İstanbul`un yeni caz klübü Maestro Donizetti

İstanbul`un yeni caz klübü Maestro Donizetti

İstanbul`un yeni caz klübü Maestro Donizetti müzikseverlere kapısını açtı. İlk gece açılışı dünyaca ünlü saksafon ustası Ricky Ford, Ali Perret, Can Kozlu, Ekin Bilgin gibi isimlerle yaptı. Mekânın müzik direktörlüğü görevini ise caz müzisyeni ve akademisyen Başak Yavuz üstleniyor. Açılış partisinde sahne alan isimlerin mekânın tarzına dair ipucu olduğunu söyleyen Yavuz, “Size bu ekiple, papyonlu değil çağdaş bir caz çalacağımızın mesajını veriyoruz” diye konuştu.

 

Beyoğlu`nun kalbi Pera yeni bir caz klübüne davet ediyor

 

Maestro Donizetti. İsmini İtalyan orkestra şefi Giuseppe Donizetti`den alan klüp, gençlerin yanı sıra ustaları da sahnesinde ağırlamayı hedefliyor. Müzik direktörlüğünü caz müzisyeni ve akademisyen Başak Yavuz`un üstlendiği klübün açılış konserinde dünyaca ünlü saksafon ustası Ricky Ford, Ali Perret, Can Kozlu ve Ekin Bilgin gibi Türkiye caz sahnesinin önde gelen isimlerini ağırladı.

 

Yavuz, iddialı bir başlangıç yapan Maestro Donizetti için cazdaki usta çırak ilişkisinin çok önemli olduğunu vurguluyor. Bunun sebebini ise şöyle açıklıyor; “Caz, baştan itibaren bu şekilde yürütülmüş. Ben de bunun üzerine nasıl kurgularız diye düşündüm... Öğrenciler konser verebilsin aynı zamanda ustalarıyla çalabilsin istedim”.

 

Yavuz`la yeni caz kulübünün programını ve hedeflerini konuştuk. Ekibi bulmuşken onlara da söz vermemek olmazdı tabii.

 

Işıl Çalışkan

 


 

 

Maestro Donizetti nasıl bir caz klübü olacak?

 

Işıl Çalışkan: Klübün adının güzel bir hikayesi var. Onunla başlayalım isterseniz.

 

Başak Yavuz: `Maestro Donizetti` için Osmanlı döneminde aynı sokaklarda yaşamış ve geleneksel Türk müziğine getirdiği batı etkileri ve hizmetlerinden dolayı döneminde padişah II. Mahmut tarafından kendisine `Paşa` unvanı verilmiş İtalyan orkestra şefi `Giuseppe Donizetti`den ilham alınmış. Otelin adının bir müzisyenden geliyor olması çok hoşuma gitti.

 

Caz da 1930`larda kalmadı

 

Işıl Çalışkan: Sizin yolunuz nasıl kesişti Maestro ile?

 

Başak Yavuz: Bana, “Böyle bir şeyle ilgilenir misin?” diye sordular. Ben de “Müzik direktörü olarak talibim” dedim. Yalnız, önemsediğim bazı şeyler olduğunu söyledim. Çağdaş caz mesela... Bu sounda yeterince yer verilmediğini düşünüyorum. BOVA gibi yer veren mekânlar var gerçi, yok değil, ama arttırılabilir.

 

Çağdaş soundu bizim korumamız lazım ki insanlar duymaya alışsın. Sanki ana akım caz daha çok dinleniyor da çağdaş müzik dinlenmiyormuş gibi bir algı var. Halbuki epey dinleyicisi var. Oluştu, bu özel mekânlar sayesinde oluşmaya da devam ediyor. Caz müziği dediğimiz şey de 1930 - 40`larda kalmadı. 2019 senesinin sonuna geldik. Bugünün şartları, müziği farklı. O müziğe de yer verilsin istedim.

 

Bir diğer önemsediğim şey, usta çırak ilişkisi. Çünkü caz baştan beri bu şekilde oluşmuş bir müzik. Ben de bunun üzerine bunu nasıl kurgularız diye düşündüm... Öğrenciler konser verebilsin aynı zamanda ustalarıyla çalabilsin istedim. Hemen bölüm başkanlarını aradım, zaten hepsi arkadaşlarım. Çok sıcak baktılar bu fikre. Açılışta o kadar öğrenci vardı ki bu benim çok hoşuma gitti.

 

Işıl Çalışkan: Bu görüşünüze mekân sahipleri nasıl bakıyor peki? Ticari kaygı ön plana geçmiyor mu? Genelde ticari sebeplerden dolayı popüler isimler tercih edilir.

 

Başak Yavuz: Vallahi şu ana kadar söylediklerimden hep çok mutlu oldular. Buradaki ortaklardan Fatih`le ön konuşmamızın ertesi günü BOVA`da karşılaştık. O gece Saadet Türköz`le özgür doğaçlama yaptık. Uçuk bir sahneydi. Sahneden indim. Fatih bana ben Fatih`e baktık. “Eyvah!” dedim. Baktım kocaman gülümsüyor. Saatlerce sohbet ettik. O gün kaçmadıysa sonra kaçacağını düşünmem (Gülüyor).

 

 

Işıl Çalışkan ve Başak Yavuz

 


 

Fatih Fıçıcı (İşletmeci): Sahnemizi her nesilden caz müzisyenine açacağız
 
 
 
 
 
Tarih boyu sosyalleşmenin ve eğlencenin merkezi olmuş olan Pera`nın ihtiyacı olan popüler bir eğlence mekânı değil ruhu olan bir caz klübüydü. Popüler bir mekân sadece para kazandırabilirdi, Pera ruhunu hissettirebilen bir caz kulübü ise çok daha fazlasını. İstanbul’un en köklü ve turistik noktalarından birindeyiz. Dünyanın her yerinden gelen bu insanları popüler ve sıradan bir müzikle değil, alternatif yaratacağımız özgün ve evrensel bir müzikle kucaklamak istiyoruz. Yolun başından itibaren motivasyonumuz bu yönde. Hayatın amacı bir yere varmak değil, gittiğin yoldan keyif almaktır ve biz yolu sahnemizi her nesilden caz müzisyenine açarak yürümek niyetindeyiz. Ve Kızılderililerin dediği gibi; “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak”.
 

 

Işıl Çalışkan: BOVA demişken... Son dönem caz kulüplerinde bir hareketlenme söz konusu. Bu hareketlenme caza ilginin arttığını mı gösteriyor? Siz neye bağlıyorsunuz?

 

Başak Yavuz: Caz zaten kendi özünde bir füzyon aslında. Kendi çatısı altında çok fazla müziği toparladı. Böylece farklı zevklere sahip insanlar da bu müziği dinlemeye başladı. Bu güzel bir şey. Müziklerin etkileşimi.

 

Son dönemler çok şükür terör de azaldı. İnsanlar sokağa çıkmaya başladı. Beyoğlu çok uzun süre hareketsiz kaldı. Birçok insan Taksim`den soğudu. Kadıköy ve Beşiktaş`a gitmeye başladılar artık. Son dönemde bir hareketlenme hissediyorum buralarda. Umarım devam eder. Biz Taksim çocuğuyuz. Ben gençliğimden beri buralardayım. Buranın tekrar eski haline dönmesi beni çok mutlu eder.

 

Öğrenci indirimi olacak ve caz müzisyenlerine giriş ücretsiz

 

Işıl Çalışkan: Maestro diğer caz kulüplerinden hangi özellikleriyle ayrılacak?

 

Başak Yavuz: Bence bunu işletmecilerin ve müzik direktörünün tavrı belirliyor. Klübe karakterini veren orada çalan müzik ve gelen insanlardır. Ben burayla ilgili herkesin gelebileceği bir yer olmasını hedefliyorum. Mesela öğrenci indirimi mutlaka olsun, caz müzisyenlerine giriş ücretsiz olsun diye düşündüm. Burayı caz klübü yapacak kişiler caz müzisyenleri ve aslında müziğimizi de en çok birbirimiz dinliyoruz.

 

Işıl Çalışkan: Sanat sanat için değil, toplum için görüşündesiniz yani.

 

Başak Yavuz: Evet, hepimiz için. Bir de gençler çok önemli. Alttan gelenin enerjisine ihtiyacımız var ve yepyeni müzik vizyonuna... Onlardan da öğrenecek çok şeyimiz var. Olay tek taraflı, sadece büyükten küçüğe gitmiyor.

 

Açılışı kimle yaptığımız çok şey söylüyor

 

Işıl Çalışkan: Açılışı önemli müzisyenlerle beraber dünyaca ünlü saksafon ustası Ricky Ford ile yaptınız. İddialı bir başlangıç oldu.

 

Başak Yavuz: Bulmuşken kıstırdık onu köşeye. Mesela babam caz dinlemez, ona Ricky Ford‘dan bahsettiğimde “Aa evet gördüm televizyonda” dedi. Benim babam Ricky Ford`u duyduysa bir şeyler doğru gidiyor demektir. Açılışı kimle yapacağımız konusu çok önemliydi. Çünkü aslında o isimler çok şey söylüyor. Ricky Ford, Ali Perret, Caz Kozlu ve yanlarında genç bir basçı olan Ekin Bilgin... Size bu ekiple, papyonlu değil çağdaş bir caz çalacağımızın mesajını veriyoruz.

 

Caz müziğinde papyonun işi yok

 

Işıl Çalışkan: Bu çok önemli bir detay. Cazı daha çok takım elbiseli şık ve snob insanların dinlediği algısı var. Bunu kırmak önemli...

 

Başak Yavuz: Çok doğru bir şey söyledin. Bununla ilgili sosyolojik çalışmalar yapan arkadaşlarım, tanıdıklarım var. Ben de sokakta insanlara soruyorum. Hemen “Zengin ve aşırı eğitimliler dinler” diyorlar. Bu algı hep aynı. Halbuki caz hiç böyle bir müzik değil, isyanın, haykırışın müziği. Caz müziğinde papyonun ne işi var?

 

Açılışımızda yer alan müzisyenler günümüz müziğini çalan isimler. Yurt dışıyla da bağlantıları var. Akademisyenlik tarafları olan, genç bir insanı nasıl öne çıkaracaklarını bilen insanlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde İmer Demirer geldi mesela. Hepimizin çok sevip saydığı bir isim. Gençlerle kaynaşıp birlikte sahneye çıktılar. Benim gözümden yaş geldi. Bir caz kulübünde yaş farkına rağmen bir arada bir şeyler üretilebiliyorsa bu çok kıymetli diye düşündüm. Müzik çok güzeldi. Büyülendik adeta.

 

 

19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu`nun simgelerinden Palazzo Donizetti

 


 
 
Burak Kaynak (Tonmaister): Cazın yanlış algısını değiştirmeliyiz
 
Cazın sadece beyaz yakalılar tarafından beğeniliyor ve takip ediliyor gibi yanlış bir algı var ülkemizde, bu doğru fakat bu durum en başta cazın varoluş şekliyle çelişiyor. Bu yanlış algıyı mümkün olduğu kadar geniş kitlelere cazı ulaştırarak değiştirebiliriz.
 
 

 

 

Işıl Çalışkan: Bu söylediklerimizden burayı bir okul gibi planladığınızı anlıyorum. Doğru mu?

 

Başak Yavuz: Evet, üst katımızda sinema, toplantı salonu var. İnsanların toplanıp belki bir caz filmi izleyebildikleri bir yer olacak. Çok kısa zaman içerisinde yurt dışından müzisyenlerle de iletişime geçeceğiz. Onları da burada ağırlamak istiyoruz.

 

Işıl Çalışkan: Bir program belirleme şansınız oldu mu?

 

Başak Yavuz: Haftada dört günle başladık. Zamanla artacak. Salı günleri Stand Up olacak. Onu ayrı tutuyorum. Gerçi Stand Up cazın önemli bir parçası. Ben New York`tayken, Manhattan School of Music`te sınıf arkadaşlarımın bir kısmı cazı bırakıp komedyen oldular.

 

Stand Up da caz gibi

 

Işıl Çalışkan: Nasıl bir bağ kurulabilir caz ile komedi arasında?

 

Başak Yavuz: Stand Up ayağa kalkmakla alakalı, tıpkı caz gibi. İkisi de doğaçlamaya çok açık. Caz eskiden daha toplumsal bir müzikti belki ama artık daha bireysel. Stand Up da öyle; bireysel bir ayağa kalkış ve kendi fikrini söyleyiş. Açık açık söylemekle ilgili bir şey. O yüzden ikisini çok ilişkili buluyorum. Hepsi aslında aynı şeyin parçası.

 

Çarşamba günlerini çağdaş müziklere ayırdık. Cuma için taş gibi bir ana akım müzik çalalım dedik. Cumartesi günü gençlerin de gelip rahatlıkla eğlenebilecekleri bir müzik. Pazar günleri için ise Emin Fındıkoğlu’nun sözleriyle ‘Ballads and Blues’ konseptini düşünüyorum.

 

Işıl Çalışkan: Müzisyen olarak da birçok avantajınız var bu görevde. Hem bir müzisyen olarak hem de dinleyici olarak bakma imkanınız var.

 

Başak Yavuz: Bana da çok büyük bir katkısı olacak. Yıllardır işin birçok kısmında bulundum. Ama bu tarafında hiç bulunmamıştım.

 

Canım anneannem bana, “Başak’cığım lütfen adil ol. Bir de kıyıda köşede kıymeti bilinememiş isimlere de sahip çık” dedi. Gözümden bir damla yaş düştü. Anneannemin caz müzikle alakası yoktur. Sen bunu nasıl hayal edebildin? 85 yaşında bir kadın bu.

 

Şimdi insanları konser için arıyorum. Kendimizi dertleşirken buluyoruz. O üstadlar neler yaşamışlar... Ben 38 yaşındayım. Benim yaşımın üzerine 20 sene koy. Neler geçmiş başlarından... Üzülüyorum, bizim de başımızdan aynı şeyler geçiyor. Burası vesilesiyle belki bir nebze kırabiliriz bunu.

 

Kadın çalışanlar beni umutlandırıyor

 

Işıl Çalışkan: Bir kadın eli değmesi de fark yaratacak mutlaka.

 

Başak Yavuz: Nardis`te de Zuhal Focan ilgilenir bu işlerle. Çok kuvvetli bir karakter ve ben Nardis`in bu kadar uzun yıllar açık kalma sebebini buna bağlıyorum. Tabii Önder Abinin de etkisi var. Ama Zuhal Focan orayı çekip çeviriyor. Maestro Donizetti’nin de müzik direktörü, halkla ilişkiler direktörü ve operasyon müdürü de kadın. Bu beni umutlandırıyor.

 

Işıl Çalışkan: Maestro Donizetti`nin bundan sonraki programında kimler var?

 

Başak Yavuz: Açılıştan sonraki ilk konserimize Yeşim Pekiner Quartet`le başlıyoruz. Cumartesi Cadılar Bayramı kutlaması yapacağız. Pazar günü de Bora Çeliker Trio. Önümüzdeki günlerde çok kıymetli isimler var. Emin Fındıkoğlu, İmer Demirer, Baki Duyarlar, Kamil Erdem ilk aklıma gelen isimler. Eylül Biçer gibi benim neslimden isimler de olacak.

 

Işıl Çalışkan

 

Cazkolik.com / 01 Kasım 2019, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Işıl Çalışkan

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.