Ceren Gündoğdu: Müziğe caz söyleyerek başladım

Ceren Gündoğdu: Müziğe caz söyleyerek başladım

Yeni nesil yorumcuların önde gelen seslerinden Ceren Gündoğdu ile Zorlu PSM konseri öncesi söyleşme imkanı bulduk. Müzikle içiçe bir ailede büyüyen Gündoğdu cazla çok yakın ilişki içinde hatta müziğe cazla başladı. Etkileyici bir dönemin ardından konseri öncesi Ceren Gündoğdu'yu yakından tanımak bizim için bir şans oldu.

 

Feridun Ertaşkan

 

 


 

 

Müzik, tiyatro, müzikaller, şarkılar ve şarkı sözleriyle örülü bir hayat

 

 

Feridun Ertaşkan: Konservatuvar kökenli bir sanatçı olarak başlarda müzikle sahneve  tiyatroyu bir arada yürüttünüz, son sıra müzik ve besteler mi ağır bastı yoksa sahne çalışmaları da bir yandan yürüyor mu?

 

Ceren Gündoğdu: Kalbimi çok küçük yaşlardan itibaren müziğe kaptırdım ve bunu her daim farkındaydım. Çocukluğuma dair ilk anılarım şarkı söylediğim anlardan oluşuyor ve lise yıllarına geldiğimde ise kendi şarkılarımı yazma serüveni başlıyor. Benim için müzikal-tiyatro demek müzik, dans ve tiyatro yoluyla bir hikâyeyi anlatmanın en büyülü hali demek, ama bir şarkıcı ve şarkı yazarı olarak da duygu aktarımıyla hikâyeler anlatıyor, birilerinin hikâyesine ortak oluyorsun aslında. Dolayısıyla, benim için bu alanlar kesişen kümeler ve birbirini besleyen deneyimler. Sanırım bu yüzden farklı gözüken ama ağırlık merkezine müziği yerleştiren projelerde yer almak beni hep çok keyiflendirdi. Benim için canlı performans her şeyden kıymetli. Hayranlık duyduğum müzisyenlerin hepsi canlı performanslarıyla kalbimde taht kurmuş isimler. O yüzden dijital mecralara ürettiğimiz kayıtlara devam ederken konserlere de devam etmeye çalışıyorum.

 

 

 

Piyanoyla bağlamanın sarmaş dolaş olduğu bir evde büyüdüm

 

 

Feridun Ertaşkan: Müziğiniz art pop çizgiye yakın. Vokal/müzik dengesi yüksek işçilikli, incelikli ve düşünülüp tasarlanmış bir özene sahip. İlk albümünüz "Kapalı Gözlerle"de bu doku titizlikle oluşturulmuş, müzikal kimliğinizi nasıl oluşturdunuz?

 

Ceren Gündoğdu: Bunu duymak çok kıymetli benim için, öncelikle teşekkür etmek isterim. Müzik aslında sanatçınının hayatı algılayış biçiminden izler taşıyor bence. Ben hayatım boyunca ince ince işlenen, emekle büyütülen, özenle sarıp sarmalanılan ilişkilerin içerisinde yer almaya çalıştım. Sosyal hayatımda da özel hayatımda da. Benim hayatla kurduğum iletişim detaylara ve duygu yoğunluğuna verdiğim önemin çevresinde gelişiyor. Haliyle müziğimi de bu şekilde icra etmeye çalışmam tesadüf değil. Ne kadar başarılı oluyorum bilinmez ama çabam bu yönde. Müzikal kimliğimin oluşumu ise doğduğum evin içinde başladı. Evimizin salonunda piyano ve bağlama sarmaş dolaş dururdu. Halk müziği şefi bir baba, sanat müziği söyleyen ve kendi bestelerini yazan bir anne... Bu renkliliğin üstüne ben de klasik müzik eğitimi ve müzikal-tiyatro eğitimi aldım. Ağırlıklı olarak pop ve caz söyledim, iyi örnekleri bol bol dinledim hatta tabiri caizse hatmettim. Anlayacağınız, müziğin türler üstü bir varlığı olduğuna inanıyorum. Nefesim yettikçe iyi yorumlayabildiğim her ezgiyi ve sözü söylemek isterim. Kalıpları reddediyorum bu noktada.

 

 

 

Müziğim kumbaramdan dökülenlerdir

 

 

Feridun Ertaşkan: Müzikaller, tiyatro, sosyoloji eğitimi, iletişim yüksek lisansı, konservatuvar eğitimi, müzisyenlik... genç yaşa çok şey sığmış, müziğiniz tüm bu eğitim ve yaşam geçmişinin kişisel yansıması diyebilir miyiz? Siz nasıl tanımlarsınız?

 

Ceren Gündoğdu: Çanakta ne varsa kaşığa o gelir lafına çok inanıyorum ben. Her birimizin zihnini ve gönlünü kaplayan bir iç kumbarası var. Bariz bir biçimde yaşadıkların, hissettiklerin, deneyimlerin, emeklerin o kumbarayı neyle doldurduğunu belirliyor. Ve müziğim kumbaramdan dökülenler diyebilirim. Haklısınız, hayata sığdırdıklarının yansıması müzik belki de.

 

 

Feridun Ertaşkan: Besteler şarkılara dönüşürken iyi tanıdığınız bir ekiple, aynı müzisyenlerle mi çalışmayı tercih edersiniz? Farklı isimler de dahil oluyor mu?

 

Ceren Gündoğdu: Tanıdığın ve birlikte çalışmaya alıştığın müzisyenlerle üretmek müthiş bir konfor çünkü doğru iletişim hayal ettiğin müziği üretebilmeyi kolaylaştırıyor ve birlikte çalışma pratiği edindiğin insanlarla iletişim çok kolay akıyor. Fakat zaman zaman konfor alanından çıkmak üretimlerin içeriğini ve ruhunu zenginleştiriyor. O yüzden, hem kendi ekibimle üretmeyi hem de farklı müzisyenlerle bir araya gelip onlardan öğrenmeyi, onlardan ilham almayı çok kıymetli buluyorum. Böyle bir hibrid modelin içinde olmayı tercih ediyorum.

 

 

 

Aşk aynı frekansta buluşmaktır bence

 

 

Feridun Ertaşkan: "Dünya dönmeye devam ediyor / Sokaklar dolu / Trafik akıyor / İnsanlar keyifli / Fotoğraflar yağıyor / Ben ölüyorum"... "Seni" şarkısı bu sözlerle başlıyor. Ölmek burada mecazî olsa dahi şu soru akla geliyor, aşk o kişiye/aşka sahip olmakla veya olamamakla mı ilgili?

 

Ceren Gündoğdu: İnanır mısınız, bir dinleyicinin -sizin şu an yaptığınız gibi- böyle büyük bir dikkatle sözleri takip etmiş olması beni her seferinde (hâlâ) çok mutlu ediyor. Çok teşekkür ederim :) Aşk aynı frekansta buluşmak bence. Sahip olsan da olamasan da bir kez yakaladıysan o frekansı, bir an için buluştuysa iki ruh, ömür boyu eşlikçi olurlar birbirlerine. Gerçek aşk böyle bitimsiz, böyle çağlayan gibi bir duygu bence.

 

 

 

Halk türkülerini yalın okumayı seviyorum

 

 

Feridun Ertaşkan: Güzel ifade ettiniz. "Kalbimin Odalarından"da Türk halk müziğinden şarkıların yeni versiyonlarını kaydetmişsiniz. Şarkıların seçimleri, düzenlemeleri, kayıtları, yorumları süreci hakkında neler söylemek istersiniz?

 

Ceren Gündoğdu: Tamamen kalbimin sesini dinleyerek kaydettiğim hatta profesyonel iş yönetimini kenara bırakıp mümkün olabilen en amatör ruh haliyle kaydettiğim bir EP oldu "Kalbimin Odalarından". Evde piyano başında çalıp söylemeyi sevdiğim türküleri bir araya getirip, çok yalın düzenlemelerle sunmak istedim dinleyiciye. Sanki bir akşam evime misafirliğe gelmişler gibi... Hem düzenlemeleri hem kayıt sürecini bu fikirle yönettim ve bu yalınlık çok sevildi ne mutlu ki. Zaman içinde "Kalbimin Odalarından" iki ve üç de gelecek, onun da haberini vermiş olayım buradan.

 

 

 

Üç yeni şarkı geliyor

 

 

Feridun Ertaşkan: Özgür Çevik ile düetiniz dikkatimi çekti, güzel bir çalışma olmuş, başka düet projeler olacak mı ve gelecekte dinleyicilerinizi başka hangi müzikal yeni haberler bekliyor?

 

Ceren Gündoğdu: "Tutsak" düeti kariyerimin en özel çalışmalarından biri oldu. Şarkının orjinalindeki yoğun duyguyu muhafaza ederken kendimizden bir şeyler katabilmek büyük bir meydan okumaydı aslında. Ne mutlu ki başarabildik bunu. Şu an için bir düet projesi yok programımda ama neticede müzik insanı insanla buluşturmak için var bence. O yüzden sevdiğim müzisyenlerle birlikte şarkı söylemeyi çok seviyorum. Güzel bir proje şekillenirse seve seve bir parçası olmak isterim. Bu sene 3 yeni şarkı yayınlamayı planlıyorum; "Kapı", "Telafi", "Perde". "Kalbimin Odalarından"ın ikincisini kaydetmek istiyorum ve Mart ayında ise Damdaki Kemancı Müzikali’ni yeniden sahneye koymaya başlıyoruz… YouTube kanalım için kaydettiğim akustikler de devam edecek. Şimdilik plânlar böyle, bakalım hayat bana başka ne sürprizler sunacak.

 

 

 

Geçmişin nostaljisi ile günceli buluşturmayı seviyorum

 

 

Feridun Ertaşkan: Dünyadaki müzikal eğilimleri takip ediyor musunuz? Bu yönelimlerin müziğinize, sözlerinize, şarkıların içeriklerine neler kattığını düşünüyorsunuz? Ve takip ettiğiniz isimlerin kimler olduğunu belirtebilir misiniz?

 

Ceren Gündoğdu: Hem yerel hem global işleri takip etmekten büyük keyif alıyorum. Zamanın ruhuna aykırı bir ruhum ve müziğim var gibi geliyor sık sık. Dinleyenin dikkatini vererek dinlemesi ve sindirmesi gereken sözler ve melodiler yazmayı seviyor oluşumu buna bağlıyorum. Ama geçmişin nostaljik ruhuyla günceli buluşturmak da boynumun borcu. Çünkü dinleyici kitlesini büyütmek ve müziğini daha çok kişiye ulaştırabilmek için güncele dair fikir sahibi olmak da önemli. İnsan dinlediği okuduğu her şeyden ilhamlanıyor o yüzden takip ettiklerimin beni beslediğini düşünüyorum. Dönem dönem değişiyor bu isimler bu ara Emel Mathlouti, Janie, Angele, Selda Bağcan ve Michel Kiwanuka, Melody Gardot dinliyorum sıklıkla.

 

 

 

Bir filmde Amerikalı bir caz şarkıcısını oynadım

 

 

Feridun Ertaşkan: Bir caz portalı olarak cazla ilgili soru sormamız şart. Cazla ilişkiniz nasıl? Dinleyici misiniz, konserlere gider misiniz? Cazla ilgili müzikal çalışma yapmayı düşünür müsünüz? Varsa dinlediğiniz müzikler/müzisyenler kimlerdir?

 

Ceren Gündoğdu: Aslına bakarsınız ben şarkı söylemeye caz söyleyerek başladım. Bir dönem kıymetli Nükhet Ruacan’ın öğrencisiydim. TRT Caz Orkestrası, CRR Caz Orkestrası gibi kıymetli oluşumlarla solist olarak konserler verdim. Üç-dört sene öncesine kadar Brassolist isimli bir caz grubum bile vardı.. Koyu bir Ella Fitzgerald hayranıyım, hâlâ çok sık dinlerim ve evde kendi kendime söylerim sevdiğim eserleri. Geçtiğimiz Kasımda uluslararası ilk gösterimini İspanya’da yapan "Büyük Uçuş"" isimli kısa filmde Amerikalı bir caz şarkıcısı (Valerie) rolünü üstlendim ve Chet Baker’dan dinlemeye alıştığım "My Funny Valentine"ı seslendirdim. Çekimler esnasında canlı olarak kaydettik şarkıyı. Çok özel bir deneyimdi benim için. Her ne kadar şu an için kendi şarkılarımı yayınlamaya devam etmeyi plânlıyor olsam da  böyle özel projeler için caz eserleri seslendirmek beni her daim çok mutlu edecektir.

 

Feridun Ertaşkan: Bu güzel söyleşi için teşekkür ediyorum. Yeni müziklerinizi takip etmeyi sürdüreceğiz.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 23 Şubat 2022, Çarşamba

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.