil, diğer sanat dalları için de yirminci yüzyıldaki gibi radikal dönüşümlerin, değişimlerin artık yaşanamayacağını söylüyorlar. Katılıyor musunuz?

Alper Yılmaz: Hayır.

Cazkolik: Yeniden bir Bebop, Hardbop gibi bir değişim olabilir mi?

Alper Yılmaz: Olabilir, niye olmasın? Çok çok gelenekselci bir yaklaşım bana kalırsa olmayacağını söylemek. Hele caz içerisinde bir takım devrimlerden söz etmek bana kalırsa çok prematür bir yaklaşım. Çünkü zaten cazın geçmişi biliyorsunuz yüz yıl ve tamamiyle temelini klasik müzikten alan, klasik müziğin de alt bir kümesini kullanan müzik tarzı, cazda devrimlerden bahsetmek çok da anlamlı gelmiyor bana. Bir defa olgun olmamasıyla kastettiğim şu; klasik müziğin ortaçağdan bu yana kat ettiği yolu ve geldiği noktayı çok kısa sürede kat etmeye çalıştı. Burada yaptığı olay kendine yeni bir şey yaratmaktan ziyade olanı alıp, onun basit bir uygulamasını yapmak aslında. Burada kattığı en büyük farklılık tabii doğaçlamanın klasik müzikte kullanılan çeşitliliğine göre çok daha yoğun ve derin olması.

Cazkolik: 2000’li yıllarda üretilen müziklerde böyle bir gözlem var galiba. Son dönem cazındaki modern tavırlı çalışmalarla klasik müzik arasında bir buluşma noktasına gidiliyor galiba.

Alper Yılmaz: E, tabii ki. Çağdaş armonilerden bahsedecek olursak zaman zaman on iki ton armonisinden yirminci yüzyılda çağdaş müzik teorisinden faydalanmalar var. Bayağı bir elektronik sesler var. Doğaçlamada daha serbestleşme var. O şekilde bir kesişim kümesinden söz etmek mümkün. Bunda bana kalırsa hadi devrim demeyelim, o bana kalırsa fazla iddialı bir laf. Müziğin değiştirdiği, ulaşmaya çalıştığı şekil açısından önemli bir döneme girdi.

Cazkolik: Bunda Avrupalı müzisyenlerin payı nedir? Avrupa’da caz yapan bir çok müzisyenin klasik müzik eğitiminden geliyor olması bir sebep yaratıyor mu?

Alper Yılmaz: Klasik formasyonlarını ne kadar yansıttıklarından emin değilim ama ister istemez bir etkileşim var. Benim gözümde New York’taki bir takım müzisyenlerin yaptıkları iş Avrupa’daki müzisyenlerin yaptığından çok daha farklı ve onlar hala o sesi belirliyorlar. New York’un hâlâ bu konuda çok belirgin baskın yanı var. İskandinav, Alman müzisyenlerin çok iyi klasik eğitimden gelmiş olmalarına rağmen fusion’lara ne kadar katkıları olduğundan emin değilim.

Cazkolik: Oraya bir soru işareti koyuyorum diyorsunuz.

Alper Yılmaz: Evet, evet.

Cazkolik: En son Chick Corea’nın “New York hâlâ dünyanın fokur fokur yaratıcılık kaynayan başkentidir” sözünü okumuştum, söylediklerinizle örtüşüyor.

Alper Yılmaz: En azından benim görebildiğim, gitme şansı bulabildiğim şehirlere kıyasla evet.

Cazkolik: Bu tabii dünyanın dört bir tarafından gelen insanların kendi yaratıcılıklarını orada göstermek istemelerinden de kaynaklanıyor kuşkusuz.

Alper Yılmaz: Tabii. Kozmopolit bir kültürün çok etkisi var o kesin. Kozmopolit kültürlerin olduğu yerlerde enteresan fusion’lar ortaya çıkabiliyor. Bunların bir kısmı çalışmayabiliyor ama bir kısmı da çok güzel çalışıyor.

Cazkolik: Alper Bey, çok teşekkür ediyorum., çok doyurucu ve güzel bir söyleşi oldu.

Alper Yılmaz: Sağolun, çok teşekkürler, ben de çok memnun kaldım.

Cazkolik.com / 22 Şubat 2011, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.